MEHMET ERDAL / DATÇA

         Bilirkişi heyeti ve görevli hakimler gelmeden önce Kargı/Cennet Koyu'na gelen ve “DATÇA CENNET KALSIN”, “BIRAKIN DOĞAL KALSIN” pankartlarının yanı sıra ellerinde farklı dövizler taşıyan MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) üyesi ya da değil, Datçalı çevre gönüllülerinden alınan bilgilere göre, sözü edilen ve bugün bilirkişi heyetince inceleme konusu edilecek olan yer, yalnızca 128.000 m2'lik bir alandan ibaret değildi; plan eklerinde, 600 dönümlük bütün bir kıyı şeridi de günübirlik turizm tesis alanı olarak bu özelleştirme kapsamına alınmıştı. Yani, diyordu, Datçalı ekolojistler, Kargı Koyunda gördüğünüz şu (L) şeklinde uzayıp giden bütün tepeler, halk arasında yaygınca konuşulduğu gibi, adrese teslim bir özelleştirme operasyonu ile bir sermaye grubuna peşkeş çekiliyor; dahası, bu özelleştirilen yerler, biz Datçalılara ve bu ülkenin yurttaşlarına kapatılıyor.

     Zeytin ağaçlarının, endemik bitkilerin, CHP İlçe Örgütü Başkanı Aytaç Kurt'un ifadesiyle, yerel kaynaklarca tescilleme çalışması devam eden tarihi KARYA yolunun bir bölümünün, arkeolojik ve doğal SİT alanlarının yer aldığı bu bölgenin özelleştirme yoluyla ya da başka bir biçimde imara açılması, tam anlamıyla bir doğa ve tarih katliamı idi.

     Bu katliamı durdurmak için Datça Belediyesi'nin, Muğla Büyükşehir Belediyesi'nin, Mimarlar Odası'nın (ya da TMMOB/İKK'nın), MUÇEP'in ve 41 Datçalı/Muğlalı yurttaşın açtığı itiraz davası nedeniyle Danıştay 6. Dairesinden görevli hakimlerin nezaretinde, dairenin atadığı ODTÜ'lü (Ortadoğu Teknik Üniversitesi) 3 şehir plancısı profesör, bugün burada inceleme yapacaklardı.

     Görevli hakimler, bilirkişi heyeti, Özelleştirme İdaresi'nin avukatı ve mühendisleri, Muğla ve Datça Belediyelerinin avukat ve görevlileri saat 14.30 gibi Kargı/Cennet Koyu'na geldiler; hep birlikte, işaretlenmiş olan tarihi KARYA yolundan, özelleştirilmesi söz konusu olan tepelere doğru tırmandılar. Halihazırda kullanılır durumda bulunan koyun ağılının yanına kadar çıktılar; oradan bakıldığında, Yunanistan'a ait SİMİ adası görülüyordu. Akdeniz'in masmavi suları, göz alabildiğince,  uçsuz bucaksız uzanıp gidiyordu. Tepelerdeki zeytin ve çam ağaçları, güzelim Kargı Koyu, görülmeye değer güzellikler olarak önümüzde duruyordu.

     İnceleme heyeti, ilk geldiği anda olduğu gibi koyun ağılının orada da eldeki planlar üzerinden aralarında konuştular ve Datça Belediyesinin görevlilerince bilgilendirildiler.

     Sonra, aynı tarihi KARYA yolu izlenerek aşağı inildi; karşılıklı kısa konuşmalardan sonra, genç hakim, keşif bitti arkadaşlar, dedi.

     Dönüşe geçerken, Av. Ali Kurt, biraz ileride, halihazırda kayda girmemiş surlar olduğu söyleniyor, dedi. Dönüşte, Cennet Koy'dan ayrıldıktan 70-80 m sonra, suları Kargı Koyuna dökülen derenin üzerindeki köprünün orada durduk; AV. Ali Kurt, bekliyordu. Araçlardan indik ve sol taraftaki dere içerisine girdim. Harç kullanılmadan, büyük taşlardan yapılmış kalıntıları gördüm. Fotoğraflarını çektim. Bilahare sorup soruşturduğumda, bu kalıntıların sur duvarları ya da bir anıt mezar kalıntıları olabileceğini, Burgaz Ören yerindeki kalıntılar ile aynı dönemden, yani Arkaik dönemden, erken Yunan'dan kalan ve KİKLOPİK denilen, bir başka deyişle, devler döneminden kalan kalıntılar olabileceğini öğrendim.

     Av. Ali Kurt, bu tarihi kalıntıların bulunduğu alanların da özelleştirilmeye çalışılan bölge içerisinde kaldığını söylüyordu.

     Bu doğru olabilir mi?

     Şimdi, bütün gözler, bilirkişi heyetinin vereceği raporda.