Tweet |
ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ
Havanın kulak kesen soğukluğu, Ali'nin umurunda değildi. Bir an önce babasını Fatma'yı istemeye ikna etmeliydi. Geceyi Muğla'da bir handa geçirip, ertesi gün akşama doğru Çörüş köyüne vardı. Üvey anasının yüzü, Ali'yi görünce donuklaştı. Üvey kardeşleri, O'nu görünce sarıldılar Babası da mutlu olmuştu. Her şeyi anlattı. İlk tepkiyi üvey anası verdi.
"Bu gışda gıyamatda gancık mı istenir.Hemide çocuklu gancık. Gız olsa neyise."
"Sen garışma gız," dedi Hasan. O benim ilk çocuum. İsteecem tabi. Seni yanında götüren yok zeten.Gendim gedeceem."
Hasan, oğlu Ali'nin kendi düzenini kurmasına, arkadaşı Gök Musa'nın damadı olmasına hem de karısının üvey analık yapmasının biteceğine çok sevinmişti.
"Acık işlerim var oolum.Yarın onnarı halyoluna goyum, bi gün soona gederik."
Ali'nin içi içine sığmıyordu.Üveyde olsa, kardeşleri Hasan ve Hüseyinle dolu dolu bir gün geçirdi.Getirdiği iki şişe şarabın birini babasına verip, diğerini kardeşleriyle içti. Babası, ertesi gün işlerinin hepsini bitirdi. Kalan işlerin nasıl yapılacağını, oğlu Hasan'a tarif etti.Sabah oldukça erken yola çıktılar.Yanlarına bolca bazlama, zeytin ve peynir aldılar.Hasan, karısıyla tüm gece boyunca neden kavga ettiğini kısaca söyledi Ali'ye.
"Geçmişini s.ktimin zillisi.Gendisi beniynen evleniken bi çuval altın istediyidin.Sana vereceenm üç beş altın yüzünden sabahaca başımın etini yedi.Nerden başıma çöktü sülelesini s.ktiimin çıkardığı."
Soğuk iyice bastırmıştı.Güneş battıktan sonra iyice dayanılmaz bir hal aldı.Ali kendini suçlu hissediyordu.
"Gusura bakma baba Bu gışda gıyamatda senide irezil ettim.Olmazsa geri dönelim.Ölü galırık yollarda."
"Yolu yarıladık.Ha getmişik, ha geri galmışık.Geri gedip o gancıın aazında sakız olacaama ölürüm daha eyi.Vur endee gatırın böörüne de hızlı gedelim."
Gece yarısını biraz geçe Muğla'daki hana vardılar.Katırları bağlayıp içeri girdiler.Bir saati aşkın süre, soba başında tüm vücutları titreyerek ısınmaya çalıştılar.Heybeden aldıkları bazlamayı soba üzerinde ısıtıp, zeytin peynirle karınlarını doyurdular.Hancının gösterdiği, iki ahşap divan olan küçük odaya geçtiler.Divanları birleştirip, kırk yamalı yorganları üst üste koyup, sırtlarını birbirine dayayıp uykuya daldılar.
Ali babasından önce uyandı.
"Baba haydı gakda gedelim."
Oğlunun sesiyle uyanan Hasan, nerde olduğunu anlamak için çevresine baktı.Anlayınca, toparlanıp gece ısındıkları sobanın olduğu büyük odaya geçtiler.Yatmadan önce gördüklerinden çok daha kalabalıktı oda.Hana gelen bir çok insan, sıcak olduğu için bir kenara kıvrılıp yatmıştı.Katırları alıp handan çıktılar.Ortalığı sis kaplamıştı.
"Bi şey annatmadın.Nasıl oldu bu iş?"
"Bende annamadım baba.Bi kaç yoo yanaşıp gonuşmak isdedim Fatma'yınan.Tersleyi tersleyiverdi.Soona noolduyusa gendi dedi.Get babangile habar et beni istesinler dedi."
"Çocuunan senin aran nası?'
Yüzü güldü Ali'nin.
"Çok eyi.Geçen hafta bi gurt geldi evin baaçasına.Onu öldürdüm zopayınan.Ondan soona beniynen daha çok gonuşmaya başladı.Dedesinin gucaana bile getmez oldu."
"Hendi oldu işte.Endee gancık çocuuna çok düşgün.Onuynan geçineceesen çocuğa eyi davranacan.Yoğusam bu gancık seniynen geçinmez."
"Biliyom baba.Dedi zeten.Bu dünnede en gıymatlım yavrım deyi.Bende seviyom Şarban'ı."
"Şarban mı adı."
"Heye."
"Gözelimiş "
"Gendide gözel.Boncuk boncuk gözleri var.Geçi boku gimi."
"Endee düzen dutar o vakıt.Allaam yolunuzu açık etsin.Bi yasdıkda gocayın oolum.Gök Musa'yı da severim.Akırbaa olusak, geli giderik."
"İnşallah baba."
Öğleye doğru Bayır'a vardılar.Güneş çıkınca sis dağılmıştı.Bir önceki güne göre hava ılımıştı.Bozüyük'ü geçtiklerinde, katırların ayakları iyice çamura saplanmaya başladı.Bozüyükten sonra, gürül gürül akan derenin üzerindeki ahşap köprüyü geçip Kapubağ yoluna saptılar.Şarapçı Yaşar'a uğrayıp bir kaç şişe aldılar.Tepeyi aşınca Meyistan'ı görmek, Ali'nin yüzünü güldürdü.
"Ihıcıka Meyistan.Vardık baba."
Ali'yi görünce koşarak kucağına atlayan Şarban, Fatma'yı duygulandırdı.Katırları Aliyle Fatma bağladı.Şarban Ali'nin kucağından inmiyordu.Gök Musayla Hasan'ın sarılmasından sonra uzun uzun sohbete daldılar.İlk gece, Fatma'yı isteme konusu hiç açılmadı.Ali yerine gidip yattı.Fatma, anası ve Şarban genişce serdikleri yer yatağında yattılar.
İlk uyanan Fatma oldu.Dışarı çıkıp gökyüzüne baktı.Birazdan doğacak güneş, tüm yıldızların görünmesini engellemiyordu.Derenin aktığı Yatağan ovasının her tarafını pamuk gibi sis kaplamış, beyaz bir örtü gibiydi.Ali'nin yanına geçince, hayvan boklarını bir araya toplarken gördü.
"Sabaan hayır olsun Ali."
Adıyla seslenmesine şaşırdı.
"Hayırın garşı gelsin.Sabaa bilmem de, aaşam hayırlı olacak gimi."
İkiside gülümsedi.
"Her bi şeyi gonuştum babamınan.Aaşam isteecek.Nasibolsusa garım olacaan.Heç üzmeecem seni de, Şarban'ıda."
" İnşallah.Ben zufrayı guruyum."
Ortalığı çamur kaplamıştı.Taşlara basarak eve ulaştı.Şarban dışında hepsi kalkmıştı.Sofra hazırlanırken Hasan dışarı çıktı.Çıkan güneşe yüzünü dönerek, sardığı tütünü içiyordu.Fatma'da dışarı çıktı.
" Gızım bi şey deecem.Ben bura hayırlı bi iş için geldim."
"Habarım var."
"Gayılmısın sen bu işe?"
"Heye.Gayılım.Ali yavrıma babalık etsin.Bi de bu fokfokuna gaynasıca yerden gedelim.Başkada bi şey isteem yok."
"Aaşama galmaz gonuşacaam babayınan."
"Hayırlısı olsun amca."
"İşşallah baba dersin soonaları."
Sesini çıkarmadan içeri girdi Fatma.Yemekten sonra, Gök Musa'yla sohbete daldılar.Ali Fatma'yla hayvanlarla ilgilenmeye, Şarban'da komşu çocuğuyla çamur içinde oynamaya başladı.Gök Musa 'nın karısı Elif'de sonraki öğünün yemeğini hazırlamaya başladı.Fatma ara sıra Şarban'ı uyarıyordu.
"Guzum teççellik etme haa."
"Etmez etmez," dedi Ali.
"Eses teççellii seni alınca ben edeceem."
Güldü Fatma.Bokları toplamak için kullandığı çalı süpürgesinin sapını Ali'ye doğru uzattı.
"Hunu görüyon mu?Gafana bi keydirirsem görüsün teççellii."
"Garım olmaacan mı? Şarban'ın gardaşları olmasın mı?
Vücudu titredi Fatma'nın.Halis'ten sonra aklına erkek gelmemişti.Çocuğumuz olacak cümlesi, vücudunu harekete geçirdi.Yanağını Ali'ye uzattı.
"Hindilik bu gadar."
Şaşkınlıkla uzatılan yanağı öptü Ali.Onları gören Şarban koşarak geldi.
"Bende bende."
Utandı Fatma.Kızını kucağına alıp yanağını uzattı.
"Al bakıyım sende."
Arka arkaya öpücüklere boğdu anasını.Öğle yemeğinin ardından, Hasan konuyu açmak istiyordu.Gök Musa'da bekliyordu.
"Musa ben bura gadar hayırlı bi iş için geldim.Biliyon seni gardaşım gadar severim.Tamam dersen zıyaratımın zebebini açıklayım."
"Buyur gardaşım."
Boğazını temizlemek ister gibi bir kaç kere öksürüp konuşmaya başladı.
"Benim oolanı biliyon.O'na gol ganat gerdin.Allah senden ırazı olsun.Velasıl kelem nafı uzatmayım.Gızın Fatma'yı benim oolana Allaan emri peygamberin gavilinen istiyom.Ne dersin?"
Konuyu bilse de durakladı Musa.Kızının temelli uzaklaşacağı duygusu içini sızlattı.
"Ne deyim gardaşım?Bizim başımıza gelenneri Ali eletmiştir sana.Benim dememinen olmaz bu iş.Bi dene yavrım var.Bi dene de onun yavrısı.Benden evel onun demesi möhüm."
Fatma'ya döndü hepsi.Ne olduğunu anlamadan, Şarban'da anasının yüzüne baktı.Fatma'nın anası, sonucu bildiği için gözlerinden yaş akmaya başladı.Gök Musa yutkunarak sordu.
"Sen ne diyon gözel gızım.Bu işe ırazımısın?"
Tek kelimeyle yanıtladı.
"Irazıyım."
Hasan cebinden çıkardığı keseyi Gök Musa'ya uzattı.Karısıyla çekişerek getirdiği altınların olduğu küçük keseydi.Keseyi alan Gök Musa torununu eliyle çağırdı.Keseyi O'na vererek, başıyla anasına götürmesini işaret etti.
"Bundan soona canımızdan başka her şeyimiz gızımınan gocasının.Gannımızı doyursunlar yeter bize.Şarban'ın elindeki keseyi alan Fatma, önce babasının sonra anasının en sonunda kayın babası Hasan'ın elini öptü.Ali'de kendi babasından başlayıp elleri öptü.Şarban, hiç bir sıra takip etmeden hepsinin elini öpüp Ali'nin kucağına oturdu.