Bugun...



Zafer Ülke ile Milas Çalgıcıları Hakkında Bir Sözlü Tarih Çalışması

Milas’ın ilk orkestralarını 1930’lu yıllarda bizim mahalledeki Yahudiler kurmuşlar. Orkestrada keman, kontrabas, trompet, klarnet ve gitardan oluşan orkestralarmış; hatta anlatıldığına göre gitar da 4 telli bir gitarmış. Akşamları Milas Park’ında halka açık konser verirlermiş. Benim çocukluğum ve gençliğimde de Halk eğitim civarı (Milas Sinagogu) evlerde kızlar akşamüstü gitar ve keman çalarlardı. Biz ekmek almaya diye çıkıp onlardan müzik dinlerdik.

facebook-paylas
Güncelleme: 25-02-2023 01:03:21 Tarih: 25-02-2023 00:55

Zafer Ülke ile Milas Çalgıcıları Hakkında Bir Sözlü Tarih Çalışması

SÖZLÜ TARİH: MÜNİR TİRELİ

Girizgâh: Milas’ta doğmadım ama kendimi bilmeye başladığım dönemden ilkokulu bitirine kadar kesintisiz olarak Milas’taydım. Milas’a yerleştiğimiz 1979 yılında Milas’ın Yahudi nüfusunun göç etmesinin üzerinden 6 yıl, Rum nüfusunun göçünün üzerinden ise 56 yıl geçmişti; ama onların kent hayatına verdikleri renk hala canlı, anılar da halen tazeydi. Babaannemin evi de Yahudi Mahallesindeydi. Satın aldıkları evin de ilk sahibi Yahudiydi ve ev halkından olan insanların bir bölümüyle  bugün dahi irtibatımız sürüyor. Mahallenin en renkli ismi ise hemen karşımızda oturan Zafer Abi’ydi. Kızıyla yaşıttım. Altı yaşlarındayken evlerine de gitmiştim; zaten mahallede her eve teklifsiz girebiliyorduk. Bütün mahalle herkesindi. Şimdilerde çocuklarımızın aklının ucundan bile geçemeyecek bir şey… Gitarlar, amfiler ve Ecevit posterini hatırlıyorum. 12 Eylül olmuş ama Ecevit posterini kaldırmamıştı. Zafer Ülke, yıllar içerisinde Grup 86, Milas Gelişim ve diğer orkestraların üyesi olarak farklı zamanlarda farklı düğünlerde karşıma çıktı. Bazen de taksicilik yaptığını duyuyordum. Zafer Abi, yıllar sonra Milaslı müzisyenlerin tarihinin peşine de düştü. Keza, Zafer Abi, sadece döneminin tanığı bir müzisyen değil, Milas’ta grup müziğinin en parlak dönemini günümüze de aktarmak isteyen bir misyonerdi. Facebook’ta Milas Çalgıcıları adında bir grup kurarak, müzisyen arkadaşlarından edindiği görsel arşivi paylaştı. Zafer Abi’yle yıllardır yapmaya niyetlendiğim görüşmeyi nihayet 26 Ocak 2023’te gerçekleştirebildim. Bu görüşme boyunca Zafer Abi, alabildiğine açık yürekli bir şekilde Milas’ın gruplarını ve grup içi dinamiklerini anlattı. 

Düğün hengâmesi içerisinde farkedemediğimiz bu müzisyenlerin, yaygın deyimiyle çalgıcıların, hem ilginç, hem çileli hem de yaratıcı yolculuklarına, buna paralel olarak da kendi bentlerini aşma çabalarına tanıklık etmeye çalıştım. Bu tanıklıklarımı da geleceğe bırakmak üzere iyi bir şekilde derlemeye gayret ettim. Umarım, böylelikle, Milas ve çevresinin müzikal tarihinin yazılı hale getirilmesi çabalarına küçük de olsa bir katkım olmuştur.  Geleneği aktarmayı misyon edinen Zafer Ülke başta olmak üzere yaşayan ve gelecekteki dünyaya kavuşan tüm Milaslı çalgıcılara saygılarımla…  

Milas’ta İlk Orkestralar

Milas’ın ilk orkestralarını  1930’lu yıllarda bizim mahalledeki Yahudiler kurmuşlar. Orkestrada keman, kontrabas, trompet, klarnet ve gitardan oluşan orkestralarmış; hatta anlatıldığına göre gitar da 4 telli bir gitarmış. Akşamları Milas Park’ında halka açık konser verirlermiş.

Benim çocukluğum ve gençliğimde de Halk eğitim civarı (Milas Sinagogu)  evlerde kızlar akşamüstü gitar ve keman çalarlardı. Biz ekmek almaya diye çıkıp  onlardan müzik dinlerdik.  Mambo Italiano, Strangers in the Night, Cha Cha Cha, Portofino çalardı.  Janet diye bir kız vardı. Dedenin evinin ilk sahiplerinin kızıydı. Benden oyun havası notaları istemiş; ben de vermiştim.

Neşeli Caz-Fotolar

Yahudi müzisyenlerden sonra ilk bilinen orkestra Fotolar’dı. Fotolar’ın ilk ismi de Neşeli Caz’dı. Fotolar’ın kurucusu (Foto) Mustafa Demir’di. Girit’ten mübadele sonrasında Türkiye’ye gelen mübadillerdendi. Fotolar bir parçayı yarıya bölerdi. Yarısı Türkçe, yarısı Rumca… Aralarında Rumca konuşurlardı. Anadillerini korudular; hiç kültürlerini yitirmediler.  Halk müziği şarkıcısı Makbule Kaya, Foto Mustafa Demir'in kızıdır. İlk kadroda  cümbüşte Mustafa Demir, kemanda Abdurrahman Amca (Aydeniz), akordeonda Foto’nun kayınçosu Mustafa Dörtyol ve davulda Berber Murtaza (Sinop) yer alıyordu.

Neşeli Caz, aslında tek bir grup değildi. İşlerin yoğunluğuna göre gerekirse bir B grubu oluştururlar, düğüne B grubunu gönderirlerdi. Bu grupta Hüsamettin Sarılar keman,  Yalçın Demir akordeon,  Arap Yusuf cümbüş, Recep Aydeniz davuldaydı. Arap Yusuf da, Recep Aydeniz de hala enstrümanlarını çalarlar.   Abdurrahman Aydeniz ve Aydeniz ailesi bir süre sonra Fotolardan ayrılıp ve Kupa Beşlisini kuracaktı.

1970’li yıllarda ise Fotolar, köy orkestrası görüntüsünden çıkmıştı.  Gitarda Günay Demir, basta Ercan, davulda Osman Kaldırımcı, bongoda Murtaza Sinop, orgda Zekeriya Sabancı, vokalde Yalçın Demir ve akordeon ve cümbüşte  Mustafa Demir yer alıyordu.  Mustafa Demir neredeyse her şeyi çalardı.  Erdal Demir, grubun orgcusu ve solistiydi; askerlik ve diğer ayrılışlarda Zekeriya Sabancı onun yerini alırdı. Hammond org da Milas’ta ilk kez Fotolar tarafından kullanıldı.

Fotolar 1955 yılından 1985’e kadar devam ettiler. 1990’ların başında ise Mustafa Amcayı kaybettik. Böylece Fotolar orkestra olarak tamamen sona ermiş oldu.

Kupa Beşlisi

Abdurrahman Amca (Aydeniz) 1960’ların sonunda Fotolar’dan (Neşeli Caz) ayrıldı. Oğulları Güven Aydeniz akordencuydu; o da kendisine bir org aldı. Caz davul diye tabir edilen davul yerine de konvansiyonel bir bateri aldılar. Tabii bu dönemden çok kısa bir zaman önce köy grubu olarak da çalıştılar. Fotolar komple Giritli, Kupa Beşlisi ise komple Arnavut’tu. İki grup birbirlerinden repertuar çalmaya başladılar. Ancak Fotolar repertuar konusunda açık ara  çok başarılıydı

Kupa Beşlisinin üç solisti vardı: Hürriyet Kaldırımcı, Ercüment Atalay ve Cumhur Bora… Cumhur’un  2,5- 3 oktav sesi vardı. Tenordu. Havalı korma gibiydi. Her ne kadar Fotolar’dan ayrılarak kurulmuş olsalar da Fotolar ve Kupa Beşlisi halen kardeş grup durumundaydılar.  Örneğin bir düğün işini yetiştirmek için iki grup birleşerek grupları üçe bile çıkartabiliyorlardı.  

Düğün işi yetiştirmek için birleşen Kupa 5 ve Fotolar Grubu (Klavyede Recep Aydeniz, Gitarda Mustafa Turgay, Solist Cumhur Bora)

Kupa  Beşlisi Milas’ta kuruldu;  ancak 1980 sonrasında Aydın’a göçtüler. Kupa Beşlisinin Milas’taki hali, gitarda Gazi Hikmet Mercan, klavyede Güven Aydeniz, basgitarda Bülent Uzun, davulda Recep Aydeniz,  kemanda Kemal Aydeniz’di. Solist olarak da Hürriyet Kaldırımcı, Cumhur Bora ve Ercüment Atalay  yer alıyordu. Çok geniş bir repertuarları vardı. Türkçe ve Arnavutça söylerlerdi. Arnavut düğünleri de çok renkliydi. Eskiden daha da çoktular ve adetlerini korurlardı.

Abdurrahman Aydeniz sonrasında kardeşi Kemal Aydeniz grubun şefi oldu. Aydın’a yerleştikten sonra oradaki Müzisyenler Derneğinin başkanı oldu sonra da kalpten vefat etti.  

Sahnede İlk Zamanlarım

Ben müziği doğrudan basgitarla başladım. Bazı köy düğünlerinde cümbüş de çaldım, bas gitaristi olan gruplara gitarist olarak girdiğim de oldu. Basgitar bir  armoni sazı ama müziğe başladığım dönemde armoniyi önemseyen yoktu. Basgitara “dan dun çaldı” derlerdi. İlk başladığımda da “davul güm dedikçe, sen bam diye vuracaksın” demişlerdi. Yani basçı hiç gözüyle görülürdü.

Başta terzi  çırağıydım. Bir gün müzisyen arkadaşlarım “ Gel, sen de para kazan” diye beni çağırdılar. Ek iş gibi düşündüm. Basgitar kiraladım; dediler ki “Sana gösterdiğimizi yap, başka şey yapma” Başladım ama bir hoşuma gitti, bir sevdim ben. Bir süre sonra kendi basgitarımı da aldım. Bu arada ben  Milas’ın ikinci bas gitaristiyim. İlki burada lisede okuyan dışarından gelmiş bir çocuktu; yani aslında basgitar çalan ilk Milaslıyım. O zamanlar  altının gramı 63 liraydı ve ben 3850 liraya Lender bass amfi aldım.  

İlk Grubum Sempatikler

1969 yılında Sempatikler’le başladım. Bir alto sax, aseton (Ace Tone) org, Framus gitar, Ibanez basgitar, Maka davul, Mini Dynachord ses düzeni, bantlı echo, Shure 565 mikrofon gibi bir ekipmanımız vardı. Maka  da yerli malı bir davuldu; İstanbul’da yapılırdı. Ben altın bozdurdum, bir arkadaşım tarla sattı, biri motorunu sattı, yine de bunları satan Niyazi Amcaya on bin lira borç kaldı. Büyük para o zamanlar on bin lira. Her şeyin iyisini aldık; ama keşke aletler kendi kendine çalsalar; aletler ağladı bizim elimizde…

Türk Lirasını Koruma Kanunu nedeniyle üzerimizde fazla döviz bulunduramıyorduk. İstanbul’a alışveriş için giderken dövizleri donumuzun içinde saklardık. Sahile yakın olduğumuzdan turizmcilerden alırdık dövizi;  yüksek satarlardı, ama olsun.

1969 yılında Sempatikler’in kadrosu şöyleydi: Bas gitar Zafer Ülke, elektro gitar Hüseyin Özdövenci, elektro gitar Hasan Bayırlı, davul Şaban Turgay, org Adem Atikler, keman ve sax Murat Günalp, solist Hürriyet Kaldırımcı…

Sempatikler, farklı kadrolarla 1977 yılına kadar devam etti. 1977 yılı Sempatikler kadrosunda  Adem Atik bas, Zafer Ülke gitar, Mustafa Dörtyol org, Süleyman Güder davul, (Büyük) İsmail Turgay vokaldeydi.

Repertuarı önemsiyorduk. La Comparsita, La Paloma, Adieu Jolie Candie, Alta Gracia, Besame Mucho, Portofino, El Kondor Pasa, Melancholy Man, Nathalie gibi kaliteli parçalar repertuarımızdaydı. Bu dönemde  düğün parası kişi başı 100 TL para alıyorduk. Usta çırak veya şef diye bir ayrım yoktu. Hepimiz alınan ücreti bölüştürürdük.  

Köy Düğünü Grupları

Köylere düğüne giderdik. İnsanlar tabii bıkar; biz de enstrüman değiştirirdik. Ben orkestra ile başladım ama köy düğünlerinde  cümbüş de çaldım. Orkestradaki diğer müzisyenler de klavyeci keman, saksafoncu cümbüş çalabiliyordu. Yani köy düğünleri için enstrümanlarımızı çeşitlendiriyorduk. Düğünün farklı aşamalarında mesela gelin kınası, gelin gezdirme veya  düğünün başında  alaturka müzik yapılırdı. Sonra da trompet, bas, gitar, klavye ve davuldan oluşan bir orkestra müzik yapardı.  Parası olan grupların orgu varken, parası olmayan gruplar akordiyon çalıyorlardı.  

Köy Düğünlerinde 1970’lere kadar kullanılan davul 1920’lerin caz davulundan örnek alınarak tasarlanmıştı.

Köy düğünlerde keman, cümbüş ve yapma davul davul kullanılırdı. Yapma davul veya aramızda caz davulu da denirdi. Bateri falan değildi. Kasnak hazırlanır,  ortasında bir  delik açılır oradan zil geçer ve aşağısında da  ağaç tokmak olurdu. Üstteki zil tekti ama hi-hat yoktu.  Kaynakçıya trampet yaptırırdık;  altına da bir sehpa… Bir de trampet için telden yay yapar, yayı misinayla gererdik. Çok gerersek tremolo, az gerersek de böyle tap tap diye düz vuruşlar yapabilirdik.  Köy düğünleri başta cümbüş falan alaturka ile başlar, sonra kızlar dans etmeye başlayınca akordeon devreye  girer. Bu arada Milas’ın ilk akordeonu da bendedir. Hohner marka…  Milas’ın ilk akordeon çalanı Durmuş Altaş’tı. Ondan aldım. Bir  işhanının sahibiydi. İşhanı içerisinde bir de düğün salonu vardı. Ondan önce de orası Tahtalı Bahar Sineması idi. Durmuş Altaş, askerde de  bandocuymuş.

Köylerde aynı camilerde kullanılan hoparlörler gibi havalı/ dinamik hoparlör kullanılırdı. Bu hoparlörler ağaçlara takılırdı.  PL 36 ve pl 34 gibi lambalı amfiler vardı.

Grupların Kuruluşları ve İş Alışları

Grupların özellikle de köy düğünlerine giden grupların kuruluşu şöyle olurdu. Bir esnaf diğerine “Haydi gel takım olalım.” der, diğeri de kabul ederse hemen yağlı boya ile bir isim tabelası hazırlanır. Ne olsun? Azimliler, Fotolar, Neşeli Caz, Uysallar… O zamanlar herkesin telefonu yok tabii; bir düğün vb. iş olduğu zaman üç yerin telefonu aranır. Eczacı Bengi Abi (Mergen), Pamukkale Turizm ve Foto’nun kahvesinin telefonu… Telefon çalar; “Zafeeer gel telefonun var!”  diye çağrılırız.  İş ayarlandıktan sonra da 1 lira bırakılır komisyon niyetine. Bir tek Bengi Abi para almazdı.  

Esnaf dedim ya; ayakkabıcı, demirci ve çoğunlukla da  berberlerden çok çıkardı müzisyen.  Mesela, Foto amcanın kendisi fotoğrafçıydı;  lakabı da oradan gelir. Kardeşi  Muzaffer de berberdi o da davulcu oldu.

Milas Grupları ve Müzisyenleri

-Sevimli Caz/Şen Kardeşler

Köy düğünlerine giden bir gruptu. Köy grupları isimleri genellikle“…  Caz” diye formüle edilirdi. Bu fotoğraf 1967 yılından. Davulu Fuji Mehmet çalıyor. Cümbüşçü Arap Cemal (Cavit İyidil’in babası), yanındaki de Kemancı Dibekdereli Mustafa. Memleketin kahrını çeken adamlar bunlar…

-Şakrak Caz

Şakrak Caz, kemanda Hüsamettin Sarılar, cümbüşte Cavit İyidil ve davulda Murat İyidil vardı.

-Kirpi Mustafa- Kemancı Ali Mutlu-Reşat Kurtoğlu

Kemancı Ali Mutlu, bıyıklarına badem yağı sürerdi. Nota okuyamaz, hatta kâğıdı ters tuttuğunun bile farkında değildi. “Ters tutuyorsun” dedikleri zaman da  “Doğrusunu anam da okur, asıl böyle okumak marifet” derdi. Yüz yaşında öldü. Yanında cümbüşte Kirpi Mustafa, davulda Reşat Kurtoğlu yer alırdı.

-Uysal Caz

Davulda Cemil Uysal, cümbüşte Abdullah Serper, kemanda Nurettin Demircan’dan oluşuyordu.

-Kurtoğlu Caz

Akoreonda Reşat Kurtoğlu, kemanda Niyazi Kurtoğlu, cümbüşte İhsan Kurtoğlu ve davulda Osman Kaldırımcı yer alıyordu.

-Mavi Kelebekler

Bu mevsimlik bir orkestraydı. Grup elemanları başka gruplarda da çalışırlardı. Mart-Nisan’da gibi kurulur; Kasım’da dağılırdı. Şeref Barış gitar, Cumhur Bora vokal, Cahit Akbay klavye, Yahya Turgay davul, Murat Günay bas ve şef Hayati Yüksel kemandaydı.

-Grup Atılım

Ercüment Atalay ile birlikte Milas’ta Grup Atılım dönemi de başladı. Grup Atılım, 1978 yılında Milas’ta kuruldu. (MT Notu: Öncesinde İzmir’de Ercüment Atalay ve Cemal Ateş birlikte çalışmışlar ve Atılım’ın nüvesi de burada atılmış.) Ercüment, Milas’a geldi; o zamanlar Milas’taki işlerin parası iyiydi. Yabancı şarkı da söyleyebiliyordu. Kendine iyi bir yer edindi.  Gitarda Refik Cemal Ateş (Carlos), klavyede Zekeriya Sabancı, davulda Hasan, basta Hüsnü Dörtyol ve vokalde Ercüment Atalay yer alıyordu. Hüsnü Dörtyol, bence Ahmet Güvenç ayarındadır.

Gruba farklı zamanlarda girmiş müzisyenler de vardı. Fotolardan Günay Demir bir dönem grubun gitaristiydi.  Mukadder Önder (inşaatçı Önderler’in en küçüğü) davulcuydu. Mukadder (Muko), Kupa Beşlisinde de çalmıştı. Muko, davulu askerliği sırasında Ankara Kızılay Orduevinde öğrendi. Hocası da Garo Mafyan… Klavyede önceleri Zekeriya vardı; o ayrıldıktan sonra  Cahit Akbay yerini aldı. Cahit, konservatuardan ayrılmıştı. İyi çocuktu ama müzisyenleri işletmeyi severdi. Mesela, “Sevdan Olmasa”  majör bir parça ya, bu gidiyor  kendisine soranlara minör olduğunu söylüyordu; ama şarkı hicaz makamı ve minör olması imkânsız. Ama bir arkadaşımız öyle biat ediyor ki onu bir türlü majör olduğuna ikna edemiyordum. Adamlar Cahit’e biat ediyorlardı. Cahit de doğrusunu biliyor ve doğru çalıyor, ama onlara özellikle yanlış söylüyordu.

Milas’ta Cümbüş Akorlu Gitarlar

Yahudilerin Milas Parkında 4 telli bir gitar da kullandıklarını anlatmıştım. Foto 2-3 ayda bir İstanbul’a  giderdi. Yüksek Kaldırım’da Ferrari Arslanyan’ın bir gitar dükkanı vardı. İspanyol gitar satardı. İlk gitarı oradan getirdi. Ne var ki gitarı çalacak adam yok. Kurtoğlu Kardeşler diye bir grup vardı; o gruptan  Ağaçlıhöyüklü Tevfik Abi “Ben çalayım” dedi. Tevfik abi  harika bir cümbüşçüydü. İki sene uğraştı uğraştı ama bir parça çalamadı. Bunun üzerine bu gitarı 1968 yılında bu gitarı bana  40 liraya  sattı.

Yavaş yavaş İzmir’de okuyan çocuklar falan gitar öğrenmeye başladılar.  İlk gitar çalan  Foto’nun abisinin oğlu Günay Demir’di. 2 sene önce kanserden öldü. Çok iyi gitar çalardı.  1969 öncesinde elektrosaz çalarak başlamıştı.  Ayakkabıcıydı. Mantocu İsmail’in oğlu Mehmet Kasım Başer de ilk gitar çalanlardandı.

Beni sorarsan ilk aldığım gitarı sahnede hiç çalmadım. Doğrudan basgitarla başladım. Sonradan gitar da çaldım.

Bir süre sonra köylerde cümbüş çalanlar elektrogitar almaya başladılar. Gözlükçü Hasan elektrogitar getirip satmaya başladı. Markalar da ya Kawai ya Sakai idi. 800-900 TL’ye satılıyordu; aynı dönemde Fender ise 4.000-5.000 TL civarındaydı.  Gözlükçü Hasan, bu gitarları müzisyenlere taksitle satıyor; eski cümbüşçüler de cümbüş akordu yapıp gitar çalıyorlardı.

Keyboard

Aseton (Ace -Tone)  diye 5 oktavlık bir org vardı. Onunla başladı benim bildiğim klavyeciler.  Sonra Farfisa Fast 3  Combo, Farfisa Compact  ve Farfisa VIP 345’ler çıktı. Tabii ki Hammond bunların en babasıydı.

Samanyolu

Sempatikler’den sonraki grubum Samanyolu’ydu.  1973-1975 döneminde çalıştım. Sonradan yine Sempatikler’e geçecektim. Orgda Reşat Kurtoğlu, saxta Niyazi Kurtoğlu, gitarda Mehmet Kasım Başer, davulda Bülent Uzun, vokalde Hürriyet Kaldırımcı ve basta ben yer alıyordum.

Armoni ve Tuncay Mızrak

El yordamı ile müzik yapıyorduk. Dinleye dinleye şarkıyı çıkartmaya çalışırdık. Mesela biz Melike Demirağ’ın “Arkadaş”ı için plağı dinleye dinleye aşındırmış. 5  plak eskitmiştik. Cahildik; bence “Cahiliz” demek de bir erdem… 7’li 9’lu armoniler ver. Haydi şunları da çıkartalım derdim; arkadaşlar “aman pürüzleri almayıverelim” derlerdi.  

Sempatikler zamanında Çine’ye düğüne gittik. Bir genç, İranlı bir kızla evleniyordu. Çok kalabalık bir düğündü. Damat ile Rana Alagöz de okuldan arkadaştı. Misafirler arasında Rana&Selçuk Alagöz Orkestrası da vardı. Orkestra bizden bir süreliğine çalmak ve aletlerimizi kullanmak için izin istediler. Sahneye bir çıktılar ki bizim aletlerle gümbür gümbür çalıyorlar. Yerin dibine girdik, ne kadar cahil olduğumuzu anladık.

Samanyolu grubu ile de ilginç provalarımız oluyordu.  1975 -1976 yıllarıydı. Gitarcı Kasım Başer ve ben vardık. Klavyecimiz kanun da çalıyordu. İyi bir müzisyendi.  Kardeşi ise tam tersiydi. Annesi mektup yazıyor. “Kardeşinin hali ne olacak?” diyor; o da Ankara Radyosundan Istifa edip Milas’a geliyor. Ve birlikte müzisyenliğe başlıyorlar.

Repertuarımız genişti. İlhan İrem, Ayten Alpman, İskender Doğan, Barış Manço falan, böyle bir repertuardı. Parçaları prova ederken klavyecimiz şarkıyı kesiyor “tamam diyor, yaz nihavent, yaz kürdilihicazkâr”. Ben de “Neden yazıyoruz?” diye sordum.  “Makamı bilmeden çalamazsın” dedi; “Peki armoni?” diye sorunca o da “Sen benle dalgamı geçiyorsun? Ne armonisi?” dedi. Yani, bu kadar armoniden uzaktık.

Bu durum yıllarca devam etti. Ne zamanki Fuji Mehmet’in (Mızrak)yeğeni Tuncay Mızrak Milas’a geldi. Bu makûs talihimiz de değişti. Tuncay, 1985 yılında Milas’a geldi ve Grup 86’yı birlikte kurduk. Başlangıçta çok sıkıntı yaşadı. Bir ara “Zafer abi, ben çalışamayacağım. Kimseye akor bastıramıyorum.” diyordu.    Neyse ki bir süre daha yanımızda kaldı. Çok kaliteli müzisyendi. Repertuarı evine götürür, herkesin partisyonunu yazardı. Biz de iyi kötü nota okumaya başlamıştık. Böylece Madonna,  Michael Jackson, Pink Floyd’a başladık.

Tuncay, çok idealist bir müzisyendir. Öyle ki İzmir Devlet Senfoni Orkestrasında çalışırken istifa edip, Milas’a gelmiş  ve Milas’ta öğrenci yetiştirmeye başlamış ve Milas Kent orkestrasını kurmuştu. Hala da Bodrum Kent Orkestrasının şefi olarak görev yapıyor.

Grup 86

Grup 86 armoni ve sound olarak en iyi dönemimizdi. Fuji Mehmet’in yeğeni Tuncay Mızrak sayesinde doğru çalmaya başlamıştık. Bu grupta Mehmet Mızrak gitar,  ben basgitar, Tuncay klavye, Süleyman Güder davuldaydı. Cumhur Bora Fotolar ve Kupa Beşlisinden sonra bizim solistimiz olmuştu.

Grup 86, 1985-1989 arasında aktifti. Dağılma nedenimiz ise gitar çalan arkadaşımızın kaprisleriydi.  Lionel Richie’nin “Hello” şarkısında  2/4’lük ölçü içerisinde bir gitar solo vardır.  Dedim ki “1 hafta uğraşalım ama yapalım.” Tuncay hem nota olarak hem de ölçü içerisinde harflerle notaları yazarak önümüze koydu. Hepimiz ezberledik; ben de ezberledim. Bir tek amcası Fuji Mehmet nedense istemedi. “Benim kimseye aklına ihtiyacım yok.” dedi.  

Bir ara İstanbul’dan bir çocuk davul çalmaya geldi.  Ersen & Dadaşlar’ın davulcusu Cengiz Özdoğan’dı. Alatura (hartura) konusunda sorunlar yaşadık, ayrıldı.  Sonra  konservatuarda  okuyan genç çocuklar da bize katıldılar.

Milas Gelişim

Milas Gelişim Orkestrasında önce  1979-82, sonra da  1987-90 arasında  çalıştım. Grup 86 döneminde de aynı zamanda aynı zamanda Milas Gelişim’le de çalışıyordum. 1990 yılında Milas Gelişim’den ayrıldığımda profesyonel müziği de  bırakmış oldum. Düş Gezginleri’nde gitar çalan bir çocuk var, Erhan Doğan, hem stüdyosu var, hem de kitap yazıyor.  Erhan Doğan, 1990’da Milas’a geldi. Milas Gelişim’de birlikte  çalıştık.

Orkestra Milas Gelişim’in benim ilk kez katıldığım dönemde kadrosu şu şekildeydi: Hüriyet Kaldırımcı solist,  Hasan Bayırlı gitar, Şeref Barış klavye ve ben Zafer Ülke bas, Mehmet Mızrak (Fuji ) gitar..

Benden sonraki ilk kadrosunda Hasan Bayırlı gitar, Şeref Barış klavye, Yahya Turgay davul, Hüsnü Dörtyol bas çalıyordu. Şarkıcıları da Şerif Kurtoğlu’ydu.

İkinci kez katıldığım dönemde ise kadrosunda Mustafa Turgay Gitar,  Ìsmail Turgay klavye, Yahya Turgay  davul ve basgitarda ben  yer alıyordum.

1990’da ben taksiciliğe başlayınca iki işi birden yapamayacağımı anladım ve gruptan ayrıldım.

Milas’ın Çekiciliği

Milas’ın mali açıdan müzik piyasasında ayrı bir yeri vardır. Izmir’de bir müzisyen  100-150 TL’lik  gecelik iş yaparken bu para Milas’ta 3’e 4’e katlanır. Müzisyenler Milas’a gelir gider, buralarda dostluklar başlar, artar giderdi.  

Ümit Besen & Grup Atılım (Bodrum, Elele)

Milas’tan da Bodrum’a giderek iş yapmak olağan bir şeydi. Ben de ilk kez 1977’de Bodrum’da kış sezonu için bir iş aldım. Ağıl Taverna adında bir yerdi. Yeniköy Camii karşısında yıkık bir bina var şimdi; tam oradaydı. Faruk Arslanbaş çalıştırırdı. Oyuncu Güzin Özipek ile ortak idi. Milas’tan bir grup istediler. 40’ar lira yevmiye ile anlaştık ama yatma kalkmamız, yeme içmemiz, hatta  sigaramıza kadar her şey onlardandı.  Sonra Çardak Restaurant’ta  çalışmaya başladık. Savaş Sökmen gibi efemine şarkıcıların sahne aldığı bir mekândı.

Elele de ünlü bir kulüptü. Ben orada çok kısa bir süre çalıştım. Oranın asıl orkestrası Milas’tan gitmeydi. Erdal Demir Hammond org, Serdar Sarper basgitarda, Fuji Mehmet gitarda ve Mukadder Önder davuldaydı. (MT Eklemesi: Grup Atılım da Elele’de çalışan gruplardandı; hatta Ümit Besen’e eşlik de etmişlerdi. Grup Atılım hatta Bodrum Yeni Sinema’da Zeki Müren’e de eşlik etmişti. )

Alaturkacılar da Milas’tan Bodrum’a gidiyorlardı. Kemal Kurtoğlu’nun keman, Cavit İyidil’in ud ve Mustafa Özkoç’un (Taşo) darbukada yer aldığı bu ekip Muazzez Abacı’dan Zeki Müren’e,  Bülent Ersoy’dan Adnan Şenses’e kadar pek çok kişiye eşlik ettiler. Çok yeteneklilerdi ve  her makamı en ufak ayrıntıya kadar çalarlardı. Hepsi erkenden gitti, hepsi piizden gitti. İkisi kanserden, biri kalpten… Şeker yükselmiş, kalp çürük hala içiyorlardı. Zeki Müren, eşi dostu gelince onları çağırırdı. “Çocuklarım haydi bana gelin de bir yemek yiyelim” derdi.

Milas’tan Bodrum’a yönelik bu akış, Milas-Bodrum Havalimanının açılmasıyla sona erdi. Havaalanı sonrasında İstanbul’dan müzisyenler çok daha rahat Bodrum’a gelmeye başladılar;  bu nedenle de Milas’ın müzisyen zenginliğinden daha az yararlanıldığı bugün de yaşadığımız döneme girdik.  

Yeniköy TEK’te SSK’lı Çalışma

SSK’dan emekli olabilmek için bir ara TEK’te (Türkiye Elektrik Kurumunda) çalışmaya başladım, daha doğrusu bir grup arkadaşla başladık.  Bir orkestra topladık ve resmi daireye girdik. Sözde SSK’dan emekli olacağız. Yemek müziği yapıyorduk. Yabancı misafirler vardı.  Mekânın akustiği kötüydü o yüzden çıkışı tamamen ekoya verdik. Amaç, temiz bir sesi gelsin. La Paloma falan çalıyoruz. Çaldık, çaldık; bıraktık, yemek yedik. Misafirlerden biri bizi gördü “Oh my god. Çalanlar bunlar mı? Biz canlı müzik mi dinledik? Bu adamları niye görmedik? Bu adamlara yapılmış en büyük hakaret, çok  özür dilerim. Lütfen tercüme edin.” dedi ve bizi alkışladı.

1983 yılında TEK Yeniköy Tesisleri için kurduğumuz orkestranın kadrosu şu şekildeydi: Klavye Veli Kurtoğlu, davul Süleyman Güder, bas Zafer Ülke… Grubun solistleri ise Hürriyet Kaldırımcı ve Remzi Gökkaya’ydı.

Ne var ki bizim emeklilik TEK’ten olmadı. 5 yıl çalıştım, geçinemedim, ayrıldım. Ben ayrıldım, Mesut Yılmaz TEK çalışanlarını çift maaşa geçirdi. Sonradan askerliği borçlandım, balık malzemeleri  satan bir   dükkânda satış temsilciliği yaptım. O sayede emekli oldum. Müzisyen olarak hiç bir yerde sigortamızı yapmadılar. Muğla’da 2 yıl bir tavernada çalıştım orada bile sigortalanmadım.

1980’ler ve Piyanist Şantör

1980’lerden sonra müzik kültürü de değişti. Orkestralar  dağıldı. Piyanist şantörler piyasayı kapladı.  Onlar kalitesiz değillerdi, hatta  iyi müzisyenlerdi ama icra edilen müziğin kalitesi düştü. Çaldığı enstrüman saygısı olanlar piyanist şantörlük işine girmedi.  Ben de “do majör”, “re minör” bilirim ve klavyede basarım, ben de çalarım. Klavyeci gibi değil ama çalarım. Ancak tercih etmedim.

Piyanist şantörlüğe geçen de çok oldu. Erdal Demir, İsmail Turgay  mesela… Biri tek çalışmaya başladı, diğeri de gitarı bıraktı, klavyeye geçti. Düğün kültürü de değişti tabii, orkestra yerine 200 liraya piyanist şantör getirmeye başladılar.

Ben piyanist şantör olarak çalışmadım, ama grubu küçülterek iş yaptığımız oldu. Aydın diye bir arkadaşım vardı.  Berklee kapısından dönmüş.  Araştırır eder, ritm ve altyapıyı kendi yazardı. Hazır ritm kullanmazdı.  Yazmış olduğu altyapı üzerine ben gitar çalardım, o da klavye…

Bir arkadaşla da çalıştık, ama onunla hiç olmadı. Cümbüş ve keman çalıyordu. Klavyeye geçmiş ama müzik teorisi, armoni bilgisi yoktu. Geçenlerde “Gel çalışalım” dedi, “aman” dedim, “otur, oturduğun yerde. Daha ne kadar yaşayacaksın.” Bazen  arıyor, falan şarkının akorunu soruyor. Torunu da klavye çalıyor. Açıyor telefonun sesini, torununa  “Bu adamın yanında müzik konuşma; bilenlerden öğren” diyorum; gülüyoruz.

Kayıtlı Müzik

Milas’ta gruplardan kayıt yapan ve yayınlayan pek olmadı. Cumhur Bora’ya Milli Piyangodan ikramiye çıkmıştı. Ben TV’ye çıkıp şarkı söyleyeceğim dedi. Bu parayla kayıt yaptı. TRT’de çıkıp Ajda Pekkan’ın bir şarkısını söyledi. Ayrıca televizyonda bir şarkı yarışmasında da şarkı söyledi.  Fuar Akasyalar’da da sahneye çıktı.

Alaturkacılardan Cavit İyidil kaset çıkardı;  Kemancı Murat Günay da bir  oyun havası 45’liği çıkardı.

Biz de Grup 86 olarak bir kayıt yaptık. Düğün öncesinde bir prova kaydıydı; ç ok da güzeldi. Arabaya hırsız girdi; hem teybimi hem de tüm kasetlerimi çaldı. Grup arkadaşlarım da bulunan diğer kasetleri ya  kaybettiler, ya çocukları kırdı. Geleceğe bir şey bırakmak o zamanlar aklımıza gelmedi; bu kadar uzun yaşayacağımızı hiç düşünmedik.

Link: https://munirtireli.wordpress.com/2023/02/24/zaferulke/, 24.2.2023

 

 




Bu haber 2544 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI