![]() |
Tweet |
Gülçin Granit / Öykü
İçimdeki buz kalıplarından kurtulmaya geldim. Vura vura, kıra kıra içimden buzları atıp savurmaya geldim. Bunları kırıp dökmeye benim gücüm yetmez birkaç çekiş darbesi sen vur demeye geldim. Şu koca dünyada dağlar, taşla, dalgalar, hayvanlar bile yalnız yaşarken, insanoğlunun yalnız yaşayamaması ne gariptir. Yalnızlık mezarda yatanlara bile yazılmamışken… Onlar ruhlarını alıp öte âlemlere savrulurlar da yalnız bedenleri kalır dikili mezar taşında. Canı içinde olana yalnızlık çok dokunuyor. Yüzümü nereye dönsem yalnızlığı gösteriyor zaman.
Söylesene Bilge Adam, yalnız nasıl yaşanır? Sınırsız özgürlük adı altında yalnızlığa mahkûm olmuş biriyim. Kışın gürül gürül yanan sobanın karşısında otururken, pencere pervazı, kapı aralığını yalayıp geçen ayaz yüzüme utanmadan vuruyor yalnızlığımı. Evde her köşe başında elimi uzattığım her nesnede yalnızlığıma çarpıyor zaman. Bıktım usandım! Söyle bana nasıl seveyim, sevemedim yalnızlığı. Yalnızlık denen olgu denizanası gibi bir açılıp bir kapanmıyor Bilge Adam.
Yalnızlık her geçen gün biraz daha içine çekiyor beni kurtulmanın imkânsız olduğu bir girdap gibi. En kötüsü de kalabalıkta ayağıma dolanan yalnızlığım. Böyle zamanlarda kendimle baş başa kalmaktan bıktım usandım. Bir selam bile yalnızlığımı alıp götürecekken, niçin beni yok sayıyorlar. Saçım uzun diye aklımı kısa mı sanıyorlar. Kulağımda küpe var diye beni entel dantel mi sanıp yadırgıyorlar? Anlamadım gitti vesselam.
Her geçen gün yalnızlık buzdan bir mengene gibi sıkıp soğutuyor bedenimi. Üşüyorum Bilge Adam çok üşüyorum. Hatta kafayı üşütecek kadar… Masanın altına yuva yapmış karıncalarla konuşuyor, onları evlatlarım olarak kabul ediyorum. Evlatlarıma ekmek karıntıları verip onları besliyorum. Öyle ki, artık evcilleştiler. Karınları açıktı mı ayaklarımın altına doğru uygun adım yürüyorlar. Ben kafayı kırmamak için duvarları kardeş, aynaları arkadaş, karıncaları evlat bildim. Onlarla bir insan gibi konuşup halleşiyorum. Söyle Bilge Adam, ben bu yalnızlık duygusundan nasıl kurtulabilirim?
Vücudumu zehirli bir sarmaşık gibi dolayan buz kalıplarından kurtulmaya geldim. Bu koca kasabada bir tek beni sen anlarsın. Bu işin seranatı sendedir Bilge Adam. Bana öyle şeyler söyle ki, nefes almamı bile engelleyen buz kalıplarını elindeki çekişle kır parçala. Bunu ben tek başıma başaramam. Karım öldü öleli kendimi yalnızla verdim. Acıların en derinini yaşadım. O gitti ya cümlesiz kaldım. O gitti ya, kelimelerimin başı bozuldu. O gitti ya, harflerim darmadağın. Her yeni gün yalnızlık duygusuyla dün olup geçiveriyor. Şimdi ise zaman anlamsız ve topyekün.
Kendimle dahi yüzleşmeye korktum ve içimin ta derinlerinde kanayan bir yaradır yalnızlık. Bir dilim ekmeği bölüşebilmek en büyük nimetmiş anladım. Karımın geceleri üstümü örtmesi, masamı kurması bana yaptığı hizmetlerin hepsi bu gün gibi hatırımda… Ne baklavanın ne böreğin tadını dahi alamıyorum. Sanki nimet değil, taş yiyorum. Tanrıya dua ediyorum beni yalnızlık hastalığından kurtarması için. Kasaba halkıyla selam sebat edebilmek için. Yıllar var ki, tavla oynamadım. Bir beş atacak insan bulamadım. Şöyle dört car, şeşi yek, du se ve hep yek deyip kapı almaları özledim. Anlıyor musun Bilge Adam, sahi sen tavla bilir misin?
Ben uzun yıllar yalnız yaşadım, amma velakin bu yalnızlık bana emekli olduktan sonra çok ağır geldi. Kimse bana selam vermedi. Halin hatırın nedir diye sormadı. Bunca yıldır sessiz sedasız yaşadım gittim bu küçücük kasabada. Onlara hiç zararım olmadı, bıraksalar faydamın olacağını göreceklerdi. Buna anlamaları için bir yangın, bir sel felaketine mi ihtiyaç duyuyorlar. Dışardan gelen insanı kabul etmediler bir türlü. Aman uzak duralım bu deli midir dediler acaba. Bunu hiç bilemedim doğrusu Bilge Adam.
Şimdi bana diyorsun ki, kendi güzel, huyu güzel bir kadınla evlen. Bu kabada bana selam vermeyen kızını mı verecek. Var git kendi yoluna Bilge Adam… Sanırım benle sende dalga geçiyo8rsun. Anlamadım! Neler diyorsun öyle? Senin huyu güzel, kendi güzel olan bir kızın mı var? Tamam, Bilge Adam derhal tanışalım. Vücudumu saran buz kalıplarını vurup parçaladın. Eyvallah! Sayende bedenimi sarmalayan buz kalıplarından kurtulacağım yakında. Sen hafif acıların konuşulabilir, fakat derin acıların dilsiz olduğunu anladın böylece sana çok teşekkür ederim Bilge Adam