![]() |
Tweet |
MEHMET ERDAL
Kafalar Karışık (3): İnşaat Mühendisleri Datça Temsilcisi Ege Curacı'nın Görüşleri
Anayasa Mahkemesi'nin 3194 sayılı İmar Kanununa eklenen geçici 16. Maddedeki “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır” ifadesini iptal etmesinden sonra, “İmar Barışı” kapsamında yapı kayıt belgesi alan yapılara yönelik Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 14.04.2025 ve 09.05.2025 tarihli yazılarına atfen Muğla Valiliği'nin Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü aracılığıyla yerel yönetimlere ve merkezi yönetimin yerel ayaklarına gönderdiği E-65719476-310.09-12577677 sayılı yazıya dair Datça Belediye Meclisi AKP Grup Sözcüsü Vedat Erdağı'nın açıklamalarını dinledikten sonra, İnşaat Mühendisleri Odası Datça Temsilcisi Ege Curacı'yı görmeye gittim.
DEVLET, DEPREMLE İLGİLİ SORUNU SUMEN ALTI ETTİ
Bakanlığın bu yazıyı gönderme gerekçesi nedir?
“Şöyle: Bak bu, 'İmar Barışı'nın dayanağı olan 3194 Sayılı kanununun geçici 16. Maddesi; bir sayfa. Devlet, 'İmar Barışı'nı çıkarırken, sadece İstanbul'da Boğazlar Bölgesini kapsam dışına çıkardı.
Bu geçici 16. Maddede, “Yapının depreme dayanıklılığı hususu malikin sorumluluğundadır.” şeklinde bir cümlelik bir ifade vardır. 'İmar Barışı'nın dayanağı olan geçici 16. maddeye eklenen bu bir tek cümleyle devlet, depremle ilgili konuyu bütünüyle sumen altı etti; 'İmar Barışı' çıktığı zaman da Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı, şimdiki bakan, yani Murat Kurum idi.
Bu cümleyi, Anayasa Mahkemesi 23 Temmuz 2024 tarihinde kaldırdı; kaldırmakla, doğru yaptı.”
Yani, “vatandaşın kendisi sorumlu olamaz” dedi.
“Evet, öyle dedi. Bakanlık bu geçici 16. Maddeyi çıkarırken, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) bu konuda çok ciddi bir kampanya yürüttü. Dedi ki 'Bakın, yanlış yapıyorsunuz.' Bu yapı kayıt belgeleri verilirken, bakanlık bu konuyu apar topar gündeme getirdi. Tamam, bu İmar Barışı, 'Bizim kaçak bina diye bir gerçekliğimiz var, bu konuyu kabul edelim, çözelim' diye getirildi, niyet bu idi. Bununla birlikte, hatırlayalım, o dönemde ülkemiz ekonomisinin çalkantılı bir yapısı vardı, iktidar içeriden para toplamak için de böyle bir şeyi uydurdu; çok ciddi de paralar toplandı. Bunun adına da 'Barış' dediler. Bu 'İmar Barışı' alelacele çıktığı için de deprem konusunu bir cümleyle kapadılar. İMO, bu konuda basında çok ciddi bir kampanya yaptı. Bakanlık, odanın söylediklerini dinlemedi. Şimdi bu konuda bir muallaklık var. Anayasa Mahkemesi'nin kararının üzerinden bir yıl geçmiş. Bakanlık, Muğla Valiliği'ne ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne böyle bir yazı gönderiyor.”
GELEN YAZI, BİRAZ KAFA KARIŞTIRIYOR
Bu yazı sadece Muğla'ya has gönderilen bir yazı değil herhalde? Bütün ülkeye gönderilmiş olmalı?
“Muhtemelen öyledir. Bizim elimizdeki, Muğla Valiliği'ne 'ilgili yerlere iletilsin' diyerek gönderilen yazı. Yazının 3. sayfasında 'İmar Barışı düzenlemesinin ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapıların kayıt altına alınması ve süreç içerisinde bu yapıların ilgili mevzuatlar çerçevesinde incelenerek dönüştürülmesi maksadıyla çıkarıldığı, dolayısıyla Yapı Kayıt Belgesinin yapının depreme dayanaklı olduğunu göstermediği...' diye başlayan ve 'Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği, Yangın Yönetmeliği vb. ilgili mevzuatlar çerçevesinde denetlenmesi sorumluluğunun öncelikle ilgili ilçe Belediyelerinde olduğu' diyerek biten bir paragraf var (sondan 3.cü paragraf)...”
Zurnanın zırt dediği yer burası.
“Burası ama 'İlgili İdarelerce herhangi bir yapının 6306 Sayılı Kanun kapsamında riskli veya risksiz yapı olup olmadığına...' diye başlayan son paragraf biraz kafa karıştırıyor. Bu paragrafı okuyunca, vatandaşın şöyle bir algısı oluyor: Kentsel dönüşümle ilgili kanun var; 6306 Sayılı Kanun. Bakanlıktan onaylı kurumlar var, yapı denetim gibi özel kurumlar. Bunlar gidiyorlar binaya, riskli mi değil mi, daha basit yöntemlerle, ayrıntıya girmeden rapor tutuyorlar. Bu, uzun bir kanun. Bu son paragrafta bu kanuna atıfta bulunuyor. 'Böylesi binalarda da' diyor, 'böyle gözle görünür, riskli durumda olan binalar varsa, bunlarda da 6306 sayılı kanuna göre risk aranması gerekir'. Vatandaş bu paragrafı okuyunca, 'İmar Barışında yararlanmış sadece riskli binalarda performans isteniyor' diye düşünüyor, halbuki bu bambaşka bir şeydir.
3194 sayılı normal İmar Kanunu, bu kanunun geçici 16. Maddesine göre 'İmar Barışından yararlanan binalarda Türkiye Deprem Yönetmeliği, Yangın Yönetmeliği ilgili mevzuatlar çerçevesinde denetlemek belediyelerin sorumluluğundadır' şeklinde çok açık yazmış.”
Tartıştığımız konunun özü, aslında bu paragraf?
“Diğer paragrafta, kafa biraz karışıyor. O paragrafı okuyan da 'Benim binam çok riskli değil ki, iyi durumda' diyor, aslında olay öyle değil.”
İMO, PERFORMANS ANALİZİNE DAİR UZUN BİR YAZI GÖNDERDİ
Gelen yazıda sözü edilen, yapı kayıt belgesi alan bütün yapılarda Türkiye Deprem Yönetmeliği çerçevesinde performans analizidir?
“Evet. Şu an güncel olan 2018 yılında çıkan Deprem Yönetmeliğidir. Bunun 15. Maddesine göre yapıların ilgili mevzuatlar çerçevesinde depreme dayanıklı olup olmadığını, yani performansının ne olduğunu anlatan bir deprem yönetmeliğimiz var. Burada, bilimsel yöntemler var. Bir bina ancak bu bilimsel yöntemlerle incelendiği zaman, biz o binanın depreme karşı performansını anlayabiliriz...”
Bakanlığın yolladığı yazıda atıfta bulunduğu bu mu?
“Burada, buna bir atıfta bulunmuyor. 'Deprem Yönetmeliğine uygun olması' diyor, haliyle bizim de Deprem Yönetmeliğinin 15. Bölümü aklımıza geliyor. Bugünlerde bu olay gündemde olduğu için, bazı vatandaşlar bazı mühendislik bürolarından gözleme dayalı bir sayfalık 'Uygundur. Tek katlıdır. Hata yoktur.' gibi imzalı yazılar alıp olayı geçiştirmeye çalışıyorlar ama bizim İnşaat Mühendisleri Odası, bu işin nasıl yapılması gerektiğine dair belediyelere uzun bir yazı gönderdi. Bu yazı, çok açık. Bu yazıda, performans analizinin nasıl yapılması gerektiği detaylıca anlatılıyor. Bu noktada ilçemizi konuşalım. İlçemizde durum ne?
İlçemizde yapı kayıt belgesi almış yapılarımızın merkezde olanları, daha çok balkon ilaveleri, çatı katı açma vb...dir. Datça'daki yapı kayıtlı binaların çoğu 'tamamı' için yapı kayıt belgesi alınan binalardır. Bunların da çoğu Palamutbükü, Hayıtbükü, Ovabükü gibi sahil, sahile ve plajlara, yani turizm yapılan yerlere yakın yerlerdedir.
