Bugun...


David Levi’nin(*), Sosyal Medyada ‘Bizim Ev’ Paylaşımıyla Başlayan Bir Milas Nostaljisi!
Tarih: 29-06-2024 02:03:43 Güncelleme: 30-06-2024 12:32:43 + -


David Levi: Milas’ta doğup büyüdüğümüz ev, orijinal olduğu gibi duruyor. Hiç ama hiç ellenilmemis... Sağolsun Ali (Parıldar)Bey. “Milaslı olmak başkadır,” derim her zaman, her fırsatta.

facebook-paylas
Tarih: 29-06-2024 02:03

David Levi’nin(*), Sosyal Medyada ‘Bizim Ev’ Paylaşımıyla Başlayan Bir Milas Nostaljisi!

NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

Mine Eryılmaz Özelçi: Yıkılmaması ne güzel.

Sibel Erim: Aman tahtaya vurun eli kulağındadır, yıkamadıklarını yakıyorlar kolay yoldan.

İlhan Sezer: Bu unutulmaz, yılların ve hatıralarınız yerinde olduğu gibi durması ne kadar güzel. Sağolsun Ali Bey. Sağdaki mi soldaki mi?

Mehmet Yiğiter: Ben halâ o mahallede yaşıyorum. Çocukluğumuzun anıları var.

David Levi: Hem de ne anılar…

Yaşar Karaer: Her gün önünden geçiyorum

Hidayet Altunay: Aynı mahallenin çocuklarıyız, selamlar Hoca Bedrettin Mahallesinin sakinlerine.

Gültekin Bilge: Mahallem, sokağım. 

Nagehan Öğsüz: Ne yazık ki bakımsızlıktan yıkılanlar da var. Yanlış biliyorsam düzeltin lütfen. Dr. Amato’nun evi diye biliyorum. Büyük bir bahçe kapısı var. Kapının alınlığında İbranice yazısı halâ durur. Gelip geçerken geçmişteki halini hayal etmişimdir hep. Çok güzelmiş sanki. Havra sokağındaydı. Amatolar’ın şahane evi yıkılıp gitti...

David Levi: Evet çok üzücü... Annem babam bu şahane evde evlendi...

Nagehan Öğsüz: Gerçekten korunması gereken bir evmiş. Değerli bir anı.

Baki Öner: Maalesef.

Aliye Duman: Merhabalar benim de mahallem.

Durşen Selçuk: Teyzemlerin evi. Anneniz Selma Hanımı, babanız Jak Beyi; teyzemler sayesinde çok iyi tanırım. Bitişikteki Nermin teyze, İsmailler’in evi. Kiracıları boya ve manav Buhur amcaydı. Hiçbirini unutmadım ki ölenlere rahmet, hayatta olanlara sağlıklı günler dilerim.

David Levi: Ne güzel hatıralar bunlar... İşte zenginlik budur...

Binyamin Roditi: Merhaba. Nermin Hanımın evinde kiracı olan Coya Hanım rahmetli annem (Terzi) Can Notrika'nın teyzesiydi. İsmail de, benim çok kıymetli çocukluk arkadaşımdır. Bu Ramazan bayramı Milâs’ta ziyaretine gittik, ailece.

Durşen Selçuk: Doğrudur Binyamin bey Coya Hanım benim sandalye minderlerimi dikmişti. Yalnız o yapabiliyordu halâ kullanıyorum. Etamin deniz her daim aklımda hep onu hatırlarım nurlarda yatsın sevgilerimle

David Levi: Şimdi oturup yavaş yavaş bu zenginliği bir kitaba dökmek lazım.

Şükran Güloğlu: Aliye, Esat’ın kız kardeşi

Muzaffer Karayer: Anılarınızı bir kitapta toplarsanız, ilk satın alanlardan biri ben olurum.

David Levi: O çıkmaz sokakta... Ali Faiklerin evinin yanında 6-6 çocuklar olarak futbol oynamamız... Kan ter içinde eve dönerdik... Valide kızardı...

Taner Argun: Milas’tan İstanbul’a mı taşındınız?

David Levi: Milâs’tan İzmir’e... Sonra Israil’e taşındık.

Taner Argun: Şu anda İsrail’de mi yaşıyorsunuz?

David Levi: Ama o güzel unutulmayacak hatıralar halaaaa orada...

Nuran Aspir: Sevgili David Abi Şimdi Türkiye eskisi gibi değil. Ersel İzmir'e sana yazar. Nasılsınız? Yeni kitabını yaz okuyalım. Sağlık olsun bütün ailenize Şalom Sevgiler USA

David Levi: Nuran Aspir, süpersin. süper...

Serpil Tekin Efe: Aileniz Milas a Selanik’ten mi gelmiş?

David Levi: Serpil Tekin Efe, ailemiz 15 nesil Milaslı... Taaaaaaa 1780’lerden beri Milas’ta idiler... Mezar taşlarını buldum teker teker.

Serpil Tekin Efe: David Levi, yok benim anneannem Selanik’ten önce Oralara sonra İstanbul. Çok kısa bir zamanda İstanbul'daki akrabalarına gelmiş o yüzden sordum

Erkan Aldatmaz: Yurt dışındaki Sokaklar gibi tertemiz Bravo!

Esengül Kuran: Sara Hanımı tanır mısınız? Şimdi rahmetli oldu... Soyadını hatırlayamadım... Çok tatlıydı, toprağı bol olsun... Milaslıymış, anlatırdı... Büyüktür bizden...

David Levi: Esengül Kuran, Sara Okan... Sara Notrika... Sara isimli iki kişi vardı...

Esengül Kuran: David Levi, mavi gözlü. İstanbul Tarabya’da oturuyordu. Çok zengin, çok tatlı. Şoförüyle gezerdi.

Tanfer Gün: Esengül Kuran, İlya Şen'in kızı Sara hanım olabilir. Bafa’da bir tanıdığının düğününe geldiğinde kalp krizi geçirip vefat ettiğini duymuştum

Esengül Kuran: Tanfer Gün, sanırım o.

Binyamin Roditi: Esengül Kuran merhaba. Sara Notrika teyzemdi, Haskiya Notrika’nın kızı, annemin Jan'ın kardeşiydi. Hem teyzem, hem annem rahmetli oldular. Dedemin ilk evi Hoca Bedrettin Mahallesi Karacahisarlı sokakta, Rabia Hocanın evi ile Dr. Abdulkadir Çorbacı beyin evlerinin arasındaydı. Karşı komşumuz Necibe teyzeydi. Ortadaki Çeşmeli meydan tüm mahalle çocuklarının Oyun alanıydı...

Cevat İsmail Toksöz: Benim de 1975-80 arası Milâs Hayıtlı’da geçti hayatım. Okumak için her Datçalı gibi bizde Milâs’a göçtük. Hayıtlı Mahallesinde yaşadık.

David Levi: Elimde 1000 sayfalık topladığım dokumanlar var... Bunlar bir gün bir kitaba dönüşecek... Yurt dışındaki kütüphanelerde araştırtma yaptırdım... Hepsi var... Milâs’tan çok erken Amerika’ya göç eden entelektüellerle temas kurdum... Onları konuşturttum. Onlardan bazıları Amerika’da yasayan profesörler ve halaaaaa ben Milaslıyım diyenler var. Milas’ın suyunu içtiler bir kere...

Süleyman Günlük:  Amerika’ya göç edenler kimlerdi?

Aydoğdu Toker:  Bu çok büyük çalışma olacak. Ortaya çıkacak kitabı sabırsızlıkla bekleyeceğim

Ömer Şenol: Hey gidi günler Menteşe ilkokul yolu.

Esengül Kuran: Rolans da çok paramızı aldı, çok sağlamcıydı... Jokeri per olmadan oyuna girmezdi... Açık dediği anda, herkes kâğıdı bırakırdı canım, çok lokum, tonton birisiydi. Çok severdim... Ruhu şad olsun... Anılmak istendi. Sanırım... Sevgiler.

Halil Şener Mergen: Kahverengi kapı pencereli ev Ali Parıldar amcanın evi.

Rafael Amato: Aynen böyle hatırlıyorum bu sokakları.

Ali Aksu: Orijinal olması çok güzel

Nurgül Ekeke: Yolun sonu Milas merkez ortaokulu değil mi?

Olcay Akdeniz: Yolun adı Park Caddesidir. Evin karşısındaki sokağın adı ise Çiçek Sokaktır. Park Caddesi Milas Ortaokuluna ve Şehir Parkına ulaşır. Yolun, kuzeye doğru devamı ise sonra sola kırılarak Odun Pazarına çıkar ve orada Cumhuriyet caddesine bağlanır

Nurgül Ekeke: Olcay Akdeniz, teşekkür ederim  

Beyza Sümer: Çok hoş. Yakın ve evin iç fotoğrafları olsa keşke.

TC Ceni Monsonego: Sağdaki ev mi soldaki ev mi?

Durşen Selçuk: TC Ceni Monsonego, Sağdaki iki katlı kahverengi pencereleri olan ev

TC Ceni Monsonego: Durşen Selçuk Teşekkür ederim

Sevim Sevilay: çok güzel anıların yaşaması, ne mutlu size.

Aydoğdu Toker: Ne güzel, çok sevindim. Maalesef Güllük’te bizim evden eser yok.

Sevin Sezgin: Çok güzelmiş. Böyle evlerin kalması ne hoş.

Olcay Akdeniz: Kapısı, pencere kapakları bile hiç değiştirilmemiş. Daha önce mavi kurşuni arası renkteki sokak kapısı ve pencere kapakları, evi Ali Parıldar amca satın aldıktan sonra kahverengiye boyanmış. Yalnızca sokak kapısının sağındaki odanın terasını saran yasemin kesilmiş ve yerine asma dikilmiş. Oysa o yasemin, sıcak yaz gecelerinde o sokağı mis gibi kokuturdu. Çocukluğumda, yaz geceleri Yeni Sinemaya giderken ve dönerken o yaseminin kokusunu iyice içime çekerdim. Ne yazık ki o yasemin yok şimdi.

Nimet Velioğlu: Olcay Akdeniz yasemin var halâ, içeride… Ne yazık ki dalları dışarı kadar uzamıyor artık ama bahçesinde halâ mis gibi yasemin kokusu var, bekleriz her zaman.

David Levi: Olcay Akdeniz, nostalji...

Hamdi Mergen: Ne mutlu size, benim de doğduğum ev yerinde duruyor, harika. 

Nimet Velioğlu: Kapısına bile dokundurtmadı Ali dedeciğim, bahçesinde yasemin, limon ve mandalina ağaçlarımız da var. Dedem evimize gözü gibi baktı, halâ şimdi yatalak da olsa ona sormadan hiçbir yerine dokunmayız.

David Levi: Nimet Velioğlu, Ali Beyin inanılmaz bir sözü vardı ve halâ bu var. Bu ev için... Ona sağlıklı günler dilerim. Hatırlıyorum... Ali bey bizim eve talip olmuştu... Babam bir lira bile almadan evin bir anahtarını ona verdi... 2-3 gün sonra Ali Bey bir torbada parasını verdi... Eskiden insanlar arasında güven vardı... Ali bey söz verdi ki bu evde hiçbir şeye dokunulmayacak diye... Eskiden söz söz idi.  "Ben sağ olduğum müddetçe bu evde hiçbir şeye dokunulmayacak," sözü ve bu halâ böyle...

Nimet Velioğlu:  Bizim de çocukluk anılarımıza hiç dokunasımız yok zaten… Müze ev gibi çocukluğumuza ait bir anı müzesi gibi… Sonrası için de müsterih olun lütfen.

Keriman Eğilmez: David Levi, geçen hafta sonu orman mühendisi ve hukukçu torununun kına gecesi vardı evin önünde, sokakta. Hatta o düğün görüntülerini face’te paylaştım, harikaydı. Kendimi Kumkapı İstanbul’dayım sandım. Mahallemizi, anılarımızı çok seviyorum, gelirseniz çok sevinirim.

Ali Aksu: David Levi, aynen söz söz idi. Şimdi nerdeeee!

Nasibe Kök: David Bey, babamın ve annemin küçüklüğümüzden beri, bu ev kesinlikle yıkılmayacak, beton ev yapılmayacak diye vasiyetlerini dinleyerek büyüdük. Babamın kaloriferli daireleri olduğu halde asla taşınmadı. ‘Burası benim doğup büyüdüğüm mahalle, evimi de seviyorum,’ dedi. Hatta babanız Jack amcayı da dua eder. Babam da 103 yaşında. Biz de çocuklarımıza vasiyet ediyoruz. Bizim çocuklar da tarihini, kültürel değerlerini, gelenek- göreneklerine sahip çıkan bilinçli gençler. Kapısı eskidiği halde tamir ederek, boyayarak bu günlere getirdik. Ailece evimizi çok seviyoruz ve koruyoruz. Tüm ağaçlar, asma, yasemin yaşıyor. Yasemin yaşlandığı için mi bilmiyoruz, kokusu azaldı. Hatta ben lisede okurken, kokusu caddenin bir başından duyulurdu. Tarif ederken ‘Yaseminli Ev’ diye tarif ederdik. Merdivenler, odanın tüm pencere ve kapıları hiç değişmedi. Bir ara fotoğraflarını paylaşayım. Bahçemizde 250’ye yakın saksıda değişik çiçeklerimiz var, botanik bahçesi gibi. David Bey, içiniz rahat etsin doğdunuz ev itinayla korunuyor, korunması da gerekir. Milâs’ta maalesef nefes alacak bahçeli evler kalmadı sayılır. Betonlaşmaya devam maalesef! Çok üzgünüz! Siz bir kere doğup büyüdüğünüz evi ziyaret etmiştiniz, buralara yolunuz düşürse yine buyrun, bekleriz. Biliyorsunuz bizim ev havranın yanındaydı. Yahudiler, Halk Eğitim Merkezi'ne bağış yapınca bizim ev de istimlâk edildi. Maalesef o tarihi dokusu, kutsalı olan güzelim havra ve bizim ev yıkıldı. Havranın bahçesinde oynadığımız oyunlar anılarda kaldı. Yıkılırken ailece ağladığımızı hatırlıyorum. Milâs’tan sevgi, saygı ve selamlarımızla hoşça kalın.

Binyamin Roditi: Nasibe Kök hanım, kıymetli komşumuz, merhaba. Yazdıklarınla çok gururlandım. Geçmişe ait, Milas kültürünün korunması hususundaki fikirlerinizle ne kadar duyarlı bir kişiliğe sahip olduğunuz aşikâr, kutlarım. Ailemizden sizlere sevgi, selam ve saygılar. Babanızın elinden öperim...

Nasibe Kök: Binyamin Bey, biz 6 kuşak Hocabedrettin Mahallesi doğumluyuz. Bizler bu mahallede Yahudilerle birlikte doğup büyüdük. Komşularımız Yahudi'ydi. Türkler ve Yahudiler birbirlerine saygılı bir şekilde, birlik beraberlik içinde kardeşçe yaşadık. Sizin dedeniz Haskiye amcayı, Alegre teyzeyi, Jülide, Mery, Hayat ablayı, Avukat Erden ağbiyi, Coya, Roza teyzeyi, Nisim amcayı unutmak mümkün mü? Bizim bitişik yan komşularımızdı. Çok iyi insanlardı. Sizler de çocukken, tatillerde kız kardeşinle birlikte dedenize ziyarete geldiğinizi bilirim. Havranın bahçesinde oyunlar oynardık. Ne güzel günlerdi o günler... Kimse kimsenin ibadetine karışmaz, herkes birbirine saygı gösterirdi. Hatta annemin nikâhı havranın bahçesindeki büyük binada olmuş. Komşularımız İzmir ve İsrail’e göçünce ağlamıştık. Hatta Hayat ablayı İzmir'de ziyaret etmiştik; o İsrail’e gitmemiş. Vefat ettiğini duydum ama doğru mu bilmiyorum. Saygı ve selamlar...

Binyamin Roditi: Nasibe Kök hanım, iyi akşamlar. Bizler de sizleri unutmadık. Annemin teyzesi Roza hanım. Evet, Havranın bahçesi oyun alanımızdı. Hayat abla erken yaşta bir kalp krizi dolayısı ile rahmetli oldu. Maalesef bende kız kardeşimi 2 yıl önce beyin tümörü dolayısı ile kaybettim... Çok büyük acılar çekti ailemiz, kardeşimin kaybıyla. Bizler sizlerin yakın komşuluğunuzu, insaniyetinizi, samimi dostluğunuzu asla unutmayacağız. Tüm ailem sizlere saygı ve selamlarını gönderiyor.

Nermin Severcan: Çok sevindim, geçmişi koruyanlar da var demek ki…

Huriye Şanel: Çocukluğumun anıları ile dolu bu sokak, yazılanları okudukça yasemin kokusu geldi sanki burnuma. Havrayı çok iyi hatırlıyorum. Yıkılması hiç iyi olmamış. Evin korunuyor olması, içinde yaşayanların sözünde durması da çocukluk değerlerimizle Milaslı olma ruhuyla uyumlu. Halâ bayram ve tatillerde gittiğimde bu havayı solumak iyi geliyor insana!

(*)DAVİD LEVİ KİMDİR?

Kendi anlatımıyla: “1948'de Milas'ta doğdum. Orada ilkokulu bitirdikten sonra orta ve lise öğrenimime İzmir'de devam ettim. 1972'de ODTÜ Kimya Mühendisliğinden mezun oldum. 1973'te İsrail'e göç ettim. Kendime bir iş bulduktan sonra gençlik aşkımla İsrail'de yeni bir hayat kurma planlarınızı gerçekleştirdik. Mutlu evliliğimizden iki çocuğumuz oldu. 1973'te Hayfa Rafinerisi'nde çalışmaya başladım. O dönemde, Hayfa Teknik Üniversitesi'nde, geleceğin enerji konuları üzerinde Master'ımı yaptım. 1983-86 yıllarında Güney Afrika'daki, o zamanların en ileri endüstri teknolojisini içeren Sasol şirketinde çalışıp, geri döndüm. Daha Sonraları, İsrail'in en büyük ve tanınmış mühendislik şirketlerinde Senior Process Mühendisi olarak mesleki hayatıma devam ettim. İsrail'de kurulan veya modernize edilen pek çok projeye imzamı attım. 2015 senesinde resmen emekli olsam da biriken tecrübemi hem İsrail'de hem de Türkiye'deki çeşitli şirketlerle işbirliği yaparak paylaştım ve bugünlere geldim. Rahmetli Üzeyir Garih ile İsrail-Türkiye Ticaret Odasını hem İsrail'de hem de Türkiye'de kurduk ve bu konuda uzun zaman faal bir şekilde çalıştım. Kitap yazmaya yaklaşık 10 sene önce başladım. İlk kitabım "incir yaprağı"dır. Daha sonra "Leyla'nın Kahvesi", "Sünger Avcıları", "Kirpiklerindeki Tuz" ve "Biz Kötü Olmayalım" kitapları birbirini kovaladı.

Leyla’nın Kahvesi isimli romanın kurgusu, Milas ile ABD arasında Kargıcaklı Ülfet’in ibretlik yaşam öyküsünü konu almaktadır. Şalom Dergide, Vivian Kohen’in kitapla ilgili söyleşisinde sorduğu, “Kitapta Milas'ın Kargıcak köyünden gelen saf ve temiz bir köylü kızının beklenmedik trajedisini anlatıyorsunuz. Neden Milas, neden Kargıcak Köyü?” sorusuna, Levi şu yanıtı veriyor:

“Her şeyden evvel Milas'ta doğup büyümüş olmak... Oranın yerel kültürü ile yetişmek... Kişiler arasında inanılmaz bir sevgi ve saygının olduğu, değerlerin günlük hayatımızı doldurduğu yaşam tarzı ile hayata atılmak... Benim için daima bu, sanki Milas'a özel bir şey gibi gelirdi. Dedelerimin dedeleri, Milas'ta doğup büyüdüler. Bizler Yahudi olarak oradaki yerel halktan hiçbir zaman bir ayrımcılık görmedik. Tam tersine... Komşularımız bizim ailemizin ayrılmaz bir parçası idi. Onun için ben daima "Milaslı olmak bir başka şeydir" derim.

Babamın küçücük bir manifatura dükkânı vardı; onun sadık müşterileri Milas'ın çevresindeki köylülerdi... Hemen her Salı pazarına, bizlere eli boş gelmeyen köylüler, evimizde yatıp kalkan köylü kadınları... Evet... Tam bir aile misali... Gururun, büyüklüğün olmadığı, samimi bir ortak yaşam ve destek. Hemen her problemi babama gelip danışmaları ve ona güvenmeleri... Bütün bunların bir kardeşlik havası içinde, hiçbir karşılık beklenmeden yapılması...

Bizler Milas'ta bunları gördük, bunları yaşadık, bu şekilde eğitildik... Ve iyi ki ailemiz bize bu yaşam kültürünü aşıladı. Onun için "Leyla'nın Kahvesi" bir şekilde Milas'ta başladı. Neden Kargıcak Köyü sorusuna gelince... Bu da ilginçtir... Ben daha ilkokuldaydım. Bir pazar günü babamla Kargıcak Köyüne gittik. Orada, nüfus sayımı yapılması için babam görevlendirilmişti. Hatırlıyorum oldukça büyük bir defterle o köye gelmiştik. Köyün kahvehanesinde, yanımızda köyün muhtarı, köydeki her kişi bu deftere kaydedilmeliydi.

Kahvehaneye gelemeyen ihtiyarları biz teker teker evlerinde ziyaret ettik. Gittiğimiz her evde, bize bir Tanrı misafiri gibi davranıldı. Ve işimiz bittiğinde her biri bize evlerinde yaptıkları zeytinler, mis kokan sac börekler, bezirmeler, bal, pekmez ve buna benzer şeyler hediye etmek istediler. Tabii ki babam onlardan hiçbir şeyi almayı kabul etmedi. Biz bir görevli olarak, o köyde misafir idik... Gösterilen bu sevgi, saygı anlatılması zor bir şeydi. Aradan çok uzun bir zaman geçse bile, bu güzel hatıralar asla ve asla zihnimden silinmedi ve bunları çocuklarıma da defalarca anlattım... İşte, 'Neden Kargıcak Köyü?' sorunuza, cevabım budur. (David Levi İle "Leyla´nın Kahvesi", Vivian Kohen1 Nisan 2020, https://dergi.salom.com.tr/haber-77-david_levi_Ile_quotleylanin_kahvesiquot.html)




Bu haber 1884 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER TOPLUM Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI