Bugun...



Gök Musa Gızı Fatma (3)

Aydın'a ulaşmaları iki saat kadar zaman aldı. Kalabalıktan Fatma'nın başı döndü. Onca insan nerede yaşıyordu? Nasıl geçiniyorlar, ne yeyip içiyorlardı? Bütün dünya burada yaşıyor sandı. Fatmaya göre en kalabalık canlı koyun sürüsüydü. Üç dört katlı binalar nasıl yapılmıştı? O kadar çok araba vardı ki...

facebook-paylas
Güncelleme: 02-03-2024 20:50:02 Tarih: 01-03-2024 22:29

Gök Musa Gızı Fatma (3)

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

Aydın'a ulaşmaları iki saat kadar zaman aldı. Kalabalıktan Fatma'nın başı döndü. Onca insan nerede yaşıyordu? Nasıl geçiniyorlar, ne yeyip içiyorlardı? Bütün dünya burada yaşıyor sandı. Fatmaya göre en kalabalık canlı koyun sürüsüydü. Üç dört katlı binalar nasıl yapılmıştı? O kadar çok araba vardı ki... Tüm zenginler Aydın'da toplanmış olmalıydı. Dakika başı araba görüyordu. Oysa Meyistana hiç araba gelmemişti. Yatağana gittiklerinde bazan araba görüyordu. Gideceği yere nasıl ulaşacağını öğrenmek için bir kaç girişimde bulunup geri çekildi. Sonunda tüm cesaretini toplayıp yaşlı adamdan öğrendi. Denizli tarafına gidip Burhaniye'de inmeliydi.

 Trenin simsiyah dumanını görünce şaşkınlık içinde seyretmeye başladı. Yaklaştıkça heyecanın yerini korku almıştı. Uzaktan duyulan tren sesi sirenle bir araya gelince Şarban bebek ağlamaya başladı. Tren durduğunda olağandışı bir hareketlilik başladı. Çuvallar, heybeler, dürülmüş yatak yorganlar, keçiler, koyunlar trenden indiriliyor yükleniyordu. Karmaşanın verdiği şaşkınlık Şarban bebeği susturmuş, anasına iyice sarılmasına neden olmuştu. Binmeyi başardılar. Fatmayı kucağında çocukla gören bir kadın, onu kolundan tutup kendine doğru çekerek kompartımana girmesini sağladı. Delikanlının biri kadının kafa işaretiyle yerini Fatma'ya bıraktı.

-Otur gızım huraya. Nere gediyon sen. De bakiim. Nazar deemesin çok gözel çocuun varımış.

 Kısaca durumunu anlattı Fatma. Meyistan kelimesi kadının çok ilgisini çekti.

-Ah gözel gızım Meyistannınısın sen? Gurban olduum Allaama. Benimde akırba var orda.

 Kadın konuşuyor Fatma dinliyordu. Kısa bir süre sonra Şarban bebek ağlamaya başladı.

-Deeze yavrım açıktı geez. Heralda işedi. Neediyim?

-Gel bennen.

Koridora çıkıp demir bir kapıdan içeri girdiler.

-Gızım burda bebee emdir. Ihıcık hurasıda hela.Suda var. Gapının bekliyom seni.

 Fatma şaşkınlık içinde çocuğunu emzirip, tuvaletini yaptırdı. Nöbetçi gibi kapıda bekleyen kadınla birlikte yerlerine döndüler.

-Gızım az soona Nazilli'ye varacayık.

 Sözünü bitirmeden başında şapka, üniformaya benzeyen elbisesi ile biri göründü.

-Biletler, diye bağırdı.

 Bir şaşkınlık daha yaşadı Fatma. Biletin ne olduğunu bilmiyordu. Yanındakilerin hepsi küçük karton bir kâğıdı bağıran adama uzattı. Elindeki bir aletle kartonları delip geri verdi adam.En sonunda Fatmaya dönüp sert bir şekilde

-Biletini ver, diye emir tonunda konuştu.

 Verecek yanıt bulamadı. Trenle gitmek için bilet alması gerektiğini bilmiyordu.

-Bilmiyoodum, diyebildi.

 Yanındaki kadın kızgınlıkla adama döndü.

-Baarma gıza... Sendee biletlerden verseene.

 Rahatladı Fatma. Demek ki bir çözüm vardı.

-Gızım paran var mı, dedi kadın.

  Babasının verdiği parayı hatırladı. Paraları iki ayrı yere koymuştu. Az olanın yerine elini atıp çıkardı.

-Var deeze, deyip uzattı.

  İlk defa parayla bir alışveriş yaptığından vereceği tutarı bilmiyordu. Hepsini kadına verdi. İçinden bilet parasının karşılığını alan kadın, kalanı Fatma'ya geri verdi.

-Allah senden ırazı olsun deeze. Eyiki garşıma çıktın böön. Yoosa irezil kepeze olurudum.

-Allah böyükdür gızım. Bak bi şey deecem. Oluda o ganı bozuk herif seni yayvıkdırırsa (barındırmazsa) benim köye gel. Seni Meyisdana gadar eletdiririm(ulaştırırım)..

-Alamudu nerden buluyum deeze?

-Az evel biletcinin deldii kayıdı ver bakıyım.

 Karton bileti alan kadın, biletçinin yanına kadar gidip geldi.

-Bu kayıdı gaybetme. Üstüne Alamut yazdırdım. Bide gulaklar yazdırdım. Benim adım Sultan. Unutma. Gulaklardan Sultan deezenin yanına geldim dedin mi benim eve getiriler seni.

  Fatma ağlamaya başladı. Bilinmeze doğru çıktığı bu yolculukta, güvenip gideceği bir yer olduğunu hissetti. Nazilliye gelip vedalaşırken kucaklaştıklarında, kadın Fatma'nın kulağına fısıldadı.

-Gözel gızım herkezin içinde deemedim. Bizde taatacıyık.

  Gülümsedi Fatma. İçindeki güven daha da arttı. Trenden dışarı baktığında kadınların giydiği elbiselerdeki, şalvarlardaki rengârenk desenler Fatma'nın dikkatini çekti. Yanındaki bir kadına sordu.

-Deeze bi şey deecem. Buranın gancıklarının türlü türlü geyecekleri var, neye? Biliyon mu?

-Buuda sümer deyi bi basma fabirkesi açıldı gızım. Allı güllü geyip duru buudakilee.

  Nazilli istasyonundan Burhaniyeye varmaları uzun sürmedi. Yanındaki kadına her durdukları yerde Burhaniye olup olmadığını sormuştu. İndikten sonra ilk karşılaştığı adama Sarıcaova yolunu sordu.

-Gızceezim. Vakıt övleni gecti. Böyün varamazsıno köve. Bebeceez irezil oluu.

  Tarif edile yola doğru yürümeye başladı. Sıcaktan bunalan Şarban bebeğin başındaki bezi çıkardı. Rahatladı Şarban. Uzun parlak saçları hafif esen rüzgâr ile savrulmaya başladı. Bundan mutluluk duyan bebek iki ayağını yer değiştirerek başını sağa sola sallayıp yürümeye başladı. Hızları azalsa da, bu durumu ikisini de çok mutlu etmişti. Çocuğu ile başbaşa kalan Fatma, ilk defa kendini bu kadar mutlu hissediyordu. Bir süre sonra bebeğinin oldukça terlediğini gördü. Şarban bebeği kucaklayıp yol kenarında bir zeytin ağacının gölgesinde oturdu.

-Gurban olduum yavrım. Garnın acıkdı mı? Memme istiyon mu?

-Heye...

 Yanına aldığı suyla ter içinde kalan Şarban bebeğin elini yüzünü yıkadı. Bebeğini emzirirken, yanına bolca aldığı peynirlerden ve bazlamadan yedi. Meyistanın en iyi peynirlerini Fatma ve anası yapıyordu. Turşu iyi yaptığı başka bir kışlıktı. Yanına aldığı halde, yolda susayacağını düşünerek yemedi. Fazla suyu yoktu. Çıkacağı dağa doğru baktı. Yolun zorluğundan daha çok karanlığa kalırsa kötü olacaktı. Bohçayı hemen toplayıp yola koyulmak istedi.

-Guzum gucaama alıyım mı, yörür müsün?

-Yörürüm ana.

  Şarban bebeğin ayakları kısa sürede yoruldu. Bebeği sırtına bağlayıp torbayı eline aldı. Bir kaç kere önünden yılan geçse de umursamadı. Koyun güderken çok yılan görmüş, çoğunu da öldürmüştü. Köpek havlaması yüzünü güldürdü. Demek ki insanlara yaklaşmıştı. Ter içinde kalmıştı. Köy girişinde bir evin önünde üç kadını oturmuş sohbet ederken görünce yaklaştı.

-Hayırlı günner olsun deezeler, deyip yanlarına oturdu.

-Savol gızceezim. Needen gelipbateen. Nirlere gidiyon?

-Sarıcovaya gidiyom deeze. Adım Fatma. Zabaanan Meyistan deyi bi köy var. Ordan yola çıktım. Nasib olusa böön varacaam oraya.

  Yaşlı kadın umutsuzca konuştu.

-Böyün varaman gızım. Adın da, gendin de, yavrın da pek güzeemiş. Böyün burda gal. Zabah olunca gideesin. Garankı ((karanlık) bastııcek. Hatce deyzemiz vaa buuda. O seni avırlaa.

Baş işaretiyle kadının birinin kalkmasını işaret etti. Fatma hiç karşı çıkmadan kadının peşine düştü. Köyün adını sordu kadına. Kendi köyü dışında uyuyacağı ilk köyün adının Feslek olduğunu öğrendi. Büyükçe bir ahşap kapıyı gürültü çıkaracak şekilde çaldı kadın.

-Hatçe deyzeee... Nirleedesin? Misafirin vaa. Yaşlıca bir kadın açtı kapıyı. O kadar güven veren bir duruşu vardi ki... Fatma'nın tüm gerginliği uçup gitti. Yaşlı kadın, hiç konuşmadan, elinde tuttuğu şeftaliyi Şarban bebeğe uzattı. Ardından kucağına aldı. Bebek bu duruma hiç itiraz etmedi. Anası, dedesi ve babaannesinden sonra kucağına gittiği ilk insan bu köyden olmuştu.

-Saçının teline gurban olduum. Ne gaden güzelsin sen. Gelin çıkartmaya gidelim.

  Çıkartma, evin üst katında, ahşaptan yapılmış balkonun yüksekçe kısmının dışarı doğru uzantısıydı. Öyle bir yere yapılmıştı ki, püfür püfür esiyordu. Yaşlı kadın, Fatma'yla gelen kadına emir veren tonda konuştu.

-Hadi bi şeyle hazırla. Acıkmış bunnaa.Elmalıın oota gözünde çay vaa. Onu da demle.

Fatma ilk defa çay içecekti. Babası kahveden başka içecek getirmezdi eve.

-Hoş geldin gızım. Sefalar getirdin. Hangi dert rüzgarı attı seni burlara?

Fatma'nın gözünde kadın ermiş biri gibi göründü. Hiç bir bilgiyi saklamadan, aklındaki her şeyi anlattı.

-O kör olasıcanın yanna getmen eyi deyil. Elemme (amma velakin) madem yola çıktın. Gitcen gari. Bu aaşem bennen galıısın. Zabaanan yolcu ederin seni.

  Geç saatlere kadar sohbet ettiler. Hatçe kadın, büyük savaşta Yunan harbine giden erkek kardeşlerinin, akrabalarının çoğunun geri dönmeyişini anlattı. Savaştan dönen kocasıyla bu köye gelip, dere üzerine değirmeni kurmuşlardı. Çocukları olmamıştı. Gelene gidene kapılarını açmaları, parası olmayana buğdayı karşılıksız öğütmeleri çevre köylerde bile sevilip sayılmalarına neden olmuştu.

 Yatmaya yakın, hemen hemen hiç konuşmayan kocasına

-Aamet... Sen böyün deyirmende galıısın, dedi.

Olur anlamında kafasını sallayan adam, yavaşça yerinden kalkıp değirmene doğru gitmek üzere dışarı çıktı. Kocasının dışarı çıkmasının ardından, kapıyı kapatıp arkasına önceden hazırlanmış iki kalası yerlerine koydu. İçeri girmek neredeyse imkansız olmuştu.

-Hadi gaderi gara gızım. Al yavrucezini goynuna yat. Heç bi şeyden kookma. Burlaadan gaçıp geden Yunandan daha Yunan bilem giremez bu kapıdan içeri.

  Temiz bir yatakta güvenli bir yerdeydi Fatma. Yüzünü tavana çevirip fısıltıyla konuştu

-Gurban olduum Allah'ım. Senden başga dutunacak dalım yok. Hu genç yaşımda her irezilliğe gayılım (razıyım). Senden tek isteem var. Hu yavrımın yüzü gülsün.

  Şarban bebeğin sol eli anasının sağ memesinde, ağzı sol memede çoktan uyumuştu.




Bu haber 1216 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI