Tweet |
SÖYLEŞİ: MEHMET ERDAL
Bir yıldan fazla oluyordur, bir gün söyleşi yapmak için kapısını çaldığımda “Su sorunumuz varken yapmayalım” demişti, Sındı Muhtarı Ramazan Bitezli. Yapacağımız söyleşinin yanlış anlaşılabileceğini düşünüyordu. Betçe ve Datça muhtarlarıyla yaptığım söyleşiler kapsamında dün (Pazartesi) Zeytincik'te buluştuk.
UZUN SÜRE ÇOK SU SIKINTISI ÇEKTİK
Su sorunu çözüldü sayılır. 'Betçe Su Projesi' kapsamında döşenen hatlarda bir problem var mı?
“Vallahi çok uğraştık. Yaklaşık iki ay oldu, Kurban Bayramından önce çözdük. Sındı küçük bir mahalledir ama 3 ayrı su depomuz var bizim; Zeytincik, Sındı ve bir de Örencik'de var. Sındı, normalinde 4 mahalledir. Örencik en yüksekteki yerimizdir. Manzarası güzeldir. Benim kendi evim de oradadır.
3 depomuz da dökme su (tankerler ile getirilen su) ile dolduruluyordu. Bu yıl bütün kış da döküldü ama Haziran ayından sonra her yıl büyük sıkıntı yaşıyorduk. MUSKİ'den Allah razı olsun. Kışın 350 olan nüfusumuz yaz aylarında 550'ye çıkıyor, işte yazlıkçısı geliyor, işte amca burada oturuyor ama İstanbul'da, başka yerlerde oturan kızı, torunu geliyor, bir evde 12-13 kişi olduğu zamanlar oluyor. Yaz aylarında denize, bademe gidiliyor, herkes evinin önüne domates, biber, patlıcan dikiyor, su kullanımı 2-3 hatta 5 katına çıkıyor. Su tankerle getirilip depolara döküldüğü için birisine döksen diğerlerinde, ona döksen diğer ikisinde sıkıntı oluyordu. 4 senedir çok sıkıntı çektik.”
Tanker ile getirilip depolara dökülen suyun nereden getirildiğini soruyorum, Palamutbükü’nden getiriliyormuş. Palamutbükü’nden gelen bu suyun hafif tuzlu yavan bir su olduğunu, şimdi 'Betçe Su Projesi' çerçevesinde döşenen borular ile Karaköy'den getirilen suyun ise içilebilir bir su olduğunu söylüyor.
YÜZ YILLIK SU SORUNUMUZ ÇÖZÜLDÜ
“'MUSKİ için yüz yıllık bir proje' dediler bu projeye. Bizim için de öyle oldu. Şimdi kahveye gidelim, 70, 80 yaşındaki amcalara soralım, bizim çocukluğumuzda da, gençliğimizde de aynı muhabbetti, büyüdük, evlendik, çocuk, torun sahibi olduk, 70 yıldır aynı muhabbet.”
Su sıkıntısı, Betçe Bölgesinde asıl olarak Sındı'da çok ciddi bir sorunmuş...
“Sındı yüksek bir yerde olduğu için, doğrudur. Bizim bu bölgede yer altındaki kayalarımız su tutmuyor. Muhtarlığım zamanında ben MUSKİ'ye iki tane kuyu kazdırdım, 2021 yılında; bir tanesi 191 m, diğeri 300 m idi. 191 m'de su çıktı ama 12 yerden kaçak yaptı, su tutmadı. Diğer kuyuda taş ocağı gibi indik 300 m'ye kadar, yine taş. Hiçbir şey çıkmadı.”
Bu bölgedeki topraklar yer altı sularını tutmuyor mu?
“Çok kaçak yapıyormuş. Bu bölgedeki yer altı suları Palamutbükü ya da Karaköy tarafına akıp gidiyormuş. MUSKİ'nin yaptığı araştırmalara göre 2050 yılına kadar Datça'nın su ihtiyacını karşılayabilecek su rezervi Karaköy tarafındaymış. Biz şu an çok memnunuz. Sındı ve Zeytincik depolarımızın bağlantıları yapıldı. Örencik ile ilgili küçük bir sorunumuz var; eski borularımızın yerine yeni borularımız takılacak, 2,5 km. Muhtemelen Ağustos ayı içinde o sorunumuz da çözülecek.”
Muhtar Ramazan Bitezli Karaköy'den gelen suyun şimdilik Mesudiye, Sındı ve Palamutbükü'ne (Yaka) ulaştığını söylüyor. Su sorunu yaşanırken “Eğer” demiş, “bir gün su gelirse köyüme, oğlak keseceğim.” Öyle de yapmış. Döşenen hattan suyun verildiği gün (11.07.2023) Sındı'da yapılan törenden sonra Knıdos'ta verilen yemek için söz verdiği oğlağı kesmiş.
Karaköy'den gelen su şebeke suyu ya tarıma bir faydası yok o zaman?
“Su yeni geldiği için tarımda kullanma olayımız da olmadı haliyle. Bizim buradaki tarım, oldum olası kuru tarımdır zaten; badem, zeytin... gibi. Bizim burada, biraz önce de dediğim gibi 50-100 yıldır su sıkıntısı olduğundan tarım da ona göre yapılıyordu.”
Sındı da hayvancılık yok mu?
“10-15 yıl önce vardı, şimdilerde yok, susuzluktan, pahalılıktan. Bizde arıcılık var. Mesudiye'den sonra en çok bizde yapılır arıcılık. Bir de İstanbul'dan gelen ve artık buralı olan bir abimiz var, burada tavukçuluk yapıyor, marketlere yumurta dağıtıyor. O da şikayetçi her şeyden. 'İlk başlarda kazandığımla bina yaptırıp kiraya veriyordum, şimdilerde kiradan aldığımı tavuğa yatırıyorum' diyor. 1000 tavuğu varken şimdilerde 350-400 tavuğa düştü.”
Sındı'da yapılan arıcılığa “gezgin arıcılık” diyor. Arı kovanları Afyon, Eskişehir, hatta Sivas'a kadar taşınırmış. Kendisinin de 70-80 kadar kovanı varmış. Şimdi Denizli tarafındaymış. “Oraları biraz daha sulak ve nemlidir” diyor.
ELEKTRİK BİZDE DE CİDDİ SORUN
Su sorununuz gibi nice zamandır çözülsün diye bekleyip durduğunuz ve devletten ya da yerel yönetimden çözümünü isteyip de çözülemeyen başka sorunlarınız var mı?
“AYDEM ile ilgili sıkıntılarımız var, Datça genelinde olduğu gibi elektrik, elektrik, elektrik. Eskiden Zeytincik'te 20-25 hane vardı, şimdi 60-70 hane var. Elektrik direkleri 1978 yılında elektrik bu mahalleye geldiğinde yapılmış, o zamanda beri hiçbir yatırım yapılmamış. Direklerin çoğunun, resimlerini çekebilirsin, altı koptu neredeyse, teller tutuyor. Bazıları vatandaşın tarlasında.
Hane sayısının artmasının yanı sıra iki tane yağ fabrikamız var burada. Bir tane sabun üreten iş yerimiz var. Sındı'da da bir tane yağ fabrikamız var. Burada ayrıca yerel bir işletmemizin üretim ve dolum tesisi var. Bunlarda sanayi tipi cihazlar var. Her yıl var olan elektrik hatlarının yenilenmesini ve kapasitesinin yükseltilmesini talep ediyorum. Ben 4 yıldır muhtarım ve Datça Kaymakamlığında yapılan muhtarlar toplantısında bu sorunu dile getiriyorum. Belirli dönemlerde AYDEM müdürleri de geliyor toplantılara ama her toplantıda işte “ilk çeyreğe, yok orta çeyreğe, hayır son çeyreğe alındı” deniyor. 4 yıldır bu çeyrekler bitmedi.” Çeyrek sözleri üzerine gülüşüyoruz.
“Son 10-12 sene içerisinde yapılan pek çok evimiz var. Haliyle ara sokaklar oluştu. Burada imar devam ettiği için vatandaş belediyeden imarı alıyor, AYDEM elektriğini bağlıyor ya da vatandaşa 'hattını çek' diyor, o bölgede 7-8 ev oluyor ama sokak aydınlatması yok. Direk talep ediyoruz, işte '2020 yılının Ocak, Mart değerlendirmesinde, ikinci çeyreğinde...' deyip geçiştirip durdular. Sokak aralarının çoğunda sokak aydınlatmamız yok. Elektrik üretimi ve dağıtımı özelleştiği için herhalde bir şekilde sallanıyoruz. Sallamanın sonucunu da gördük; bir yağmur çiseliyor, elektrik gidiyor. Perişan vaziyetteyiz. Rüzgar çıkıyor, perişan vaziyetteyiz.”
OKUL BİNASI ŞİMDİLERDE KOOPERATİF BİNASI OLARAK KULLANILIYOR
Sındı'da ilkokul var mı?
Yokmuş. Okul Çeşmeköy'de varmış. “1996 yılında beri Betçe genelinde böyle” diyor. 1996 ya da 1997 yılında kendisi 2. sınıfta okurken taşımalı sisteme geçilmiş. Betçe'deki çocuklar Cumalı'ya toplanmış ve öylece de devam ediyormuş. Sındı'da okul olarak kullanılan bina şimdilerde kooperatif binası olarak kullanılıyormuş.
Kooperatif 2007 yılında kurulmuş. Yazı'daki kooperatifin çok daha eskiden kurulduğunu söylüyor. Kooperatifin 65-67 üyesi varmış. Bal, badem, zeytin, zeytinyağı... Çalışan bir kooperatifmiş. %90 köylünün ürünlerini değerlendiriyormuş. Kendisi de üye imiş. Şimdiki başkan genç birisi imiş. Genç üyeleri artırmaya çalışıyorlarmış. Bir önceki başkan, kurucu başkanmış. Şimdiki 3. başkanmış. “Şimdilerde Muğla Büyükşehir Belediyesinin de desteği var kooperatiflere” diyor. Bu desteğin ne tür bir destek olduğunu soruyorum. Muğla Büyükşehir Belediyesi 2 tona yakın çağla turşusu siparişi vermiş. “Artı, köy mezarlığımız var, Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmiş olan, içerisinde yaklaşık 150-200 civarında zeytin ağacımız var. Normalde, bu ağaçların zeytinleri ihaleye çıkarılırdı. İhaleyi alan zeytinleri toplar ama ağaçların bakımını yapmazdı. Başkanımız, bu ağaçları bir nevi hibe gibi kooperatife verdi, dedi ki 'işte %10-20'sini Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne getirin, gerisi kooperatifin olsun. Bakımını siz yapın.” Şimdi böyle yürüyor. Bu iyi bir şey.”
BİZ BÜYÜKŞEHİR UYGULAMASINDAN MEMNUNUZ
Muğla Büyükşehir olduktan sonra Datça Belediyesi'ne ya da Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne devredilen neleriniz var?
“Sındı olarak biz gariban bir köydük, açıkçası. Bizim doğru dürüst hiçbir şeyimiz yoktu. İşte biraz önce sözünü ettiğim mezarlıktaki zeytin ağaçlarımız ve bir de bir traktörümüz vardı. Biz gariban bir köy olduğumuz için çok fazla bir şeyimiz gitmedi. Diğer muhtarlarımız yakınıyor ama ben, Allaha şükür, MUSKİ'den de Datça Belediyesi'nden de memnunum. Çünkü 4 yıldır gece gündüz, yeri geldi itfaiye araçlarıyla, yeri geldi arazöz ile, yeri geldi Datça Belediyesi'nin çöp aracıyla geldiler. Bu konuda benim nankör olmamam lazım.”
Sındı Büyükşehir uygulamasından memnun, o zaman?
“Muğla Büyükşehir olalı 8, 9 yıl oldu. 10 yıl önce Zeytincik'te iki tane, iki tane de Sındı da kuyumuz, bunlara bakan bir de abimiz vardı. İki saat bir mahallemize, iki saat diğer mahallemize değil, iki saat bir sokağımıza, iki saat de diğer sokağımıza su basıyordu. Su basılan sokaktaki vatandaş elinde kap kaçak ne varsa onlara kullanacağı suyu dolduruyordu. Büyükşehir uygulaması başladıktan sonra MUSKİ sağ olsun, tankerler ile gece gündüz su taşıdı. Üzüleceğimize sevindik açıkçası. Çünkü, çok sıkıntılar çektik.”
Sındı şimdi de gariban bir köy. Hani bazen soruyor eş dost “nereye yerleşmeliyim?” diye, anlatıyoruz, Sındı'yı anlatırken “Dağların arasında, konum olarak denize biraz uzak” diyoruz, “Kalsın, biz başka bir yere bakalım” diyorlar.
“İnsanlar öyle düşünüyor ama Sındı'dan arabama biniyorum 6 dakika içinde Palamutbükü'nde, 9 dakika içinde Mesudiye'deyim. Bu kadarı da uzak ise 'uzak' diyelim buna. Zeytincik’ten 16-17 dakikada hastaneye, belediyeye, benzinliğe, ne bileyim Datça merkeze ulaşmak ve işini görmek mümkün. Belenköy'e, Palamutbükü'ne göre daha şanslıyız. Betçe'de 'orta' gibiyiz.”
SINDI'DA DA SATILMADIK YER KALMADI
Hani tabiri caizse “Datça bir nevi yağmalanıyor” deniyor ya, Sındı için de bu geçerli mi? Yani buradaki arazilere yönelik olarak da yoğun bir talep var mı?
“Var tabi. Sındı merkezde çok fazla yok, 5-6 aile var. Yukarıda, Örencik'te de 5-6 ailemiz var, öteden beri. Pandemiden sonra talep arttı ve neredeyse her yer satıldı. Satılmadık bir yer kalmadı. Yolu olan yerlere yönelik bir talep var. Yer aldıktan sonra gelip yerleşen, işte Tiny House koyan, çadır kuran... oluyor, 'hayalimdeki yer' gibicesine deyip... Burada bayağı satılan yer oldu.”
Sonradan gelip yerleşenlerin oranı nedir Sındı'da?
“%10-15'lerdedir. Bir Yaka, bir Mesudiye gibi değiliz yani.”
Uyum sorunu var mı?
“Yok. Bize ayak uyduruyorlar.”
Bu talep fiyatları yükseltti mi?
“Datça'nın genelinde olduğu gibi elbette yükseltti.”
Sen ne düşünüyorsun, köylünün elindeki arazisini satması konusunda?
“Satanlar genelde halinden memnun. Şimdi bazı ailelerde bu araziler konusunda iç tartışmalar sürüyor, o nedenle satıp parayı bölüşüyorlar, böylece hem o sorundan kurtuluyorlar hem de ellerine bir miktar para geçiyor.”
ZEYTİNCİK'TE “CAN GÜVENLİĞİ” SORUNU VAR
Büyükşehir uygulamasından dolayı memnun olduğuna göre senin Datça Belediyesinden ya da Muğla Belediyesinden çözülmesini isteyip de çözülmeyen herhangi bir sorunun yok o halde?
“Var. Zeytincik ana yol üzerinde olduğu için, görüyorsunuz, araçlar çok hızlı geçip gidiyorlar. Biz, araçların Zeytincik içinden geçişleri sırasında hızlarını düşürmeleri amacıyla kasis yapılmasını istedik Muğla Büyükşehir Belediyesinden. Dilekçe yazdım. Geçen yıl burada talihsiz bir kaza yaşandı. Kazanın görüntülerini gönderdik. Muğla Büyükşehir Ulaşım Dairesi Başkanlığından gelen cevapta bu yolun 'ana yol olması hasebiyle kasis yapılamayacağı' yazıyordu. İşte 30-40-50 KM. gibi levhalar konuldu. O kadar. Bu konuyu kaymakamlığımıza da anlattım defalarca, 'ille de birisinin mi ölmesi gerekiyor?' dedim. Jandarma'ya, Emniyet Müdürlüğü'ne, belediye meclis üyelerine, belediye başkanımıza anlattım, hepsinin bilgisi var. Gördüğün gibi araçlar 70-80-90 KM. ile geçiyorlar yoldan. Kimse 30-40 km hızla geçmiyor.”
Yol düz ya, basıyorlar gaza...
“Köy içinde sollama da yapıyorlar. Kaymakamımıza defalarca 'Gelin, oturalım bir gün ya da trafiği yollayın, radarla hız denetimi yaptıralım. 30-40 ile geçen var mı görelim. Bütün araçlar hız limitini aşmaktan ceza yerler, durum o kadar vahim.' dedim. 4 yıldır uğraşıyorum, bir adım yol alamadık.” Birlikte gittiğimiz Mehmet Emir arkadaşım “Bu can güvenliği sorunudur” diyor. Muhtar bu tespite katılıyor.
DATÇA'YA TURİZMİ BİZ KAZANDIRDIK
Sındı fakir bir köy, bu anlaşılıyor. Bildiğim kadarıyla sizin burada üretilen işte zeytin yağıdır, baldır, bademdir... yerel ürünleri işleyen ve bunları kendi markası altında satan bazı işletmeler var. Bu işletmeler dışında işte görüyoruz yol boyunca açtıkları küçük tezgahlar üzerinde kendi ürettikleri ürünleri satan köylüleriniz var. Bu anlamda başka ne var Sındı'da?
“Şimdi köyde gördükleriniz dışında Palamutbükü’nde ve Datça merkezde de başka işletmelerimiz, restoranlarımız var. Datça'da üretilen balın, bademin neredeyse %70'ini bizim köydeki bu işletmeler tüketiyor. Kooperatifimiz de var. Turizmi Datça'ya kazandıranlar Sındılılardır.” Bu konuda örnekler veriyor. Kış aylarında Uludağ'a gidip çalışan 6 kişilik bir ekipten söz ediyor. Kendisi de bir dönem gidip çalışmış. “Biz” diyor “turizmi hem yaz aylarında hem de kış aylarında yapıyorduk.”
Sındı özelinden hareketle badem, zeytin, zeytinyağı, iklim değişiklikleri, bu değişikliklerin tarımsal üretime ve haliyle fiyatlara yansıması üzerine konuşuyoruz.
YOLUN BİR TARAFINDA İNTERNET VAR, DİĞER TARAFINDA YOK
Reşadiye Muhtarı 'En az sorunu olan Reşadiye'dir demişti ama galiba sizin sorununuz daha azmış?
“Bizim sorunumuz yok değil ama dediğim gibi en önemli sorunumuz olan su sorununu çözdükten sonra rahatlamış gibi olduk. Bakın, şu telefon direğini görüyor musunuz, şu önümüzde, yolun bu tarafında olanı?” Bakıyorum. Bulunduğumuz yere 5-6 m uzaklıkta. Ne diyeceğini merak ediyorum.
“Yolun karşısındaki ev sahibi İnternet almak istiyor, alamıyor. Aradaki mesafe 10 m var-yok ama o ev köyün ortasından geçen yolun öbür tarafında olduğu için bu mümkün olmuyor.” Şaşırıyorum. Olay bana çok mantıklı gelmiyor. Anlatıyor: “O ev sahibinin İnternet alabilmesi için İnternet kablolarının yolun bu tarafında öbür tarafına aşırılması, bunun için bu aşırmanın yatırım programına alınması ve oraya bir direğin dikilmesi lazımmış. Haliyle Zeytincik'te Datça tarafından girişte yolun sol tarafında İnternet var, sağ tarafında yok.” İnanamıyorum. “Bunu yazarım” diyorum.
Olay gerçekten çok komik. Sındı'da da benzer durumda olan sokaklar varmış. Belen'deki baz istasyonu nedeniyle Belenlilerin Belen dışıyla iletişim kuramamaları olayından sonra duyduğum en komik olay Zeytincik'te yolun bir tarafında İnternetin olması ama öbür tarafında olmamasıdır.
Telekom bu sorunun çözümünü “bugün programa alacağım, yarın alacağım, yok Eylül sonunda alacağım...” deyip duruyormuş ama sorun 4 yıldır bir türlü çözülmüyormuş. Bu durumda da İnternet sorunu daha pahalı yollardan çözülmeye çalışılıyormuş. Mehmet Emir arkadaş, Datça merkezde, yaşadığı evin bulunduğu bölgede de benzer sorun yaşadıklarını söylüyor.
Bir süre bu konuda konuşuyoruz. İnternet sorunuyla ilgili yer ve isim vererek yaşadığı somut olayları anlatıyor.
ORMANLIK BÖLGEDE YANGIN ŞERİTLERİ ÇEKİLMELİ
Söyleşinin bitimine doğru “Bir şey daha söylemeliyim” diyor. “Ben hem Esengül Civelek hem de Orhan Tavlı valilerimiz Datça'yı ziyaret ettiklerinde yapılanlar da dahil bütün muhtarlar toplantısında dile getirdim: Görüyorsun, bizim her yanımız orman. Ben, ormanın her yanına yol istedim. Bentler istedim. 'Yol' dediğim, gösterebilirim, halihazırda 2-3 yerde yolumuz var zaten, yangının hızla yaygınlaşmasını önlemek için orman arasında açılmasını istediğim aralıklardır. Bu talebimi Muğla Valiliğine, Datça Belediyesine, orman bölge şefimize... de söyledim. Valilikten gelen yazıda 'Bizim görev ve sorumluluk alanımızda değildir' deniyor. Orman bölge 'Burada yatırım yok' diyor.
Şu durumda bir yangın çıksa önüne geçme, kurtulma şansımız yok. Yukarıda açılan 2 yol şu an o kadar hayati yollar ki onların devamını istedik biz. Örneğin 2 yıl önce bir yangın çıktı burada, o zaman kaymakamlıkta yapılan bir toplantıda 'Zeytincik'te bir yangın çıktı hiç duydunuz mu?' diye sordum, kimse duymamış. 'Neden duymadınız biliyor musunuz? Çünkü yangın orman yoluna, su depolarına giden yola yakındı, iki boy boru ve itfaiye ile birlikte hemen ulaştık yangın çıkan yere ve söndürdük de ondan' dedim. O yangın şimşekten çıkan bir yangındı... 'Eğer' dedim, 'orman yolumuz olmasaydı, su depomuz olmasaydı, şu an o yangını hepiniz duymuş olurdunuz. Çünkü Zeytincik yanardı o zaman' dedim.”
Sındı Muhtarı Ramazan Bitezli'nin istediği ormanın içerisinde yangının hızla hareket etmesini kesintiye uğratacak ve olası yangın yerine ulaşımı sağlayacak aralıklardır. Orman bölge “Bu bir yatırım sorunudur. Bu bölgeye böyle bir yatırım yok” diyormuş.
BİR DÖNEM DAHA MUHTAR OLMAK İSTİYORUM
Bir dönem daha muhtar olmak için aday olup olmayacağını soruyorum, aday olacakmış. “Mücadelemiz devam ediyor. Yüz yıllık sorunumuz çözdük. Elektrik olsun, telefon olsun, İnternet olsun bütün bunlar hiç konuşulmaması gereken sorunlar ama bu çağda bu alt yapı sorunlarını konuşmak zorunda kalıyoruz. Yapacak bir şey yok. Bizim de kaderimiz böyleymiş.”
Söyleşi bitiyor. “Hoşça kal” deyip Zeytincik'ten Datça'ya dönüyoruz.