Bugun...



Emine Çatalbaş Colin: Eminems ve Oro Di Milas (Milas’ın Altını) Markalarının Yaratıcısı

Bu söyleşi, Emine Çatalbaş Colin'le 13.11.2022 tarihinde Milas 8. Zeytin Hasat Şenliğinde yapılmıştı. Yüksek Lisans tez yazım çalışmalarımdan dolayı ses kaydı yazıya dökülememişti. Dokuzuncu Zeytin Hasat Şenliği öncesinde, yayınlanılması geciken bu söyleşiyi, zeytin dostlarının bilgisine sunuyoruz.

facebook-paylas
Tarih: 06-11-2023 22:27

Emine Çatalbaş Colin: Eminems ve Oro Di Milas (Milas’ın Altını) Markalarının Yaratıcısı

SÖYLEŞİ: NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

Bize kendinizi tanıtır mısınız?

Adım Emine Çatalbaş Colin. Ben İstanbul’da büyüdüm. Ailem Çorumlu. Daha iyi işler yapmak için büyük şehire gidiyorlar. Ailem, daha iyi iş bulmak ve bizi yetiştirmek için; ben ve kız kardeşim küçükken, taşınmışlar. Ben İstanbul’da Liseyi bitirdim. Bundan 40 sene önce ben küçükken istediklerimi, yapamıyordum. Kız çocukları çok baskı altındaydı. Sen kızsın, bunu yapamazsın, bilmem ne… Okuduğun zaman dünyanın nasıl gittiğini biliyorsun. Ben diyordum, bize yazık günah değil mi, biz de aynı onlar gibi değil miyiz? Niçin biz aynılarını burada yapamıyoruz diye konuşuyordum. Bizim aile, sen buradasın, burası Avrupa gibi olamaz diyordu. Bizim istediğimiz gibi yaşayacaksın. Benim bir hayatım var ve öyle yaşamak istemiyorum dedim. Yolunu buldum, Amerika’ya gittim.

Hangi yılda gittiniz?

1984’de. 19 yaşında gittim. O zaman Reagan başkandı orada. Orada iş bulabilirsen, kalman için izin veriliyordu. Orada evlendim. Evlenince, benim kalmam daha kolay oldu. Okula gittim. Evlendiğimde, üniversiteye başlamamıştım. İngilizce öğreniyordum çünkü hiç İngilizcem yoktu. Ben buradan, desinatör olarak gitmiştim. İstanbul’da gittiğim lise meslek lisesiydi. Orada desinatörlük yapmam çok zordu. Çok bilgili ve etkili olman lazım orada bu işi yapabilmek için. O zaman üniversiteye gitmem lazım ama ne okuyacağım? Matematikte daha çok kuvvetliydim. O konularda üniversiteye başladım. Fizik, Matematik, Biyoloji. Onları öğrenmek için. Sonra düşünmeye başladım. Öyle bir meslek seçmem lazım ki nerede olursam olayım o mesleği yapabilmeliyim. Doktor olmaya karar verdim. Tıp doktoru. O konuda üniversiteye başladım. Okula giderken, dişçilerle tanıştım. Diş hekimleriyle konuştum. Onların işi tıp doktorlarından daha kolaydı. Haftada 3,5 gün çalışıyorlar, diğer günler istirahat ediyorlardı. Sen tıp doktoru olduğun zaman, günün belli değil. Sana Cumartesi de telefon ederler, Pazar da. Hastalarını görmen için hastaneye gitmen lazım.

Okul mu değiştirmek istediniz?

Evet. O güne kadar dişçiliği hiç düşünmemiştim. Kadın için çok güzel bir meslekti. Dişçilik okuluna gitmek için sınava girdim. Kazandım. Dişçilik okuluna başladım. Amerikan askeriyesiyle de ilgileniyordum. Bana dediler ki senin okula olan borçlarını öderiz ama bize 4 sene çalışman lazım. Ben diş hekimliğine gitmeden önce onların işine girmiştim. Zaten oradan onlara 3 sene borçluydum. Bir dört sene daha onlara hizmet etmek istemedim. Kabul etmiyorum, sizden para istemiyorum, kendim yapacağım dedim. Kendi başıma yaptım. Dişçilik bittikten sonra askeriyeye girmek zorunda kaldım. Çok hoşuma gitti. On sene kaldım askeriyede.  İlk iki sene genel diş hekimiydim. Daha sonra kanal tedavisi üzerine çalıştım. On sene sonra oradan ayrıldım. Kendi işimi kurdum. Kanal tedavisi üzerine iki tane işyerim var. Orada 4 hekim çalışıyor benim için. O yüzden ben buradayım. Yoksa imkan yok burada olmama. Neredeyse 30 seneden beri Amerika’da bu işi yapıyorum. İlk eşimden ayrıldım. Geçinemedik. 12 sene tek başıma yaşadım. Ondan sonra bu yeni beyimle tanıştım. Adı Mark Colin.

Mark’la tanıştıktan sonra, ailemle tanışmaya getirdim. O zaman pandemi oldu. Aralığın sonundaydı. Hiçbir yere çıkamıyorduk. Pandemi nedeniyle evdeyken eşimle hep konuşuyorduk. Emekli olunca Meksika, İspanya ve Türkiye’de kendimize bir yer bulalım, oraya yerleşelim diye. Sonra niçin Türkiye’de kalmayalım dedik. Çok güzel burası.

Eşiniz Mark Colin ne iş yapıyordu?

Kendisi, hastanelere özel röntgen yerleri yapıyor. MR ve röntgen. Onların odaları özeldir. Bu cihazların odalarını yapıyor hastaneler için. Onkoloji hastanelerinin teknik müteahhitliğini yapıyor.

Yer seçimi nasıl oldu?

Mark, bana, başka yere gideceğimize, senin ailen de burada; biz Türkiye’den bir yer bakalım kendimize dedi. Zeytinlik almak istedik. Bir yere, toprağa bağlanmak istedik. Kardeşimle konuştum nerelere gidelim diye. Ege’yle Akdeniz taraflarına bakın dediler. Eşim haydi araba kiralayalım, dolaşalım dedi. İzmir’e geldik. Oradan araba kiraladık. Aydın’a gittik. Biz deniz kenarına yakın bir yer olsun istiyorduk. Aydın, Çok içeride kalıyordu. Kuşadası’nda kalmıştık, orayı sevdik. Oraya yakın bir yer olsun dedik. O zaman Muğla’ya gidelim dedim. Orayı çok duymuştum ben. Muğla’nın, Marmaris’in ne olduğunu bilmiyordum. Muğla’ya geldik. Aslında ben onu Marmaris’e götürüyordum. Çok geç kaldık. Hadi, Kuşadası’na geri dönelim dedim. Muğla’dan Kuşadası’na gitmeye karar verdik. O zaman Milas’tan zorunlu olarak geçmemiz gerekiyordu. Milas’tan geçerken, “Burası ne güzel bir vadi,” dedik. Burası ikimizin de hoşuna gitti. Kuşadası’na gittik. Biz Kuşadası’nda oturabiliriz, oraya yakın bir yerden biraz bahçe alabiliriz dedik. Teksas’ta bir arkadaşım vardı. Marmaris’te bir arkadaşım var, o sana yardım eder dedi. Numarasını verdi bana. Onunla konuştum. Gel, ben sana bir iki yer göstereyim dedi. Mart’ta geldim. O zaman 2021 yılı. Bana birkaç yer gösterdi

Nereden gösterdi?

Seferihisar’dan gösterdi. Eşim, burası bana çok konuşmuyor dedi. Kuşadası, bana daha çok konuşuyor dedi. Arkadaşım bizi Bafa’ya getirdi. Tamam, zaten biz aşıktık buraya. Bafa’dan geçtik. Selimiye tarafında bir iki yer vardı. Oradaki tarlalara baktık. Biz burayı sevmiştik zaten. Burası olsun dedik. İlk yerimizi 20 dönüm olarak yaşlı bir kadından aldık. Ben bakamıyorum dedi. 20 dönümle başladık 500 dönüme ulaştık. Yerlerimiz Selimiye ve çevresinde 4 ayrı yerde. Her zeytinliğin, her yerinyerin kendi güzelliği var.

Zeytinlikler yamaç mı, dağ mı?

Dağda. Bizim 500 dönüm zeytinliğimiz var. Biz zeytinyağı yapmasını bilmiyoruz. Bizim danışmana ihtiyacımız var. Biz internette danışman bakıyoruz. Anita Zachou geldi. Onunla uzun bir görüşme yaptık. İkimiz de çok beğendik Anita’yı. Türkiye’yi de biliyor, zeytinleri de biliyor. Yardım edebilirim dedi. Türkçesi de vardı.

Anita nereli?

Yunanistanlı. Ziraat Mühendisi ve tadım uzmanı. O bizimle yağ yapıyor. Sizin logonuzu da yaparım, her şeyinizi hallederim ben dedi. Onu danışman olarak aldık. Nilgün ve Burçin burada bize yardımcı oluyorlar. İkisinin bize yardımı çok oldu. Onlarsız, ilerleme yapamazdık.

Milas’tan zeytinlik alma ne zaman başladı?

2021’de. Mayıs ayında almaya başladık.

Hasadınızı yaptınız mı?

Evet ilk hasadımızı yaptık. Anita ile Mark, 2021 Kasım ayında burada yağ yapmaya başladılar. Temiz yağ yapabileceğimiz bir fabrika bulduk. Orada bizim istediğimiz yağı çıkaramadık. Zeytin hamuruna fazla sıcak su verince aroma kayboluyor. Anita, aroma çok önemli dedi. Şişeleyemedik. Anita ve Amerika’daki bir danışmanımız kaliteli yağ elde etme konusunda bize yardımcı oluyorlar. O zaman yağları şişeleyemeyince bütün yağları toptan sattık. Kasım’dan sonra beyim geldi. Eğer istediğimiz gibi yağ yapmak istiyorsak, Türkiye’nin zeytinyağını Amerika’ya getirip, dünyaya tanıtmak istiyorsak; önce kendi fabrikamız olması lazım dedi. Ben de Nilgün’e telefon ediyorum: Tamam fabrikaya karar verdik, hemen başlayalım diyorum. 2021 Aralık’ta oluyor bu konuşma.

Yeri nerede?

Selimiye’yi geçtikten sonra Ekindere köyünde. İzmir yolu kenarında. Nilgün yer buldu. Aralık’ta hemen aldık. Plan işlerine başladık. 2022 Mayıs’ta biz buraya geldik. Fabrikayı yapmaya karar verdik. Onlar da Ağustos’un başında başladılar. Bu zamana kadar yağ yapılacak yeri bitirdiler.  

Butik sıkım tesisi mi olacak?

Evet. Bizim kendi ihtiyacımızı karşılayacak şekilde bir küçük bir tesis. Tesisimizin alanı 7 dönüm, kapalı kullanım alanı ise 600 metrekare. Günlük kapasitesi 10 ton. Her şeyin bir anlamı, sebebi var dünyada. Buna çok inanıyorum. Beyimle tanışmam, Nilgün’le tanışmam… Amerika’da araştırma yaptık. Her tarafın yağı var, Türkiye’nin yok. Ben Kaliforniya’da kalıyorum, orada yaşıyorum. İkimiz beraber gittik, Türk yağına bakıyoruz. Bir tane yok. İtalya, İspanya, Yunanistan yağları var Türk yağı yok. Buraya bu yağı getirebilirsek, bu yağın çok mükemmel olması lazım. O yüzden bu danışmanları bulduk. Buradan geçerken fiyatlara bakıyorlar ve bu fiyatlar çok yüksek diyorlar.

O zaman ne yapıyorsunuz, ne diyorsunuz öyle diyenlere?

Onlar öyle deyince, ucuz yağlardan getiriyorum. Kokla bunu, birde bunu(bizim yağı) kokla diyorum. Farkını anlayabilmeleri için böyle yapıyorum. Bizim bu yağı yapabilmemiz için o kadar çok emek harcıyoruz ki anlatamam. İyi ve temiz yağ yapmak için çok uğraşıyoruz. Anita, ben ve başkaları devamlı kötü zeytinleri ayıklıyoruz. Eğer zeytinin içinde bir iki kötü zeytin olsun, asidini yükseltiyor, kaliteyi bozuyor. Zeytin taneleri tarladan geldiği zaman o kadar çok kalite kontrolü yapıyoruz ki anlatamam. En az 13 kg zeytin, bize bir litre yağ veriyor. Makinanın içine soktuğumuz 13 kilodan yağ alıyoruz. Tabi o yüzden pahalı. Biz bahçeden bir ton zeytin getirdiğimiz zaman bunun en az 200-250 kilosunu bir kenara ayırıyoruz. Kimi kurtlu, kimi çürük, kimi hasarlı vb. Öyle hesapladığımız zaman neredeyse 20 kilodan bir kilo zeytinyağı elde etmiş oluyoruz. Kaliteyi yakalamamız ancak böyle mümkün oluyor. Kolay değil. Kalite için çok emek harcaman lazım. Benim bu yağı dünyaya tanıtmam gerekiyorsa İspanya, İtalya ve Yunanistan’la yarışmam lazım. Bizim normal yağ ile bu mümkün değil.

Bizim bu bölgenin zeytinyağının kaliteli olacağını veya insan sağlığına yararlı olduğunu araştırdınız mı?

Tabi. Yoksa imkânı yok böyle bir yatırımı yapmazdım. Anita’yı getirdik geçen sene, bu yağı satabilir miyiz, sağlık için faydalı olur mu diye. Bir inceleme yaptırdık. Sağlık için polifenolü çok yüksek. Asidin iyi olması ve polifenolün yüksek olması için zeytin tanelerinin içinden kötülerini çıkartman lazım. Eğer zeytinin içinde çok çürük varsa, erken sıkım da olsa asidi yüksek çıkar yağın. Zeytinyağını içmen için, onun meyve suyu olması lazım. Zeytinleri biz sıktığımız zaman, biz elde ettiğimiz şeye yağ olarak bakmıyor, meyve suyu olarak bakıyoruz. Diyelim ki siz portakal suyu içeceksiniz. Onun yarısının çürük olmasını ister misiniz? Zeytinin bundan ne farkı var ki? Aynı. O yüzden meyvenin çok sağlıklı olması lazım. Genelde iyi bir yağ yapmak istiyorsan, bahçenin çok sağlıklı bir yapısının da olması lazım. Çok sağlıklı bir meyvesi olması lazım. Yoksa çoğunu atıyorsunuz.

Yağınızın tadına bakanlar ne diyor?

Beğeniyorlar. On yaşında bir çocuk geldi dün. En güzelini nereden öğrenirsin biliyor musunuz? Çocuklardan. Onların kültürü yok. Objektif yaklaşıyorlar. Gerçeği söylüyorlar. Geldi. Yağı tattı. Her tarafa gidiyor. Sizin yağınız o kadar çok güzel ki tekrar yiyebilir miyim dedi. Çocuk yağımızı çok beğendi.

Hasada ne zaman başlıyorsunuz?

21 Ekim’de başladık. Erken hasat. Aslında daha önce başlayacaktık ama fabrikamız hazır değildi. Makinaları İtalya’dan getirdik.

Yağlarınızı nasıl pazarlayacaksınız?

Pazarlama için Amerika’dan iki kişiyle görüşüyoruz. Birisi geldi. Yağlarımızı çok beğendi. Amerika’ya döndüğümüz zaman onunla konuşacağız. Benim üç ürünüm, markam var. Birisi Eminems, Oro di Milas(Milas’ın altını). Oro di Milas iki kalite. Hepsi üç çeşit ürün.  Bunlardan birisi erken hasatla geç hasat karıştırılarak yapılacak. Geç hasat biraz daha tatlı oluyor. Erken hasat biraz daha acı. İkisi karıştırılarak yapılacak. Biz bu yağları Amerika’da pazarlayacağız.

Markalarınızın geleceğinden umutlu musunuz?

Evet, hem de çok. Milas Zeytinyağını Amerika’da tanıtacağız, mutfaklara girmesini sağlayacağız. Bu yağlar, altın değerinde, Milas’ın altını…

 

 

 




Bu haber 1166 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER EKONOMİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI