Bugun...



İktidarın Uygulamalarından, Muhalefeti Sorumlu Tutmanın Sosyolojik Açıklaması!

Coser’a göre sorunun kaynağına yönelik olan gerçekçi çatışmalar yararlıdır ve toplumsal değişmeye olumlu katkılar yapar. Çatışmayı bastırmayan toplumlarda, toplumsal işlev ve süreçlere yönelen çatışmalar, toplumsal yapının değişiminde olumlu bir rol oynayacaktır.

facebook-paylas
Güncelleme: 29-08-2023 12:33:53 Tarih: 29-08-2023 01:47

İktidarın Uygulamalarından, Muhalefeti Sorumlu Tutmanın Sosyolojik Açıklaması!

NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ / Sosyoloji

Çatışmacı Teoriler: Bu teorik yaklaşım, yapısal işlevselciliğin eksikleri üzerinde ve toplumsal yapıyı, toplumdaki bazı sınıfların diğer sınıfları sömürmesine yol açan eşitsizlikler ve çelişkiler üzerinde durur. Çatışmacı sosyologlar, toplumun belli bir düzen ve istikrar halinde değil, çatışma ve sürekli mücadele içinde olduğunu kabul ederler. Çatışmacı yaklaşıma sahip olan sosyologlar, toplumu oluşturan parçaların/kurumların nasıl uyum içinde çalıştıkları üzerinde değil, toplumsal yapıyı oluşturan parçaların nasıl eşitsizlik ve çatışma hali yaratmasının üzerinde dururlar. Yapısal işlevselciler, yapıyı oluşturan parçaların uyumlu işleyişi üzerinde dururlarken, çatışmacı yaklaşıma sahip olanlar ise parça ve yapı uyumsuzluğunun yarattığı durumu göz önüne alırlar. Çatışmacı yaklaşım teorisine sahip olanlara göre din, aile, eğitim vb. üstyapı kurumları; toplum üzerinde egemenlik kurmak isteyen birey ve grupların/sınıfların gücünü meşrulaştıran araçlardır.

Yapısal İşlevselcilik, 1960’lardan sonra etkisini kaybetmiş, yerine Marxist görüşlerden etkilenen ama onu farklı şekillerde yorumlayan çatışmacı yaklaşımlara bırakmıştır. Klasik Marxist yaklaşımda, altyapı/ekonomi belirleyici iken, çatışmacı yaklaşıma sahip olan bazı düşünürler üstyapının da belirleyici olabileceğini savunmuşlardır. “Simmel’in teorileri ve kavramları üzerinde şekillenen çatışma sosyolojisi içerisinde toplumsal değişimi açıklamada Ralf Dahrendorf’un diyalektik yaklaşımı, Lewis Coser’in çatışmanın işlevi yaklaşımı ve Randall Collins’in alışverişçi çatışma yaklaşımı öne çıkmaktadır (Sunar, 2017: 128)”.

Lewis Coser (1913-2003), yapısal işlevselci kuramın, toplumsal çatışmayı ihmal etmesini eleştirmiş ve bir bakıma Yapısal İşlevselcilikle çatışmacı kuramı birleştirmeye çalışan bir düşünür olmuştur. Simmel’den etkilenmiştir. Çatışmayı, bireylerin sahip oldukları nefret, kıskançlık, istek ve özlemler gibi duygularından hareketle açıklamaya çalışmıştır. Ona göre grup içi ve gruplararası olmak üzere çatışma tipleri bulunmaktadır. Coser çatışma kuramı içinde ele alınmakla birlikte, çalışmaları, işlevselciliğe oldukça bağımlı özellikler gösterir. Coser, yapısal İşlevselcilik tarafından ihmal edilen çatışmanın, yapısal işlevselci bakış açısından olumlu işlevlerinin analiz edilmesini sağlayarak, bir anlamda bu yaklaşımın eksik kalan kısmını tamamlamaya çalışmıştır.

Coser, bir toplumda gerçekçi olan ve olmayan çatışmaların varlığından söz eder ve bu çatışma türlerini şöyle açıklar: Gerçekçi çatışmalarda, kişilerin tepkisi, belirli taleplerinin ve kazanımlarının engellenmesine yol açan nesnenin kendisine yöneliktir. Örnek: yapılması gereken ücret artışlarını yapmayan işverene karşı greve gitmek. Gerçekçi olmayan çatışmalarda ise, kişiler tepkilerini gerilime yol açan gerçek kaynağa değil de onun yerine başka bir kaynağa kaydırmalarıdır. Örnek: bir ülkede yaşayanların ekonomik kriz sonucu oluşan işsizliğin nedeni olarak o ülkede yaşayan göçmenlerin varlığına bağlamaları” (Suğur, 2017: 71).

Coser’a göre sorunun kaynağına yönelik olan gerçekçi çatışmalar yararlıdır ve toplumsal değişmeye olumlu katkılar yapar. Çatışmayı bastırmayan toplumlarda, toplumsal işlev ve süreçlere yönelen çatışmalar, toplumsal yapının değişiminde olumlu bir rol oynayacaktır.

Coser’in Sosyolojik Yaklaşımının Türkiye’ye Uygulanması

Coser, sorunun kaynağına yönelik gerçekçi yaklaşım ve değerlendirmelerin, değişim üzerinde önemli rol oynadığını belirtmektedir. Toplumsal yaşamda, olumsuzluğa etki eden temel çelişkiler yerine tali derecede sorunlar üzerine odaklanmak; olumsuzluğa yol açan temel sonunun varlığını görmezden gelmek ve olumsuzluğun devam etmesine neden olmak ve değişimi engellemektir bir bakıma.

Coser ne diyor: “bir ülkede yaşayanların ekonomik kriz sonucu oluşan işsizliğin nedeni olarak o ülkede yaşayan göçmenlerin varlığına bağlamaları” ekonomik krizin asıl nedeninin başka yerde ve tali olan bir sorunda aranmasıdır.

Bir ülkede ekonomik kriz varsa, bunun nedeni üretim yapılmaması, fabrikaların kapatılması ve ithalata dayalı bir ekonomik modelin uygulanmasıdır. Ekonomik krizin nedeni, ekonomi biliminin kurallarından uzak olarak yönetilmeye çalışılması; iktisat biliminin kurallarından habersiz insanların ekonomiyi yönetmeye çalışmasıdır.

Türkiye’de AKP iktidarının elinde yönetilemeyen bir ekonomi var ve bu iktidarın yarattığı ve her geçen gün derinleşen ekonomik kriz yaşanıyor. Bu ekonomik krizin nedeni ne Afganlı ne Suriyeli mültecilerdir. Elbette banların ekonomiye olan bir yükleri var ama yaşanılan ekonomik krizin asıl nedeni onlar değildir. Krizin asıl nedeni üretim yapılmaması, rant ekonomisine önem verilmesi, iktisat biliminin kurallarına uygun davranılmamasıdır.

Coser’in örneği Günümüz Türkiye’sine çok uygun düşüyor. Sokak röportajlarında bazı vatandaşlar, bunlardan epey var, ülkenin içinde bulunduğu kötü durumdan muhalefeti ve Kılıçdaroğlu’nu sorumlu tutuyor. Bir yanda Ülkeyi 2002’den bu yana 21 yıldır yöneten bir AKP iktidarı ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Diğer yanda ise 22 yıldır hep muhalefette olan bir CHP ve lideri Kılıçdaroğlu var.

Kim iktidarsa; ekonominin kötü gidişinden, yoksulluktan, adaletsizlikten, hukuksuzluktan, yapılan zamlardan, akaryakıt fiyatlarının yüksekliğinden, eğitimdeki sorunlardan, sağlıktaki sorunlardan, hayat pahalılığından, geçim sıkıntılarından, intiharlardan, kadın cinayetlerinden vb. durumlardan iktidar sorumludur. İktidarın yönetememe hatalarının sorumluluğu muhalefete yüklenemez. Ülkede yaşanılan sorunların kaynağı olarak iktidar görülmediği ve bu sorunların sorumlusun muhalefet olarak görülmesi, Türkiye’ye özgü bir durum ve bunun için de iktidar değişimi de bir türlü gerçekleşemiyor.

Türkiye’deki bir kısım insanlar, ülkedeki sorunların ve ekonomik krizin sebebinin 22 yıllık bu iktidar olduğunu anladığında ve siyasi tercihini ona göre yaptığında, siyasi iklim ve toplumsal yönetim şekli değişecektir. Değişim, sorunun asıl kaynağının tespit edilmesi ve soruna neden olan yapı ve anlayışların değiştirilmesiyle değişim gerçekleşecektir.

Kaynakça:

Suğur, S. (2017) Modern Sosyoloji Tarihi içinde 3. Bölüm, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını: 3666

 

 




Bu haber 883 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI