Bugun...



Datça'da “Nisan'dan Sonrası Bir Soru...”

Kahramanmaraş merkezli depremden sonra Datça'da da turizm tesislerine yerleştirilen depremzedelerin ne kadar süre buralarda kalacakları ve sezon hazırlıkları başladıktan sonra ne olacakları gibi sokaklarda sorulmaya başlanan bazı soruların yanıtlarını alabilmek için kapısını çaldığımız Belediye Başkanı Gürsel Uçar “Nisan'dan sonrası bir soru...” dedi.

facebook-paylas
Tarih: 18-02-2023 22:15

Datça'da “Nisan'dan Sonrası Bir Soru...”

MEHMET ERDAL / DATÇA

Kahramanmaraş merkezli depremden sonra Datça'da da turizm tesislerine yerleştirilen depremzedelerin ne kadar süre buralarda kalacakları ve sezon hazırlıkları başladıktan sonra ne olacakları gibi sokaklarda sorulmaya başlanan bazı soruların yanıtlarını alabilmek için kapısını çaldığımız Belediye Başkanı Gürsel Uçar “Nisan'dan sonrası bir soru...” dedi.

 KOORDİNASYON DİYE BİR ŞEY YOK

Hatay/Defne'den gelen ve bir haftadır hemşerisi bir turizmcinin apartında ailesi ile birlikte yaşamaya çalışan bir depremzede ile dün sabah Belediye Başkanı'nı ziyaret ettik.

Kaymakamlık, AFAD gibi kurumlar ile yaptığınız toplantılarda turizm tesislerine yerleştirilen depremzedelerin ne kadar süre bu tesislerde kalacaklarına vb. dair konuşmalar oluyor mu?

“Bakın, ilk depremin olduğu günden bugüne kadar Datça’da ki Kaymakam Bey izinliydi, biz 'Nasıl bir çalışma yapmalıyız?' gibi konuları tartıştığımız herhangi bir koordinasyon toplantısı yapmadık; bunu, baştan söyleyeyim.”

Bu yanıtı beklemiyordum. Şaşırdım.

 MUĞLA BÜYÜKŞEHİR İLE ÇALIŞILDI

“Muğla Büyükşehir Belediyemiz ile 'Ne yapıyorsunuz? Ne yapmalıyız? Siz ne yapıyorsunuz? Belediyeler olarak bir bütünlük içerisinde nasıl destek verebiliriz?' gibi görüşmelerimiz oldu. Muğla Büyükşehir Belediyesi çalışanı, itfaiyesi ile bir ekip gönderdi deprem bölgesine. Bizler, burada, hemen yiyecek, giyecek, battaniye vb. yardımını başlattık, oralardan aldığımız bilgiler doğrultusunda. Toplanan bu yardımları Datça Belediyesi'nin araçları ile Muğla Büyükşehre ulaştırdık. Muğla tırlar ile deprem bölgesine sevk etti.”

YARDIM TOPLAMAYI KESMEDİK

Şimdi Datça'ya gelen depremzedelere yardım toplanıyor.

“Buralarda artık bu tür malzemelere gereksinim yok haberleri gelince ben buradaki yardım toplama faaliyetini kestirmedim. Dedim ki, buraya da Datça'daki turizm tesislerinin kapasitesi ölçüsünde ya da daha doğrusu 'Tesislerimizin şu kadarını depremzedelere açarız' diyen tesis sahiplerinin listesine baktığımda, ortalama 2500 civarında depremzede gelebilir. Hiç şüphesiz depremzedeler Datça'ya evden eve nakliyat kamyonlarıyla gelmeyecekler. Bu insanlar, oradan buraya aracı olan var ise aracı ile üzerinde bir elbise, bir ayakkabı, hatta terlikleri ile gelecekler, başka türlü değil. Onların burada ihtiyaçları olur diyerekten yardım faaliyetini kesmedim. Geçen hafta perşembe gününden itibaren Datça'ya gelen depremzede arkadaşların ihtiyaçlarını tespit ettik. Yardım faaliyeti çerçevesinde toplananlar ölçüsünde bu ihtiyaçları karşılamaya çalıştık.”

ŞU AN TURİZM TESİSLERİ BOŞ SAYILIR

“Bu günler Marmaris'in olsun, Datça'nın olsun, turizm açısından en boş olduğu günler. İnsanlarımız, kış aylarında, işlettikleri turizm tesislerini açmıyorlar. Mart ayında açıyorlar; tadilat, temizlik vs... kısacası yaz sezonuna hazırlık yapıyorlar. Bu arkadaşlarımıza, yani bu günlerde sahibi oldukları ya da işlettikleri turizm tesislerini depremzedelere açan arkadaşlara teşekkür ediyoruz...”

Bu tesis sahiplerine bu teşekkürün ne zaman edileceğinin, bir başka deyişle depremzedelerin bu tesislerde kalmalarının ne zaman sona ereceğinin kesin bir tarihi yok?

“Yok. Tarih yok. Şimdi tabi bundan sonrası ne yapılır?”

Bakanlıktan, Kaymakamlıktan ya da AFAD kanalıyla gelen bir bilgi yok?

“Yok. Yani, atıyorum, Ümraniye Belediyesi bilmem nerede 500 tane konteynerden oluşan bir kent kuracakmış. Şimdi, elbette, hızlı bir şekilde bir yerlerde yapılaşmaya başlarlar mı, başlarlar. Bunların aklı onu yaptırır. Çünkü bir yerleşim alanını 'Nerelerde yerleşim alanı olmalı? Nerelerde insanlar konut sahibi olmalı?'yı sormadan önce 'Nerelerde konut yapılabilir?’ i sormak gerekir. Onlar bunu sormuyorlar. Hâlbuki mühendislerin öncelikle zemin etütlerini yapması gerekiyor. Bu zemin etütlerine göre o yerde atılacak temel, çıkılacak kat belirlenir. Şu an bunların hiçbirisi konuşulmuyor. Mart ayında depremzedeler için konut yapımına başlanacağını ben de haberlerden öğreniyorum.”

KOORDİNASYON TOPLANTISI HİÇ OLMADI...

(Koordinasyon konusunu iyice netleştirmek için yeniden soruyorum) Kaymakam bey izinde olduğu için herhangi bir koordinasyon toplantısı olmadı. Peki yerel yönetim olarak sizinle merkezi yönetimin yerel ayağı olması hasebiyle Kaymakamlık ya da AFAD ile aranızda bu yardımlaşma konusundaki paslaşma nasıl oluyor?

“Bugüne kadar böyle bir toplantı olmadı arkadaşlar, olmadı. AFAD, topladığı yardımları, depremin yaşandığı ilk gün Muğla Valiliği'ne gönderdi.”

Şimdi?

“Şimdi zaten çok fazla topladığı bir şey yok. Şimdi var ya Muğla'ya falan gönderdiği yok, buradaki depremzede arkadaşlarımızın ihtiyacı olan malzemeler var ise onlara veriyorlar ama çoğunlukla depremzedeleri de bize yönlendiriyorlar.”

 MART SONU NİSAN BAŞI MIRILDANMALAR BAŞLAR

Bu depremzede arkadaşlarımızın ne zaman buradan başka yerlere ya da deprem bölgesine, memleketlerine gönderilebileceklerine dair hiç bir bilgi yok mu?

“Hiçbir bilgi yok ama şu var ki Datça'da kapılarını depremzedelere açan turizm tesisi sahipleri yarın mart ayı çıkıp nisan ayı girdiği anda sezon hazırlığına başlayacaklar. Haliyle yavaş yavaş, mırıldanma derler bizde, mırıldanmaya başlayacaklar. Ben buradaki turizm tesisi sahiplerine gidin kapılarınızı depremzedelere açın demedim.”

Bu, Turizm Müdürlüğü kanalıyla sağlandı...

“Turizm Müdürlüğü, Kaymakamlık, Valilik kanalıyla... Valilik işte Jandarmaya, Emniyete... İşte bir grup Palamutbükü'ne yerleştirilmiş ama yerleşenlerin bazıları sağlık sorunumuz var falan diyerek Marmaris'e dönmüş. Nisan ayından sonrası hepimizin aklında bir soru 'Bu insanları biz ne yaparız?' Burada nisan ayından sonra kalma şansları her geçen gün azalıyor. Bu soruna nasıl bir çözüm bulunabilir? Örn: Eski Datça Mahallesine gittim. Malatya'dan gelmişler. Bir evde 18 kişi kalıyor. Birlikte kalmak istemişler. Orada şunu gördüm, vatanları onlar için ayrı bir yerde duruyor. Kendilerine de söyledim, kesinlikle o toprakların sizlere vermiş olduğu her türlü ürünü, yaşamı unutmayın. Gidin oralara. Bir laf vardır bizde, doğduğun yere değil, doyduğun yere bak, diye ama bir yerde de doğduğun yere bakacaksın. Datça sizi besler mi? Besler. Datça size pastasından bir şeyler bölüştürüp verir mi? Verir. Onlarda şunu gördüm: Onlar burada çok çabuk uyum gösterirler. Kırsal kesimden gelmişler. Oralarda belki şimdi ekim dikim zamanı. Burada kiralık ev bulurlar. İş bulurlar. Hayatları devam eder de otellerde kalanlar nasıl bir yol izlerler? Onların ki zor...”

Buraya kendi olanaklarıyla gelip hısım akraba, eş dost ilişkileri/olanakları çerçevesinde kalanların karar vermelerini bu ilişkiler/olanaklar belirleyecek...

“Dalya'da dün itibariyle sayı yüzleri bulmuş. Onlar üç-beş gün geçsin acılarını unuturlar. İş aramaya başlarlar, çalışan insanlar bunlar...”

 BU SÜREÇ SÜRDÜRÜLEMEZ...

Dalya'da kalanların iaşesi sizin yardımlar çerçevesinde topladıklarınızdan karşılanıyor, AFAD'ın bunun ne kadarını karşıladığını bilemiyoruz. Bu süreç ne kadar sürdürülebilir bir süreçtir? Yani 2500 küsur kişinin iaşesini sizin bu yardımlarınız ile karşılamak olası mıdır?

“Arkadaşlar, bu mümkün değil. Bakın Muğla ve Eskişehir Büyükşehir Belediyeleri Malatya'ya yardım gönderiyormuş. Bize, buradan Malatya'ya bir şey göndermeyin denildi... Datça'ya baktığımız zaman Datça yardımsever halkıyla, yardımsever insanlarıyla gerçekten de farklı bir yer. Şu an insanların en duyarlı olduğu zaman. Bir lokmayı, bir bardak suyu ölmeme adına paylaşıyoruz. Ama bu nereye kadar gider? Datça'nın yardımsever halkı duyarlılığıyla kaç kişiyi daha Datça'da ağırlayabilir? Bunu sormak gerekir. Bu çok uzun süre gitmez, arkadaşlar. Yani duyarlıyız, hepimiz insanız, hele hele bir lokmanın var ya paylaşılacağı günlerdeyiz. Ama bir yerden sonra gerçekçi olmak gerekiyor. Bir yerde, şimdi baktığımız zaman, yardımseverlerin içerisinde çok büyük iş adamları yok. Datça'da çok büyük zengin insanlar yok. Gerçek bu ama yüreği zengin insanlar da çok. Onlar var ya kendi payını bölüşüyor.”

Siz gönderiyorsunuz, AFAD ne kadar gönderiyor bilmiyorsunuz ama sonuçta depremzedeler aç kalmıyor...

“Onlar da ekmektir, yemektir gönderiyor ama onların da bu süreci böyle götürme şansı yok. Şu var ki ben Datça Belediyesiyim, bir yılımı 70 milyon TL ile geçiriyorum. Devlet, yani sonuçta buradaki insanlara bakamayacak kadar güçsüz değildir. Yeter ki elindekini bölüşsün...”

 KALMAK İSTEYEN KALIR AMA...

Daha önceki olaylarda da görüldü, böylesi büyük felaketlerden sonra insanlar dağıldıklarında bir kısmı gittikleri yerlerde kalıyorlar...

“Kalırlar, arkadaşlar. Kalmayın diyemeyiz.”

Diyelim ki buraya 2600 kişi geldi ve bunların 1000 civarındaki bir kesimi 'Biz burada kalıp Datçalı olacağız' dedi. Yerel yönetim olarak siz böyle bir olası gelişmeye karşı kendi içinizde tartışma, fikir cimnastiği... vb. yapıyor musunuz? Aranızda konuşuyor musunuz?

“Tabi konuşuyoruz, değerlendiriyoruz ama ben buradaki depremzede arkadaşlarımızın, örn: Hataylı bir aile ile karşılaştım, Hatay'da esnafmış. Yarın Datça'ya gelip, oradaki işinin burada gideceğini düşündü. Bir yer kiraladı. Sonuçta 'Ben bu işi burada yapacağım' dedi. Benden işletme ruhsatı istedi. Vermeyeyim mi diyeceğim? Bu şansım var mı? Yok. Vereceğiz. Ben bu depremzede arkadaşın yerleştiğini duymam bile. Bu kadar insanı Datça... Şu anda Datça'nın nüfusu ne kadar biliyor musun?”

Resmi nüfus 20 bin küsurlarda, fiili nüfus 50-60 binlerde.

“2023'ün nüfusu 25029. 2021'in 23 711 idi. Diyoruz ki böyle güzel bir yerde yaşıyorsunuz, yaşadığınız kente her yönüyle faydanız olsun. Belediyemize, kamu kurumlarına, hastanemize faydanız olsun, ki hastanemize kadrolu doktorumuz gelsin. Nüfusumuz gerçekçi olsun ki nüfus müdürlüğüne bir tane daha memur gelsin. Hep konuşuyoruz. Buna rağmen 23 711'den 25029'a çıkarabildik. Geçen yıldan beri bu konuda konuşuyoruz, çağrılar yapıyoruz sayı çok fazla artmamış. Nüfusunu buraya almayan insanları ben getirmedim, konumlarını ben belirlemedim. Hatay'dan, Kahramanmaraş'tan, Malatya'dan gelen arkadaşlarımız için de aynı şeyler geçerli. Datça'da kendi olanakları ve ilişkileri çerçevesinde yerleşebilenler, iş bulabilenler, bir düzen kurabilenler sonuçta burada kalacaklar. Yaşayacaklar...”

Yani bunlar kendi olanakları çerçevesinde yapılabilecek şeyler?..

“Evet. Belediye olarak bizim burada uzun süreli kalmak isteyenlere... Eski Datça Mahallesinde bir aile ile görüştüm; depremden sonra bir anne ve kız kalmışlar. Bir kız ve annenin buralarda, bugün Datça 25.000 nüfus ile 60.000 nüfusu barındırabiliyorsa böyle bir aileye de işte kızına okumak için burs, anneye de bulabileceğimiz bir iş bakmam gerekiyor arkadaşlar, bakmam gerekiyor. Kendi sosyal tesislerimde bulacağım, bir otelciye gideceğim, anneye iş vermesini isteyeceğim...”

 BÖYLESİ DURUMLARDA HER DAİM YOKSULLAR KAYBEDER

Kendi olanaklarıyla gelen ya da ekonomik durumları iyi olanlardan Datça'ya yerleşeceğim diyenler açısından sorun yok; onlar bir şekilde bunu başarırlar. Dalya gibi otellere yerleştirilmiş ve depremde gerçekten her şeyini yitirmiş insanlar ki her zaman yoksullar böylesi durumlarda ezilirler, bu insanlardan diyelim ki “Ben dönmek istemiyorum, dönsem de deprem bölgesinde nerede kalacağım, kalacak yerim yok” diyen olursa, Devlet bu vatandaşlara pozitif bir yanıt verir ya da vermez şimdi konumuz o değil, sizin bu konuda yapabileceğiniz bir şey var mı?

“Arkadaşlar, Belediye'nin yapabileceği şeyler... Benim kalkıp depremzede evleri yapma şansım yok. Yok. Başkaca depremzedelerin yatıp kalkabilecekleri sosyal tesisleri yapma şansım yok. Benim o konumdaki insanlar için yapabileceğim yegane şey var, yaşadığım çevrede, Belediye Başkanı olarak, çevremizdeki insanlarla bu insanları burada mağdur etmeden nasıl bir dayanışma içerisine girebilirizi araştırmak olacaktır. Sonuçta burada var olan oteller bazı işler için eleman bulup çalıştıracaklar. Birilerini alacaklar. Biz onlara şunu söyleyeceğiz: Eğer bizler birilerine iş vereceksek, nasıl bir ailenin ekmeğe, peynire, zeytine ihtiyacı var iken sen o aileye ekmek, peynir, zeytin vermiyorsun ama gidiyorsun başka bir aileye kivi, muz gönderiyorsun. Olur mu? Olmaz. Burada da, arkadaşlar, bu insanları birer ikişer kendi iş yerlerimizde, çalışmak isteyenlerimizi buralarda istihdam edeceğiz. Başkaca yapabileceğimiz bir şey yok.”

Yani şu anki koşullar içerisinde yapılabilecekler bunlar?

“Bunlar. Belediye olarak var ya yarından itibaren depremzede evleri yapacağım, buraya gelenleri mağdur ettirmeyeceğim demem var ya hiç inandırıcı değil. Öyle bir imkanım da yok zaten. Böyle bir bütçem de yok. Benim yapabileceğim...”

Gıda, giyecek...

“Onun da bir sınırı var. Yarın (bugün) yardım toplamaya bir ara vereceğim. Bu esnada yine sahada tespitlerimiz devam edecek. Toplanan yardımlar var, o ürünler ile tespitlerimiz çerçevesinde yardımlarımızı sürdüreceğiz. Datça'da yaşayan vatandaşlarımıza ikinci bir heyecan duyurmam gerekiyor. Sürekli olursa olmaz. Sürekli olursa çok insan aynı heyecanla yardımlara devam etmez.”

Yeni bir konsepte mi geçilecek?

“Hayır. Orada toplanan yardımlar var zaten. O ürünleri tüketelim, diyorum. İnsanlar biraz nefes alsın. Bu sürede kendi personelimiz depremzede arkadaşlarımızı ziyaret etsinler. Neleri var neleri yok, tespit etsinler. O sürede elde olanlar biter. Ondan sonra, örn: şu arkadaşlarımız için şunlar gerekli, bugün şu saatler arasında bu arkadaşlarımızın gereksinimlerini karşılayalım gibi hem halkımızı sürecin içerisine katmak hem de heyecan duyurmak gerekiyor... Şu an biz o cehennemin içindeki insanları aldık geldik; oralarda gözünüzün önünde olup bitenlere bakıp kahrolmayın, oradan uzaklaşın, burada birazcık olsun nefes alın, kendinize gelin, dedik, o kadar. Şu anda, inanır mısınız, kimse marttan sonrasını düşünmüyor. Ama öyle değil. Aileler düşünüyor.”

Biz ne olacağız, diye...

(Baştan beri söyleşiyi dinleyen Defneli depremzede arkadaş söze giriyor.) “Antakya'nın %80'ne elektrik, su verildi. İnsanlar bu soğuk mart sonu nisan başında zaten dönecek memleketine. Kendi imkanlarıyla ya bir zeytinlikti ya da başka bir yere geçici bir şey yapar. Antakya'yı terk etmeyecek. Antakya'da tarih boyunca göç dalgaları her zaman var oldu, var olacak. Orası benim memleketim. Her metrekaresi benim. Datça'da öyle, İzmir'de öyle, Ankara'da öyle, İstanbul'da öyle... Ben bu ülkenin vatandaşıyım. İstediğim her yerde, her koşulda oturabilirim, ev yapabilirim, iş yeri kurabilirim. Ben bir Almanya'ya gitmiyorum, kendi memleketimdeyim. Her yerde yaşama imkanım olabilecek. Aynı dili, aynı kültürü paylaşıyoruz. Antakya'daki insanlar gelip Datça'da, İzmir'de, Ankara'da veya İstanbul'da kalacaklarına pek ihtimal vermiyorum. Kalan olursa da çok olmaz...

Adıyaman, Kahramanmaraş, Şanlıurfa...?

(Başkan) “Oralardan da olmaz. Oralardan buralara gelenler olur ama kırsal kesimden gelenler, nasıl geçmişte İstanbul'a, İzmir'e... gelip yerleştiler ise öyle gelip yerleşmez. Hatay'ın, Adıyaman'ın, Kahramanmaraş'ın... içindeki esnaf kesimi var ya buralara gelip yerleşmeye çok fazla heves etmez...

 




Bu haber 474 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YEREL YÖNETİM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI