Bugun...


GÜLDEN SÖKELİOĞLU

facebook-paylas
Büyük Zafer!
Tarih: 01-09-2024 14:38:00 Güncelleme: 01-09-2024 14:38:00


       Gazi Mustafa Kemal artık son darbeyi vurmak üzere tüm hazırlıklarını tamamlamıştır. Ankara'dan ayrılacağı gece Ankara İstiklal Mahkemesi Reisi Topçu Binbaşı ihsan Eryavuz'un evine konuk olur.
O günlerde 6 yaşında olan evin küçük oğlu Asım Bülent yıllar sonra (2002 yılında) yazdığı anılarında Büyük Taarruz'a gidişi şöyle anlatıyor:
       Oturduğumuz ev Keçiören'deydi. Bizim evin arkasında Refet Paşa'nın evi vardı. O bina  Sakarya Muharebesi'nde Sahra Hastanesi olarak kullanılmıştı. Annem yaralılara bakmak için vakit buldukça oraya gider, pansumanlarını yapar, yaralarını temizler, sarar ve mektuplarını yazardı. Sargı bezi yokluğunda bir gün evdeki yatak çarşaflarını makasla kesip sargı bezi olarak hastane götürdüğünden, bir süre üzerine bir seccade serilmiş olan çıplak bir şiltede yatırıldığımı hatırlarım. 
       Evin yan tarafındaki büyük ceviz ağacının altı ailenin akşam yemeklerini yediği ve babamın arkadaşları ve konuklarıyla oturduğu bir yerdi. Geceleri dallarına gemici feneri asılır, etraf öyle aydınlatılırdı. Evde adı sadece 'Paşa' olan Atatürk, bu ceviz ağacını pek sever ve her zaman, 
"Bana Rumeli'yi hatırlatıyor, " derdi. 
       Durumda bir farklılık olduğunu akşam Paşa gelince daha çok anladım.Her zaman yanında altı-yedi muhafız ile gelirken bu kez gelen atlılar 40-50 kişi kadardı. 
       Gelen konuklar da 10 kişi kadardı. Hepsi de çok gizli tutulan, hatta Meclis'ten bile saklanan taarruz gününü bilen Atatürk'ün en yakınları ve babamın arkadaşları idi. 
       Annem ve Rumelili olan komşusu Aliye Hanım, Paşa'nın sevdiği yemekleri yaptılar. Yemekler yendi. Sabaha karşı kalktılar. Paşa, üstü açık otomobiline binmek üzere dışarı çıktı. Yaveri Muzaffer(Kılıç) Bey otomobilin önünde kapısını açmış bekliyordu. O müthiş geceyi hatırladıkça hâlâ heyecan duyarım. Paşa, öteki konuklarla vedalaştı ve anneme dönerek yemek için teşekkür etti, 
"Allahaısmarladık, " dedi. O anda hayatımda ilk kez annemin ağladığını gördüm. O metin kadın kendini tutamamış, sessizce ağlıyordu. Elinde de Paşa'nın otomobilinin arkasından dökmek için büyükçe bir tas su vardı. 
       "Sıhhat ve afiyet içinde git, muzafferan dön, Paşam, gazan mübarek olsun! " dedi. 
       O da, " Merak buyurmayınız Nuriye Hanım, " dedi. "Allah'ın inayetiyle zaferi kazanacağız! "
       Babamla son kez vedalaştılar. 
       Aile dostumuz, büyük insan ve düşünür Ağaoğlu Ahmet Bey'in büyük kızı, ilk kadın hukukçulardan ve ilk Türk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu, hepimizin sevgili Süreyya ablası, 
'Bir Ömür Böyle Geçti' adı altında yayımladığı hatıralarında bizdeki o son geceyi şöyle anlatır:
       "Ankara'ya gelişimizde komşumuz Topçu İhsan Bey'in eşi Nuriye Hanım, bize hoş geldine geldi. Bu seçkin insanla o vakit tanıştık ve ölünceye kadar 'Nuriye ablamız' kaldı. 
       O yaz Atatürk'ü ilk kez olarak İhsan Beyler'in bahçesinde büyük bir ağacın altında otururken gördüm. Bütün Türkler gibi ben de ona gıyaben tapıyordum. Atatürk'ü seyrederken onun güneş kadar parlak saçlarını, şahsi yerinden fışkıran enerjiyi de görüyor ve babamdan aldığım telkinle zaferin mutlaka kazanılacağına inanıyordum. 
       Bir akşam babam eve gelince, 'Yemekte bu gece İhsanlardayız, ' dedi ve gitti. Sabaha karşı döndüğünde çok heyecanlı, hem keyifli hem de çok üzgündü. 
       Nedenini soran anneme, 'Paşa cepheye gitti, onu uğurladık, 'dedi. Sabaha kadar uyumadı. Dolaşıyor ve 'intikam' marşını söylüyordu. 
       Sonradan o geceyi şöyle anlattı:
       İhsan Bey'in evinde yemekte herkes heyecanlı ve mutlu imiş. Atatürk bir ara, Balkan Harbi münasebeti ile yazılan ve çok meşhur olan 'İntikam' marşını, yumruğunu masaya vurarak büyük bir heyecan ve kararlılıkla söylüyormuş. 
       "Ey masum Türk evlatları
       Kalbe yazın bu tarihi
       1328'de Türk namusu lekelendi.. 
       İntikam"

       Babam, Matbuat Umum müdürü idi. Ertesi günü kararlaştırıldığı gibi basına Atatürk'ün bir çay ziyafeti vermekte olduğunu bildirdi. 
       Aynı gece İhsan Bey, Atatürk'e zaferi kaç günde elde edeceğimizi sormuş. Paşa bir müddet tayin etmiş, fakat zafer bu süreden önce kazanılmış, 
       Zaferden sonra Ankara'ya dönen Atatürk kendisini istasyonda karşılayanlar arasında bulunan İhsan Bey'e,
"Bak  İhsan, yanıldım. Bazen insan böyle hatalar yapabilir, ben de zafere tahminimden önce ulaştım," demiş. 
          *
       Mustafa Kemal, gidişini belirli birkaç kişiden başka tüm Ankara'dan sakladı. Ankara'dan ayrılışını bilenler, sanki kentteymiş gibi davranacaklardı. Dahası, Başkomutanın Çankaya'da bir çay daveti vereceğini de gazetelerde  yayımladılar. Trenle gitmedi.  Bir gece otomobille Tuz Gölü üzerinden Konya'ya gitti. Telgrafhaneyi gözetim altında tutturduğundan, burada olduğu hiçbir yere bildirilmedi. 
       20 Ağustos 1922 günü öğleden sonra saat dörtte Batı Cephesi Karargahı'nda, yani Akşehir'de bulunuyordu. Kısa bir görüşmeden sonra, 26 Ağustos 1922 sabahı düşmana saldırmak için İsmet Paşa'ya buyruk verdi. Saldırı baskın şeklinde yapılacaktı. Bu nedenle yığınak ve düzenlemenin gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu. Bundan ötürü her türlü yürüyüş gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlar altında dinleneceklerdi. 
       Mustafa Kemal iki gündür "Çalıkuşu" romanını okuyor. Maarifin görevini yerine getiremeyişinden söz ederek, Gazeteci Mahmut Soydan'a romancı ve kitap hakkındaki görüşlerini şöyle açıklar:
"Cidden muvaffak olmuş. Maatteessüf bugünlerde işler bu tarzda cereyan ediyor, eserde eski fikirlilerle yeni fikirlilerin mücadelesi tasvir edilmiş ve maalesef galip olan taraf eski fikirlilerdir.
Şu barış kurulsa da memleketin sosyal yaralarını esaslı bir şekilde tedaviye başlasak. 
       İsmet İnönü anılarında Şuhut'tan (Afyonkarahisar) Kocatepe'ye gelişlerini şöyle anlatıyor:
" O gece sabaha kadar uyuduk mu uyumadık mı bilmiyorum. Cephe kumandanı olarak, kıtaatın hepsinin yerlerinde hazır bulunup bulunmadığını sabaha kadar kimbilir kaç defa sordum. Müsterih oldum. Tabii beklenmesi bir kumandan için çok heyecanlı bir gece. Erkenden tıraş oldum. Şafakla beraber 26 Ağustos'ta muharebeye başladık. 
       Gazi Hazretleri, 26 Ağustos günü saat dört sularında uyanıyor ve hizmet erini yavaş sesle çağırıp bir kahve pişirmesini söylüyor. 
       Yaver Muzaffer (Kılıç) uyanmış, elbiselerini giyerken çadırın dışına çıkan Mustafa Kemal'i görüyor. 
       Gazi, ellerini gökyüzüne kaldırmış, vecd içinde dua ediyordu:
       " Büyük Allah'ım!.. Sen Türk milletini ve ordusunu muzaffer eyle."
       Büyük Taarruz, 
26 Ağustos sabahı saat 05:30'da topçu ateşiyle başladı. O gece komutanlar, gecenin karanlığında yerel kılavuzlar eşliğinde dere, orman, uçurumlar aşılıp kilometrelerce sesizce yüründü. 26 Ağustos sabahı 20 kilometrelik dağ yollarını, patikaları aşıp Sincanlı ovasına inmişlerdi. 
       30 Ağustos'a kadar olan kısa sürede düşmanın elindeki birçok tepe ve mevzi ele geçirildi. 
       30 Ağustos, Başkomutanlık Meydan Muharebesi'nde düşmanın ana kuvvetleri yok edildi ve tutsak alındı.  İngilizlerin ve Yunanlıların aşılamaz  dedikleri engeller, tel örgüler  darmadağın edilmiş ve Mustafa Kemal'in tasarladığı kesin sonuç beş günde alınmıştı. 
       31 Ağustos 1922 günü ordularımız, ana kuvvetleriyle İzmir yönüne doğru yürürken, başka birlikleri ile de düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı. 
       Mustafa Kemal Paşa Yunanlıları tamamen bozguna uğratmak için, 
" Ordular!  İlk hedefiniz Akdeniz'dir İleri! " emrini verdi(1 Eylül 1338- (1922) ve düşmanın eline geçen şehirler birer birer kurtarıldılar. 
       Zafer kazanılmış, Yunan ordusunun komutanları tutsak alınmıştı. Trikupis, Türk ordusu Başkomutanı Mustafa Kemal'in huzuruna çıkarılmıştır. Olayın tanığı Halide Edip gördüklerini şöyle anlatıyor:  
       "Eylül'ün ikinci günü, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi ve İsmet Paşaları  Uşak'ta bir masanın çevresinde bulduk. General Trikupis'le General DigenisTürklere teslim olmuştu. Mustafa Kemal Paşa'nın huzuruna, Nurettin Paşa'yla Kemalettin Paşa'nın arasında geldiler. Eğer korunmasalardı, Uşak halkı onları da parçalayacaktı. 
       Bizimkilerin üniformaları erlerinki kadar sade, yüzleri sakın ve hareketsizdi. Buna karşılık Yunanlılar sırmalı üniformalar giymişlerdi, yüzleri ve elleri son derece sinirli olduklarını gösteriyordu. 
       Fevzi Paşa ve İsmet Paşa esir komutanlarla tokalaşmadılar. Ancak Mustafa Kemal Paşa, Trikupis'in elini uzun süre sıkarak, " Oturun General, yorulmuş, olacaksınız, " dedi. Sonra sigara tabakasını uzattı ve kahve ısmarladı. 
       Mustafa Kemal Paşa, ayağa kalktı, " Sizin için bir şey yapabilir miyim? " diye sordu. 
       Trikopis, " İstanbul'daki karıma durumumdan haber verilmesini isterim, " diye cevap verdi. 
       O zaman Mustafa Kemal Paşa, Trikopis'in elini yine uzunca süre elinde tutarak dedi ki:
       " Savaş bir talih oyunudur, General. Bazen, en beceriklisi de yenilir. Siz, görevinizi yaptınız. Sorumluluk şanstan geliyor, üzülmeyiniz."
       General Trikopis, ellerini sallayarak, 
'Ah, General! En son yapmam gereken şeyi yapamadım, " dedi. 
       Bu, anlaşılan intihar edememiş olması meselesiydi."
       Üç yıl süren Kurtuluş Savaşı sonunda Türk ordusunun toplam kaybı 13.000 ölü ve 35.000 yaralıydı. Yunanlıların kaybı 35.000 esir de dahil olmak üzere 70.000'i geçiyordu. 
       Büyük Taarruz 31 Ağustos 1922'den itibaran, 400 kilometrelik bir cephe üzerinde, düşmanın Türkiye topraklarından sökülüp atılmasıyla sonuçlandı. 
       15 Mayıs 1919'da İzmir'de başlayan yayılmacılık, 9 Eylül 1922'de yine İzmir'de sona erdirilmişti. 
        Topyekün savaş felsefesini ilk defa ortaya koyan Atatürk'dür. Fransız  komutan Napolyon Bonapart, muharebelerinde topyekün savaş olmamış; bütün milletini savaşlarında iç içe geçirememiştir. Atatürk ise Türk Milletini, aldiğı tedbirlerle topyekün savaşa hazırlamıştır. Bu kavramı savaş literatürüne ilk defa getiren ve yorumlayan Atatürk'tür. 
          *
       Zafer kazanılmış, herkes sevinçten çılgına dönmüştü. Zaferden bir kaç gün sonra topçu binbaşısı ihsan Eryavuz'un evine bir süvari yüzbaşısı ile bir onbaşı geldi. Onbaşının yedeğinde de şahane kızıl renkli bir safkan İngiliz atı vardı. Koşumları ve eyeri o güne kadar kimsenin görmediği güzellikte idi. Yüzbaşı, Bülent Asım'ın annesine Paşa'dan bir de mektup getirmişti. Mektupta:
" Nuriye Hanımefendi! Veda gecesinde ettiğiniz dua nezdi İlahi'de kabul gördü. Zafer müyesser oldu. General Digenis'in binek hayvanını bir hatıray-ı zafer olarak kabul buyurmanızı istirham ederim!..."
       Acaba kahraman Mustafa Kemal bu büyük işleri nasıl yaptı? Gazeteci Asım Us bu sorunun kendisine çok sorulduğunu ve Gazı'nin buna verdiği yanıtı şöyle anlatıyor:
       " Ben askeri deha bilmiyorum. Herhangi bir zorluk önünde kaldığım zaman benim yaptığım iş şudur: Durumu iyice tespit etmek, sonra bu durum karşısında alınacak önlemi iyice tesbit etmek, sonra bu durumun karşısında alınacak önlemin ne olduğuna karar vermek. Bu kararı bir kez verdikten sonra artık, acaba yapayım mı, yapmayayım mı  diye tereddüt etmemek. Tereddütsüz kararı tatbik etmek. Ve başarılı olacağına inanarak uygulamak."
       Büyük zaferden iki yıl sonra 30 Ağustos 1924 tarihinde Dumlupınar'da uzun bir konuşma yaptı ve orada dedi ki:
       " Yüzyıllardan beri Türkiye'yi yönetenler çok şeyler düşünmüşler ama yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir; Türkiye'yi. Bu düşüncesizlikleri yüzünden  Türk yurdunun, Türk ulusunun uğradığı zararları ancak bir tek davranışla kapatabiliriz; Türkiye'de Türk'ten başka bir şeyi düşünmemek... "
       Bu ifadeler Türk girişimcilerin  destekleneceğini, Türk sermayedarlarının yaratılmasınn hedefleneceği Kemalist ekonominin de dayanacağı eksenin ipuçlarını vermektedir.(1) 
          *
       Türk tarihine adını altın harflerle yazdıran, 
yüzyıllar boyunca Türk Milleti'nin kalbinde taht kuran, sevgisi sürekli artan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah arkadaşlarını saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. 
       26 Ağustos 1071'de kazanılan Malazgirt Meydan Savaşı ile Anadolu'un kapıları Türklere açıldı. Türkleri Anadolu'dan atmak isteyen Emperyalist devletlere karşı Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Türk Milleti'nin 26 Ağustos 1922'de kazandığı Büyük Taarruz ve 30 Ağustos Başkomutanlık Meydan Savaşı sonunda kazandığı Zafer Bayramı ile Anadolu yine Türk yurdu olarak kalmaya devam ediyor. 
       Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve kazandığı zaferleri görmezden gelmek; Türk Milleti'nin tarihten silmek isteyen Emperyalist devletleri sevindirir. 
       Türk Milleti'nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde kazandığı 30 Ağustos Zafer Bayramı'nın 102.yılı  kutlu olsun. 
       30 Ağustos Zafer Bayramı'nı nice yüzyıllar kutlamak  dileğiyle. 

Kaynak:
(1)- 'Fikrimizin Rehberi' Kitabı- Erol  Mütercimler



Bu yazı 22058 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI