Bugun...



Çocukların Midesinden Geçen Yoldan Ütopyaya: Komünist Başkan

Güney Fransa’nın Rönesans şehri Barjac’ın 6 kez seçilerek 1989’dan beri belediye başkanlığını yapan komünist Édouard Chaulet, “bir başka dünya”ya nasıl ulaşacağımızı çok tartıştık. Chaulet, tartışmaya “çocukların midesinden geçen yolla” diye koymuş noktayı.

facebook-paylas
Tarih: 30-08-2023 16:43

Çocukların Midesinden Geçen Yoldan Ütopyaya: Komünist Başkan

L. Doğan Tılıç

Organik gıdanın, tarımın, sağlıklı beslenmenin şehri Barjac! 

Düşlediğimiz “bir başka dünya”ya kırlardan şehirlere mi, yoksa şehirlerden kırlara yürüyerek mi ulaşacağımızı çok tartıştık. Güney Fransa’nın Gard ilinde, nüfusu 2000’e yaklaşan bir Rönesans şehri olan Barjac’ın 6 kez seçilerek 1989’dan beri belediye başkanlığını yapan komünist Édouard Chaulet, o tartışmaya “çocukların midesinden geçen yolla” diye koymuş noktayı!

Buluşup sohbet ettiğimiz belediye binası 17. yüzyıldan kalma bir şato. Bir sinema, kütüphane, etkinlik odaları ve sergi mekânlarıyla Barjaclılara hizmet veriyor. 

Barjac, tarih öncesine ait kalıntıları, 16. yüzyıl konakları, kilisesi, daracık sokakları, meydanları, taş evleri ve “mimari mücevher” Rönesans Kulesi’yle masal şehri gibi. Komünist başkan rüyadaymışcasına dolaşılan bu masal şehrini aynı zamanda bir kültür ve sanat şehri yapmış. Burada fuarsız, festivalsiz, sanat etkinliğinin olmadığı bir gün yok. Dünyaca ünlü ressam Anselm Kiefer de Barjac’da. 

Üstüne, organik gıdanın, organik tarımın, sağlıklı beslenmenin şehri de olmuş Barjac! Girişinde “Pestisitler Giremez” yazıyor. Bir duvarda da “Domuz olmak faşist olmaktan iyidir” grafitisi. Organik tarım ve okullarda çocuklara yalnızca sağlıklı gıda yedirme mücadelesi Komünist Başkan Édouard Chaulet’yi “şövalye” de yapmış.

Barjac bir maden şehri, Chaulet’nin madenci babası da Nazilere karşı savaşmış bir komünist Direniş üyesi. Tanınmış birer direnişçi olan baba ve annenin 7 çocuğundan biri olan Chaulet annesinin kendilerine hazırladığı güzel yemekleri unutmuyor. Bu eski madenci şehrinde 2006’da birkaç çiftçi gizemli bir şekilde öldükten ve iki çiftçi çocuğu da kanser olduktan sonra, okul çocuklarının organik gıdalarla beslenmesine karar veriyor. “Öyle demokratik bir şekilde değil!” Referandum, tartışma falan olmadan çocuklar artık organik gıdalar yiyecek diyorlar. Nokta! 

O nokta ile başlayan hikâye, Jean-Paul Jaud’un “Çocuklar Bizden Hesap Soracak” belgeseliyle anlatılıp ülke çapında da izlenince başka okullar da organik beslenmeye başlıyor. Komünist Başkan, tehlikenin farkına varan ve “siyasi risk alarak elini taşın altına koyan ilk seçilmiş yetkili” olarak ünleniyor. Öğrencilerin organik beslenmesine ve bunun belediye bütçesinden karşılanmasına karar veren, faturayı ailelere ödetmeyen biri... 

“RAKİPLERİMİ ÖLDÜRÜYORUM”

Bir solcunun sürekli seçim kazanarak yıllarca bir yeri yönetmesinin sırrı nedir? Chaulet’yle sohbetimiz de bu soruyla başlıyor. 

Rakipsizim” diyor gülerek, “Seçimlere rakiplerimi öldürerek tek başıma giriyorum.” Sonra tek kuruş kalmayan babasından aldığı manevi mirasın altını çiziyor. Komünist bir direnişçinin oğlu olmak, madencilerin çoğunun direnişçi olduğu bu küçük kasabada onun ilk siyasi sermayesi olmuş. Dünyayı gezmiş, Fransa’dan bağımsızlığını kazanan Cezayir’de ilkokul öğretmenliği yapmış, doğduğu Barjac’a döndüğünde çalışkanlığı ve parada pulda gözü olmaması nedeniyle babasının yoldaşları ve onların çocuklarının desteğiyle önce meclis üyeliğine, 1989’da da başkanlığa seçilmiş. Yoksul değil. Bir öğretmenin kazandığı kadar kazanmış. Ama 34 yıl süren belediye başkanlığında zenginliğin yanına bile yaklaşmamış. Hiç kişisel kazanç derdi olmamış. "Bu işten tek ve en önemli kazancım, insanlarla tanışmak, konuşmak" diyor.

Tanıdığı tek Türk, Nazım Hikmet’miş! 

"Neden sürekli seçiliyorum... Bilmem... İyi biri olduğumu söylüyorlar. Ama her zaman ‘iyi’ olduğumu, herkesin hoşuna giden şeyler yaptığımı söyleyemem. Hatta genelde akıntıya karşı kürek çekerim. Halk için varım, hep halkın içindeyim ama onların her istediğini yapmam. Onlardan biraz farklıyım. Kırsalda çiftçiler tutucudur. Geleneksel değerlere bağlıdır. Ben sanata, kültüre, Barjac’ı içine kapatmayıp dünyaya açmaya önem veriyorum. Tanınmış Alman sanatçı Anselm Kiefer buraya yerleştiğinde ona da karşı çıktılar. ‘Alman’ dediler, ‘zengin’ dediler. ‘Biz Almanlara karşı savaştık’ dediler! Babam savaştı. Ama Almanlara karşı değil. Nazilere karşı. Almanlardan değil Nazilerden nefret etti. Tutucu çiftçilere bunları anlatmak kolay değil."

"Domuz olmak faşist olmaktan iyidir" yazılı grafiti.

ÜTOPYAYA GİDEN YOLDA BARJAC ADIMI

Bunca yıl belediye başkanlığı, yapılan onca iş, peki bunlardan en önemlisi hangisi? Komünist Başkan neyle anılmak istiyor? Cevabı net: "Çocuklara sağlıklı, organik gıda yediriyorum!"

"Öğrenciler okulda organik ve kaliteli yemek yiyorlar. Okul kantinlerinde sadece bunlar var. Ben ücretsiz vermekten yanayım ama meclis kabul etmiyor. Erdoğan değilim ki, her istediğimi yapabileyim. Ama eti, meyvesi ve sebzesiyle organik bir yemeği 2,5 avro gibi çok ucuz bir fiyata veriyoruz. Bu yalnızca organik yemek meselesi değil sosyal bir politika. Öğrenciler için bahçelerimiz var. Yediklerinin nasıl üretildiğini öğreniyorlar. Kaliteli meyve ve sebzenin nasıl yetiştiğini öğreniyorlar. Okul mutfaklarının zeytinyağını biz üretiyoruz. Öğrenciler zeytin topluyor. Okulda toprağı işliyor. Ben siyasette konuşmanın değil, yapmanın ve göstermenin etkili olduğuna inanıyorum. Yerelde belediyelerde de bunu yapmak için çok fazla fırsat var."

Başkan Chaulet’nin en gurur duyduğu ve anlatmaya doyamadığı iş biraz da köy enstitüleri modeline benziyor. 

Komünist bir direnişçinin oğlu, ülkesinin sömürgeleştirdiği Cezayir’de ilkokul öğretmenliği yaparak borcunu ödemeye çalışan bir idealist, Marx’ın Kapital’ini okuyan bir "ekolojist", "Hristiyan uygarlığının ateisti", festivaller ve sanat şehri Barjac’ta ütopyasını gerçekleştirme peşinde koşan bir komünist… Bir makalede Chaulet’yi böyle tanımlamışlar.

Barjac’tan geçen bir gazeteci, ilkokul öğrencilerine "Organik nedir?" diye sorunca tüm parmaklar kalkıp "sağlıklı ürünler", "pestisitsiz" gibi cevaplar verilince, Chaulet gururlanıyor. Çocuklar evde ailelerinden organik gıda istiyor, eski öğrencilerden biri gittiği üniversitenin kantininde organik ürünler satılması için imza kampanyası başlatıyor. Bu dönüşüm için öğrencilerle değil asıl çiftçilerle mücadele etmek gerekmiş. Eski bilgilerini unutmaları, kimyasal gübreleri bırakmaları kolay olmamış. Şimdiyse kasabanın her Cuma kurulan organik ürünler pazarına ülkenin her yerinden ve başka ülkelerden üreticiler geliyor.

MARX DA EKOLOJİSTTİ

Komünist Başkan Chaulet işçi sınıfına ekolojinin, çevrenin önemini anlatmanın zorluğundan yakınıyor. "Onlar için adalet önce geliyor. Açlık, işsizlik, günden güne zorlaşan yaşam koşullarıyla boğuşurken doğa ve çevreden söz edenlere kulak vermiyorlar. Ancak, kapitalizm ve piyasanın görünmez eli sadece havayı, suyu, toprağı sömürüp kirletmiyor, insanı ve işçileri de mahvediyor. Bunlar birbirinden ayrılamaz. 20’li yaşlarımda Marx’ı okurken ben de onda ekolojist bir yan göremiyordum. Şimdi okuduğumda görüyorum. Marx ve Engels Londra’da işçilerin nerelerde yaşadıklarını, ne yediklerini, yedikleri gıdanın kaç kere bozulmaya uğradığını anlatırken tam anlamıyla ekolojistler."

Chaulet’ye göre, aşırı sağın yükselişi ile komünist ve sosyalist partilerin gerilemesi birbirine paralel. Eğer sol örgütlenme güçlenemezse onları durdurmak mümkün değil. Aşırı sağ insanların sorunlarına basit yanıtlar vererek, günah keçileri bulup hedefe koyarak güç kazanıyor. Onların panzehiri onlara yaklaşan merkez sağ ve sağa yaklaşan sosyal demokrasi değil. Aşırı sağ durdurulacaksa bu solun, sosyalist ve komünistlerin örgütlenip güçlenmesiyle olacak.

KADINLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ İÇİN KÖYÜN ORTASINDA SU

Chaulet’nin belediye başkanlığı yanında bir görevi daha var. Gard ilindeki 12 şehrin su idaresinin de başkanı. Bir proje ile her 5 yılda bir yoksul ülke belirleyip oraya gidiyor ve susuz köylerine su götürüyorlar. MadagaskarNepalLaos

Chaulet gittiği yerlerde turist gibi dolaşmıyor. Oranın insanları nasıl yaşıyor, ne yiyip içiyor, nerede barınıyorlarsa o da aynısını yapıyor. Gün oluyor bir ahırda sığırlarla yatıyor. Ama sonuçta, bir köye su geldiğinde hayatı bayram oluyor!

"Kadınlar 2-3 saat yürüyerek, tepeleri tırmanıp inerek bir vadiye gidiyor ve omuzlarında, başlarında 40 litre suyu aynı yoldan tekrar köye taşıyorlar. İşte o köyün ortasında suyun akmaya başlaması aynı zamanda kadınlar için özgürlük demek."

Komünist Başkan’a göre, toprağın ve doğanın piyasanın görünmez eliyle sürdürülen sömürüsü topyekûn intihar demek. Bu intiharı reddetmek için her birimizin zaman zaman önümüze gelen seçim sandıklarından öte yapabilecekleri var. Bize gereken; siyasi bilinç, kararlılık, örgütlenme ve söylemekle yetinmeyip yapmak! 

Toprağa dikilen kalemin bile ağaç olabildiği ülkelerde, meyvenin ve sebzenin dünyanın öbür ucundan gelmesine itiraz etmek, mevsimleri yok eden paketlenmiş dondurulmuş gıdaları reddetmek, yiyeceklerimizi organik üretip kardeşçe paylaşmak gerekiyor. Bu, ütopyaya giden yolda önemli bir adım!

Fotoğraflar: Toprak Tılıç

Kaynak: BirGün, 26.8.2023

Link: https://www.birgun.net/makale/cocuklarin-midesinden-gecen-yoldan-utopyaya-463672




Bu haber 1230 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YEREL YÖNETİM Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI