Bugun...



KAPİTÜLASYONLAR TARIMDA DEVAM EDİYOR!

Son özelleştirme dalgasıyla özel sektörün eline düşen üreticiyi korumayı tercih etmeyen devlet, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreticisi Cargill şirketi ile adeta bir kapitülasyon anlaşması imzalıyor. Göreve gelmeden önce uluslararası bir gıda tekeli olan McCain şirketinde çalışmış olan tarım bakanından beklenmeyecek bir hamle değil bu. Bu anlaşmayla aslında olan şey, ülkenin uluslararası bir tekel olan Cargill şirketine baş eğmesi ve teslim olmasıdır.

facebook-paylas
Güncelleme: 13-05-2020 02:08:47 Tarih: 12-05-2020 20:48

KAPİTÜLASYONLAR TARIMDA DEVAM EDİYOR!

Eşber KAYA

Kapitülasyon kelimesi Fransızcadan dilimize geçmiş Latince kökenli bir kelime. Sözlük anlamı bir ülkede, yurttaşların zararına olacak şekilde yabancılara verilen ayrıcalıklar olarak tanımlanmış. Kökeninde Latince caput (baş) kelimesi geçen kapitülasyon; bu veri ile birlikte değerlendirildiğinde baş eğmek, teslim anlaşması yapmak anlamlarına da gelir. Geçmişteki uygulamalardan bir anlam çıkarmak gerekirse de ülkede faaliyet gösteren yabancı kişi, kurum ya da tekellerin ticari olarak kayırıldığı ve bunun kamu zararına olmasına rağmen devlet tarafından sağlanan çeşitli ayrıcalıklarla garanti altına alındığı bir imtiyaz hali. Tıpkı yakın zamanda CARGILL şirketine sağlanan imtiyazlar gibi. Anlaşılan o ki ülkemizde kapitülasyonlar tarım alanında ve özellikle şeker sektöründe halen devam ediyor.

22 Nisan günü Resmi Gazete’ de yer alan açıklamaya göre toplamda 671 şirkete yatırım teşviki verilirken, bu şirketler arasında şeker fabrikalarının özelleştirmesiyle gündeme gelen Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreticisi Cargill’ in de adı geçiyor. Devlet; ABD merkezli şirkete %70 vergi indirimi sağlayacak, KDV ve gümrük vergisinden istisna tutacak, ayrıca kurumlar vergisi indirimi de sağlayarak, şirketin yatırımına 44 milyon 659 bin 79 liralık bir destek de verecek.

Son özelleştirme dalgasıyla özel sektörün eline düşen üreticiyi korumayı tercih etmeyen devlet, Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) üreticisi Cargill şirketi ile adeta bir kapitülasyon anlaşması imzalıyor. Göreve gelmeden önce uluslararası bir gıda tekeli olan McCain şirketinde çalışmış olan tarım bakanından beklenmeyecek bir hamle değil bu. Bu anlaşmayla aslında olan şey ülkenin uluslararası bir tekel olan Cargill şirketine baş eğmiş olması, teslim olmuş olmasıdır.

Sofradaki Zehir: Nişasta Bazlı Şeker

Doğrudan tüketim yerine daha çok gıda sanayisinde şekerli ürünlerin (bisküvi, hazır kek, şekerleme gibi) üretiminde kullanılan nişasta bazlı şekerler; mısır, patates, buğday gibi nişasta oranı yüksek bitkilerden kimyasal yollarla elde edilir. Genel olarak glikoz, izoglikoz ve früktoz olarak üç çeşidi kullanılmaktadır.

Sadece çiftçiler için değil insan sağlığı için de çok ciddi bir tehdit olan NBŞ’ in sağlık açısından yol açtığı birçok olumsuz durum var. Fruktoz, insanların kilo almasına sebep olur, beyinde tokluk hissi yaratmaz. İnsülin direncini etkilediği için diyabet hastalığına sebep olur. Kalp hastalığı dahil olmak üzere, karaciğer hastalığı ve daha birçok kronik hastalığa ya sebep ya da hazırlayıcı olabilmektedir. Bu konu ile ilgili yayınlanmış çok sayıda bilimsel makaleye ulaşabilmek mümkün.

Şeker pancarı üreticilerinin piyasadaki rekabet güçleri için oluşturduğu risk ve gıda maddelerinde, özellikle paketlenmiş ürünlerde kullanılması sonucu insan sağlığını da tehdit etmesi nedeniyle NBŞ üretimi belirli kotalarla kontrol edilmektedir. Avrupa Birliği’nde bu oran ortalama % 2 civarındadır. Ancak bu oran, şeker pancarından şeker üretiminde ilk sıraları paylaşan Fransa ve Almanya da % 0,50 ila % 0,90 arasındadır. Türkiye’de ise bu oran %10’dur ve her sene “ihtiyaca” göre bu kota tahsisi %50 oranında arttırılabilmektedir. Bu artırım oranı her sene kullanılmıştır.

Şeker Fabrikalarının Özelleştirilmesi Sürecinde Cargill Raporu

Hükümetin sözleşmeli şeker pancarı üretimini düzenleyen Şeker Kurulu'nu kapatıp hemen ardından da 14 şeker fabrikasını özelleştirme kararı almasının arkasında da Cargill şirketi ve onun hazırladığı rapor var. Yan kuruluşları ile birlikte NBŞ sektörünün %80’den fazlasına hükmeden Cargill'in Ocak 2018'de yayımladığı rapor, şeker pancarı işleyen fabrikaların özelleştirilmesini, NBŞ kotalarının artırılmasını ve pancar üretimi yerine mısır üretiminin artırılmasını talep etmekteydi.  

Yalana ve gerçekleri çarpıtmaya dayalı rapora göre Türkiye’de üretilen şeker dünyanın en pahalı ikinci şekeri idi. Ancak veriler bunu doğrulamıyor. Şeker pancarı üreticilerinin birliği olan PANKOBİRLİK araştırmasına göre Türkiye’de şeker fiyatları dünya ölçeğinde, hatta ortalamanın altında kabul edilebilecek bir fiyat seviyesinde. Hatta bu maliyeti ve fiyatları daha aşağı çekmek mümkün. Birliğin özelleştirmelerden önceki çözüm önerisi, arz fiyatlarında düşüşü sağlayabilmek için de ortalama 1/3 oranında eksik kapasiteyle çalışan şeker fabrikalarının tam kapasiteyle çalıştırılması ve bu sayede ölçek ekonomilerinden kaynaklı maliyet tasarruflarının yansıtılması ile daha ucuz şeker üretiminin mümkün olabileceği idi.

 Yine aynı raporda Avrupa şeker piyasasının Ekim 2017’de tümüyle serbestleştiği, şekere kota uygulayan tek ülkenin Türkiye kaldığı yazılıydı. Ancak gerçek PANKOBİRLİK raporuna göre böyle değil. PANKPOBİRLİK raporuna göre AB’nin kota sisteminden vazgeçmesinin arkasındaki “temel neden” ihtiyari tazminat nedeniyle 2006-2010 yılları arasında şeker üretiminin daralması ve 80 tane şeker pancarı fabrikasının kapanmasıydı. Amaç pancar şekerini ve pancar üreticilerini güçlendirmekti. AB bu sayede şeker pancarı üreticisinin; NBŞ üreticilerine karşı rekabet gücünü yasal düzenleme ile koruyabilecekti.

Raporda yer alan başka bir yalan da şeker pancarı üretiminde çok fazla suyun kullanıldığı idi. Oysa DSİ’nin 2015 yılı verilerine göre toplam bitkisel alan sulamasına oranla mısır ekilen alanlarda kullanılan su % 26 oranında iken, şeker pancarında bu oran % 1,9 oranında kalmaktaydı. Yani Cargill’in NBŞ üretimini artırmak için daha fazla mısır üretimini destekleyen bakış açısı daha çok suyun kullanılacağı anlamına geliyor.

PANKOBİRLİK değerlendirmesine göre Cargill’in raporunda şeker pancarı veriminin düşük olduğu bilgisi de yalan. Pancar ekim alanlarının bir kısmının ciddi tuz, sodyum ve bor sorunu olan topraklar olduğunu belirten PANKOBİRLİK, bu toprakların başta mısır olmak üzere başka ürün yetiştirilmesinde kullanılmış olsaydı, verimlerinin çok ciddi anlamda düşük olacağını, bu tür tuzlu, sodyumlu ve borlu topraklarda çiftçinin en azından 4 yıl da bir gelir elde etmesi için pancar üretmesinin son derece doğru olduğunu vurguluyordu.

Son Söz Yerine

Bu ve benzeri birçok yalan yanlış ve keyfi bilgiye dayanan Cargill şirketinin önerilerini dikkate alan hükümet, 14 şeker fabrikası için özelleştirme kararı aldı. Bunlardan 13 tanesi özelleştirildi. Özelleştirme sonrası geçilen randevulu fabrika teslimi sistemi sebebiyle fabrikadan randevu alamayan üreticinin pancarı tarlada kaldı. Yüzlerce işçi işinden oldu, kalanlar sürgün edildi. Aileleri ile birlikte pancardan geçimini sağlayan yaklaşık 2,5 milyon insan özelleştirmelerden olumsuz etkilendi.

Pancardan şeker üretiminden sonra artık kalarak elde edilen melas kimya sanayisinde, alkol ve maya yapımında kullanılıyor. Covıd-19 salgını esnasında alkolün kişisel dezenfeksiyon malzemesi olarak denli ihtiyaç olduğunu hepimiz ezberledik. Aynı zamanda hayvan yemi üretiminde kullanılan melasın fiyatı, özelleştirme sonrası yaklaşık % 120 arttı. Bu artış hayvan besicilerini doğrudan etkiledi. NBŞ’in piyasa payındaki artış da her geçen gün artan bir halk sağlığı tehdidi olarak yaşamlarımızı tehdit ediyor ve bu olumsuz örnekleri daha da çoğaltabiliriz.

Tarımda artık ‘’kapitülasyon’’ olarak tanımlanabilecek hale gelmiş neoliberal uygulamalardan vazgeçmedikçe, üretici ve halk sağlığı yerine sermaye ön planda tutuldukça, üreticilerin sağlıklı bir biçimde örgütlenmeleri mümkün kılınmadıkça, bakanlık ne kadar tarımda reform paketi açıklarsa açıklasın sorunlar katlanarak artmaya devam edecektir. Topraklara ve ürüne adeta el koyan Cargill gibi uluslararası tekellere karşı köylünün yanında olmayan hiçbir tarım politikasının başarıya ulaşması mümkün değildir. Hükümetin reform adı altında yaptığı her uygulama, üreticiyi kendi toprağında köle haline getirmiştir ve köleleştirmeye devam etmektedir. Tarımda, adına reform denilen baskın neoliberal politikalara ve üreticinin emeğinin daha fazla sömürülmesine değil bir devrime ihtiyaç olduğu mutlaktır.




Bu haber 537 defa okunmuştur.


Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONUK YAZAR Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI