Bugun...



Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi Kültür Varlıklarını Koruma Çalıştayı Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

Milas Belediyesi “Kültürel Mirası Koruma Programı” kapsamında, “Milas Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi Kültür Varlıklarını Koruma Çalşıtayı”nın değerlendirme toplantısı MİTSOtoplantı salonunda yapıldı.

facebook-paylas
Güncelleme: 25-03-2022 22:58:32 Tarih: 25-03-2022 21:51

Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi Kültür Varlıklarını Koruma Çalıştayı Değerlendirme Toplantısı Yapıldı

NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

Milas Belediyesi “Kültürel Mirası Koruma Programı” kapsamında, “Milas Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi Kültür Varlıklarını Koruma Çalşıtayı”nın değerlendirme toplantısı yapıldı.

Milas Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdürlüğü KUDEB, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü Kültürel Mirası Koruma Programı temsilcileri ve Muğla Mimarlar Odası Milas Temsilciliğinin birlikte düzenlediği çalıştay kapsamında; Milas Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi ve Çevresinde yer yer alan kültür varlıklarının belgelenmesi, restorasyon ve korunmasına yönelik öneriler sunulması ile bölgenin kültür turizm altyapı projelerinin hazırlanması amaçlanılmaktadır. 18 Mart’ta başlayan çalıştayın 27 Mart 2022 Pazar gününe kadar süreceği açıklandı.

MİTSO’daki değerlendirme toplantısında ODTÜ Mimarlık Bölümü Kültürel Miras Koruma Lisansüstü Programı Başkanı ve ODTÜ Tarihsel Çevre Değerlerini Araştırma ve Uygulama Merkezi(TAÇDAM) Başkanı Doç. Dr. Güliz Bilgin-Altınöz, Milas’taki kültür varlıklarının korunmasına yönelik devam etmekte olan projelere ilişkin bir sunum yaptı.

Değerlendirme toplantısına Milas Belediye Başkanı Muhammet Tokat, Belediye Başkan Yardımcıları Mehmet Ateş ve Halil Mutlu, İmar ve Şehircilik Müdürü Tolga ay, Belediye KUDEB sorumlusu Arkeolog Ernur Öztekin, Muğla Mimarlar Odasından Meral Oğuz, TMMOB Milas İKK Mimarlar Odası Üyesi Ege Durgun, Belediye İskan ve ruhsat Şefi Cenk Soydan, Çomakdağ Kızılağaç Köyü ÇOK-DER Başkanı Hasan Yıldırım, gazeteciler ve araştırma ekibi katıldı.

Doç. Dr. Bilgin-Altınöz sunumunda şunları dile getirdi:

Uzun zamandır Milas’la ilgili çeşitli vesilelerle çalışmaya devam ediyorduk. 2011’den bu yana. Burada devam eden çalışmalarımızdan söz edeceğim. Bu kapsamda 3 ayrı konuya değineceğim. Birincisi, TÜBİTAK’la İngiltere’de bir kuruluşla yürüttüğümüz projemiz var. Milas’ta bunun örneklem alanlarından bir tanesi. Bunda son aşamaya geldik. Ne aşamadayız, neler elde ettik, onu anlatacağım. İkincisi, 2011’de yaptığımız,  Milas için yaptığımız koruma denetim planımız var. Bu plan çerçevesinde bazı bölgeleri özel proje alanları olarak belirlemiştik. Şu anda bazıları gündemde. Onunla ilgili neler yapılabilir, biz bununla ilgili neler önermiştik, ondan söz edeceğim. Üçüncü olarak ta şu anda yürütmekte olduğumuz Çomakdağ projesiyle sunumumu bitireceğim.

GELENEKSEL KONUTLARDA ISIL KONFOR NASIL SAĞLANIR?

TÜBİTAK’la yürüttüğümüz Birinci projemiz, geleneksel konutlar için iklim dayanımı, koruma ve konfor amaçlı sürdürülebilir onarım süreçleri. Projeyi Türkiye’den ODTÜ ve İngiltere’den bir kuruluş üstlenmiş durumda. Bunun yanında çok sayıda paydaşımız var. Bu projeyi çok kısıtlı bir ekiple yönetiyoruz. Projede çok farklı disiplinlerden üyelerimiz var. Türkiye’de çok sayıda tarihi konut var. Bu konutların birçoğu bugünkü konfor koşullarına uymadığı için terk ediliyor ve kullanılmamaya başlıyorlar. Bunların kullanabilmesi için bugün bizim beklediğimiz konforu sağlıyor olmaları lazım ancak koruma altında oldukları için bunlara müdahale edilmesine de kurumlar tarafından izin verilmiyor. Bizim bu projemiz bir yandan bu değerleri korurken diğer yandan bu konforları nasıl sağlayabiliriz diye çalışıyoruz. Özellikle şu anda enerji krizi içinde olduğumuzu düşünürsek; enerji verimliliği ve ısıl konforları açısından nasıl sağlayabiliriz? Projemiz bu konuya odaklanıyor. İngiltere’de bununla ilgili geliştirilmiş standartlar var. Türkiye’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığının yeni yapılar için geliştirmiş olduğu standartlar var. Ama tarihi yapılar için bu konuda yapılmış hiçbir şey yok, şu anda.

Paydaşlarımızdan birisi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı olduğu için böyle bir standardın geliştirilmesine bir ön çalışma, altyapı oluşturmayı hedefliyor. Bu doğrultuda Türkiye’de tanımlanmış iklim bölgelerinden 5 örnek seçtik. Dört iklim bölgesini temsil edecek şekilde. Bu beş tarihi yapıyı detaylı olarak çalışıyoruz, standart veriler elde etmeye çalışıyoruz. Bu yapılar için proje üretiyoruz. Proje doğrultusunda; Milas’ta, Manisa-Salihli-Kemerköy, Ankara Güdül, Bitlis ve Hatay Antakya’da birer yapımız var. Bunlar sıcak, ılıman, daha soğuk ve çok soğuk diye tariflenen iklim bölgelerini temsil eden yapılar. Biz ilk olarak Milas’taki yapı için çalışmalara başlamıştık. 2019’un sonunda.

Milas çalışmamızda, Kazım Sarıoğlu’nun tarihi evini örnek olarak aldık. Eve gerekli sensörlerimizi taktık ve ilk biten çalışmamız da Milas oldu. Diğerleri pandemi nedeniyle aksadı. O çalışmalar devam ediyor. Bu konuda 3 çalıştay yaptık: 1- İklim değişiminin tarihi yapılar üzerindeki etkisi ve paydaş katılımı, 2- Tarihi yapılar için enerji performans modellemesiydi, 3- Tarihi yapılar için ısıl iyileştirme çözüm önerileri. Son çalıştayımız Haziran ayında olacak ve “uygulamalar ve politikalar çerçevesinde tarihi yapılarda enerji verimliliği ve koruma” üzerine olacak.

Bu projenin 3 temel ayağı var. Tarihi yapılar öncelikle kültürel miras, korunmaları gerekiyor ve değerleri var. Diğer taraftan içinde yaşanılan yapılar ve yaşandıkları için de konforlu olmaları gerekiyor. Halâ kullanılıyorlar.  Son ayak ta enerji açısından verimli olmaları gerekiyor. Bu üçayak üzerinden proje tarifleniyor. Bu üçayakla ilgili paydaşların yüklendikleri görevler var. Milas’taki yapımız, Kazım Sarıoğlu evi. İki katlı, geleneksel bir konut yapısı. Bu yapıyla ilgili veri toplaması, saha çalışması, sensörler takarak çevre sağlığı dediğimiz; 12 ay boyunca yapının iç dış ortamlardaki ısı değişimini ölçtük sürekli olarak. Bunun yanı sıra yapının detaylı mekânsal, mimari belgelemesini yaptık, yapım teknikleri ve malzemesini, yapıdaki yapısal sorun ve bozulmaları tespit ettik. Yapının bilgisayar ortamında modellemesini yaptık. Gerekli veri toplama, belgeleme ve modelleme çalışmalarından sonra enerji modelimiz de ortaya çıkmış oldu.

MİLAS KORUMA YÖNETİM PROJESİ VE BALAVCA DERESİ

İkinci projemiz Milas Koruma Yönetimi Projesi, Balavca Deresiyle ilgili. Bu da bizim 2011’de yürüttüğümüz bir proje. Milas’ta ilk çalışmaya başladığımız yıldı. Milas merkezdeki tarihi dokuda bir koruma yönetimi projesi hazırlamıştık ODTÜ olarak. Çok disiplinli ve geniş bir ekiple hazırlamıştık o projeyi. Proje çok kapsamlıydı. Farklı ölçeklerde, bölgesel ölçekte, kentsel ölçekte ve detaylı çalıştığımız alan ölçeğinde yeri anlama, değerlendirme(hem fiziki özelliklerini hem tarihsel özelliklerini, doğal özelliklerini, aynı zamanda sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik özelliklerini anlama, daha sonra bunları değerlendirerek, değer-sorun ve potansiyelleri belirleme ve bunun üzerinden de yerin geleceğine dair değerlerini de göz önünde bulundurarak politikalar-stratejiler ve eylemler tarifleme üzerineydi bu proje. Şu anda Çomakdağ’da yaptığımız projenin benzeriydi bu da. Tüm bu çalışmalar sonucunda, yerin anlamı sonucunda çok farklı değerlerini tariflemiştik. Biz tarihi dokuya odaklanmıştık. Kent bütünündeki değerlerden söz etsek te özellikle tarihi dokuda ne tür değerler ve ne tür sorunlar var; bunları ortaya koymaya çalışmıştık. Özellikle de bu sorun ve değerlere odak oluşturan 11 temel eylem alanı belirlemiştik o dönemde de. O dönemden itibaren bazı değişimler oldu. O dönem, Uzunyuva’daki çalışmaların yeni başladığı bir dönemdi. Oradaki doku tamamen kalkmamıştı daha. Yerin, bölgesel-kentsel ve çalışma alanı ölçeğindeki önemini tarifledikten sonra, bu önem doğrultusunda da ilkeler-politikalar-stratejiler ve eylemler tariflemiştik. Çok katmanlı bir kent olan Milas’ın bugünkü kent katmanını en iyi şekilde nasıl yeniden inşa edebiliri var olanı korurken diye… Bununla ilgili farklı politikalarımız vardı. Doğal çevrenin korunması, sürekliliğinin sağlanması, kentin tarihsel sürekliliğinin ve çok katmanlı yapısının korunması ve geliştirilmesi, sosyal yapının korunması ve sürdürülmesi, tarımın ve yerel üretimin teşvik edilip geliştirilmesi, kaliteli yeni bir yapılaşmanın hedeflenmesi, kültür ve doğa odaklı turizmin kontrollü gelişiminin sağlanması, eğitim ve araştırma olanaklarının oluşturulması, ulaşımın düzenlenmesi ve katılımcı politikaların sağlanması gibi temel politikalar vardı. O politikalara bağlantılı olarak çok sayıda önerilerimiz, eylemlerimiz, projelerimiz vardı. Tüm bu projelerin de nasıl yapılabileceğine dair önerileri sunmuştuk Belediyeye. Bu çalışmanın sonunda biz şöyle bir şey demiştik, özetleyecek olursak; Milas çok değerli bir alan ve çok farklı kaynaklar var. Örneğin su yaşamın kaynağı. Milas’ta da çok farklı şeylerin kaynağını oluşturan noktalar var. Bu noktaları hedef alan bir proje olabilir demiştik. Kaynaklar şöyle sıralanabilir; arkeolojik, tarihi, doğal, sosyal kaynaklar gibi birçok kaynaklar ve bu kaynakların fiziki mekândaki yansıdığı, en çok göze battığı alanları tarifleyip, o alanlar için projeler belirlemiştik. Farklı ölçeklerde olmuştu bu projeler. Üst ölçekten başlayıp kente kadar giden. Tüm bu projelerin içinde bunların hepsinin nasıl yapılacağı vardı. Bu balık görünümlü şey de bu projelerden bir tanesi ve aslında bizim için en önemli alt projelerden bir tanesiydi.  Balavca Deresi ve Çevresi Projesi.

BALAVCA DERESİ

Balavca Deresi aslında Milas’ın hem tarihsel hem doğal hem arkeolojik hem de sosyo-kültürel kaynağı ve sürekliliği olan bir alan. Herhangi bir yerleşim yokken, sadece doğa varken de vardı Balavca. Bütün dönemler boyunca da vardı. Bütün dönemleri birbirine bağlayan, bütün değerleri üzerinde toplayan, her dönemle bütünleşmiş bir alan Balavca.  O nedenle biz Balavca’yı, bir omurga gibi gördük ve bu omurgadan çıkan bağlantılar, o balık figürü de oradan çıkmıştı aslında bir soyutlaması olarak.  

Burada gördüğünüz gibi Balavca’nın farklı kesiştiği alanlar var. Her alanda farklı dönemler bir alanda ama belli noktalarda kimlik olarak farklı dönemler ya da noktalar öne çıkıyor. Bunları öne çıkaracak bir proje olabilir diye konuşmuştuk. Bütün kentin hem fiziksel yapısını hem tarihini bağlayan bir proje önerimiz vardı. Bu da o projenin bir ön önerisiydi diyebiliriz. Önerdiğimiz alanlar ve bu alanlarda neler olabileceği ile ilgili sunumlarımız olmuştu. Bu noktada Balavca gerçekten eski kent merkezinin sürekliliğini taşımakla birlikte kentin yeni gelişen kısımlarıyla da kenti bağlayan bir yer.

Dolayısıyla birçok kentte şunu görüyoruz; kentin içinden geçen su, eskiden çok önemliyken, gittikçe kirleniyor, önemini kaybediyor, zayıflıyor ve daha sonra da ya üstü kapatılıyor ya çöplüğe dönüşüyor. Aslında bir değer alanıyken gittikçe bir sorun alanına dönüşmeye başlıyor ama buraların çok önemli potansiyelleri var. Buna dair yapılmış çok sayıda da projeler var. Balavca için bizim önerdiğimiz projeler de bunlardan birisi.  Farklı kesitlerde, noktalarda Balavca, nerelerle nasıl kesişiyor ve buralarla ilgili nasıl projeler geliştirilebilir diye bakmıştık meseleye. Bu tür alanların yeniden canlandırılması için farklı yöntemler var. Belik bu yöntemlerden söz edebiliriz diye konuşmuştuk.

Özellikle kent içinden geçen suyun canlandırılması için yeniden fikirler üretmek gerekiyor. Bu fikir üretim süreci de çeşitli şekillerde olabilir. Bizim gibi bir akademik grup ta üretebiliyor. fikir ama daha profesyonel uygulamaya yönelik olarak bir ekip tarafından ele alınıp değerlendirilebilir ya da daha çok fikri bir araya getirebilmek için yarışmayla da değerlendirilebilir.

Özellikle Cumhuriyet döneminden sonra Türkiye’de bu tür yarışmalar çok önemli olmuştur kent mekânının yeniden ele alınması için. Bu, herkese açık fikirlerin ortaya çıkması için bir ortam oluşturmaktadır. Bunun gibi örnekleri son dönemlerde yeniden görmeye başladık. Uzun süre unutmuştuk bu yarışmalı süreçleri. Çok daha kapalı işleyen süreçler vardı. Yarışma aynı zamanda açık bir süreçtir. Bunun avantajları da var. Son dönemlerde farklı şehirlerde bunları görmeye başladık. Örneğin KONKUR İstanbul’la birlikte, çok sayıda kamusal alan için fikir projeleri üretti, yarışmalar yaptı. Örneğin Taksim Kentsel tasarım yarışması, uluslararası bir yarışma olarak iki aşamalı yapılmıştı. Bu yarışmanın sonucunda 3 eşdeğer ödül seçilmiş, halkoylaması da yapılarak uygulamaya esas olacak olan proje belirlenmişti. Benzer şeklide Salacak kentsel tasarım yarışması, 2016’da Kızılmak nehrinin kentle bağının ortaya koymak için kentsel tasarım Sivas Kızılırmak ve çevresi fikir proje yarışması, 2012’de nehirle Antakya’nım ilişkisini ortaya koyan Antakya Köprübaşı kent meydanı ve yakın çevresi düzenleme projesi… Bunlar gibi çok sayıda yarışma oldu.

Balavca projesi çalışmalarını 2011 yılında yaptık. Halâ bazı noktalarıyla ilgili projeler üretilebilir diye düşünüyoruz. Keşke Balavca ile ilgili bir şey üretilebilse çok iyi olur. Bunun yöntemleri çok farklı olabilir. Bu konuda Balavca ile ilgili bir kentsel tasarım proje yarışması acılaşabilir. Yarışmalar, fikir üretmek için en iyi ortamladır.  Balavca için önce fikir üretme sonra da uygulamaya yönelik iki aşamalı bir yarışma düzenlenebilir. İçinde peyzaj mimarı, arkeolog, kentsel tasarımcı, şehir plancısı, mimar ve koruma uzmanından oluşan ekipler bu yarışmaya davet edilebilir.

ÇOMAKDAĞ KORUMA VE YÖNETİM PROJESİ

Son olarak,  Çomakdağ Kızılağaç Mahallesi Koruma ve Yönetim projesini hazırlıyoruz. 2011’de Milas için yaptığımız projeye benzer bir şekilde. Son birkaç senedir özellikle kırsal alanların korunmasına odaklanıyoruz çünkü kırsal çok hızlı bir şekilde kayboluyor. Kırsalın dinamikleri çok farklı. Kentsel alanlardan çok farklı. Korunma statüleri çok farklı. Kentsel alanlar için kentsel statü diye bir durum var. Aynı statü kırsal alanlar için de kullanılmaya çalışılıyor ama hiç örtüşmüyor kırsal alan ve onların dinamikleriyle. Bundan dolayı biz ODTÜ olarak son dönemlerde hep te uygulamaya da esas olacak şekilde çalışılmış yerleri değil çalışılmamış yerleri çalışarak, bundan sonraki çalışmalara bir altlık olacağını umduğumuz çalışmalar üretiyoruz.

Buraya bundan önce yaptığımız iki çalışmayı getirdik. Birisi Manisa-Kemerköy için yaptığımız çalışma. Diğer çalışma da Tekirdağ-Gaziköy için yapılan çalışma.  Lisansüstü programının zorunlu bu ders kapsamında buradayız. Bu dersi almakta olan bir doktora ve 9 YL öğrencisi ve bize destek olan 10’a yakın araştırma görevlisiyle bu çalışmayı yürütüyoruz. Yine benzer şeklide bir proje üretmeyi hedefliyoruz. Yaklaşık 10 gün sürecek olan arazi çalışmamızda oldukça yoğun çalışıyoruz. Arkadaşlarımız tüm yapılarla ilgili tek tek her bir yapıya girerek hem mimari özellikleri hem bu yapıların yapısal sorunları, değerleri, kullanıcıları, kullanımları, kullanıcıların beklentileri, ihtiyaçları, bunlara yönelik veriler topluyorlar şu anda. Aynı zamanda köydeki farklı gruplarla (erkeklerle, kadınlarla, gençlerle, çocuklarla) odak grup toplantıları yaparak; onların beklentilerini, ihtiyaçlarını, taleplerini anlamaya çalışıyoruz. Köyde neyi değerli görüyorlar, neyi değersiz görüyorlar, neyi sorun görüyorlar bunları anlamaya çalışıyoruz. Bizim bakışımız şöyle; bütün bu miras alanlar, yaşayan alanlar; buraları yaşayanlar üretiyor ve doğal olarak ta yaşam devam ettikçe değişim de oluyor.

Olmak zorunda ancak bizim yapmaya çalıştığımız; koruma denilince korkulan, çivi bile çakılamaz denilen şey değil. Aslında koruma, değişimi doğru yönetmektir. Yani değerlerini devam ettirerek, değişime de imkân sağlamaktır. Değişimin olmaması diye bir şey mümkün değil asalında. Sürekli olan tek şey, değişimdir ancak bu değişim nasıl olacak? Biz bunu doğru yönlendiremeye çalışacağız. Bunu doğru yönlendirebilmek için de (biz sonuçta Ankara’dan 10 günlüğüne bu çalışmaları yapmak için buraya gelen yabancılarız), buranın esas sahipleri, burada neye ihtiyaç var,  ne tür sorunları var; bunları asıl onlar biliyor. O yüzden bu öğrenme sürecini hem bir uzman görüşüyle bizler bakıyoruz ama asıl orada yaşayanlardan öğrenmeye çalışıyoruz. Neler var, neler oluyor, neler değer, neler sorun, ne tür beklentileri var. Yaşamın devam etmesi için beklentilerin karşılanması lazım. Kırsal alanlarda karşılaştığımız en büyük problem, kırsal alanlardaki yaşantının kesintiye uğraması. Türkiye’de 1020’lerde, 1930’larda kırsal alanlardaki nüfus neredeyse %80’lerde, kent nüfusu %20’lerdeyken, şimdi ise tam tersi.

Kırsal alanların çoğu terk edilmiş durumda. Terk edilen, yaşanmayan yer hemen yok olur. İnsan olmadığı zaman bu tarihi yapıların yaşaması mümkün değildir. Bu durumda iki seçenekle karşılaşıyoruz; ya tamamen yok oluyorlar, bir kalıntı haline geliyorlar, kaybediyoruz bu alanları ya da oranın değerini fark eden başkaları turizm amaçlı olarak buraları alıyor ve oralara, oranın kültürünü ve yaşantısını bilmeyen başkaları geliyor ve biz buna soylulaştırma diyoruz. Bunun da başka dezavantajları oluyor. Bir anlamda bu kültürel miras alanları, tüketilen alanlar oluyor. Geliyorlar, kullanıyorlar ve bir süre sonra da bıkıp, terk edip gidiyorlar. Bu tür sorunlarla karşılaşılıyor.

Bizim amacımız, olabildiğince, halâ orada yaşamak isteyen yerel halkla birlikte korumayı sağlayabilmek ama farklı şekilde halka da ekonomik olanaklar sağlayabilmek. Dolayısıyla turizmin hiç olmaması gibi bir şeyimiz yok ama kontrollü olması ve sınırlı olması yönünde de öngörülerimiz var. Buradaki çalışmamamızı köyde yaşayan yerel halkla birlikte yürütmeye çalışıyoruz. Onlardan öğrenerek…

Bunlar da formlarımız. Elimizdeki formlarda 200 tane tarihi yapı için, 400 tane toplam yapı için, her bir parsel için, her bir yeni yapı için böyle formlar dolduruyoruz. Hem değerlendirmelerimizde, karar vermede kullanacağımız hem de her bir yapının tek tek çizimleri, özelliklerini içeren çizimler var. Bunlar parsel yapı formları. Dış yapı formları. Plan için iç yapı formlarımız var. Plan özellikleri, mekânsal özellikleri ve ihtiyaçlarını, sorunlarını yazdığımız formlar. Bu da sosyal anketimiz. Çok sayıda soruyla orada yaşayanların hem demografik yapısını anlamaya çalışıyoruz hem de beklentileri öğrenmeye çalışıyoruz. Bu toplantılar kapsamında hem belediyenin desteğiyle hem mimarlar odasının desteğiyle başka toplantılarımızda oluyor. Köy kahvesinde bir toplantı yaptık. Mimar Meral Oğuz; bu bölgede çok çalışması olan kişi. O da bizimse görüşlerini, çalışmalarını paylaştı. Karşılıklı paylaşarak öğrenmeye çalışıyoruz. Halâ çalışma sürecindeyiz. Size sonuca dair bir şey söylemeyeceğim şu anda. Üç ay çalıştıktan sonra biz sonuçları söyleyeceğiz.  Cumartesi(26 Mart) akşamına kadar alanda çalışıyor olacağız. 27 Mart Pazar günü de köyün,  çevre köyler, kırsal alanlar ve arkeolojik alanlarla bağlamını anlamaya çalışacağız. Bütün verileri topladıktan sonra da Ankara’da da yaklaşık 3 ay süren çalışmamızın sonucunda burası için de fikirler, projeler üretmek istiyoruz. Umarım sizlerin de işine yarayacak projeler üretebiliriz. Çok teşekkür ederiz.

 




Bu haber 1913 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI