Bugun...



Her Yer Akbelen, Her Yer Direniş!

DAĞ TAŞ ÇIRILÇIPLAK KALMIŞ Milas'tan Ören'e giden yolun sol kısmında direnişin sürdürüldüğü koruluk göründüğünde gözüm koruluğun çevresindeki alanlara kayıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun geldiği gün (28.07.2023) direnişin sürdüğü alanın çevresi ağaçlıktı. 8 gün içerisinde şirket devletin kolluk kuvvetlerinin koruması altında her yeri çırılçıplak bırakmıştı. İçim acıdı. Bir devlet kendi ülkesinin topraklarına bunun yapılmasına nasıl izin verir, dahası bunun yapılmasına nasıl kalkan oluşturur, dedim.

facebook-paylas
Güncelleme: 07-08-2023 12:53:41 Tarih: 07-08-2023 12:44

Her Yer Akbelen, Her Yer Direniş!

(Fotoğraf: yenicag.com.tr)

Akbelen Notları!

Mehmet ERDAL

İkizköy Çevre Komitesi'nin “Akbelen'de Büyük Buluşma” çağrısı çerçevesinde dün (Pazar) sabah saat 08.30 gibi Datça Belediyesi önünde toplanmaya başladık. Aracı Datça CHP İlçe Örgütü ayarlamıştı. 16 kişilik aracın 10 tanesi Datça CHP Kadın Kolları üyelerinden, 2'si CHP'li ve 4 tanesi de biz Sol Partili erkeklerden oluşuyordu. Bazı partili arkadaşlar bir başka özel araçla yola çıkmışlardı.

Datça CHP Kadın Kolları üyeleri 14/28 Mayıs Genel Seçimlerinde çok başarılı bir çalışma yürüten çok neşeli, hareketli ve enerjik kadınlar. Araca bindikten bir süre sonra muhabbet ilerleyince yarı şaka bir biçimde kadın kolu başkanı Filiz Aydeniz “Bugün CHP- SOL PARTİ ittifakı yaptık” diyor.

 KOLLUK, “GECİKTİRME” GÖREVİNİ YERİNE GETİRİYOR

Milas'tan Ören yoluna döndükten bir süre sonra Beçin Fırınının önünde polislerin ilk kontrol noktasına vardık; bizden önce durdurulmuş birkaç tane bizimki gibi ya da daha büyük araçlar ve o araçlardan inmiş dağınık bir biçimde yürüyen, ikili üçlü gruplar halinde ayakta aralarında sohbet edenleri gördük.

Resmi ve Polis yazılı yelekler giymiş sivil polislerden oluşan görevliler her aracın yolcularının kimliklerini toplu bir biçimde alıyor, bir polis aracının içindeki görevliye götürüyor, kimlikler tek tek kontrol ediliyor ve işi biten araç Akbelen'e doğru yola koyuluyordu.

Saat 14.00'teki buluşma telaşıyla biz kimliklerimizi polislere götüren şoförleri sıkıştırdıkça haliyle onlarda polislerden biraz daha hızlı kontrol yapmalarını rica ediyorlardı. Polislerin yanına gidip geri dönen şoförlerin anlatımına göre bazı iyi niyetli polisler bu ricaya pozitif tepki gösterince başka bazı polisler “Aceleleri neymiş? Bırakın, işimizi yavaş yavaş yapalım” diyorlarmış. “Kolluk kendine verilen 'geciktirme' görevini yerine getiriyor” diye söylenerek sabırla bekliyoruz. Sonra “tamam, haydi araca,” deniyor. Biniyoruz. Yola koyuluyoruz. 500 m ya da bir km gittik gitmedik, ikinci kontrol noktasına varıyoruz. Haydi bakalım, yeni bir kimlik sorgulaması başlıyor.

İkinci kimlik sorgulamasından sonra bir müddet gidiyoruz, bu kez jandarmanın kimlik sorgulaması yaptığı noktada durduruluyoruz. Saat 14.00 civarı. İçimden “daha erken çıkmalıydık yola, bunların olacağını öngörmeliydik” diyorum.

Jandarmalarda işlem polislerindeki kadar uzun sürmüyor. Kimlikleri alıp yola koyuluyoruz. Bir arkadaş “Bu sonmuş.” deyip kimliklerimizi dağıtıyor.

DAĞ TAŞ ÇIRILÇIPLAK KALMIŞ

Milas'tan Ören'e giden yolun sol kısmında direnişin sürdürüldüğü koruluk göründüğünde gözüm koruluğun çevresindeki alanlara kayıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun geldiği gün (28.07.2023) direnişin sürdüğü alanın çevresi ağaçlıktı. 8 gün içerisinde şirket devletin kolluk kuvvetlerinin koruması altında her yeri çırılçıplak bırakmıştı. İçim acıdı. Bir devlet kendi ülkesinin topraklarına bunun yapılmasına nasıl izin verir, dahası bunun yapılmasına nasıl kalkan oluşturur, dedim.

Yolun sağ tarafı ağaçlık. Yol boyunca onlarca irili ufaklı polis, jandarma ve bugün buraya direnişe destek için gelenleri getiren araçlar dizilmiş.

Direnişi sürdürenlerin istemleri doğrultusunda getirdiğimiz suları ve atıştırmalıkları alarak yolun sağından yürüyerek direniş alanına doğru ilerliyoruz. Direniş alanına dönen yerde uzun bir kuyruk var. O noktada da polisler gelenlerin kimlikleri üzerinden bir kez daha sorgulama yapıyorlar. Varıyoruz. Bazılarımız kimliklerini gösteriyor, bazılarımız TC'sini söylüyor. Kimlik sorgulanıyor. Burada sorgulama uzun sürmüyor. Ardından bir biçimde üst kontrolü yapılıyor. Onu da geçiyoruz. Bizi direnişçiler karşılıyor.

AKBELEN'İ VERMEYECEĞİZ

Direniş alanındaki hoparlörden Tolga Çandar'ın sesi geliyor. Birkaç gösterici toplanmamızı ve direniş alanına sloganlar atarak topluca gireceğimizi söylüyor. Söylenene uyum gösteriyoruz. Biraz kalabalık olunca atılan sloganı tekrar ederek alana doğru hafif meyilli yoldan yürüyoruz. Bizlerden önce gelenlerin alkışları eşliğinde alana giriyoruz.

Alan oldukça kalabalık. Tolga Çandar elinde sazı çalıp türkü söylüyor. Elimizdeki suları ve atıştırmalıkları vermek için görevli olduğunu düşündüğümüz kişilere nereye gitmemiz gerektiğini soruyoruz. Önce çadıra, bilahare sular için büyükçe bir havuza yönlendiriliyoruz. Emanetleri veriyoruz. Sonrasında gözlerimizle bizim dışımızda tanıdık kimler gelmiş diyerek sağa sola bakınmaya başlıyoruz.

Asılı pankartlar ve tanıdıklarımız bize oldukça geniş bir bölgeden ama özellikle Ege'den gelenler olduğu kanısını veriyor. Gelenlerin içerisinde çok sayıda genç var. Bu beni mutlu ediyor. Eylem, gençler için her daim bir çekim merkezidir. Gençliğim aklıma geliyor.

Marmaris'ten, Fethiye'den, Denizli'den, İzmir'den, Aydın'dan, Akhisar'dan tanıdıkları görüyorum. Yüzümüz gülüyor. Birbirimizi görmekten ve burada olup bitenlere tanık olmanın yanı sıra destek olmaktan dolayı mutluyuz. Sarılıyoruz. Sohbet ediyoruz. Hal hatır soruyoruz.

SÖYLENEN DEĞİL, KATILMAK ÖNEMLİ

Alanda karşılaştığımız arkadaşlarla sohbet etmekten alana hangi milletvekilinin geldiğini ve neler söylediğini önemsemiyorum. Benim için önemli olan yapılan çağrı çerçevesinde bugün buraya gelecek olanların sayısı ve coşkusudur. O sayı ve coşku, bu davanın ne ölçüde sahiplenildiğinin yegâne göstergesi olacaktır.

Gelenlerin sayısı birkaç bini buluyor. Coşku tavan yapmış durumda. 28.07.2023 günü Kemal Kılıçdaroğlu'nun geldiği günkü sayı ve coşku bugünkünün yanında sönük kalır.

CHP Akbelen davasına diğer bütün toplumsal olaylarda yaptığı gibi “emaneten” yaklaşmasa, o gün Akbelen'e on binleri yığsa idi, ki Muğla'da bu sayıları buraya çok kolay yığabilirdi, hem CHP/Kılıçdaroğlu için hem de Akbelen direnişi için pek çok şey çok farklı olabilirdi. Örneğin, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ziyaretinin bir gün sonrası sabaha karşı şirket ve kolluk o cesareti kendinde bulamaz, belki şimdi yerle yeksan olan yerlerde ağaçların bir kısmı duruyor olabilirdi. CHP 28.07.2023 günü Akbelen'e yaptığı bu ziyareti sorgulamalı ya da bunun unutulmayacağını bilmelidir.

MİLAS-ÖREN YOLUNA İNİLİYOR

Konuşmalar bittikten sonra Milas-Ören yoluna inilmesi çağrısı yapılıyor. Yürüyoruz. Binlerce insan önce direniş alanından Milas-Ören kara yoluna iniyor, sonra da yolun iki tarafında yer yer el ele tutuşup zincirler yaparak Ören istikametinde yürüyorlar.

Bu yürüyüş görülmeye değer bir yürüyüştü. Binlerce yurttaş sloganlar atarak yol boyunca yürüdü, yürüdü, yürüdü... Ören tarafından gelen onlarca araç içerisindeki yurttaşların çoğu korna sesleri ve alkışlar ile yürüyenlere eşlik ettiler.

Ne kadar gidildi bilemiyorum, sonra geriye dönüldü. Arkadan gelen iki tomanın iki yanından geçilerek yeniden direniş alanına doğru yürünmeye başlandı. Yürüyüşün ilk öncüleri tomaları geçince devasa bir “AKBELEN ORMANINI VERMEYECEĞİZ” pankartı açıldı. Yürüyüş devam etti.

Öne geçip direniş alanının yakınında yoldan alana doğru gelen yurttaşları izlemeye başladım. Bu manzara görülmeye değerdi. “İyi ki gelmişim ve bu anlara tanık olmuşum. Gelmeseydim çok büyük eksiklik duyacaktım” dedim içimden. Ana muhalefet partisi dahil var olan siyasi partilerin çoğu Akbelen direnişine emaneten yakınlık gösterirken yurttaşlar bu davaya sahip çıktıklarını bugün buraya gelmekle göstermiş oldular. Artık, Akbelen Davası, bu ülkenin yurttaşlarının davasıdır. O nedenle yurttaşların hep birlikte attıkları “Her yer Akbelen, her yer direniş” sloganı çok anlamlıdır. Gezi direnişinden sonra Akbelen direnişi de şimdi şimdi yol gösterici bir mücadele olmaya doğru evrilmeye başlamıştır. Önümüzdeki süreçte bu direnişin çok yönlü sonuçlarını hep birlikte görmemiz büyük olasılıktır.

YERLİ VE MİLLİ GÖRÜŞ TORUNLARINA NE ANLATACAK?

Saat 17.00 gibi arabamıza doğru yürüyoruz. Arabamıza binmeden dönüp direniş sahasına bakıyoruz. O koruluk alan çölde bir vaha gibi. Kilometrelerce uzakta bir tepe başında bir greyder kazı yapıyor. Bir kamyon aşağı doğru iniyor. Greyderin ağaçları kesilmiş alanda toprağın üst kısımlarını alıp kamyonlara yüklediğini düşünüyoruz. Fotoğrafını çekmek istiyoruz. Çok uzak.

1970 öncesi dönemde 6. Filo'ya karşı “GO HOME YANKEE” ve “BAĞIMSIZ TÜRKİYE” diyen gençlere saldıran ve 6.Filo'ya karşı şükür namazı kılan İslamcılar şimdilerde kendilerinin “yerli ve milli”, bizleri ve bizlerin abi ve abla bildiği bu devrimci gençleri “vatan haini” ilan ediyorlar; peki yıllar sonra onlardan geriye kalanlar ve onların çocukları şimdi Akbelen'de bu direnişi sürdürenleri de “ormanları yakan ve kurutan vatan hainleri”, kendilerini de “ormanları koruyan ve kollayan yerli ve milli” ilan ederler mi?

Tarihi ezilenler yazmaya başlayamadığı sürece her şey mümkündür!

 




Bu haber 1609 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER ÇEVRE Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI