Bugun...



ZEYTİNE DAİR (4)

Elbirliğiyle Doğal Sabun Yaptık. Yağhaneye teslim ettiğimiz iki çuval dip zeytinin sıkımından, sıkım payı sonrası payımıza 11,5 kg dip zeytinyağı düşmüş. Yağhanenin ortaklarından Mehmet (Yeşil) “Elimde çok güzel yemeklik zeytinyağı var, ondan vereyim mi?” diye sordu. “Sabun yapacağız. Dip zeytinden çıkan yağı ver” dedim. “Tamam o zaman” dedi. Dip zeytinlerin sıkımından elde edilen zeytinyağının bulunduğu 50 kg bidondan 11,5 kg yağı tartıp verdi.

facebook-paylas
Tarih: 23-12-2023 01:41

ZEYTİNE DAİR (4)

Mehmet Erdal / Tire

Yağhaneye teslim ettiğimiz iki çuval dip zeytinin sıkımından, sıkım payı sonrası payımıza 11,5 kg dip zeytinyağı düşmüş. Yağhanenin ortaklarından Mehmet (Yeşil) “Elimde çok güzel yemeklik zeytinyağı var, ondan vereyim mi?” diye sordu. “Sabun yapacağız. Dip zeytinden çıkan yağı ver” dedim. “Tamam o zaman” dedi. Dip zeytinlerin sıkımından elde edilen zeytinyağının bulunduğu 50 kg bidondan 11,5 kg yağı tartıp verdi.

Evde birkaç yıl öncesine ait “Bidonun dibinde kalan” diyerek biriktirdiğimiz 14 kg civarında zeytinyağı vardı, “Köyde sabun yapılır” düşüncesiyle yanımda getirmiştim. İkisini birleştirdik, sabun yapımında kullanabileceğimiz toplam 25 kg civarında yağımız oldu.

Tire'ye gittiğimizde ablamın bildiği bir satıcıdan sabun yapımında kullanılan, bizim yörede “natran” olarak adlandırılan kostik almıştık. Aldığımız kostik satıcının gösterdiği daha ucuz ve oldukça küçük parçalara bölünmüş olanından değil, ablamın “iyisi bu” dediği daha pahalı ve oldukça büyük parçalar halinde olanındandı.

Köyde zeytin toplama süresince kaldığım günlerde, ablam önceleri “Sabun yapımında Irazca (Raziye Konur/Nuri eniştemin ablası) yardım edecek, konuştum” derken, sabun yapımına başlayacağımız günün öncesi günlerde “Emine (Kamalı, eniştemin kardeşi Niyazi'nin eşi) de yardım edecek. Onunla da konuştum” dedi. Anlattığına göre Irazca abla köyde bulunmadığı günlerde yaşamını devam ettirdiği Ayrancılar'da (Torbalı) sabun yapımına “mayalama” yapılarak başlanan yeni bir usul öğrenmiş, bizim sabunu o usule göre yapacakmışız.

 “MAYALAMA” YAPIYORUZ

12 Aralık günü akşama doğru Irazca abla ile Emine, ablamların evine geldiler. Bir varilin yarısından biraz aşağıdan kesilmiş parçasını da iki tarafına kaynak yapılmış kulplarından tutarak yanlarında getirmişlerdi; yağ, kostik ve su “kazan” olarak kullanacağımız bu varil parçası içerisinde birleştirilecek, sabun olma noktasına getirilecekti.

Elde, demirden yapılmış hazır sacayağı olmadığından varilin üzerine konulabileceği irice 3 taş parçasından bir nevi sacayağı yaptık. Sacayağının üzerine varili, varilin altına da havanın nemli olmasından dolayı ertesi gün sabah yakılmaya hazır olsun diye çalı çırpı koyduk.

Sabun yapımında kullanılacak yağın 25 kg civarında olduğu, getirilen varilin bu iş için yeterli olup olmadığı üzerine kısaca konuşulduktan sonra “yeterli olacağı” fikrinde ortaklaşıldı ve mayalama işine girişildi.

Tire'den aldığımız kostikler 3'er kg'lık poşetler içerisindeydi. Bir torba kostiği alıp sert plastikten yapılmış bir kova içerisine boşalttık. Üzerine bir miktar çeşmeden alınmış su döktük. Kostik o kova içerisinde erirken bir başka plastik kova ile varilin içerisine sabun yapılacak zeytinyağının yarısına yakın normal çeşme suyunu ve eldeki 25 kg yağı döktük.

Mayalamada kullanacağımız kostiğin erimesi uzayınca “Kostik iri parçalar halinde de ondan. Küçük parçalar halinde olsaydı daha çabuk erirdi” denildi. Bu açıklamadan anladığım, satıcının fiyatını daha ucuz söylediği daha küçük parçalara bölünmüş olan kostikten almanın daha doğru olduğu oldu.

Kostiğin erimesi bitince yarısına yakını, yani 1,5 kg olan bölümü, göz kararıyla plastik bir tas ile 3-4 kez de alınarak yavaş yavaş varilin içerisine dökülmeye, bir yandan da varilin içerisindeki yağ, su ve dökülen kostik düzgün bir sopa ile karıştırılmaya başlandı. Sonra, karışım giderek katılaştı. “Tamam. Şimdi bunun üstünü temiz bir plastik çuval ya da bez ile örtelim. Gece içerisine yabancı bir şey düşmesin” denildi. Öyle de yapıldı.

Sabunun mayalanması bitmişti.

Irazca abla ile Emine ertesi gün sabah saat 09.00 gibi geleceklerini, o nedenle ertesi gün sabah saat 08.00 gibi varilin altında ateşin yakılması gerektiğini, onlar gelinceye kadar varilin içerisindeki donmuş karışımın çözülerek kaynama noktasına gelebileceğini söyleyerek evlerine gittiler.

Gece eve gelen yeğenim Murat “varilin içerisine yağ mı eklediniz? Varilin içerisine ışık tutup bakınca yağ gördüm” dedi. Ablam ile çıkıp baktık, “Acaba yağı dışarıya mı kustu ki?” diye. Hayır her şey normaldi.

 SOĞUK SU İLE SABUN YAPIMI

Kostiğin erimesini beklerken ablam Sevda'nın (eşim) Datça'da yaptığı denemenin ürünü olan sabunu getirip gösterdi. Irazca abla bunun üzerine, soğuk suyla sabun yapmanın ölçüsünü söyledi: 6 kg zeytinyağı, 4 kg su ve 1 kg kostik. Bir kap içerisinde eritilmiş 1 kg kostik birbirine karıştırılmış 4 kg su ile 6 kg yağın içerisine yavaş yavaş dökülür ve karışım karıştırılmaya devam edilirse bir süre sonra sabun olma noktasına gelinirmiş.

DOĞAL SABUN YAPIYORUZ

Sabah saat 06.30 gibi eniştem yağhanedeki gece nöbetinden geldi. Kalktım. Saat 08.00 gibi gidip varilin altındaki çalı çırpıyı tutuşturdu. Irazca abla ile Emine gelinceye kadar varilin altında yanan ateşe çalı çırpı, bulabildiğimiz odun parçalarını koymaya devam ettik.

Saat 09.00 gibi önce Emine ile eşi Niyazi (Kamalı) geldiler; Niyazi'nin geleceğini bilmiyorduk. Niyazi varilin başına geçti. Varilin içindeki karışım kaynamaya başlamıştı. “Bunu karıştırmak gerekir ki varilin dibi tutmasın” dedi. İşin o yönünü atladığımızı anladım. Neyse, korkulan olmamış, varilin dibi tutmamıştı.

Irazca abla da geldi.

5 kg yağa 1 kg kostik gerekli olduğundan bir gün önce mayalamada kullanılan ve geriye kalan erimiş kostiğe ek olarak 2 kg daha kostiğin eritilmesi gerekiyordu. Yeni bir torba açıp göz kararıyla onun 2 kg kadarını akşamdan kalan erimiş kostiğin içerisine koyduk. Niyazi kostiğin iri olması hasebiyle sıcak su ile erimenin daha hızlı gerçekleşebileceğini söyledi. İçeriye girip kettle'de acele sıcak su elde etmeye çalıştım. Su kaynayınca alıp getirdim. Kostiğin üzerine döktüm. Erime hızlandı.

Niyazi varilin içini karıştırmaya, onun yönlendirmesiyle kah Emine erimiş kostiği tas ile alıp dökmeye, kah ablam kova ile çeşmeden su getirip ilave etmeye devam etti. Niyazi, deneyim sahibi birisi olarak hem varilin içindeki kaynayan karışımı karıştırıyor hem de varilin içindeki gidişatı kontrol ediyordu. Varilin içindeki karışım topaklaşır gibi olunca “kostik”, bazı durumlarda ise “su”, “ateşe odun atın” ya da varilin içinde kabarma fazla olup varilin ağzına doğru yükselince “ateşi azaltın” diyordu. An geldi, Niyazi “Oldu bu. Bakın” dedi. Baktık. Varilin içindeki karışımı karıştırma işinde kullandığı sopayı karışımın içerisine sokup çıkarıyordu. “Bakın, sopa nasıl? Sopayı sokup çıkarıyorum üzerinde zerre bir şey yok” dedi.

Sabun olmuştu.

 SABUNU KALIBINA DÖKÜYORUZ

Bir gün önce Niyazi'nin getirip bıraktığı demirden ızgarayı, ki bu ızgara bir dönem ağacından çırpılan zeytinlerin çöplerinden ayrıştırılmasında kullanılıyormuş, biz sabunun içerisine döküleceği kalıp olarak o ızgarayı kullanacaktık, düz bir yere oturttuk. Zeminin alçak olan tarafına taşlar ilave ederek dengeyi sağlamaya çalıştık. İçerisine Tire'den aldığımız 1,5x2 ebatındaki naylonu serdik. İşin ustası olarak Niyazi bir tas ile varilin içerisinde suyun üstüne çıkmış karışımı alıp alıp üzeri naylon serili ızgaraya dökmeye başladı.

Varilin içerisindeki karışım alındıkça geride bir miktar su kalıyordu; bu suya “acı su” deniyormuş. Sabun ile karışım alınırken bir miktar acı su tasın içerisinde sabunun döküldüğü ızgaraya taşınsa da o su tekne içerisinde ya sabunun altında kalıyor ya da sabunun üstüne çıkarsa görülebiliyordu.

Niyazi varilin içerisindeki bütün karışımı alıp kalıp olarak kullandığımız üzeri naylon kaplı ızgaraya boşalttı. Orada bulunan Irazca abla, Emine, Niyazi, ablam ve enişte sabunun olduğunu, hem de çok iyi olduğunu söylediler.

Tekneye dökülen sabunun üzeri biraz tırtıklı idi. Niyazi elindeki bıçak yardımıyla düzeltmeye başlayınca ablam öyle kalmasının daha iyi olacağını, bu haliyle daha doğal göründüğünü söyledi. Niyazi, sabunun üstünü düzeltmeyi bıraktı.

“Biz şimdi gidiyoruz. Akşam gelip bakarız. Eğer sabun kesilebilecek katılığa ulaşmışsa çizeriz” dedi Niyazi. Sonra gittiler.

 SABUNU KALIPLARA AYIRIYORUZ

Akşama doğru Niyazi geldi. Baktı. Bıçak ile iki-üç yerden derinlemesine kesmeye başladı. “Bugün güneş vardı. O nedenle yeterince soğuyup katılaşmamış. Şimdi kalsın. Yarın sabah erkenden kesersiniz” dedi. Gitti.

Gece ablamın içi rahat etmedi. “Hava çok soğuk. Sabun iyice katılaşırsa kesemeyiz. Gidip bakalım. Olmuş ise keselim. Sabah birbirinden ayırıp kutularız. Sonra yola çıkarsın” dedi.

Gece saat 22.00 gibi gidip baktık. Bayağı katılaşmıştı. Bıçağı elime alıp bir cetvel yardımıyla kesmeye başladım. Oldukça sertti. Bıçağı tutan kolum ve parmaklarım yoruluyordu. Enine ve boyuna olarak tekne içerisindeki sabunun kesim işini bitirdim.

Sabah erkenden kalktık. Sabun iyice katılaşmış, bu arada akşam kesilen bazı yerlerde yeniden yapışmalar olmuştu. Dikkatli bir şekilde yer yer akşam kesilen yerlerden bıçağı yeniden geçirerek sabun kalıplarını çıkarmayı başardık. Sabun oldukça beyaz ve çok güzel zeytinyağı kokuyordu.

Kalıpları iki plastik kasaya, her sıranın arasına kağıt koyarak 3'er kat halinde yerleştirdik.

Şimdi yola çıkabilirdik.

Ablam, tahminen 30 kg sabunumuzun olduğunu söyledi. Saydım, 110 parça civarındaydı.

Yola çıkmak üzere aracı yükledim.

O ara Irazca abla ile Emine geldiler. Bugün de ablamların sabunu yapılacaktı.

Köydeki yaşam böylesi dayanışmalarla devam ediyordu...

 




Bu haber 1381 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI