Bugun...



CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Dünya Çevre Gününde iki ayrı video konferans düzenledi.

Toplantıda katılımcıların sorunlarını dinleyen Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP'nin çözüm önerilerini anlattı...

facebook-paylas
Güncelleme: 08-06-2020 02:54:49 Tarih: 08-06-2020 02:47

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Dünya Çevre Gününde iki ayrı video konferans düzenledi.

Toplantılara Dünya Doğayı Koruma Vakfı, TEMA, Çevre Mühendisleri Odası, Nükleer Karşıtı Platformu Sekretaryası, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği, Çiftçi-SEN, Hasankeyf Koordinasyonu, Arkeologlar Derneği İstanbul Şubesi, Munzur Koruma Kurulu, Kuzey Ormanları Savunması, EGEÇEP, Ekoloji Birliği, Trakya Platformu, Çevre ve Ekoloji Hareketi Avukatları Temsilcileri ile Artvin, Rize, Hatay, Muğla, Aydın, Bursa, Çanakkale ve Eskişehir’de, doğayı tahrip eden projelere karşı verdikleri mücadele ile simge haline gelmiş isimler katıldı. Toplantıya CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca da katıldı.

Toplantıda katılımcıların sorunlarını dinleyen Genel Başkan Kılıçdaroğlu, CHP'nin çözüm önerilerini anlattı.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Bütün dünyada bir enerji devrimi yaşanırken Sayın Başkanım Türkiye’nin hala kömüre yatırım yapmasını anlamlandıramıyoruz, daha çok yeni bir imza kampanyası başlattık Hunutlu’yla ilgili. Evet kömür en kolay ve en ucuz gibi gözükse de toplam maliyeti aslında diğer kaynaklardan çok daha büyük.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Bunun yanında su üretiminde çok ciddi sıkıntılarımız var. Tabi ben biraz genel politikadan bahsediyorum çünkü yerelden arkadaşlarımız zaten yereldeki sorunları çok detaylı aktaracaklardır. Ama su üretiminin bile Türkiye’yi büyük bir su kriziyle karşı karşıya. Bunu zaten artık herkes çok iyi biliyor. Buna rağmen dere ve göllerimizin yüzde 76’sı kirlenmiş durumda. Yani elimizi, yüzümüzü yıkayabileceğimiz bir dere kalmamış durumda. Kızılırmak, Sakarya, Gediz, Ergene, Büyük Menderes, Küçük Menderes, bütün havzalarımızda yoğun bir kirlilik var.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Nükleer santraller bu ülkede bir enerji politikası olarak değil, politik bir tercih olarak gerçekleştirilmekte. Yani ülkenin bugün böylesine bir enerjiye ihtiyacı yoktur.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Mesela ormancılıkla hiçbir alakası olmayan bir yasal düzenlemede yüz madde konuyor, 4-5 tanesi ormancılıkla ilgili. Yasanın adıyla ilgisi yok ve mevzuat öyle bir hale getirildi ki bir tarafta hala koruma hükümleri dururken; başka bir yasada, yeni çıkan yasada bütün korunan alanlarda bile istediğiniz şeyi yapabiliyorsunuz.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Kazdağı yöresinde altın madenciliği dışında bir de şu anda gündemimizde olan çokça rüzgar enerji santralleri projeleri var. Çan, Bayramiç gibi bölgelerin bütün dağları, Ayvacık, Ezine bölgesi RES’lerle donatılmış durumda. Ne yazık ki bu konuda çok ciddi çalışmalar bizler de yapamadık ekoloji örgütleri olarak. Rüzgar deyince biliyorsunuz biraz tedirgin oluyor herkes. Rüzgara da mı karşısınız gibi tepkiyle de karşılaşıyoruz. Ama Karaburun’da yıkımlarını gördük, buralarda da görüyoruz.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Çevre hukuku alanında pek çok sıkıntımız var. Ama memleketin elbette ki pek çok alanında yaşama dair pek çok hukuksuzluk var. Çevre hukuku da bunun dışında değil. Ne yazık ki mahkemelerde etkisiz bir yargılama süreci devam etmekte. Kazandığımız davaların bile arkasından dolanılmakta.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Bütün Türkiye’mize sahip çıkmanızı, partimizin her zaman canlı, ayakta, zaferle nasip olsun. Artvin’de maden aranmasına da çok karşı çıkıyorum. Doğamız kirleniyor, sularımız pisleniyor, arılarımız sönüyor, balıklarımız ölüyor. Bunlara da karşı çıkıyorum, razı değilim bunlarında yapılmasına.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Zaten Çoruh vadisini de, barajlarını da bir bütün olarak mahvettiler. Hele de şucvanda Yusufeli Barajı en büyük kıyımlardan biri, inanılmaz bir vahşet yaşanıyor. Dün Yusufeli’ndeydim, onlarca HES projeleri var Artvin’de, bütün nehirlerimizde, bir nehirde 20 tane, 30 tane HES’ler planlandı ve yıllardır onlarla da mücadele ediyoruz. Dün yine Yusufeli’nin inanılmaz bir kıymetli coğrafyasında köy muhtarı ve köylülerle beraber HES’le ilgili mücadeleye biz de dahil olduk, onları desteklemeye gittik. Aslında doğal kaynakları yok ederek hiç kimse kalkınamaz. Doğanın hakları her şeyden önce gelmeli ve bütün doğanın haklarını korumak zorundayız. Eğer doğanın haklarını koruyamazsak zaten kendi hiçbir hakkımızı da koruyamayız.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Devletin, siz tabi çok iyi biliyorsunuz, şöyle bir politikası var; kendi koydukları kendi kanunları kendileri yok etmek için, öncelikle yollar yapılana kadar, talan yapılana kadar mahkemeleri uzatıyorlar. Yollar bittikten sonra biz kazanıyoruz. Fakat ikinci etap tekrar başlıyor. Yani betonlama başlıyor, bu betonlama sırasında tekrar mahkemeler başlayacak ve o betonlaşma bittikten sonra biz mahkemeyi kazanacağız.

Çevre Örgütü Temsilcisi- Geçim kaynaklarımı sana getirdim, bak görebilirsin, şu zeytin yaprakları kuskuru dibinde görüyor musun? Erik ağacı kışın yapraklarını döker de böyle kuru kalır ya, zeytin ağaçlarımız bu durumda. Zenginler cebine para koyacak diye termik santraline Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız hepimiz Adem ve Havva’dan doğduk diyorum. Birbirimize düşmanca davranmanın ne anlamı var. Bizim yaşam hakkımız yok mu Türkiye’de? Ankara’ya kadar meclise sesimizi duyurmaya geldik, Trump’la görüşmeye gitmiş Cumhurbaşkanı. Ben uzak yoldan oraya kadar geldim, sesimizi milletvekilleri duydu, hiçbir ses çıkmadı. Bizim halimizden kim anlayacak?

Çevre Örgütü Temsilcisi- Aydın’ın su barajı var. Yani onun iki kilometre, üç kilometre yakınına jeotermal kurmak istiyorlar. Zeytin bahçelerimiz, incir bahçelerimiz, incir Aydın’ın altını derler altından değerli. Böyle topraklara, verimli topraklara, tarım alanlarını yok etmek istiyorlar.  

Çevre Örgütü Temsilcisi- Hayvancılıkla uğraşıyoruz ama hayvancılığımız bizim çok maddiyata dayanıyor. Yani sulu tarım yapamadığımız için sanayi yemi ağırlıklı besliyoruz hayvanlarımızı, samanı dahi parayla alıyoruz, hep dışarıdan getirtiyoruz, çok masraflı oluyor bu. Gölet inşa edilirken eylem yaptık, sesimizi duyurmaya çalıştık. Suyun tamamen bu Kaz Dağlarında altın arama şirketi Alamos Gold tarafından inşa edildiğini öğrendik göletin, pompalanmak için su pompalarını falan döşediler yani, buna hiçbir şekilde müdahale eden olmadı.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Çevre konusunda çok duyarlıyız hepimiz. Çünkü güzel bir çevrede yaşamak istiyoruz. Biz de ağaç görmek istiyoruz, insanlar dışındaki diğer canlıların hakları olduğuna da inanıyoruz. Dolayısıyla bu varlıkların korunması lazım. Tabi bu varlıklar korunurken tarihi, kültürel varlıkların da korunması gerekiyor. Doğrudur Hasankeyf’i biliyoruz, Hasankeyf dolayısıyla verilen mücadelenin çok değerli olduğunu da biliyoruz, farkındayız. Gülizar Hanım yanlış hatırlamıyorsam harekete destek vermek üzere oraya gitti, milletvekili arkadaşlarımız da aynı şekilde destek verdi ama yapılan, verilen mücadele beklediğimiz ölçüde amaca ulaşmasa bile tarihe not düşülmesi açısından yine değerli olduğuna inanıyorum. Yasakları aşma çabası yani verdiğiniz mücadele sonunda da Yakup Bey özellikle hukukçu arkadaşımız mevzuat değiştirilerek mahkemeden aldığımız olumlu kararları bile işlevsiz hale getirebiliyor dedi. Doğru getirebiliyorlar. Çünkü doğayı tahrip edenler aslında çok ciddi bir rant geliri elde ediyorlar ve rant geliri elde edenler rantın belli bir miktarını, belli bir ölçütünü bürokraside size karşı unsurlara kaynak aktararak da çözmeye çalışıyorlar. Yani bunu da Türkiye’nin bir başka gerçeği olarak, acı bir gerçeği olarak da görmemiz gerekiyor. Yeni yasa teklifleri parlamentoya sık sık geliyor doğru, mevzuat sık sık değişiyor o da doğru.

Bizim düşündüğümüz, CHP olarak bizim düşündüğümüz, yasal düzenleme süreci şöyle olmalı, biz onu hemen hemen her yerde söylüyoruz: Eğer bir yasa teklifi gelirse ve bu teklif diyelim ki çevre hareketlerini de ilgilendiren bir teklifse; bu teklif alt komisyona havale edilmeli, alt komisyonda o konuyla ilgili bütün sivil toplum örgütlerinin yöneticileri dinlenmeli, onlardan görüşler alınmalı ve ondan sonra yasalaşma süreci başlatılmalı.
Dolayısıyla parlamento sivil toplum örgütleriyle işbirliği yaparak yasal düzenlemeleri yapmalı diye. Bu pek çok yerde aslında bütün demokrasisi gelişmiş ülkelerde böyle yapılıyor ama biz maalesef sivil toplum örgütlerini dinleyin dediğimiz zaman ona karşı çıkıyorlar. Ama bu zaman içinde göreceksiniz yasalaşma süreci bu dediğim mantığa evrilecektir.

Nükleer santral konusunda hem nükleer teknolojiden yoksunuz ve bu teknolojiyi almıyoruz. İki, büyük bir kaynak savurganlığı var, alım garantileri dışında maliyetler çok yüksek. Normalde buna sanayicilerin karşı çıkması lazım. Sizin dışınızdaki yani çevre dışındaki sivil toplum örgütlerinin de yaratılan olumsuz tabloya karşı çıkmaları gerekiyor. Ama biz maalesef yaşamadıkça çoğu zaman sorunları kavrayamıyoruz. Kentin ve planlamanın olduğu her yerde rant vardır. Sorun şudur, rant kimin için kullanılacaktır. Rant bir avuç rantiye sınıfının mı yoksa orada yaşayan bütün kentli vatandaşların hakkı mıdır? Bu konuda zaten rantiye bu hak benimdir diyor ama biz de diyoruz ki hayır bu hak senin değil, bu hak o beldede yaşayan insanlarındır ve rantın eşit paylaşılması lazım. Her zaman beklediğimiz sonucu alamayabiliyoruz. Bu da acı bir tablo ama maalesef, bu oluyor ama her zaman verdiğimiz mücadelenin sonucunu almamak, mücadeleden vazgeçmek anlamına gelmemeli.

Ergene Nehri üzerinde şöyle durmak istiyorum. Ergene Nehri’nin kaynağına baktığımız zaman pırıl pırıl bir su ama denize döküldüğü yere baktığınız zaman simsiyah bir su. Yıllardır bu konuda biz çok duyarlıyız aslında. Hemen hemen her yasama döneminde Ergene Nehri için araştırma önergeleri verilir, araştırma komisyonları kurulur, o komisyonların raporları ortaya çıkar ama iktidar elini kıpırdatmaz. Maalesef böyle bir acı tabloyla karşı karşıyayız. Verdiğiniz mücadele hak mücadelesi onu söyleyeyim, verdiğiniz mücadele bir adalet mücadelesi. Doğanın da hakkı var, hukuku var.

Şimdi beni mutlu eden ne onu da ifade edeyim. Beni mutlu eden şu, çevre konusunda duyarlılığı ön plana çıkan, sesi ön plana çıkan, bu konuda mücadele eden kadınlar. Dolayısıyla her biriniz doğanın hakkı, hukuku için mücadele ediyorsunuz. Dolayısıyla her biriniz kahramansınız. Benim gözümde birer kahramansınız.

Doğanın temizliğinde 4 tane kural var. Bir, soluduğunuz havanın temiz olması lazım. Soluduğunuz hava temiz olacak, kömür kokusu gelmeyecek, gaz kokusu gelmeyecek. Tertemiz pırıl pırıl dağ başındaki hava gibi bir hava olacak. Egzoz dumanı gelmeyecek. İkincisi, içtiğimiz suyun temiz olması lazım. Eğer içtiğimiz su temiz ise, soluduğumuz hava güzelse biz rahat ederiz. Suyu rahat içeriz, içerken duamızı ederiz, abdestimizi alırız. Ama o suyun temiz olması bizim ruhumuzun da temiz olması anlamına gelir aynı zamanda. Üçüncüsü toprağın temiz olması lazım. Eğer toprak temiz değilse elde ettiğimiz ürün de temiz değildir. O zaman tükettiğimiz gıdalar da güvenli değildir. Dolayısıyla onun da temiz olması lazım. Ve bir dördüncüsü de tohumun da temiz olması lazım. Kullandığımız tohum GDO’lu olmamalı. Nenelerimizin, annelerimizin, babalarımızın, dedelerimizin sakladığı tohumlar, o domates, domatesi ben hatırlıyorum, domatesi rahmetli babam ekerdi, bahçede biz alırdık, o domates kokusu kadar güzel kokan bir başka meyve yoktur. Ama şimdi domates var, kırmızı, kokusu yok.

Her biriniz; kiminiz Artvin’de, kiminiz Rize’de, Muğla’da, Aydın’da, Bursa’da, Çanakkale’de, Eskişehir’de, Hatay’da mücadele ediyorsunuz. Sizin mücadeleniz önemlidir. Çok ama çok önemli bir mücadeledir. Sizin mücadelenizin tarihi bir değeri vardır aynı zamanda. Bu doğayı, bu tabiatı koruyorsunuz siz. Çocuklarınıza daha güzel, torunlarınıza daha güzel bir Türkiye bırakmak, daha iyi bir coğrafya bırakmak için mücadele ediyorsunuz.

Çok teşekkür ederim, çok sağ olun var olun, hoşça kalın. 

 




Bu haber 582 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER ÇEVRE Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI