Pandemi ve ekonomik krizin ağır yükü altında ezilen ve krizleri yönetemez hale gelen iktidar mensupları; muhaliflerine karşı kullandıkları sert üslup ve dil ile toplumda bir gerginlik ve kutuplaşmanın meydana gelmesine neden oluyorlar…

Devleti yönetenlerin, kullandıkları dil ve söylemlerine daha fazla dikkat etmeleri gerekiyor. Onların, her akıllarına gelen argo vb. sözleri kullanmaya hakları yoktur. Onlar, en sert eleştirilerin muhatabı olsalar bile bunlara siyasi nezaket ve üslup çerçevesinde yanıt vermeleri gerekir. Ayrıca yönetenlerin, kullandıkları dil gereği toplumdaki bireylere de örnek olma gibi bir sorumlulukları bulunmaktadır.

Siyasette her yol mübah(meşru) mıdır? Değildir. Hedefe varmak için günlük yaşamda bile insanların birbirlerine karşı kullanmadıkları, kullanmaya çekindikleri sözcükleri; siyasetçiler birbirlerine karşı rahat bir şekilde kullanmamalıdırlar. Siyasetin söylemleri, siyasi nezaket ve etik değerler çerçevesinde olmalıdır.

YÖNETENLERİN SERT DİLİ, TOPLUMU GERİYOR

Siyasetin hakarete varan dili, bu pandemi ve ekonomik kriz ortamında, insanların gergin olan sinirlerini daha da germekte; herkes bu gergin ve elektrikli ortam içinde patlamaya hazır bir bomba gibi olmaktadır. Siyasetçinin ve yönetenlerin bu sivri söylem üslubu, toplumdaki bireylerin daha da gerilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.  

Siyaset, iktidar-muhalefet ilişkileri; insani değerler, karşılıklı saygı ve nezaket içinde yapılırsa iyi olur. Siyasetin aktörleri, siyaset yaparken, iktidar ve muhalefet ilişkilerini kurgularken, birbirlerine karşı, mafya hesaplaşmasına benzer ya da bir kan davası yaklaşımı içinde olmamalıdırlar. Bu tür olumsuzluklardan her şeyden önce, siyaset kurumu yara almaktadır.

Erkek siyasetçilerin ya da fanatik takipçilerinin yaptığı bir diğer büyük yanlış ve ahlaki olmayan yaklaşımları da, muhalif kadın siyasetçilere karşı, onların kadın cinselliği üzerinden kullandıkları aşağılayıcı ve kötü dildir. Bu tür kötü davranış, hem HDP’li kadın siyasetçiler için yapılıyor hem de İYİ Parti lideri Meral Akşener için...

Kadınlar gününde kadınlar için nutuk atanların, siyasi anlamda karşı oldukları siyasi oluşumların kadın siyasetçiler için kullandıkları bu kötü dil, hiçbir şekilde kabul edilemez. Siyaset, yönetme sanatıdır ve bu şekilde bel altı vurmaların adı siyaset değil; bir acizlik ve tükenmişlik ifadesidir…

SİYASETTEKİ KUTUPLAŞTIRICI DİL, TOPLUMSAL BARIŞA ZARAR VERİYOR

Siyasette kutuplaştırma, ayrıştırma, aşağılayıcı söz ve davranışlar kimseye bir yarar getirmez. Aksine bu ülkedeki toplumsal yaşama ve barışa zarar verir. Makamlar-mevkiler, iktidarlar gelir geçer ama önemli olan ülkenin bütünlüğü ve o ülkede yaşayanların barış-dostluk ve kardeşlik içinde birlikte yaşayabilmeleridir. Toplumda kutuplaştırıcı, ötekileştirici söylemler değil, barışın dili hakim olmalıdır. Ülkemizin şimdi buna ihtiyacı var.

Son not olarak ta Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar gününde attığı tweette, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın isimlerini etiketleyerek onların şahsında tüm kadınların bu özel günlerini kutlamasını; ülke barışının sağlanması için atılmış cesaretli ve olumlu bir adım olarak görüyorum. Artık bazı şeyleri açık ve net şekilde dile getirmek zorundayız.

Bazı gerçekleri kafamızın içinde eğip-bükerek, ‘mış’-‘miş’ gibi yapmanın ve kendimizi aldatmanın hiçbir geçerli açıklaması yoktur. Oy kaygısı içinde olmadan, ‘öyle dersem kim ne der?’, ‘böyle dersem kim ne der?’ endişeli ve ürkek yaklaşımlarından uzaklaştığımız, gerçekçi davrandığımız ölçüde toplumsal barış sürecine katkıda bulunmuş oluruz ancak!

Bu ülkenin, cesur siyasetçilere ihtiyacı var…