Hıdırellez, Türk dünyasında ve birçok Orta Doğu ile Balkan ülkesinde coşkuyla kutlanan, baharın gelişini ve doğanın uyanışını simgeleyen çok eski bir bayramdır. Her yıl 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gece kutlanan Hıdırellez, doğanın canlanmasını, insanın umutlarını tazelemesini ve bereketli bir yıl geçirme dileklerini içinde barındırır.
Bu özel günün temelinde, halk inançlarına göre Hızır ve İlyas peygamberlerin buluşması yer alır. Hızır'ın kara, İlyas'ın ise su alemlerinin koruyucusu olduğuna inanılır. İkilinin bu buluşması, tüm evrene canlılık ve bereket getirir. Bu yüzden Hıdırellez gecesi yapılan duaların ve tutulan dileklerin kabul olacağı düşünülür. İnsanlar, hayatlarına sağlık, mutluluk, bolluk ve şans çekebilmek için çeşitli ritüeller gerçekleştirirler.
Türkiye’nin dört bir yanında farklı şekillerde kutlansa da Hıdırellez’in ortak teması doğayla bütünleşmektir. Özellikle gül ağacının altında dilek tutmak yaygın bir adettir. Bazı bölgelerde insanlar, dileklerini küçük bir kağıda yazar ve bir gül dalına asar; sabah olduğunda dileğin gerçekleşeceğine inanılır. Kimileri de istediklerini temsil eden küçük maketler (ev, araba, para gibi) yaparak toprağa gömerler. Bu, dileğin kök salması ve gerçeğe dönüşmesi temennisidir.
Bir başka gelenek ise Hıdırellez ateşi yakmaktır. Büyük bir ateş yakılır ve insanlar bu ateşin üzerinden üç kez atlayarak hem kötü ruhlardan hem de hastalıklardan arındıklarına inanırlar. Aynı zamanda bu ritüel, yeni bir başlangıca adım atmanın, geçmişin olumsuzluklarını geride bırakmanın bir simgesidir.
Bazı yörelerde Hıdırellez günü sabah erken saatlerde su kenarlarına gidilir. Akan suyun üzerine dilekler söylenir ya da suya yüzük, bilezik gibi eşyalar atılır. Suyun sürekli akışı, dileklerin de engel tanımadan gerçekleşeceğine dair bir inançtır. “Hıdırellez çarkı” adı verilen bir gelenekte ise genç kızlar, dileklerini bir kaptaki suya bırakır ve ertesi gün kura çekerler. Bu, özellikle evlilik hayali kuran gençler için umut dolu bir ritüeldir.
Hıdırellez aynı zamanda toplumsal birlikteliğin de bir ifadesidir. Aileler, komşular, arkadaşlar hep birlikte açık havada toplanır; yemekler hazırlanır, piknikler yapılır. Şarkılar söylenir, halk oyunları oynanır, neşeli yarışmalar düzenlenir. Büyükler geçmişten hikâyeler anlatır, küçükler hayallerini paylaşır. Bu kutlamalar, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirir ve insanlar arasında dayanışmayı güçlendirir.
2017 yılında UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” olarak tescillenen Hıdırellez, sadece Türk kültürünün değil, tüm insanlığın ortak değerlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Bu da Hıdırellez’in kültürel hafızadaki önemini ve evrensel mesajını bir kez daha vurgulamıştır.
Özetlemek gerekirse Hıdırellez, sadece doğanın uyanışını değil, insan ruhunun da yeniden canlanmasını simgeler. Umut etmeyi, dilek dilemeyi, doğaya ve yaşama saygı duymayı öğretir. Her Hıdırellez, bize yeniden başlama şansı verir; kötü düşünceleri, kırgınlıkları geride bırakıp yeni hedeflere yönelmemiz için ilham kaynağı olur. Yeşeren dallar gibi, biz de umutlarımızı filizlendirmek için Hıdırellez’de dilek tutarız: Sağlık, aşk, bereket ve mutluluk dileğiyle…