Buraların en büyük sorunu da şu: Deprem yönetmeliğine göre sadece binadan numune almak ya da analiz yapmak yeterli değil, zemine de bakıyorsun. Zemine sondaj vuruyorsun. Sıvılaşmaya bakıyorsun... Bu verileri de performans analizinde kullanman gerekiyor. Bu bölgeye baktığımız zaman, bunların çoğu sahile yakın, yeraltı suyunun yüzeye çok yakın olduğu yerler. Buraları, sıvılaşma potansiyeli çok yüksek yerler. Şimdi, biz bu şekilde bu yerlere performans analizine gittiğimiz zaman bunların çoğu yapı performansında geçer not alsa bile zemin ile ilgi problemlerde yine de sınıfta kalırlar. Sınıfta kaldığı taktirde de bunlara yapılacak işlem belli. Bu durumda bu binalarda nasıl güçlendirme yapılır, açık açık anlatılıyor. Zeminde sıvılaşma varsa zemini iyileştirme yöntemleri belli, onları yapman gerekiyor. Bu durumda yapılması ekonomik midir? Kaç kişi bu işi yaptırır, onu bilemiyorum. Ayrıca, bunlar bu kadar hızlı dönüştürülebilir mi? İmar barışından yararlan yapıların birçoğu performans analizinde şartları sağlamaz ve güçlendirme gerekir.
HATA, İLK BAŞTA YAPILDI, ŞİMDİ SORUNUN İÇERİSİNDEN ÇIKILMAYA ÇALIŞILIYOR
Bu 'İmar Barışı' yapılarının geç de olsa bir deprem yönetmeliğine bağlı analizini istemek doğru, buna itirazım yok. Kesinlikle doğru. Datça'da bile son bir aydır depremler yaşadık, yaşıyoruz.”
Yani, yazının amacı doğru?
“Kesinlikle doğru. Geç kalınmış bile sayılır.”
İmar Barışını çıkaran merkezi yönetim (hükümet) ama şimdi denetimi yerel yönetimlere veriyor. Bu doğru mu?
“Tabii ki yanlış. Şöyle yanlış: İlk başlarda, biz İMO olarak çok ciddi mücadele verdik. 'İmar Barışı' kararı alındığı zaman, 'İmar Barışı'na müracaat edenlerin arkasından bir performans analizi yaptırdıktan sonra 'İmar Barışı' geçerli hale gelseydi, bugün bu sorunların hiçbirisi olmayacaktı.”
İMO, zamanında bunu gerçekten söyledi mi? Datça Belediye Meclisi AKP Grup Sözcüsü Vedat Erdağı Haziran Ayı Olağan Toplantısında bu konuyla ilgili sözlerinin bir yerinde “İmar Barışı çıkarken kimse buna itiraz etmedi” dedi.
“Atlamış olabilir, bu itirazların tarihlerini, haber ve belgelerini bulurum ayrıca bakarız. O zamanlarda İMO başkanımız olan Cemal Gökçe, bu konuda basına çok fazla açıklama yaptı, yazılar yazdı. Bu konuyu, her yerde dile getirdi.”
“İMAR BARIŞININ” BİR NEDENİ DE KENTSEL DÖNÜŞÜMDÜ
“İmar Barışı çıkacaksa, böyle çıkmasın” mı dedi?
“Evet, evet. 'İmar Barışı, performans analizi yaptırıldıktan sonra geçerli hale gelsin' denildi ama tabi o zaman alelacele, parayı yatıran bu barıştan yararlandı. Zaten, bu İmar Barışının hazırlığı da kentsel dönüşümden binaları faydalandırmaktı; daha çok İstanbul düşünülerek çıkarılmıştı. Bu olaya sadece para olarak bakamayız, geçici 16. Maddenin böyle bir tarafı da var. Geçici 16. Maddeye göre sen Hazine arazisi üzerine bina yapmışsan, o araziyi satın alma hakkın vardı ,yani İstanbul, Ankara gibi yerlerdeki gece kondu mahallelerinin kentsel dönüne sokulması için altlık oldu. Dolayısıyla o binanın tapu sahibi oluyorsun, tapu sahibi olduktan sonra da kentsel dönüşümden faydalanıp depreme dayanıklı yapılar üretmek için bir alt yapıydı bu geçici 16. madde. Güzeldi ama dediğim gibi o dönem, deprem yönetmeliğinin sorgulanmaması, arkasından 7-8 yıl oldu, Anayasa Mahkemesi'nin böyle bir karar vermesinden sonra, şimdi sorunun içerisinde bir bomba var. Bakanlık, bu yanıyla bu bombayı belediyelerin kucağına bırakıyor. Şimdi şöyle bir sorun çıkıyor ortaya, bu da bir piyasa gerçeği şu anda, bu yazı geldiğinden beri şu 10 gün içerisinde kapımız aşındırılıyor, ne yapacağız, ne edeceğiz, nasıl bir çözüm bulacağız diye soruluyor. Şöyle bir durum var fiiliyatta, birisi, bundan 3-5 ay önce bir yer kiralamış, bedel ödemiş, ciddi ve masraflı bir tadilata gitmiş, arkasından da ruhsatlandırma aşamasına gelmiş, itfaiyeden gerekli raporu almış, belediye de ruhsatlandırmayı yapacak, evrakları tamamlayıp başvuruyu yapıyor, belediye, böyle bir yazı geldi, ben bu ruhsatı veremem diyor. Bu şu anda başvuranlar için ciddi bir sorun. Bir de yenice başvuracaklar var. Bu vatandaşların böyle bir mağduriyeti var. Bu, bir gerçek. Kimse bunu göz ardı edemez. Dolayısıyla, bu vatandaş şimdi ne yapacak? Performans analiziyle kurtaramayabilir de yapısını, hem zeminden hem de yapısından kaynaklı. Burada güçlendirme yapabilir ama güçlendirmeye gittiğinde de binayı neredeyse tamamen soymak, yani baştan yapmak gibi.”
O daha masraflı deniyor.
“Daha masraflı. Bu masrafı kim karşılayacak? Normalde mal sahibinin karşılaması gerekiyor. Mal sahibi karşılar mı?”
YÖNTEM, MAĞDURLAR YARATAN BİR YÖNTEM
Belediye, bu durumda, “Biz deprem performans analizini isteyeceğiz. O olmazsa ruhsat vermeyeceğiz” dedi, yeni iş yeri açma başvurularına, ne olacak? İnşaat Mühendisleri Odası olarak sizce belediye bu ruhsatı vermeli mi?
“İstemem, diyemez, istemesi şart. Belediye, bu durumda hiçbir şey yapamaz. Bakanlık, belediyeye, 'Sen bunu kontrol etmek zorundasın. Sorumluluk sende. Anayasa Mahkemesi sorumluluğu mal sahibinden kaldırdı, sen burada yaşayan insanlardan, onların can ve mal güvenliğinden de sorumlusun diyor.”
Bu durumda belediyenin yapabileceği bir şey yok, eli kolu bağlanmış durumda, değil mi?
“Evet.”
Yani, niyet olarak, verelim ve bu adamı bu durumdan kurtaralım dese bile veremez, çünkü zan altında kalır.
“Sorumluluk, belediyede kalır.”
Bu durumda, vatandaşın belediyeyi suçlamaması lazım.
“Bakanlık, sonunda kentsel dönüşüm kapsamında bir yola girmiş. Binaların daha güçlü olması, depreme karşı daha dirençli hale gelmesi için çalışmadır bu, aslında. Yöntem, biraz mağdurlar yaratacak bir yöntem.”
SORUNUN ÇÖZÜMÜ, TAKVİME BAĞLANABİLİR
İşletmeler konusuna devam edelim, bir işletmeci geçtiğimiz yıllarda işletme ruhsatını almış ve işine devam ediyor. Şimdi bakanlık diyor ki belediyeye, yapı kayıt belgesi varsa bu yapının, bunu denetle diyor. Belediye, bu yapıyı nasıl denetleyecek? Yeni bir işletme ruhsatı alma durumu olsa, tamam ama bu vatandaş zamanında ruhsatını almış, işine devam ediyor.
“Bakanlığın, bu konuyu takvime bağlaması gerekiyor. Tamam, belediyenin her zaman denetleme yetkisi var, geçmişe dönük ama Anayasa Mahkemesi'nin kararından sonra belediyelere bu yetki verilmiş, Anayasa Mahkemesi kararı öncesi verdiği ruhsatlarda belediyenin hiçbir sorumluluğu yok.”
Belediye ne yapacak ya da ne yapmalı böyle bir durumda?
“Konu açılmışken, bu da çok önemli, çok popüler bir konu, Sağlık Bakanlığı şu anda, çok güncel, psikologlara, diyetisyenlere, fizyoterapistlere, başka birkaç branş daha olabilir, dedi ki siz Sağlık Bakanlığı'na tabii olacaksınız. Daha önce bu işleri yapanlar bakanlığa tabi değildiler. Diş Hekimleri ve doktorlar tabii idiler. Onlar, Sağlık Bakanlığında ruhsat almak zorundaydılar. Bundan 3 ay önce filan, daha eski değil, bir genelge yayınladı, bana bağımlı olacaksınız, benden ruhsat alacaksınız dedi. Şimdi bunlara verdikleri evrak listesinde diyor ki binanızın deprem yönetmeliğine göre depreme dayanıklı olup olmadığına dair rapor getirin diyor. Şimdi böyle bir sorun da var. İlçemizde yeni ruhsat alacak 10-15 kişi var ,Muğla ve Türkiye genelinde sayıları belki on binleri bulacak. Bakanlık, 2018'de çıkarılan deprem yönetmeliğinden sonra yapılan binalardan bu belgeyi istemiyor. 2007 Yönetmeliğine veya daha önceki yönetmeliklere göre yapılmış yapılar varsa, bunlardan 2018 Deprem Yönetmeliğine göre yapılmış performans analizi istiyorum diyor. Burada da aynı sorun ortaya çıkıyor. Bu işi yapan arkadaşların içerisinde sağlık bakanlığına tabi olmadan önce belki 10 yıldır aynı yapı içerisinde olanlar var. Şimdi, bunlardan, 10 yıldır bulunduğu yer ile ilgili depreme dayanıklılık performans analizi isteniyor. Bu noktada, kanun karşına çıkıyor. Birkaç dairenin bulunduğu bir binada deprem analizi yapmak için diğer dairelerden izin alman gerekiyor. Tamamı ya da bazıları bu izni vermeyebiliyor. Performans analizinde vermek zorunda değil. Devlet bu konuya el atarsa, bir çözüm üretebilirse iyi olacak. Belki, bina sahibi depreme dayanıklılık analizi olmadan mülkünü kiraya veremez gibi bir şey koysaydı, o zaman kiracı bu binayı kiraladığı zaman başına böyle bir şey gelip gelemeyeceğini bilirdi. Kiralamış, kiraladıktan sonra işi nedeniyle kiraladığı yerde oldukça masraflı yatırım yapanlar var, bu iş yerleri, yapılacak performans analizinde uygun çıkmadığı taktirde ne yapacaklar? Güçlendirme yapmayı mal sahibi ya da diğer malikler kabul edecek mi? İmar barışından ayrı böylede bir gündem var bu konuyla da ilgili son haftalarda oldukça soru alıyoruz.
Devletin kendisi geçici 16. Maddeyi çıkarıp sonra da yolun yarısında kuralları değiştirince bu tür mağduriyetler yaratmış oluyor. Bakanlık, bu tür mağduriyetleri giderici bir yöntem bulursa, örneğin, bunu sürece yaymak gibi bir yöntem geliştirirse ancak o zaman bu işin içerisinden çıkılır. Aksi durumda, sadece geçici 16. maddeden kaynaklı, Türkiye çapında yüzbinlerce mağduriyet oluşur. Tekrar söylüyorum, elbette yüzbinlerce insan canı tehlikeye gireceğine , yüzbinlerce mağdur olsun, insan canının yanında paranın sözü olmaz ,bunun aksini kimse iddia edemez. Kentlerin depreme dirençli hale dönüştürülmesi ülkenin belki en önemli gündemi olmalıdır, bununla beraber ben bir yazı yazdım iş benden çıksın vatandaş, yerel idare nasıl çözerse çözsün mantığı doğru değildir. Gerek teşvikler, gerek yerinde dönüşümü kolaylaştıracak yöntemlerle devlet vatandaşının yanında olmalıdır.
Bir konu daha var imar barışından faydalanan birçok bina imarlı alanda değil, performans analizinde yeterli sonucu alamayan vatandaş binayı yıkıyım yedinden yapayım dese yeniden yapmak için izin alamıyor, yerinde dönüşüm dediğim bu konuda kolaylaştırıcı bir düzenleme yapabilir.”
Senin bu anlatımlarından vardığım sonuç şu: Belediye, şu haliyle bu işin içerisinden tek başına çıkamaz.
“Bizlere gelen vatandaşın şöyle bir beklentisi var: Belediye versin ruhsatı, geçsin. Belediye, bunu yapamaz. Yapması için, bakanlığın, bu yazıya istinaden, bu sorunun çözümünü zamana yayma mı olur, başka bir yöntem mi olur bilemem, bir yol yöntem önermesi gerekir. Yapı kayıt belgeli binasını kiraya veren, mal sahibi ama sen bu binanın depreme dayanıklılık performans analizini kiralayandan istiyorsun. Kiracı bunu yaptırdığında mal sahibinin bunu kiracıya ödeyip ödemeyeceği belli değil. Deprem Yönetmeliğine göre yapılacak bir analizin ciddi bir bedeli var. Bunlar ciddi rakamlar.”
BELEDİYEDEKİ BİLGİLER, VATANDAŞIN İBRAZ ETTİĞİ BİLGİLERDİR
Yapı kayıt belgeli yapıların büyük çoğunluğu, konutlar ve eklentileridir; benim Datça'da gördüğüm budur. Hatta, bunların bir kısmı, devletten yapı kayıt belgesi almak için uydurulmuş sahte yapılardır. Şimdi, belediye, bu yönetmeliğe bağlı olarak nasıl bir yol izleyecek? Belediyenin elinde, Datça'da yapı kayıt belgesi almış 6500 yapının hangisinin ne olduğuna dair bir tasnif bilgisi var mıdır?
“Sonradan böyle bir şey yapıldı mı, bakanlık belediyeye bir bildirimde bulundu mu bilmiyorum ama geçici 16. Maddeden sonra şöyle idi bu işin uygulaması: İmar Barışından yararlananlar gidiyordu belediyeye, belgeleri ibraz ediyordu. Belgeleri ibraz ettikten sonra ekine başka bir şey koymak zorunda değildi. Sonra, belediye dedi ki sen bir şey getiriyorsun bana ama bu nedir, ben bunun ne olduğunu ne bileyim dedi ve zemin tespit krokileri istedi ekinde. Şimdi belediyenin elinde bazı yapı kayıt belgeleri var ama başvuru sahibinin ibraz ettiği yapı kayıt belgeleri var. Belediye bunların ne olduğunu nasıl tespit eder? Kayıtlar bakanlıkta olduğu için bakanlık, Datça için direkt tasnif ederek bunları gönderir mi? Belediyede olanlar, vatandaşın ibraz ettikleridir. Ya da bir şikayet olduğunda vatandaşın belediyeye kendini savunmak için götürdüğü yapı kayıt belgeleri var. Bakanlık bu belgeleri verdi mi, verir mi, işin o tarafını bilemiyorum. Belediyenin elindeki, muhtemelen, toplam sayıdır. Bakanlık tasniflenmiş halde yapı kayıt belgelerini gönderdi mi onu bilemiyorum.”
BELEDİYENİN NE YAPACAĞINI BİLEMİYORUM
31.12.2018 sonrası yapılan “kaçakları” pas geçelim, şu an 6500 civarında yapı kayıt belgesi alan vatandaşın durumunu konuşuyoruz. Belediye, benim ya da eğer yapılırsa, başka arkadaşların yapacağı haberleri yeterli görmeli mi yoksa vatandaşa böyle bir yazı geldiğini ve onlardan bakanlığın bu yazısı kapsamında neleri isteyeceğini içeren bir tebligatta bulunmalı mı? Ya da hayır ben bu işin içerisinden çıkamam deyip bakanlığa başvurup, bu konuyu bir takvime bağlayalım mı demeli?
“Belediye bu konuyu bakanlığa sordu mu bilemiyorum.”
Ben de bilmiyorum.
“Belediye, ben bu gelen yazı ile ilgili ne yapacağım diye bakanlığa sormuş olabilir, bilemiyorum. Bu gelen yazı, belediyeye, bu ilçede yaşayan bütün vatandaşların can ve mal güvenliği senin sorumluluğundadır yazısıdır, nokta. Arkasında hiçbir şey yok.”
Hem bir inşaat mühendisi hem de İMO'nun Datça temsilcisi olarak, belediyenin bu konuda devreye girmesi için bunun öncelikle bir takvime bağlanması gerektiğini düşünüyorsun, sanırım?
“Datça'da deprem her an olabilir. Akşam Kızlan merkezli bir deprem olmuş. Bu konu takvime yayıldığında da diyelim ki bir büyük deprem daha oldu ve on binlerce kişi canını kaybetti, bunun sorumluluğu kimde olacak? Bu yazıya göre belediyede. Çünkü sen denetlemedin bu pansiyonları vb., vatandaş pansiyonda yatarken depreme yakalandı ve canından oldu. Tekrar söylüyorum, bu konu çok önemli. Yapı kayıt belgesi alan yapıların depreme dayanıklılığının sorgulanması çok acil, Türkiye bir deprem kuşağı içerisinde yer alıyor. Bu ayrı. Bize gelen vatandaşların konuşmalarından anladığım, ortada bir mağduriyet var. Bu mağduriyetin giderilmesi için bakanlık bir şeyler yapmalı.”
YAPI STOKUNU BELİRLEME İŞİNİ BELEDİYE YAPTIRABİLİR AMA...
Bu konunun takvime bağlanması, bu sorunun çözümünü kolaylaştırması açısından gerekli ama takvim istenir ve o süreçte deprem olursa sorumluluk belediyede kalır, haliyle o da çözüm değil. Sence, yani bir inşaat mühendisi olarak, bakanlık bu yazı ile bu sorunu çözme görevini belediyeye verdiyse, ki verdi, belediye ilk adım olarak ne yapmalı?
“Belediye, yine bu uzun takvim içerisinde olur, Datça'daki 6500 yapının performans analizini, piyasada kendisi yaptırabilir. Bir ya da birkaç firmaya ihale usulü verebilir. Bu konu, hükümetin tasarruf tedbirleri dışında değerlendirilmesi gereken bir konudur. Örneğin, bizim oda ile Milas, Menteşe ve Bodrum Belediyeleri bir protokol yaptı, Bodrum ve Menteşe’de daha fiilen başlamadı, Milas'ta yapıldı...”
Bu sözünü ettiğin yapı kayıt belgeli yapılar için mi yoksa genel anlamda yapı stokunun belirlenmesi için mi yapıldı?
“Yapı stoğu için yapıldı, tüm yapılar için. Yapı stoku meselesi şöyleydi: Bu konuda çok basit bilimsel bir yöntem var ama bu bir yapının depreme dayanıklı olup olmadığını belirlemeyi değil, bölge bazında, hangi bölgede ne tür yapılar var, kaç katlı, taşıyıcı sitemi nedir, hangi yıllarda yapılmış, bunları belirlemeyi amaçlıyor. Bu çalışmayı Milas Belediyesi yaptı, oda ile bir protokol yaptı, bedelini belediye karşıladı, yüksek bir bedeli vardı bu çalışmanın, Milas'ın büyük bir ilçe olması nedeniyle belediye bunu karşılayabildi. Belediye, bu çalışmayı yürüten arkadaşlara arşivi açtı ve çok iyi bir çalışma oldu. Milas'ın yapı envanteri çıkarıldı. Çok başarılı bir çalışmaydı. Şimdi Menteşe'de yapılacak. Bu, çok büyük bir iş. Milas'ta yapılan çalışma ilk olduğu için eksiklikler görüldü. Böyle bir çalışmayı Datça'da biz de yapabiliriz. Bunun için bazı inşaat mühendisi arkadaşlarımızı istihdam etmemiz, Datça'da konaklatmamız gerekecek, bir süre. Bunu yapmak istediğimizi, başkana da söyledim. Elbette ne zaman yapabiliriz, onu bilemem. Bu, başka bir konuydu aslında. Belediye, bu yazıda belirtilen performans analizini kendisi de yaptırabilir aslında ama burada şöyle bir konu var, Bakanlık, İmar Barışı zamanında, belediyeye pay dahi vermeden topladığı paranın hepsini kendine aldı.
PARAYI BAKANLIK ALDI, YÜKÜ ŞİMDİ BELEDİYELERE ATIYOR
Belediyeye hiçbir şey vermedi.
“Parayı bakanlık aldı ama şimdi sorunu belediyelerin üzerine atıyor. Bu durum, sadece Datça için değil, bütün belediyeler için geçerli. Şu an belediyenin imkanları kısıtlı. Bu kısıtlı bütçe ile belediye 6500 tane performans analizini yaptıramaz; her birisi için ciddi bedellerden bahsediyoruz. Yapının durumuna göre, bu rakamlar daha da değişebilir. Bu performansı mal sahibi kendisi yaptırabilir. Mal sahibinin kendisinin yaptırabilmesi için de örneğin bir iş yeri için kiraya verilecekse, sen burasını performans analizi olmadan kiraya veremezsin dese, en azından kiracının yaptığı yatırımlar cebinde kalır. Kiracı, o yerde bir iş yeri açıp açamayacağını bilir.”
Bu yazıdan sonra belki kiracılar mülkün sahibinden, eğer kiralayacağı yer yapı kayıt belgeli bir yer ise, bu analizi yaptırmasını isteyebilirler.
“Yapının performans analizi yoksa kiraya verilemez ya da iş yeri açılamaz...”
Evet, öyle bir şart konulması lazım ama bu haber yapıldıktan sonra iş yeri için kiralık yer arayan bir vatandaş, daha dikkatli davranacaktır.
“Zorluk, yine kiracıya kalıyor. İş yeri için de olsa bir yeri kiralayan herkes gelip belediyeye durumu sormuyor.”
Vatandaş bir yeri kiraladı, belediyeye gitti, belediyeden ruhsatı alamadı, dönüp mülkün sahibine verdiği kira bedelini geriye alır.
“Alıp alamayacağını bilemeyiz. Yatırım vs.. yapıyor.”
O zaman kiraladığı yere yatırım yapmadan belediyeye gidecek. Örneğin, bir ara Datça girişinde yazıyordu, bir yeri kiralamadan önce belediyeye sorun gibi...
“Anladım da bu bir zorunluluk olmadığı için vatandaş gidip belediyeye sormuyor. Masrafı yapıyor, ondan sonra soruyor.”
HATAYI YAPAN BAKANLIK, ŞİMDİ TOPU BELEDİYELERE ATIYOR
Anayasa Mahkemesi o cümleyi iptal etmekle sorumluluğu mülkün sahibinden idareye, yani devlete ve belediyeye vererek aslında şunu mu söylüyor: “Ey yasa koyucu, sen hata yaptın. Böyle şey olmaz.” dedi. Bakanlıkta bu yazıyı yayınlamakla, “Evet. Haklısın. Biz bu hatayı yaptık. Şimdi bunu telafi edelim. Ey belediye, sen benim yaptığım bu hatayı telafi et” mi diyor? Özü itibarıyla...
“Evet, aynen. Özü itibarıyla bunu söylüyor. Bakanlık, bunun sorumluluğunu almak yerine, topu belediyelere atıyor. Belediyeleri sıkıştırıyor.”
Aslında, hatayı yapan, yaptığı hatayı telafi etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bakanlığın belediyeye yüklediği işleri kendisinin yapması lazım. Ya da bu yükü belediyenin sırtına yüklüyorsa bunun parasını vb... belediyelere sunması lazım.
“Kesinlikle.”
Şimdi madem bu sorunun telafisini belediyeler yapacak, bu durumda hangi ilçe ve ilden İmar Barışı kapsamında ne toplandıysa o paraların belediyelere verilmesi lazım.
“Ya da bu konuda kanun çıkarılması lazım. Deprem yönetmeliğine göre hesaplarını yaptığın zaman bu binaların, olası bir depremdeki davranışlarını görebiliyorsun; ilçemizdeki binaların çoğunun zeminden kaynaklı sorunlar nedeniyle bu testi geçebilmesi çok zor görünüyor, geçebileceğini düşünmek gerçekçi değil. İçerisinde derme çatma yapılar da var.”
Palamutbükü'nde bir ara pazar kurduğumuz arsa vardı ve o arsanın içerisinde bir yapı vardı. Bir zamanlar köylüler o binanın içerisinde düğün yaparmış. Bu olay, gazete haberlerine bile konu olmuş. Vali yıkım kararı almış. O bina 2018 İmar Barışına sokulmuştu, bunu duyduğumuzda çok şaşırmıştık.
Benim açımdan, konu anlaşıldı. Bu olayın kolay yoldan çözümü mümkün görünmüyor.
“İmar Barışı çıkmadan önce yapılan yapılar, aman yakalanmayayım, tutanak yemeyeyim diye alelacele yapılan yapılardı. İçlerinde Özel İdare zamanında yapılanlar da var. Bunların ne kadarı derme çatma, ne kadarı yığma, ne kadarı taş, betonarmeler ne kadar sağlıklı... bilemiyoruz onları. Bunlar ancak analiz yapıldıktan sonra belli olur.
Benim anladığım, merkezi yönetim olası bir problemin sorumluluğunu şimdiden belediyelere yıkıyor; bence bu yazının başka bir anlamı yok. Bu sorunun öyle kolay kolay çözülebilme şansı yok.
“Yok.”
Neden yok? Bu sorun ancak uzun sürede çözülebilecekse, o uzun sürede depremin olmama garantisi var mı? Yok. Peki sorun çözülmeden bir deprem oldu ve yine sayısız can ve mal kaybı yaşandı. Bunun sorumluluğunu bakanlık (merkezi yönetim) üstlenmeyecek mi? “Ben üstlenmem, sorumluluk sende” diyor. Bu, bir nevi suç atımı.
“Bir inşaat mühendisi olarak şunu tekrar söylemem gerekir: Ülkemizde kentsel dönüşümün bir an önce yapılması, yapı stokunun belirlenmesi, iyileştirilmesi, depreme dirençli hale getirilmesi konusunda yapılanların hepsini takdirle karşılıyorum. Buradaki itiraz, geç kalınmış bir durum var, apar topar gönderilen bir yazı var, bu nedenle vatandaşın mağduriyeti var. Yapı kayıt belgesi verilirken yapılan hataların faturası şimdi vatandaşa çıkarılıyor. Vatandaş şimdi bu faturayı ödemekle yüz yüze. Benim söyleyeceklerim, özetle bunlar.”