Bugun...



Milas Çandır ve Kurudere Boksit Ocağı Çevresel Etkileri

Muğla İli, Milas İlçesi, Çandır ve Kurudere Mahalleleri Mevkii’nde ‘’Boksit Ocağı” planlandığı, Detay Arama sürecinde olduğu, açık işletme plaser (elle) toplama yöntemiyle yılda 500.000 ton boksit (alüminyum cevheri) planlandığı, Proje Tanıtım Dosyasında belirtilmektedir. Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü WEB sayfası kategoriler içinde PTD’nın ilanı yer almadığı görülmektedir...

facebook-paylas
Güncelleme: 16-08-2023 16:06:13 Tarih: 16-08-2023 16:02

Milas Çandır ve Kurudere Boksit Ocağı Çevresel Etkileri

DR. EŞREF ATABEY

Jeoloji Yüksek Mühendisi

-Muğla İli, Milas İlçesi, Çandır ve Kurudere Mahalleleri Mevkii’nde ‘’Boksit Ocağı” planlandığı, Detay Arama sürecinde olduğu, açık işletme plaser (elle) toplama yöntemiyle yılda 500.000 ton boksit (alüminyum cevheri) planlandığı, Proje Tanıtım Dosyasında belirtilmektedir. Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü WEB sayfası kategoriler içinde PTD’nın ilanı yer almadığı görülmektedir. Ancak, rapor adı bilinirse ‘’ÇED süreci başlayan’’ kategorisinde rapor sahibinin adı yazılmak suretiyle rapora ulaşılabilmektedir.  

Detay arama sürecinde Sondajlı çalışmalar yapılacaktır da denilmemiş. Eğer sondajlı arama çalışması yapılacaksa bunun için de ÇED gereklidir.

Madencilik açısından ocak açılmayacağından morfolojik yapı bozulmayacak, ağaçlar kesilmeyecek, yer altı suları zarar görmeyecek,  toz maruziyeti oluşmayacaktır diye düşünülebilir. 

Ancak proje Tanıtım Dosyası hazırlandığı,  işletmeye, ocağa ilişkin bilgilerin yer aldığı görülmektedir. 

Henüz detay arama safhasındayken; 

-Nihai Tanıtım Dosyasında ‘’Boksit Ocağı’’ diye ifade edildiği, henüz rezervi belirlenmeyen projenin,  toplam proje bedeli 3.500.000 ₺ olarak hesaplandığı, 10 yıllık ömrü olacağı, madencilik faaliyetleri ekosistem değerlendirme raporunun hazırlandığı, ocak kapasitesi 500.000 ton/yıl olacağından bahsedilmiştir. 

-Sahada yol probleminin olmaması; personel istihdamı açısından değerlendirildiğinde ise; sahada çalışacak personelin yakın yerleşimlerden sağlanabilmesi faaliyet için seçilen yerin doğru olduğunu göstermektedir; şeklinde bir ifade, sanki yol ve istihdam olanağı uygun olduğu için ocağın yeri burada seçilmiş gibi bir anlam çıkmaktadır. Maden cevherleri yerkabuğunda yola ve çalışan bulmaya göre oluşmaz, bulunmaz; doğal olarak yerkabuğunda bulunur. 

 Boksit ocağı çevresel etkileri

 Yeterli rezerv tespit edildiğinde ve işletme ruhsatı verildiğinde çevredeki Kurudere, Çandır, Hisarcık, Eğridere, Danişment, Etrenli ve Ekindere Mahalleleri bundan etkilenecektir. Madencilik faaliyetlerin yol açtığı çevresel yönden olumsuzlukların hepsi yaşanacaktır; zararları olacaktır. Sahanın morfolojik yapısı bozulacak, ağaçlar kesilecek, toprak ve bitki örtüsü kaldırılacak, fauna ve floraya, yer altı sularına zararı olacak, ocaktan çevreye yayılan tozdan çevrede yaşayanların sağlığı etkilenecektir. 

Jeoloji

‘’Jeoçeşitlilik, jeolojik çevremizi oluşturan mineraller, kayalar, fosiller, topraklar, yer şekilleri gibi doğanın jeolojik ve fiziksel unsurları ile aktif jeolojik ve jeomorfolojik süreçleri, nehirler, göller, denizler gibi doğanın canlı olmayan tüm çeşitliliğini ifade eder. Proje alanında ise benzersiz özellikte kayaç çeşidi, fosil çeşitleri, toprak, çökelleri, farklı yeryüzü şekilleri, topoğrafyası, volkanik aktiviteleri, mağaraları, jeolojik ve morfolojik süreçleri, hidrolojik süreçleri (örneğin göller ve nehirlerin oluşumu) bulunmadığından proje faaliyetleri kapsamında jeomorfolojik ve jeoçeşitlilik açısından olumsuz bir etki beklenmemektedir’’ denilmektedir.

  Jeoloji kısmında yörenin genel jeolojik özelliklerinden bahsedilmiş olup, ancak Sahanın ayrıntılı jeolojisi, hidrojeolojisi, mineralojisi, depremsellik yönünden incelenmesinin yapılmadığı anlaşılıyor.

Hidroloji ve hidrojeoloji

ÇED alanları Derince Çay ile Karacagöz Çayını, dolayısıyla Milas Ovasını besleyen Hacin, Akarca, Nazifingöl, Aliağa, Fındıkçı, Kavaklı, Tatlısu, Karaburun, Asar, Uskur, Bacak Dereleri kolları üzerindedir. Raporda, her ne kadar kuru dereler vardır; dolayısıyla sakınca yoktur gibi ifade edilse de, kuru denilen derelerin altından yer altı suyu hareketi devam etmektedir ve bu yer altı suyunu da ÇED alanındaki kaya birimleri, dereler beslemektedir. Ocak faaliyetiyle bu sistem zarar görür. Kuyu suları seviyeleri düşer ya da kururlar.

Raporda, ‘’ocak sahasının ve diğer sahaların üzerinde bulunduğu Prekambriyen birimlerin yarı geçirimli özellikte olmasından dolayı, planlanan ÇED faaliyetinin, proje alanı yakın çevresinin jeolojik ve hidrojeolojik yapısı üzerinde herhangi bir olumsuz etkisinin olmayacağı’’ şeklindeki değerlendirme bilimsel temelli değildir.

Asıl bu Prekambriyen yaşlı karbonat kayaları (kireçtaşı, dolomit, kuvarsit) suyu bünyesindeki boşluklarda tutan birer su deposudurlar. Yer altı su kaynaklarıdır. 

‘’Dere yatağına hiçbir suretle taş, toprak, moloz gibi hafriyat malzemeleri dökülmeyecek, derelere hiçbir şekilde müdahale edilmeyecek, proje sahası içindeki dere yataklarına koruma bandı bırakılacak, akarsu yataklarına faaliyetten kaynaklı olabilecek rusubat akışının engellenmesi için tedbirler alınacak, dere yataklarına olabilecek taş yuvarlanmaları ve malzeme saçılmaları engellenecektir’’  şeklindeki ifade hep ÇED raporlarında geçen klasik bir söylem olup, arazide böyle olmamaktadır. Denetleyen olmadığından dere yatakları pasalarla doldurulmaktadır.

Sanal su tüketimi-su ayak izi

Boksit ocağıyla yeşil su ayak izi diye nitelendirdiğimiz, yağmur sularının içlerine süzülmesini sağlayan ve yer altı suyu olarak mavi su ayak izini oluşturan kayalar yok edildiğinden sanal su kaybı olmaktadır. 

Kayaların ortadan kaldırılmasıyla ne miktarda yeşil ve mavi su kaybı olacaktır bunun hesaplanması gerekiyor. Bu kaybedilecek su insan ve bitkiler için gereklidir.

İklim krizi yaşanıyorken su kaybına yol açabilecek böyle bir işletme kabul edilemez.

Ayrıca ocaktaki faaliyetlerde, üretiminde doğrudan mavi su ayak izi yani yer altı tatlı suyu tüketilmektedir. Diğer aşamalarda kirliliği gidermede kullanılan gri su söz konusudur.  

Bunun bir de fosil su, formasyon suyu sanal su miktarları bulunmaktadır. Kireçtaşı ve dolomit kayaları gözeneklerinde su bulundururlar. 

Sahada bulunan kireçtaşı kayaları gibi sedimanter kayaçların gözenekleri ile kırık ve çatlakları içinde, yağmur sularının zemin içerisine süzülmesiyle oluşan ‘’meteorik sular’’, daha önceden hapsolmuş ‘’formasyon suları’’ vardır. 

Özellikle kireçtaşı ve dolomit içinde tane, matriks, karbonat çimento ile doldurulmamış boşluklar gözenekler bulunur. Bu boşluklar taneler arası, tane içi, kristaller arası ve kalıp porozitesi şeklinde olmakta ve gözenek suyu bulunmaktadır.

Dolayısıyla oluşan bu boşluklarda yer altı suyu depolanır. Ocağın ortadan kaldıracağı kayalarla aslında ortadan kaldırılan yer altı su kaynaklarıdır.

Bunu ülke genelindeki tüm maden ocakları üzerinden hesaplayacak olursak ülkemizin yer altı su kaynaklarının milyarlarca m3’ü kaybedilmiş olmaktadır.

Ormana etkisi

ÇED Poligon Alanları içerisine denk gelen orman arazilerindeki ağaç tür ve sayıları 516,22 adet hesaplanmış.  ÇED alanının ormanlık alanlarında mevcut ağaç türü Kızılçam’dır. Ağaçlar oksijen üretir ve karbondioksit emer. Bu olay canlı yaşamı döngüsü için gereklidir. Ağaç kesimiyle suyun toprağa süzülüşü olmayacak, yer altı suyu azalacak, erozyon hızlanacaktır.

Raporda, kesilecek ağaç sayısının 5 (beş) katı kadar ağaç dikilecektir ifadesi bilimsel temelli olmayıp, bir aldatmacadan barettir. Bu mümkün değildir. Orman deyince aklıma yaban hayatının, böceklerin, kuşların, dip çalılıkların, yüksek boylu ağaçların bulunduğu bir ekosistem aklıma gelir. Suni parklar gibi tek tek duran ağaçlar orman vasfı kazanmaz.

Ağaçlar “Dünyanın ciğerleri” olarak bilinir. Karbondioksitin depolanmasında ve oksijen üretiminde, toprağı dengelemede ve hava sıcaklığını, nemi ve taşkınları azaltmada kilit rol oynarlar. 

Ağaçlar, oksijen üretirken, liflerinde karbondioksit depolayarak havayı temizler. karbondioksitin sera etkisini azaltarak iklim değişikliğine olumlu etki yapar. 

Bir ağaç, gezegenimizdeki tüm canlılar için temel bir yaşam sağlama yeteneğine ve soluduğumuz havayı daha sağlıklı hale getiren karbondioksit gibi zararlı gazları giderme gücüne sahiptir.

Bir ağaç yaklaşık %5 yapraklar, %15 dallar, %60 gövde ve %20 köklerinden oluşur. Fotosentez sürecinde yapraklar karbondioksit ve suyu çeker ve güneş enerjisini kullanarak, ağacı besleyen glikoza dönüştürür. 

Ağaçlar, karbondioksit ve sudan glikoz yapmak için güneş ışığından enerji kullandıklarında oksijeni serbest bırakırlar. Büyük bir ağacın, 4 kişiye kadar bir günlük oksijen sağlayabileceği belirtilmektedir.

Altı karbon, 12 hidrojen ve altı oksijen molekülünden oluşan (C₆H₁₂O₆) kimyasal bileşimiyle basit bir şeker olan GLİKOZ yaşam için en önemli karbonhidratlardan biridir. Hücreler onu bir enerji kaynağı ve metabolik reaksiyonlarda bir ara ürün olarak kullanırlar. Glikoz yani besin; ağaç dallarına, gövdeye veya köklere ulaşır ve daha sonrasında selüloza, nişastaya ya da yağa dönüşür. 

Bir dönüm ağaç yılda ortalama 42.000 km giden bir arabanın ürettiği karbondioksite eşdeğer miktarda karbondioksit tüketir. Aynı dönüm ağaç aynı zamanda 18 kişinin bir yıl boyunca nefes almasına yetecek kadar oksijen üretir.

Ortalama olarak, bir ağaç her yıl yaklaşık 118 kilogram oksijen üretir. İki olgun ağaç, 4 kişilik bir aile için yeterli oksijen sağlayabilir.

Olgun bir çam ağacı yaklaşık 12 m boyunda, kökleri ve yaprakları dahil 2 ton ağırlığında olabilir. Her yıl %5 büyürse, 38 kilogramı karbon olmak üzere yaklaşık 100 kilogram odun üretir. Oksijen ve karbonun bağıl moleküler ağırlıklarını hesaba katarsak bu, yılda ağaç başına 100 kilogram oksijene eşittir.

Ağaçların hektar başına ortalama net yıllık oksijen üretimi (%100 ağaç örtüsü), yılda 19 kişinin oksijen tüketimini dengeler. Bu ağaç örtüsünün dönümü başına 8 kişi eder.  Ancak gölgelik örtüsünün hektarı başına dokuz kişi arasında değişir.

Ağaçlar gündüz saatlerinde fotosentez yapar. Geceleri oksijeni kullanır ve karbondioksiti serbest bırakırlar.

Karbon emme kapasitesi değişebilse de, genel olarak bir ağacın yılda yaklaşık 167 kilogram karbondioksit veya 6 olgun ağaç için yılda 1 ton karbondioksit depolayabileceği kabul edilir.

Arıcılığa etkisi

Milas Bölgesi Kızılçam ormanları Çam Pamuklu Koşnili yaşama alanları olup, dolayısıyla Çam balı üretim sahalarıdır. Bu yönüyle saha araştırılmalıdır. Muğla Arıcılar Birliğinden de görüş alınmalıdır.

Tarıma-toprağa etkisi

ÇED Alanları, Tarım Arazisi ve Orman Sayılan Alanlar içerisinde kalmaktadır. Yönetmeliğe göre, 20 m mesafe dahilinde özel mülkiyete konu tarım arazilerinde çalışılması durumunda mülk sahiplerinden yazılı muvafakat alınmadan herhangi bir faaliyet gösterilmeyeceği belirtilmiş.

ÇED Poligonları saha yüzeyinde bulunan bitkisel toprak örtüsü sıyrılıp alınacak ve geçici olarak proje alanı içerisinde belirlenen Bitkisel Toprak Depolama Alanında depo edilecektir denilmektedir. 

Toprak bir canlı maddedir. Bir gramında milyarlarca bakteri, solucan, mantar vardır. Depolanan toprak yıkanmayla içindeki minerallerden ve bakterilerden yıkanacaktır ve toprak özelliğini kaybedecektir.

Tarım alanlarına ocaktan yayılan tozun zeytinliklere, ekili alanlara zararı olacaktır. Yer altı suyu azalacak ya da kuruyacağından tarım alanları zarar görecektir. Tarımsal sulamada kullanılan su kuyuları kuruyacak,  ya da su seviyelerinde düşüşler yaşanacaktır. 

Zeytinliklere etkisi

ÇED poligon 1, 2 ve 3 alanları tarımsal alan içinde ve zeytinliklerdedir. Zeytinlik yasasına göre zeytinliklere 3 km yakınına toz kaynağı maden ocağı açılamaz, tesis kurulamaz. Ruhsat alanı zeytinlikler içinde olduğu görülmektedir. ÇED 3 poligonu Kurudere koruma bandı ve zeytinlik içindedir. ‘’Poligon-1 zeytinlik alanlarda kalmaktadır. Poligon-2 ve Poligon-3 kuzeyinde yakın yer yer zeytinlikler bulunmaktadır’’ 

3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun “Madde 20 –Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez. …” hükmü bulunmaktadır. 

Bu madde de adı geçen zeytinlik sahaları, 03.04.1996 tarih ve 22600 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Zeytinciliğin Islahı Yabanilerinin Aşılattırılmasına Dair Yönetmelik’ “Madde 4 (1) Zeytinlik Saha: Orman sınırları dışında bulunan ve Devletin hüküm ve tasarrufunda olan yabani zeytinlik, antepfıstığı ve harnupluklar ve her nevi sakız çeşitleri veya şahıs arazisi olan tapuda bu şekilde kayıtlı sahalar ile orman sınırları dışında olup da 17/10/1983 tarihli ve 2924 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında bulunmayan zeytin yetiştirmeye elverişli makilik ve fundalıklardan oluşan en az 25 dekarlık alan” olarak ifade edilmiştir. 

‘’Proje kapsamında sökme, yükleme, boşaltma, taşıma ve depolama sırasında Partikül Madde-10 (Çapı 10 µm (mikrometre)’den daha küçük olan toz zerreciklerini ifade eder) ve çöken toz oluşumu söz konusudur. Faaliyetler sırasında meydana gelebilecek toz emisyonları uzun vadede yapraklarda sabunlaşma denilen oluşuma neden olarak bitkilerin solunum fizyolojisini engelleyebilmekte ve çiçeklenme dönemlerinde üreme faaliyetlerini kısıtlayabilmektedir. Bu sebeple tozumayı engelleyecek tüm önlemler (toz kaynaklarının perdelenmesi, branda ile kapatma, yolların spreylenmesi) alınmalıdır. Zeytin ağaçlarının üreme ve büyüme yönünden en kritik olduğu devre Nisan, Mayıs ve Haziran aylarıdır. 

Zira bu aylarda açan çiçekler tozlaşma yapmak zorundadır. Alandaki ekili olan zeytinin çeşidine göre tozlaşma genellikle rüzgarlarla olup bazı çeşitlerde kendine döllektir. Olgun bir zeytin ağacı ortalama 500.000 çiçek verir. Her çiçek salkımı (somak) ortalama 10-15 çiçeğe sahiptir. Ayrıca zeytin çiçeklerinin her birinde üreme garantörü olarak ikişer adet yumurta yer alır. Bunlardan sadece birisi meyve oluşumunu sağlayacak şekilde döllendikten sonra diğerine ihtiyaç kalmadığı için körelir. İyi çiçeklenmenin olduğu yıllarda, çiçeklerin sadece %1-2’sinin meyve tutması, iyi bir ürün elde etmek için yeterlidir. Bu üreme yeteneği zeytin ağacının hayat sigortası gibidir. 

Zira zeytin ağacı gerekenden çok daha fazla çiçek vererek kendini her türlü olumsuzluklara karşı güvence altına almış ve neslini devam ettirebilme yeteneğiyle donatılmıştır. Zeytin ağacı, dikildikten 5- 6 yıl sonra meyve vermeye başlarsa da, ekonomik verime 10. Yıldan sonra ulaşabilmektedir. Bunun yanında yapraklarda terlemeyi sağlayan stomaların miktarı, yaprakların kütikula tabakası ile kaplı üst yüzeyinde çok az bulunurken, tüylü olan alt yüzeylerde daha fazla bulunur ve güneş ışınlarının direk etkilerinden korunarak yapraklardan günlük su kaybı en aza indirilmiştir. Stomaların yaprağın alt tarafında bulunması, bitkinin kuraklık şartlarına uyum sağlamasını ve aynı zamanda yaprağın yukarı bakan üst yüzeyinde oluşabilecek her türlü olumsuzluğa karşı stomaların gözeneklerinin açık kalmasını sağlayarak zeytinin normal yaşantısına devam etmesini sağlar. 

Poligon-1 zeytinlik alanlarda kalmaktadır. Bu poligonda kesinlikle patlatma ve kazı yapılmamalı, elle toplama yapılmalıdır. Toprak zeminlerin sulanmasına azami şekilde dikkat edilmeli, saha içinde mümkün olduğunca araç trafiğine izin verilmemelidir. 

Poligon-2 ve Poligon-3 kuzeyinde yakın yer yer zeytinlikler bulunmaktadır. Bu poligonlarda da patlatmasız, plaser (elle toplama) yöntemi ile ocak işletmeciliği gerçekleştirilecektir. Bitkilendirme ile yapılan toz perdelemesi uzun zaman alacağından oluşturulacak perdelerin yapay toz perdeleri kullanılarak gerçekleştirilmesi daha iyi olacaktır’’ şeklinde ÇED raporu Ekosistem değerlendirme raporunda sözü edilmiştir.

Flora

ÇED Raporu için yapılan çalışmalarda, süre mümkün olmadığından faaliyet alanında yapılan kısa gözlem ve literatür ağırlıklı çalışmalar ışığında flora listelerinde verilen türlerin bölgedeki nisbi bollukları yaklaşık olarak belirtilebilmektedir. Denilmiş. Sahada flora yönünden ayrıntılı çalışma yapılmadığı anlaşılıyor.

Fauna

Faaliyet alanının faunası, daha önce bölgede yapılan bir çalışmanın arazi çalışmaları ve literatür ağırlıklı araştırmalar sonucunda tespit edilmeye çalışılmıştır. Uzmanın bölgede daha önce yaptığı çalışmalardan da faydalanılmıştır. Denilmektedir. Fauna yönüyle de ayrıntılı inceleme yapılmamıştır.

Toz maruziyeti

Faaliyet sırasında gerçekleşecek emisyon miktarı kontrolsüz durumda 1,97 kg/saat, kontrollü durumda ise 0,98 kg/saat bulunmuş. Bu toz orman ve bitkilerin yapraklarındaki stomaları kapatır ve bitki zayıf düşer. Döllenmeyi etkiler. Ürün verimi düşer. Ağaçlar kurur. Arama safhasındayken toz emisyonu nasıl hesaplanmıştır, anlaşılmaz.

Alüminyum tozu, bir çeşit pnömokonyoz türü olan akciğerlerde alüminozis’e yol açar. 

  Meyve ağaçları ve tohumlu bitkilerin yaprakları ile döllenmeye tozun etkisi

Maden ocağı tozu, bitki yapraklarında stomaları kapatır ve bitki zayıf düşer. Bitki zayıf düşünce parazitler bitkiye hücum ederler ve bitki ölür. Toz, bitkilerin yapraklarında solunumu ve fotosentezi engeller; döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır. Ayrıca mermer ocağı kaynaklı toz, çevrede arıcılık faaliyetlerine zarar verir.

1- Toz yaprak yüzeyine konar. 

2-Gece nemi ile nemlenen toz, gündüz kuruyarak yaprak yüzeyinde kabuklaşır. Özellikle kül ve küldeki sönmemiş kireç tozu (CaO) gece hava nemi ve çiğ ile önce Ca(OH)₂ sonra da Ca(HCOз)₂‘a dönüşür. Bu kalsiyum bikarbonat gündüz hava ısındığında kuruyarak diğer toz ve kül taneciklerini de birbirine yapıştırır. Yüzeyi toz kabuğu ile kaplanmış olan yaprak yeterli güneş enerjisi alamaz, fotosentez ve solunum gücü azalır. Bu azalma bitkinin beslenme, meyve verme ve büyütme gücüne olumsuz etki yapar.  

3- İnce toz yaprağın solunum gözeneklerini tıkar. Gözenek kapakçıklarının kapanmasını engeller. Gözenek kapakçıkları kapanamayan yaprak devamlı terleme ile su kaybeder ve bir tür “fizyolojik kuraklık etkisi” olayı gerçekleşir. 

4- Kül ve ince tozlar dişi çiçeğin yumurtalık borusunun ağzına konar ve buradaki yapışkan sıvıyı kurutur. Çiçek tozları yumurtalığın ağzına yapışamaz ve yumurtalığa taşınamaz. Bu durumda ağaç çiçek açar. Ama döllenme gerçekleşemediği için meyve verimi azalır. 

Morfolojik yapının bozulması-erozyon

Ocak faaliyetiyle alanın morfolojik yapısı bozulmakta, orman ve bitki örtüsü yok edildiğinden, çıplak kalan ve özelliğini kaybetmiş eğimli zemin, yağmur suları ve buzlanmayla daha çabuk parçalanarak, ufalanacak, aşınan malzeme sellerle taşınarak erozyona yol açacaktır. Erozyon ve sel sularıyla dere suyuna karışan kil boyutundaki malzeme balıkların solungaçlarına yapışarak ölmelerine neden olacaktır.

Faaliyeti biten maden ocağının eski haline getirilmesi

Türkiye’de terk edilmiş hiçbir maden ocağı eski haline getirilmediği gibi, bu da olanaklı değildir. İşletme sonunda geride dik şevli, kayalardan oluşan çıplak, devasa çukurlar kalmaktadır. Toprak olmayınca kayaların üzerinde dikimle ağaçlandırma yapılamaz. Toprağın hammaddesi kayaçlardır. Kayaç olmazsa toprak da olmaz. Toprak oluşumu uzun yıllar almaktadır. 

Kayaçların toprağa dönüşmesi yüzlerce, binlerce yılları almaktadır. Ve oluşan toprakta ağaçlar, bitkiler yetişmektedir. Toprak bir canlıdır. Bir gram kuru toprakta milyarlarca mikroorganizma vardır ve canlıları besleyen toprağa hayat verir. Terk edilen ocakların ağaçlandırılması ve eski haline getirilmesi olanaklı değildir. Çünkü dikilen ağaçların yeşermesi ve boy vermesi için, henüz toprak oluşmamıştır.

Boksit ocağı çukurları arazinin yer altı suyu akışını engeller. Eğimli bir yamaçta ocağın eski haline getirmesi mümkün değildir.

Halk onayı olmadan maden ocağı faaliyete geçemez

Yöre halkının görüş ve önerileri alınmadan, halkın onayı olmadan maden ocağı faaliyette bulunamaz.

Kümülatif değerlendirme yapıldığında, boksit ocağının yüzey ve yer altı suyuna zararları, topoğrafyanın, morfolojinin bozulacağı, erozyona yol açacağı, orman ve bitki örtüsüne, tarım alanlarına zararı olacağı, tozlarının bitki, sebze ve meyve ağaçlarına zararı olacağı, oluşacak dik şevli ve derin çukurların insan ve canlılar için tehdit oluşturacağı ortadadır.

Toprağın ana maddesi kayaçlardır. Kayaçlar olmazsa toprak, bitkiler, su da olmaz. Yer altı suyu; içme suyu, kullanma suyu ve ovadaki tarım alanlarının sulanması, bitkisel üretimin arttırılması, halkın beslenmesi için kullanılmaktadır. 

Bu ilişki ‘üstün kamu yararı’ kapsamında kavranır ve değerlendirilir. 

Bilimsel sonuçları ortaya konmadan, çevreyi ve su kaynaklarını, ormanı yok edecek boksit ocağı açılmamalı, su depolama alanı, yer altı suyunu besleyen önemli bir akifer olan kayalarının bulunduğu alanda boksit ocağı faaliyetlerine izin verilmemelidir. 

Kaynaklar

Eşref Atabey. 2023. Madencilik ve çevre. 196s. Sarmal Kitabevi. İstanbul.

Eşref Atabey. 2018. Suyun Hikayesi. 615s. ISBN: 978-605-9331-87-6 Asi Kitap. İstanbul.

Doğan Kantarcı.2015. Açık taş ocağı işletmesinin çevreye etkileri ve sürdürülebilirliği. 7. Ulusal Kırmataş Sempozyumu bildiriler kitabı.

Resmi Gazete. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun. Tarih: 26.1.1939. Sayı: 3573.

Muğla İli, Milas İlçesi, Çandır ve Kurudere Mahalleleri Mevki. 201800196 (ER.3360667) Ruhsat Nolu IV. Grup Boksit Ocağı Proje Tanıtım Dosyası.2023.

Yazının Linki: https://www.bodrumguncelhaber.com/milas-candir-ve-kurudere-boksit-ocagi-cevresel-etkileri/ 14.08.2023




Bu haber 651 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER ÇEVRE Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI