Bugun...



Mimar Abdullah İşcanı (Mimar Apo) İle Söyleşi (1)

“TEMSİLDE ADALET” DİYE BİR ŞEY VARDIR 1956 doğumlu Abdullah İşcanı, namı diğer Mimar Apo “Türkiye'de her yaşayana 'Nerelisin?' diye sorduğunuzda, bir kaç nesil alta indiğinizde kimin nereli olduğu meçhuldür. Benim doğduğum ve büyüdüğüm yer Şanlıurfa Siverek'tir ama benim babam Artvin Yusufeli doğumludur.” diyerek sorularımı yanıtlamaya başladı.

facebook-paylas
Tarih: 04-08-2023 19:08

Mimar Abdullah İşcanı (Mimar Apo) İle Söyleşi (1)

Söyleşi: Mehmet Erdal

TEMSİLDE ADALET” DİYE BİR ŞEY VARDIR

1956 doğumlu Abdullah İşcanı, namı diğer Mimar Apo “Türkiye'de her yaşayana 'Nerelisin?' diye sorduğunuzda, bir kaç nesil alta indiğinizde kimin nereli olduğu meçhuldür. Benim doğduğum ve büyüdüğüm yer Şanlıurfa Siverek'tir ama benim babam Artvin Yusufeli doğumludur.” diyerek sorularımı yanıtlamaya başladı.

 DOĞMA BÜYÜME SİVEREKLİYİM

Babası, 1914 yılındaki seferberlik zamanında (1. Dünya Savaşı) Urfa'nın kurtuluşuna gönderilen askerlerden birisiymiş. Savaş sonrası Urfa'da kalıyor. Bir süre Urfa'da yaşıyor, sonra Siverek'e geçiyor, ahbapları vesilesiyle. Siverek'te ölüyor. Apo'nun annesi Siverekli.

“O yüzden 'Nerelisin?' denildiğinde 'Nerelisin?'in cevabı şu: İnsanın nereli olduğunu belirleyen kültürel yapılardır. Yani 'Nerelisin?'den neler anladığın, nasıl yemek yediğin, nasıl oyunlar oynadığın, yani kültürel yapılar kişinin nereli olduğunu belirler. Dolayısıyla babamdan dolayı 'Artvin Yusufeli'liyim' desem kimse inanmaz, 'aslını inkar ediyor' derler.

 ÖNCE İSTANBUL, SONRA DATÇA

Liseyi bitirince üniversite sınavlarına giriyor. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümünü kazanıyor. Ailesiyle birlikte İstanbul'a taşınıyor. Okulu bitiriyor. Bir müddet İstanbul'da serbest olarak çalışıyor. “İstanbul'da 16 yıl yaşadım” diyor. 1986 yılında Datça'ya TURAŞ tesislerinin şantiye şefi olarak çalışmak için geliyor.

Anlattığına göre özel bir firmaya ait olan TURAŞ tesislerinin inşaatı o gelmeden önce başlamış. İnşaat bittikten sonra Milli Eğitim Bakanlığı tarafından satın alınıp öğretmenlere “sosyal tesis” olarak tahsis edilmiş. Nihayetinde de AKP siyasi iktidar zamanında “özelleştirme” maksadıyla devre dışı bırakılmış. (Sözü edilen Milli Eğitim Tesisleri birileri tarafından kapı, pencere, klima ... dahil ne varsa yağmalandıktan sonra şimdilerde virane halindedir. Yıkılıp yerine Datça Kaymakamlığı dahil resmi kurumlar için binalar yapılacağı konuşulmaktadır.)

4-4,5 yıl kadar bu tesiste çalıştıktan sonra serbest olarak çalışmaya başlıyor. Yaşamını Datça'da devam ettiriyor.

DATÇA'DA BİR DÖNEM POPÜLER BİRİSİ OLDUM

Siyasete nasıl başladınız?

“Datça'da bir ara popüler bir dönem yaşadım. Yıldızım parladı.” diyerek anlatmaya başladı: “Geldiğimde Datça'nın nüfusu 4000-5.000 civarında idi. Mimar olarak da 5 kişiydik. Datça'da yaşayan herkes hepimizi tanırdı. Bu arkadaşların çoğu daha sonraları Datça'dan gittiler.

Ben biraz sosyal birisiydim. Bazen bazı şeyler insanlara yakıştırılır, o kişi bu yakıştırmalara katılmasa ve o yakıştırmaları istemese de. Urfalı olmam hasebiyle Datça'da yaşayan Kürtleri temsil edebilecek bir kişi olarak görülmeye başlandım.

O yıllarda Datça'da kaç Kürt vatandaş vardı?

Vallahi, olsa olsa belki 300-400 kişi kadar vardı. Datça'da yaşayan hem Kürt hem de diğer vatandaşlar beni bir nevi Kürt vatandaşların temsilcisi gibi görmeye başladı. Mesela lakabım 'Mimar Apo' oldu. Dolayısıyla herkes bizi tanıdı. Biraz da sosyal çevresi olan birisi olduğum için Datça'da yaşayan çok insanla ilişkim iyidir. Zaten ben buraya gelmeden önce de İstanbul'da Fatih DSP İlçe Yönetim Kurulu üyesiydim.”

Bunu hiç beklemiyordum. Şaşırıyorum.

 SOSYALİST YAPILI BİRİSİYİM.

Yani politikaya aslında Datça'ya gelmeden önce girmiştiniz?

“Esas geçmişten gelen bir şeydir. '78 Kuşağı' diyelim. Sosyalist yapılı birisiyim.”

İyice şaşırıyorum. 78 Kuşağından birisi olarak merak ediyorum.

Genel olarak mı sosyalisttin yoksa hani o yıllarda okullarda farklı sol yapılanmalar bulunuyordu, bunlardan birisinin içinde mi yer alıyordun?

“O zamanlar bir çok fraksiyon vardı. Bizim Yıldız Teknik Üniversitesinde önce DEV-GENÇ vardı, sonra DEV-SOL çoğunluk oldu. Ben hiçbir zaman hiçbir fraksiyonun adamı olmadım. Sebebi de bu bölünmelerin sol harekete zarar vereceğini düşünmem idi...”

Birinci sınıfta iken “erken bir evlilik” yaptığı ve akabinde de iki çocuk babası olduğu için öyle çok fazla öğrenci yaşamı da olmamış.

“İşte politik yaşamım bir nevi bu öğrencilik dönemimden geliyor” diyor.

 DATÇA'DA CHP İLÇE ÖRGÜTÜ'Nİ KURDUK

12 Eylül 1980 sonrası dönemde DSP kurulunca (14 Kasım 1985) ona üye oluyor. Duyumuna göre Rahşan Ecevit kendisini Fatih İlçe Örgütü Başkanı olarak düşünmüş. Teklif yapılmış. Kabul etmemiş. “Ekonomik durumum ilçe başkanlığı yapmama uygun değil” demiş. Sadece bir dönem ilçe yönetim kurulu üyeliği yapmış. İlçe yönetim kurulu üyesi iken Datça'ya gelmiş.

Datça'da DSP İlçe Örgütü yokmuş. SHP İlçe Örgütü varmış. “SHP pasifti. Herhangi bir faaliyeti yoktu” diyor. Datça'da ilk geldiği yıllarda hiçbir partiye üye olmamış. İstanbul'daki DSP üyeliğinin ne olduğunu bilmiyor. “O orada kaldı” diyor.

“Sonra, işte biz 4 kişi, CHP kurulup örgütlenmeye başlayınca (1992), Datça'da CHP İlçe Örgütü'nü kurduk.”

Datça CHP İlçe Örgütü'nün ilk kurucuları Abdullah Gürsel Uçar (Mesudiyeli), Raif Dinçeriş (Çeşmeköylü), Palamutbükülü (Aslen Yazı Köyünden) 'Sarı Kamil' lakaplı Kamil Erdinç Dursun ve bir de kendisi imiş.

Tam tarihini hatırlayamıyor. “Belki Gürsel daha iyi hatırlar” diyor. (İlçe başkanı Aytaç Kurt'a sordum, 1993 imiş.)

İlçe başkanının Raif Dinçeriş olduğunu anımsıyor.

CHP Datça İlçe Örgütü kurucusu olunca haliyle kısmen de olsa Datça'da aktif olarak politika içerisinde yer almaya başlamış. “Yine de çok aktif değildim” diyor.

Belediye başkanı ANAP'lı Mustafa Soytok muş.

 REMZİ ALBAY İLÇE BAŞKANI OLUNCA CHP DATÇA'DA YÜKSELİŞE GEÇTİ

Remzi albay ilçe başkanı olmadan önce ilçe yönetiminde miydi?

Değilmiş. “Ahbaplığımız vardı. Gelir giderdi. İyi konuşurduk. O süreçte ona teklif edildi 'Gel. İlçe başkanımız ol' diye. O güne kadar ilçe başkanlığında uzun süre dayanan kimse yoktu. 5 ay biri yapıyor, 3 ay diğeri yapıyordu... Mesela Önder Antalyalı 6 ay yaptı, bıraktı. Başkaları yaptı 3 ay. İlçe başkanı bulmak zordu. İşte o süreçte Remzi albay Datça'ya yerleşti. Yerleşince ilçe başkanlığı ona teklif edildi, o da kabul etti ve kabul etmesiyle birlikte de CHP burada büyük yükselişe geçti.

1999'da Erol Karakullukçu CHP'den Datça Belediye Başkanı seçildi.

“Erol Karakullukçu'dan önce Datça Belediye Başkanlığına Raif Dinçeriş aday oldu. Datça'da CHP Datça Belediye Başkanlığı için her dönem birkaç aday adayı çıkardı. Mesela eczacı Cengiz, mesela CHP'den her dönem aday olan (İsmini hatırlayamıyor) ... Bunlar birbirlerine girer, kavga ederlerdi. Son bir hafta kala genel merkez CHP Datça Belediye Başkanı'nı açıklar, haliyle açıklanınca bu sefer bu aday adaylarının birbirleriyle barışmalarına zaman kalmaz, dolayısıyla seçim kaybedilirdi.”

O zamanlar CHP'de ön seçim yapma gibi bir durum yok?..

“Yani genellikle ön seçim de olsa merkez ataması gerçekleşir, gerçekleşince de bu atama bir hafta kala olduğu için bu açıklanan isim nedeniyle herkes birbirine giriyor, o onunla, diğer diğeriyle küsüyor, seçim çalışmalarına o ya da diğeri gelmiyor, sonunda seçim kaybediliyordu.”

CHP'DEN AYRILDIM, ANAP'TAN BELEDİYE MECLİS ÜYESİ OLDUM

ANAP'a ne zaman geçtiniz?

“Remzi (Özbek) albay ile aram çok iyi idi, çok samimiydim. Remzi bey dört dörtlük bir adamdı, Allah rahmet eylesin. Onun bir arkadaşı vardı, benim de komşum, albay Sabri İlker, o bizi tanıştırmıştı. Siyasetle ilişkili, vakti bol ve her şey ile ilgilenebilecek bir kişi idi. İlçe başkanı olacak kişi, Datça'da olup biten her şey ile ilgilenmeli, çalışmalı... Hem ticaret hem de siyaset içinde olunca bu olmuyor. Olmayınca gönüllü, vakti bol, çalışabilecek bir kişi olması hasebiyle ilçe başkanı oldu. O ilçe başkanı olmadan önce biz de aktiftik zaten.

Bir gün dedim ki Remzi albaya 'Remzi abi her yerel seçim öncesi Datça'da belediye başkanlığı adaylığı nedeniyle CHP İlçe Örgütünde kavga oluyor. Gel, 1999 yerel seçimdeki belediye başkan adayımızı bir yıl önceden açıkla. Çünkü çıkan kavgalar sonrası ortalığı yatıştırmaya, kavga edenleri barıştırmaya zaman olmuyor, bu nedenle adayı bir yıl önceden açıkla'. O zamanlar, Erol Karakullukçu'nun toplum nezdindeki puanı yukarıdaydı.”

Puanı neden yüksekti? Erol Karakullukçu Karadenizli ve sonradan gelip Datça'ya yerleşmiş.

“Derviş Aslan ile ortak iş yapıyorlardı. Özil'de (Karaincir) çalışmışlar. Partide aktif görev yapıyorlardı. Benden önce Datça'ya gelip yerleşmişlerdi. Erol harita mühendisiydi. Ölçümleri ve parselasyonları o yapıyordu. Halk tarafından tanınıyor, seviliyor, dolayısıyla toplumda tasvip görüyordu. İlçe örgütü sekreteriydi. Adaylıkta Erol'un adı çok geçiyordu. 'Madem adaylık için bir isim açıklanacak, bir an önce bu açıklamayı yapalım, topluma deklare edelim. Erol'u da herkes istiyor zaten. Dolayısıyla kavgalar ortadan kalkar.' dedim. Remzi abi, işte askerliğin verdiği dirayet ile tüzüğe aykırı olmasına rağmen deklare etti Erol'un adaylığını. Remzi albayı Adnan Keskin çağırdı, Marmaris'e. 'Sen ne yapıyorsun? Sen nasıl yaparsın böyle bir şeyi, kendi başına?' diyor. Remzi albay diretiyor. Diyor ki 'Beni görevden alın, yerime başkasını getirin. Bizim adayımız Erol Karakullukçu'dur.”

O zamanki ilçe yönetiminde kimler vardı?

“İlçe yönetimi demeyelim ama söz sahibi kişi anlamında ben, Abdullah Gürsel Uçar, Derviş Aslan, Erol Karakullukçu, Hasan Ali Betin, Ali Rana Kaya, Nuri Kaya... aklıma gelenler bunlar, yani o günün ağır toplarının hepsi vardı. Herkes aynı fikirdeydi.”

1998 yılında fiilen CHP Datça Belediye Başkan Adayı'nın Erol Karakullukçu olduğu ilan edilmişti yani?

“Erol ilan edildikten sonra zaten Deniz Baykal Adnan Keskin'e 'Datça'ya karışma, Remzi albay doğru bildiğini yapıyor. Müdahale etmeyelim' demiş. Böylesi duyumlarımız oldu... Sonuçta Erol aday oldu.

Bu ara CHP'den belediye meclis üyesi adayı olmak isteyenler vardı. Biri bana dedi ki, tartışma oldu aramızda, benim adım da geçiyor meclis üyeliğine, 'Ya işte sen olma, ben olayım. Beni ofsayt durumuna düşürüyorsun'. Bunları söyleyen o zamanlar samimi de olduğum bir kişi. 'Ben seni yarın ofsayt durumundan kurtarırım' dedim. Gittim, partiden istifa ettim, beni meclis üyesi adayı göstermesinler diye. Ayrılığım duyulunca da ANAP'tan teklif geldi 'Gel, bizden belediye meclis üyeliği için aday ol' diye. 'Düşüneyim' dedim. Bir hafta düşündüm. Bazı arkadaşlarıma danıştım. 'Olurum' dedim. Gittim, beni 2. sıradan aday gösterdiler. Seçimlere girdik. CHP'den değil ANAP'tan belediye meclis üyesi seçildim. Bir ay sonra da meclis üyeliğinden istifa edip CHP'ye döndüm.”

1999 YEREL SEÇİM BAŞARISININ SIRRI

1999 yerel seçimi Datça'nın politik yaşamında çok önemli bir yere sahip, ben öyle düşünüyorum.

1999 yılına kadar CHP Datça'da etkin değil. ANAP var, ondan önce AP (Demirel), ondan önce de DP (Menderes), yani bir anlamda Menderes-Demirel çizgisi etkin. Datça'da yalnızca Reşadiye ağırlıkla CHP'li, orası da küçük bir mahalle. Bu koşullarda Erol Karakullukçu gibi hem Karadenizli hem de geçmişinde sol yapılanmalar içerisinde bir süre de olsa bulunmuş birisi aday oluyor ve sizler, yani o dönemdeki CHP İlçe Örgütü olarak ne yapıyorsanız yapıyorsunuz ve Datça CHP tarihinde bir ilki başararak belediye başkanlığını kazanıyorsunuz. Bu nasıl oldu?

“Başarma sebebi şudur: CHP'nin tüzüğünde delegelik yoktu. CHP tüzüğünde sandık temsilciliği vardı. Yani, mesela delegeler emmi oğlu, dayı kızı bilmem ne... ilişkileri oluşmadan Remzi albay bu sandık temsilciliğini becerdi. Dedi ki 'Sandıklarda kaç tane üyemiz var? Diyelim ki 3 nolu sandıkta kaç tane üyemiz var? Atıyorum 10 tane. Toplanın buraya, kendi aranızdan bir temsilci seçin.' Her sandıktaki üyeleri topladı. Seçim büromuz da şimdi Maradona'nın olduğu yerdeydi. Orasını kiralamıştık. Onlara dedi ki 'Geçin şuraya. Aranızdan sandık temsilcilerinizi seçin.' Bu seçimlere kimse müdahale etmedi. Temsilcilerini kendi aralarından seçtiler. Bir nevi ön seçim yapıldı.

Temsilciler böyle seçilince kavga da olmuyor. Olmadı da. Toplandı bir sandıktaki üyeler, aralarında konuştular, tartıştılar, 'Benim işim çok, sen ol' dediler, bir kişiyi belirlediler. Bu durumda bırak ısrarla temsilci olmayı, temsilci olmamak için işlerini ileri sürmeler ve birbirlerine 'sen ol' diye tersine ısrarlar gündeme geldi. Remzi abinin temsilci olacak kişiye bir de şöyle bir şartı vardı: Temsilci olacak kişi kendisi dışında 3 tane, 5 tane her ne kadar başarabilirse, gücü oranında partiye üye getirecekti. Boş durmak yoktu. Ciddi bir çalışma oldu.

O zamanki arkadaşlar, işte Nuri Kaya, Sami Bircan, Abdullah Gürsel Uçar... herkes canhıraş bir vaziyette parti için çok ciddi bir çalışma yaptılar.”

Bu noktada söyleşiye birlikte gittiğim Abidin Akbulut bir soru sordu: “Sandıklarda farklı sayıda üye olmasına rağmen her sandık sadece bir temsilci mi seçebiliyordu?” Evet, sadece bir temsilci seçebiliyormuş.

Anlattığınıza göre 1999 yerel seçim öncesi Remzi albayın nezdinde ilçe örgütünde liderlik iyi, ekip iyi, çalışma iyi, örgütlenme sandık bazında yapıldığı için örgütlenme iyi, afaki ve kağıt üzerinde bir örgütlenme yok, demokratik bir mekanizma var...

“Sistem çok düzgün çalıştı.”

Yani 1999 başarısı bu çalışmanın meyvesi midir?

“Evet, CHP'nin oyu %14'lerden %54'e tırmandı. Belki %14'te yanılabilirim ama %54'e çıktığını biliyorum. CHP Datça'da çok büyük bir ivme kazandı. İyi bir belediye meclis grubu oluşturuldu. İyi bir çalışma yapıldı. Bütün bunlar da semeresini verdi. Böylece Datça'da CHP yerel yönetimi aldı.”

MİKRO MİLLİYETÇİLİK DATÇA'DA DA VAR

“Bir de şöyle bir şey var: her yerde olduğu gibi Datça'da da mikro milliyetçilik var. Bırakın Datçalı milliyetçiliğini, Betçe milliyetçiliği var. Reşadiye milliyetçiliği var. Suni yaratılmış iç çatışmalar yaşanıyordu Datça'da. Betçeli 'benim hemşerim olsun', Mesudiyeli, Palamutbükülü, Emecikli... aynı. Hâlbuki nüfustaki oranlara bakıyorsun, biz o zamanlar bilgisayarlara dökmüştük nereli nerede kaç seçmen var, diye. Yerli seçmen yarı oranın da bile değildi. Ağırlık sonradan yerleşenlerdeydi.”

1999 öncesi oranlar böyle miydi?

“Böyleydi. Hatta şöyle söyleyeyim, yanılmıyorsam 1/3 idi. Sonradan gelenler kendi aralarında iyi de organize oldular. Yerli olanlar ANAP'a yöneldi ama Remzi abinin iyi bir çalışma yapması sonucu CHP Datça'da %54'ü yakaladı.”

Peki siz seçim çalışması sırasında Datçalılara bir şeyler vaat ettiniz mi? Hani karşınızdaki ANAP adayı Soytok bir önceki dönemde de belediye başkanlığı yaptığı için çok fazla vaatte bulunmuyor olabilir ama siz Datça CHP tarihinde ilk kez yerel yönetimi almaya çok yakın olduğunuzu düşünüyorsunuz ve haliyle bir şeyler vaat etmeniz olası...

“Özal gibi güçlü bir Cumhurbaşkanı'nın bulunmasına rağmen bizim propagandamız şuydu: 'Arkanızda bu kadar güçlü bir iktidar var, peki Datça'ya ne yaptınız? Merkezi hükümet sizde, yerel yönetim sizde, Datça'ya ne yaptınız? Ortada yapılan bir şey yok.' Mesela bu önemli bir propaganda yöntemi oldu. Velhasıl, sonuç itibarıyla, demek ki o günlerde yürüttüğümüz siyasal çalışma sonuç vermiş ki karşılığını aldı. Ondan sonra zaten bir daha CHP seçimleri kaybetmedi. Datça'ya yerleşenler, biliniyor, sosyal demokrat insanlar.”

Bu son cümlenizden hareketle 'CHP'nin Datça'da ağırlıkla dayandığı kesimin sonradan Datça'ya gelip yerleşen laik ve seküler yaşam tarzını benimsemiş kesim ile Kürtler olduğunu ' söyleyebilir miyiz?

“Evet ama Datça'nın yerli halkı da laik ve seküler yaşam tarzını benimsiyor. Bu nedenle yerli halktan da çok kişi o seçimde ve sonrasında CHP'ye oy verdi.”

 TEMSİLDE ADALET DİYE BİR ŞEY VARDIR

Şimdi 1999 seçiminde Erol Bey kazandı. 2004 yerel seçiminde de kazandı. 2009 yerel seçim öncesi malum CHP Datça İlçe Örgütünde kimin aday gösterileceği konusunda ciddi tartışmalar yaşandı. Soyutlama yaparak baktığımızda Erol beyden sonra 2009'da Şener (Tokcan) bey, ondan sonra da 2016 ve 2019'da Abdullah Gürsel (Uçar) bey belediye başkanı oluyorlar. Datça'da yaşayanlarda çoğunluk sonradan gelip yerleşenlerde ama belediye başkanlığı öteden beri Datça'da yaşayanlarda... Geçenlerde de yazmıştım şu anki belediye meclisinde CHP'de bir, MHP'de bir ve AKP'de de bir kişi Datça'ya sonradan gelip yerleşenlerden. Başkanı da sayarsak 13/3, yani nüfusa göre ters bir oran var. Nasıl oluyor bu?

“Biz bunu yüz defadır söylüyoruz. Bakın, demokrasilerde 'temsilde adalet' diye bir şey vardır. Yani bir toplumu oluşturan çeşitli farklı gruplar, farklı insanlar olabilir. Farklı bölgelerden gelenler olabilir. Bu çok doğal ve çok normal bir şeydir. Bu durumda 'temsilde adalet' oluşması gerekir. Mesela, 1999 yerel seçiminde bu 'temsilde adalet' gözetildi. Seçmen listelerini aldık. Ne kadar Karadenizli, ne kadar Kayserili, ne kadar Betçeli, ne kadar Reşadiyeli... oy kullanabilen kişi var, tek tek baktık. Kaç kişiler? Bunlara baktığımız zaman söylediğimiz şu idi, bu gruplar sonuçta küçük lobilere dönüşüyor. Bu lobilerin iyi temsilcilerini bünyenize alırsanız, mesela Kayserili birisini aldınız, Kayserililer 'Evet bu doğru kişidir, bizi temsil eder' demelidir. Öyle kişilerden bir ilçe yönetimi oluşturulmaya çalışıldı. Mesela, o zamanlar benim önerilerimden birisi 'Kürtlerden oy istiyorsunuz ama Kürt temsilci yok. En az 2 tane Kürt arkadaş ilçe yönetimine girmelidir.' Nitekim o zaman beni suçladılar, adımı PKK'lıya çıkardılar...”

Bu noktada kısa bir süre de olsa milliyetçilik, sol kesimdeki ulusalcılık, ırkçı söylemler üzerine konuşuyoruz... “Adam 'Kürt' dediğin zaman irkiliyor. Korkuyor. Arkadaş, Kürtler bu toplumda yaşayan bir insan grubudur. Velhasıl kelam inat ettim ben, direttim. Toplantı oldu partide, illa 2 tane Kürt arkadaşlardan yönetime almalıyız. Oy istemeye gittiğimiz zaman oylarını istiyoruz ama partide temsil edilmelerine izin verilmiyor. Bu olmaz.' O baskı sonucu 2 arkadaş girdi ilçe yönetimine.”

Bu iki arkadaşın bugün politik yaşamda olmadıklarını söylüyor.

“Her gruptan böyle temsiliyetler gözetilince oy alman daha kolaylaşıyor.”

Yani partide ya da yerel yönetimde oluşturulan irade toplumu kucaklayan bir irade olmalı...

“'Temsilde adalet' diyoruz ya, 'gel, bana oy ver' diyorsun, iyi de niçin sana oy versin? 'Ben sende hiç yokum. Sen beni kaale bile almamışsın.' demezler mi? Derler. Dolayısıyla o yerel seçimde öyle bir çalışma yapıldı. Her kesim ile görüşüldü. Bu ciddi bir iş oldu. Bugüne kadar yapılmış en iyi siyasal çalışmadır bence.

 REMZİ ALBAY YAŞ NEDENİYLE İLÇE BAŞKANLIĞINI BIRAKTI

Remzi albay ilçe başkanlığını bıraktı mı, bıraktırıldı mı?

“Bıraktırılmadı. Hiç kimse buna cesaret edemez, böyle bir talep de oluşturulamazdı. Ona kimse 'bırak' demedi. Yaşlandı. Performansı düştü. Devam etmeyi kendisi istemedi. Remzi abi ondan sonra da onursal başkan gibi yine her dönem geldi gitti, parti ile ilgilendi.”

Remzi bey ilçe başkanlığını bırakırken işte aranızdan şu olsun gibi bir şey dedi mi yoksa siz oturun ve kendi aranızdan birini seçin mi dedi? Hasan Kaya nasıl ilçe başkanı oldu?

“Elbette demokratik yollarla oldu bu işler. Hasan Kaya ismi o dönemde öne çıktı. Öğretmen emeklisi, daha öncesinde de Sinop Ayancık'ta bir dönem belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşımızdı, sicili belli, Reşadiyeli, yerli... falan o önerildi, tasvip gördü ve ilçe başkanımız oldu.”

Remzi bey ilçe başkanı, Erol bey 1999-2004 yılları arası belediye başkanı, bu dönemde ya da Remzi bey ilçe başkanlığından ayrıldıktan hemen sonra Remzi bey ile Erol bey arasında bazı anlaşmazlıklar ve sürtüşmeler yaşandı mı?

“Remzi abi sürekli OHAL ilan ederdi. Bu söylediklerin bazı spekülasyonlardır. Doğru değildir. Remzi albay tüzük gereğince, mesela 'CHP Belediye Meclis Grubu'nun Başkanı benim' derdi. Belediye meclis toplantılarında, ilk defa, onun döneminde, meclis toplantı öncesi bizimle görüşürdü. Bir gün önce yapılan ve onun başkanlık yaptığı toplantıda meclise sunulacak öneriler tartışılır ve belirlenirdi. Nitekim 3-4 toplantı böyle oldu. Belediye'de yaptı. CHP tüzüğü gereği ilçe başkanı meclis grubunun başıdır. 3-5 toplantıdan sonra toplantıların bu tür yapılması kesildi, devam ettirilemedi.”

Remzi albay ile Erol bey arasında bu tür sorunlar yaşanmadı, diyorsun.

“Hayır, hayır. Yahu zaman zaman kardeşler arasında bile tartışmalar yaşanır. Siyasal anlamda bir tartışma olmadı.”

Erol beyin 2004 yılında aday olup olmaması konusunda Remzi albaydan doğru genel merkeze de yansıyan bazı tartışmalar olmadı mı?

“Hayır. Benim anımsadığım kadarıyla, yanılabilirim de, CHP adına kimin aday gösterileceğine ilişkin genel merkeze kadar da yaşanan bir tartışma 2009 yerel seçimlerinde yaşandı.” (Devam edecek)

 




Bu haber 1610 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI