Tweet | Tarih: 03-12-2023 21:30 |
Muğla Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından düzenlenen “Geleceğe yürüyoruz/ Adalet ve Demokrasi Yürüyüşü” Menteşe Akyol pazaryerinde başladı ve Adalet Sarayı önünde basın açıklamasıyla sona erdi. Basın açıklaması Deştin Çevre Platformu sözcüsü Haluk Özsoy tarafından okundu.
AÇIKLAMADA ŞU İFADELER YER ALDI:
Bağımsızlığımızın bir kısmından hukukun üstünlüğü güvencesiyle vazgeçiş akdimize ihanet ettiniz.
Artık meşru değilsiniz!
Seçilmiş iktidar olarak yasal olabilirsiniz ama siyasi, ekonomik, ekolojik, toplumsal çoklu krizin nedeni olarak gayrı meşrusunuz.
31. Asliye hukuk Mahkemesi’nin, TTB Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı ve merkez konseyi üyelerini görevden alma kararının halkta bir karşılığı yoktur, kabul etmiyoruz. Unutulmamalıdır ki eşitlik yoksa, özgürlük yoksa, demokrasi yoksa, adalet yoksa, sağlık yoksa mücadele haktır! Ve mücadele, Türk Tabipleri Birliği'nin adıdır! Kimsenin bir darbe yasasıyla, darbe yargısıyla TTB’nin başına kullanışlı kuklaları yerleştirip mücadeleden düşürme hakkı ve şansı yoktur. Emre amade yargı kararlarını kullanarak demokratik yapılara yönelttiğiniz darbe girişimlerinizle gayrı meşrusunuz.
Adaletsizlikler…
Kayyımlar atayarak seçilmiş -başta eş başkanlar Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere HDP milletvekillerini, belediye başkan ve meclis üyelerini düzmece mahkemelerde, düzmece delillerle rehine tutarak milyonlarca insanın en temel anayasal hakkı olan, seçme ve seçilme hakkını yok saydığınız için gayri meşrusunuz.
Daha iyi bir yaşam umuduyla sendikal mücadele verdikleri için işten atılan, fabrikalarda, madenlerde, inşaatlarda yoksun güvenlik nedeni ile katledilen emekçilerin haklarını savunan -başta Selçuk Kozağaçlı olmak üzere- ÇHD'li avukatları düzmece mahkemelerde, düzmece delillerle rehin tuttuğunuz için gayri meşrusunuz.
Yaşam alanlarını savunmak isteyen yüzbinlerin sahip çıktığı gezi direnişini yasadışı göstererek geziyi savunan, her biri birbirinden değerli yaşam savunucularını düzmece mahkeme ve delillerle, anayasayı da çiğneyerek rehin tuttuğunuz için gayri meşrusunuz.
Gezi direnişinin ve ezilenlerin avukatı TİP milletvekili Can Atalay'ı milletvekili olarak seçilmesine rağmen anayasayı çiğneyerek rehin tuttuğunuz için gayri meşrusunuz.
Askeri vesayeti yok edeceğim diyerek ordu içinde size biat etmeyenleri, o zamanki ortağınızla birlikte düzmece mahkemelerde düzmece delillerle mahkum ettiğiniz, önceden planlı darbe düzenlemelerini bahane ederek yüzbinlerce insanı işinden, aşından, özgürlüğünden yasadışı biçimde yargısız mahkum ettiğiniz için gayrı meşrusunuz.
Bugün meydanlarda/sokaklarda olan, emekten, özgürlükten, demokrasiden, Adaletten Yana olan bizler:
Gaspedilen hak ve özgürlükler…
En temel insan hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesini kabul etmiyoruz.
Bir avuç sermaye sahibi yandaşla ilişkiler içinde, ülkenin yer altı ve yer üstü kaynaklarını rahatça talan edebilmek uğruna, emrindeki bürokrasi ve kolluk güçlerine ilaveten yasaları ve hukuku hiçe sayarak yargı güçlerinin işini, toprağını, suyunu, ormanını, şehrini korumak isteyenlere karşı silah gibi kullanılmasına seyirci kalmayacağız.
Üniversite gençlerinin yoksunluk ve yoksulluktan intihar etmelerine, evine bir lokma ekmek götürebilmek için iş arayan, asgari ücretle çalışıp yaşam mücadelesi veren emekçilerin, ürünü para etmeyen, her geçen gün yoksullaşan köylülerin, emeklilerin bu durumuna sessiz kalmayacağız.
Tekçi anlayış…
Bu ülkenin en büyük zenginliği olan farklı dil, din, inanç sahibi insanların on yıllardır yok sayılmalarını, baskı ve zulüm ile asimile edilmeye çalışılmalarını, katledilmelerini ve buna yol açan tekçi anlayışı reddediyoruz.
Din kisvesi altında bize biat ve şükür kültürü dayatan anlayışı kabul etmiyoruz.
Yargı organları içine yerleştirdiğiniz, hukukun temel ilkelerini dahi hiçe sayan kuklalarınız aracılığı ile yargı organlarını karşı karşıya getirip buradan fırsat çıkartarak bireysel haklarımızın tamamen yok edildiği bir anayasa girişimine izin vermeyeceğiz.
Meydanlara çıkıyoruz çünkü sofradan aşın, yüreklerden umudun eksilmesini istemiyoruz! İnsanların umuduna göz konulmasına, geleceklerinin ellerinden alınmasına karşıyız.
Başka türlü bir hayatın; yani eşit, özgür, demokratik ve laik bir hayatın hem de mutlulukla yaşanan bir hayatın mümkün olduğunu biliyoruz. Muğla’dan yaktığımız çoban ateşi ile gerek ulusal gerekse yerel yönetimler elindeki erkin şirketlerin, sermayenin hizmetine sunulmasına dur diyoruz.
Ayağa kalkın!
Demokratik değerler, hukukun üstünlüğü ve eşit bir hayatı yaratmak için alanlarda olacağız ve güzel yarınlara olan inancımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Hep birlikte Geleceğe Yürüyelim!