Bugun...



Datça-Reşadiye Muhtarı Sami Akkın: “Yaşadığımız Pek Çok Sorunun Nedeni Büyükşehir Yasası'dır”

“Bir Betçe'den, bir Datça'dan muhtar ile görüşme yapma kuralımı bozmamak için sizin uygun zamanınızı bekliyorum,” dedim, Cuma günü öğle üzeri yaptığım ikinci arama sonrası saat 16.00 gibi bana dönüş yaptığında; “Sorunu en az olan mahalle bizim mahalledir. Bugün görüşebiliriz. Şimdi gelebilir misiniz?” diye sordu, Reşadiye Muhtarı Sami Akkın. Atladım gittim.

facebook-paylas
Tarih: 23-07-2023 12:57

Datça-Reşadiye Muhtarı Sami Akkın: “Yaşadığımız Pek Çok Sorunun Nedeni Büyükşehir Yasası'dır”

Söyleşi: Mehmet Erdal

“Bir Betçe'den, bir Datça'dan muhtar ile görüşme yapma kuralımı bozmamak için sizin uygun zamanınızı bekliyorum,” dedim, Cuma günü öğle üzeri yaptığım ikinci arama sonrası saat 16.00 gibi bana dönüş yaptığında; “Sorunu en az olan mahalle bizim mahalledir. Bugün görüşebiliriz. Şimdi gelebilir misiniz?” diye sordu, Reşadiye Muhtarı Sami Akkın.

Atladım gittim.

 REŞADİYE MAHALLESİ'NİN TÜZEL KİŞİLİĞİ ZATEN YOKTU

Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra Datça Belediyesi'ne ve Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne neleri devrettiniz?

“Büyükşehir Yasası çıkmadan önce de 'merkez mahalle' olduğumuz için köy muhtarlıkları gibi bizim tüzel bir kişiliğimiz yoktu. Ben, Büyükşehir Yasası ile birlikte (2014) muhtar oldum; daha önceki muhtar ile de çalıştım, yaşlı olması nedeniyle işlerini takip ettim. Tüzel kişiliğimiz olmadığı için bize ait herhangi bir taşınmazımız yoktu.”

Bir dönem daha devam etmeyi düşünüyor musun?

“Siyaset gibi olacak ama partim (CHP) içinden, mahallemizden, muhtar arkadaşlarımızdan birçok kişi benim belediye meclisine girmem gerektiğini söylüyor ama benim mahallemde bir dönem daha yapacak olduğum işlerim var; iki dönem boyunca çok önemli işler yaptık, çok büyük projelere imza attık.”

Son yapılan kongrede Datça Kent Konseyi Yürütme Kurulu'na da seçilmiştin.

“Evet. Hala yürütmedeyim.”

 REŞADİYE DATÇA'NIN KAVŞAK NOKTASIDIR

Reşadiye merkez mahalle idi” dedin ya, Reşadiye Osmanlı İmparatorluğu zamanında Datça'nın İdare Merkezi imiş. Sokakta konuşulan bir söylentiye göre “Reşadiyeliler” o dönemden devam ede gelen bir duygunun gereği “kendilerini Datça'nın sahibi olarak görürler”miş. Nesiller boyu Reşadiye'de yaşaya gelmiş bir ailenin ferdi olan sende böyle bir duygu var mı? Bu söylenti doğru mu?

“Datça'nın sahibi Datçalılardır. Daha önceki zamanlarda Datça Reşadiye'den yönetildiği için Reşadiye dışındaki insanların Reşadiye'ye alttan bakma gibi bir durumları var. Biliyorsun, iktidar her zaman eleştirilir, o hesap.

Yönetim Reşadiye'de olduğu zamanlarda işte bir insana bir nedenden dolayı ceza yazılmış, bir insan jandarma karakolunda kalmış, hapse atılan olmuş bilmem ne, hep kötü anıları var bazılarının Reşadiye ile ilgili. Burası yönetim merkezi iken buranın insanı yönetim kademelerinde olduğu için Reşadiye ile ilgili yanlış bir algı oluşmuş, Reşadiye'ye böyle bir etiket vurulmuş.

Reşadiyelilerin diğer Datçalılardan hiçbir ayrıcalığı yoktur. Emecik, Eski Datça, İskele, Reşadiye hepsi Datça'nın birer mahallesidir. Betçe'deki köylerimiz de aynı. Bizim bu mahallelerden üstün neyimiz olabilir ki? Kız alıp veriyoruz, akrabalarımız var. Beraber yaşıyoruz. Buradan taşınıp İskele Mahallesinde yaşayan arkadaşlarımız, ağabeylerimiz var, oradan buraya gelip yaşayanlar var. Aslında diğer mahalleler ile etle tırnak gibiyiz. Reşadiye Mahallesi Datça'nın kavşak noktasıdır.”

 ESKİDEN BELEDİYE'DE ÇALIŞMAK REVAÇTA DEĞİLMİŞ

Diyelim ki Datça Belediyesi'ne bir personel alınacak; siz bu personel alımında kendinize bir ayrıcalık yapılmasını istiyor musunuz? İşte “Biz Reşadiyeliyiz, bu personel bizim mahalleden alınmalı” filan diye düşünüyor musunuz?

“Eskiden böyle bir duygu vardı. Belediye'de çalışan personel sayısına bakılınca da bu durum anlaşılabiliyordu. Bu durumun ortaya çıkmasında şunun da etkisi var, bunu göz ardı etmeyelim: Eskiden belediyede çalışmak çok revaçta değildi. Esnaflık, balıkçılık, teknecilik yapmak daha revaçtaydı...”

Belediye'de de olsa bürokraside çalışmanın ikincil tutulduğu, serbest meslek sahibi olmanın, bir iş yeri açmanın birincil sayıldığı zamanlarda...

“Evet, o zamanlarda belediyeye işçi bulamadıkları için Reşadiyeliler belediyeye girmişler. Mesela, Savaş Özalp (Reşadiyeli, 1982-89 yılları arasında Datça Belediye Başkanlığı yaptı), babamgili sağdan soldan toplamış, demiş ki 'sizi işe alacağım', babam öyle girip çalışmaya başlamış Datça Belediyesi'ne.”

 REŞADİYE SİT ALANIDIR

Reşadiye, Eski Datça gibi tarihi bir yer. Belediye başkanı Gürsel Uçar olağan meclis toplantılarında birkaç kez Eski Datça'nın olduğu gibi Reşadiye'nin de tarihsel değerinin çok yüksek olduğunu ve bu nedenle Reşadiye'ye de yatırım yapılması ve turizm açısından bir çekim merkezi haline getirilmesi gerektiği üzerine konuşmuştu. Sanırım Reşadiye'de hayata geçirilmeye çalışılan bazı projelerde sıkıntılar yaşanıyor...

“Reşadiye'nin SİT bölgesi olması elimizi kolumuzu bağlıyor. Nüfusumuz, şu an 1.300 civarındadır. Abartmayayım ama 400-500 civarında Reşadiyeli şu an İskele Mahallesinde yaşıyor. Çünkü burada adamın evi var, eski bir ev, 40-50 m2 civarında. Çocuğu olmuş, ihtiyacı var, yenisini yapacak, SİT bölgesi olduğu için Anıtlar Kurulu izin vermiyor. Çevremizde tarlalarımız var, imar yok, oraya da yapamıyoruz. Haliyle, zorunluluktan, İskele Mahallesi'ne göç ediliyor.”

Reşadiye Mahallesi Muhtarı olarak ne öneriyorsun?

“İmar planı olmalı, buraya özgü imar planı çıkarılmalı.”

Reşadiye'de imar planı yok mu?

“Mevcutta var. Genişletilmesini istiyoruz.”

Bunu talep ettiniz mi?

“Bu konuda belediyede bir çalışma var. 'Plan var, ilk sırada siz varsınız, yapılacak' filan deniliyor ama adım da atılmıyor....”

Reşadiye'nin SİT alanları korunarak değil mi? Mevcut SİT alanlarının derecesinin düşürülmesini filan istemiyorsunuz?

“SİT alanı, bizim en büyük şansımız. Yaşlılarımız, Reşadiye'nin SİT alanı olmasını belki bir dezavantaj olarak görüyorlardı ama onların çocukları ve torunları böyle olmamızın kaymağını yiyecekler. Reşadiye'nin şu anki rayiç değerinin yükselmesinin nedenlerinden birisi SİT alanı olmasıdır. Bu SİT özelliğinin korunması gerektiğini düşünüyoruz. Okulun altında bölge var, yeni imara açılmış, o şekilde açılabilir diğer taraflar da. Şu an içinde bulunduğumuz eski mahallenin korunması gerekir.”

 ELEKTRİK HATTI HARİÇ HER ŞEY YENİLENDİ

Reşadiye'de uygulamasına başlanmış ama farklı nedenlerle yarım kalan projeler var mı?

“2017'de Datça'da yıkıcı olan deprem sırasında Reşadiye'de 11 tane binamız ağır hasar almıştı. O depremde en ağır hasar Reşadiye'de yaşanılınca Muğla Valimiz Esengül Civelek hanım buraya geldi. Olayla bizzat ilgilendi. Deprem mağduru aileler ile görüştü. Burayı sevdi. Yanlış hatırlamıyorsam, belediyenin de oluruyla, %40-45 Muğla Valiliği, %55-60 Datça Belediyesi katkısıyla yollar toptan yenilenmeye başlandı. Parkeler komple söküldü, Arnavut kaldırımı yapıldı. O süreçte dedik ki, bu işi yapacaksak bir kerede tam olarak yapalım; bütün alt yapıyı değiştirelim. İşte elektriği de yer altına alalım. MUSKİ ile görüştük, kanalizasyon ve su hattını yeniledik, boş arsaların bile su ve kanalizasyon hattı hazır hale getirildi. Projeyi uyguladık ve bitirdik ama bir tek elektriği yer altına alamadık; bu içimde bir dert olarak kaldı. AYDEM gerekeni yapmadı.”

 REŞADİYE'DE YAZ-KIŞ DEVAM EDEN DOĞAL BİR HAYAT VAR

Yine SİT alanı içerisinde ama SİT özelliğine zarar vermeden yapılması gereken başka şeyler var mı?

“Yapılması gereken tek şey var: Örnek almak. Önümüzde örnek çok, olumlu ve olumsuz. Mesela en azından Eski Datça var yakınımızda. Biz bunları görerek, olumsuz olaya olumlu şekilde devam edersek, bunu başarırız. Zaten, benim 3. dönem muhtarlığı yapmayı istememin nedeni Reşadiye'nin turizm açısından gelişmesine katkıda bulunmaktır.”

Örneğin ne yapılmalı? 3. döneminde ne yapmayı düşünüyorsun?

“Gençlerimize işletmeciliği aşılamamız lazım. Yani, gençleri, nasıl diyeyim, maaşlı bir yerde çalışmaktansa kendi işletmelerinde para kazanmasını sağlamak, buna yönlendirmek, onların hayatlarını, geleceklerini kurtarmak demek, benim açımdan. Yoksa sabit bir maaşla ne bir adım ileri giderler ne de bir adım geri gelirler. Orta gelirli bir vatandaş olarak kalırlar. Ben bütün gençlerimizin bir şeyler yapmasını istiyorum. Bizim şöyle bir şansımız da var, bizim mahalle içindeki mülklerimiz kendimizin; Reşadiye dışından gelen kimsenin, yatırımcının eline geçmediler.”

Reşadiye'de Eski Datça gibi satma yok?

“Yok. Reşadiye'de yaz-kış devam eden bir hayat var. Kışın gelin buraya, yazınki gibi aynı kalabalığı göreceksiniz. Eski Datça'da kışın 10 kişiyi göremezsiniz yaşayan ama yaz aylarında sokaklarında 10.000 kişi olur. Eski Datça'da suni, Reşadiye'de doğal bir yaşam var. İnsanları buraya çeken de bu doğal yaşam. Reşadiye'nin turizm potansiyeli Eski Datça'dan kat be kat daha fazladır. Günlük yaşamınızı sürdürmek için neye gereksiniminiz var ise süttür, yumurtadır, peynirdir... onu burada bulabilirsiniz. Aynı zamanda tarihi havayı da soluyabiliyorsunuz. Bu nedenle, hani cıstak cıstak tarzı var ya, müzikli, eğlenceli bir turizme değil de butik türü bir turizme yönelinebilirse çok iyi olacak.”

İyi de bu tarihi binalarda herhangi bir tadilat filan yapılabilir mi?

“Yapılabiliyor tabii. Şimdi bazı yanlış algılar da var burası ile ilgili, mesela, nasıl diyeyim, basit tadilatlar var binalarda yapılabilecek. Bu tadilatlar ile ilgili Muğla Büyükşehir bünyesinde KUDEB (Koruma, Uygulama ve Denetim Şube Müdürlüğü) diye bir birim var, oraya başvurup, o birimin kontrolünde yapabilirsiniz. Mesela bir arsanız var, içerisinde eski bir eviniz var, bunları aslına uygun olarak yapabilirsiniz. Benim istediğim, Reşadiyeli gençlerin bu tür yerleri turizme kazandırmalarıdır. Bu Reşadiye, Datça ve onların geleceği için çok önemli.”

 REŞADİYE SIRTLARINDA “DEVLETTEN KİRALAMA” DİYE BİR ŞEY YOK

Sosyal medyaya filan da yansıdı, Reşadiye'nin sırtını yasladığı tepelerde devletten kiralanarak mı yoksa hani birileri gidip cebren el koyarak mı nasıl yapıyorlar ise işte bazı yerleri çevirip ağaçlandırdıkları ve sahiplendikleri konuşuluyor. Böyle bir şey var mı?

“Datça Kaymakamlığı bu sorun ile ilgili mücadele edebilmek amacıyla bir WhatsApp grubu da kurmuştu; devletten kiralama diye bir şey yok.”

Nasıl yani? Hani yok 49 yıllığına, yok 99 yıllığına devletten yerler kiralıyor ve oraları ağaçlandırıp kullanıyor ya bazıları, bunlar da bu türden şeyler değiller mi?

“Hayır. Öyle bir şey yok. Bunlar, Maliyeye ait arazileri izinsiz çeviriyorlar, açıyorlar, kendilerince işleyip ağaçlandırıyorlar ve ondan sonra yasal prosedürü başlatıyorlar, 'biz burasını kiralamak istiyoruz' diyerek.”

Bu yapılanlar yasal mı?

“Bence değil. Yapılan her şey izinsiz, yani yasal olmayan bir biçimde yapılıyor, sonra bütün bunları yasallaştırmak için 'izin başvurusu' yapılıyor.”

Bunları kim yapıyor? Reşadiyeliler mi?

“Şöyle söyleyebilirim: 100 dönüm açılmış ise bunun 10 dönümünü açmamıştır Reşadiyeliler.”

Reşadiye dışından gelenler mi açıyor bunca yeri?

“Reşadiye dışından.”

İyi de bu insanlar ne biliyorlar Reşadiye'deki bu arazilerin Maliye'ye ait olduğunu ve kime güvenerek gelip açıyorlar?

“Devir teknoloji devri, herkes her şeyi biliyor artık.” Gülüyor.

Ben işim (pazarcılık) nedeniyle 1994 yılı Eylül ayından itibaren Datça'ya gelip gitmeye başladım, 2001 yılından beri de burada yaşıyorum, inan Maliye'ye ait bu arazilerin varlığından ve bu arazilere bu biçimde el konulabileceğinden bihaberdim...

Eğer Reşadiye dışından birisi gelip burada böyle bir işe kalkışabiliyorsa, bu işe kalkışan vatandaşın kolu “çcoook uzun” demektir; sağlam bilgi kaynakları var ve birileri ona cesaret veriyor, “arkası sağlam” gibi...

“Bu işte cesaret nerede? Bu işe yeltenen ilk kişiye herhangi bir yaptırım uygulanmamasında. Bunun başka bir açıklaması yok.”

Siz, muhtar olarak duyduğunuz anda bu olayı yetkililere bildiriyor musunuz?

“Gayet tabi. Kaymakamlık ve Maliye ile devamlı iletişim halindeyiz bu konuda.”

Siz ilettiniz, peki onlar gelip ilgileniyorlar mı bu olayla?

“Polisler filan gelip bakıyorlar. Bu kadar. Herhangi bir şey yapıldığını görmedim. Maliye arazilerini çevirenler işlerine devam ediyorlar.”

Bu sizce iyi bir şey midir yoksa kötü bir şey midir?

“Şöyle bir şey olsa iyi bir şey olarak görülebilir: Aslında, boş Maliye arazilerinin ekonomiye katkıda bulunur hale getirilmesi güzel bir şeydir. Ancak, bunun planlı ve programlı bir şekilde yapılması gerekir. Bir kurumun demesi lazım ki işte sen 10 dönüm oraya, yalnız doğayı kirletmeden ve bozmadan, çünkü adam bir giriyor kepçeyle dağı komple tıraşlıyor, kıpkırmızı toprak, 4 tane zeytin dikiyor, diyor ki 'burası benim', böyle bir şey yok. İşte birisi harnup (Keçiboynuzu ağacı), birisi zeytin, bir diğeri bir başka şey diksin. Ekonomiye katma değer yaratılsın.”

Bir plan, bir program çerçevesinde ve bunu da devlet yapsın...

“Evet, var olan bitki örtüsü de doğayı koruyor ama oraların makilik olması yerine bademlik, zeytinlik, harnupluk olması bana göre daha iyi. En azından insanlar oraların bakımını yapacak, oraları işleyecek, ekonomiye katkıları olacak; haliyle bu tahsisin planlı ve programlı yapılması daha iyi. İşte paldır küldür girdin ve ne varsa sıyırdın mı toprağın üzerinde, olmuyor; orada ada çayı da var, kekik de var... Oralarda keklik de yaşıyor, domuz da yatıyor... Bütün bunları bitiriyorsun yani...”

Toprağı tanımıyorsan, bölgeyi tanımıyorsan, dediğin gibi, o çevirdiğin yere rastgele bir şeyler dikiyorsan, aslında doğayı, ekolojik dengeyi tahrip ediyorsun... Toprağı tanısan, orada, o toprakta ne ekilirse daha iyi ve uygun olur onu bilebilsen, daha doğru bir iş yapmış olursun.

“Aynen öyle.”

Muhtar Sami Akkın, söyleşinin sonunda tam da bu bölümdeki anlatıya uygun bir örnek verdi:

“Bundan önceki orman şefi bir gün geldi ve 'Reşadiye sırtlarındaki orman arazilerine işte lavanta filan dikeceğiz, gel muhtarım seninle şöyle bir dolaşalım' dedi. Çıktık. Dolaşıyoruz. 'Proje ne?' diye sordum. 'İşte yöre halkının gelir seviyesini yükseltmek istiyoruz' dedi. Dedim ki 'sen yöre halkının gelir seviyesini yükseltmek istiyorsan bu bölgelere zeytin ağacı dikelim.' Olur mu olmaz mı derken dilekçeleri yazdık gönderdik. Bakanlıktan cevap geldi. Çalışmaya başladık. Orman arazisi içerisinde 250 dönüm yeri belirledik. Ailelerden başvuru aldık. 78 aile başvurdu. 250 dönümü 78 parçaya eşit şekilde böldük. Aralarından yolları geçirdik filan. Her parsele 90 tane zeytin ağacı diktirdik ormana, vatandaşa teslim ettik yerleri. Bu çalışmayı geçen dönemimde yaptım. Yeni dönemde, bu çalışmanın badem versiyonunu yapalım, diğer tarafları da açalım derken kaçak olarak hazine arazilerini zimmete geçirmeler baş gösterdi.”

 ELEKTRİK VE SU KESİNTİSİNDEN EN AZ REŞADİYE ETKİLENDİ

Son günlerde Datça'da elektrik ve su sıkıntıları yaşandı ya Reşadiye ne ölçüde etkilendi bu sıkıntılardan?

“Herhalde en az etkilenen mahalle biziz.”

Neden? Örneğin RES'lere yakın olmanız mı bunun nedeni?

“Elektrik santrali burada. Elektriğin yarımadaya dağıtıldığı nokta Reşadiye'dir. Elektrik kesildikten sonra yeniden verdiklerinde örneğin Karaköy'e elektrik buradan geçiyor...”

O nedenle de elektrik ilk önce size geliyor?

“Buraya da geliyor, gidiyor, tamiratlar da yapılıyor ama diğer mahallelere göre biraz daha avantajlıyız.”

Su?

“Biraz önce söylemiştim, su hatlarını da yeniledik ve yeniden döşedik. Yeni nesil su boruları takıldı. Ayrıca 200 tonluk su depomuz değiştirildi, 500 tonluk yeni bir depo koyduk. Bu yaz başı devreye girdi. Bu depoyu hem Reşadiye hem de Eski Datça kullanıyor.

 DÖRT YOL VE MARMARİS'E GİDEN YOLUN ALT KISMI GÖÇ ALIYOR

Söyleşinin bir yerinde mahallelilerin ellerindeki mülkleri tutmaya devam ettiğini söylemiştin; bu nedenle Reşadiye'nin çok fazla göç almadığını söyleyebilir miyiz?

“SİT nedeniyle daha korunaklı bölge olan iç kısım öteden beri Reşadiyeli olanların yaşadığı bir bölgedir. Dört yol ve Datça-Marmaris yolunun alt kısmı ise Reşadiye'ye daha sonra gelip yerleşen ve yerleşmeye çalışanların olduğu kısımlardır.”

Nüfusun 1.300 civarında olduğunu söylemiştin ya bu anlamda bir oran versen...

“Çoğunluk sonradan gelip yerleşenlerdedir.”

Datça'nın geneli gibi yani; Datça'da oranın %60-40 gibi olduğu düşünülür.

“Aşağı yukarı Reşadiye'de de aynıdır. Yalnız, biraz önce bir nedenle dediğim gibi biz İskele Mahallesi’ne çok göç verdik.”

Barınmak için, iş güç sahibi olmak için daha çok gençler gidiyorlar İskele Mahallesi'ne...

“Yapamıyorlar burada. Genişleyemiyoruz. Mevcut yapılarımızı da çok güç yapıyoruz. Tescilli binalar... Datça'nın genelinde doğal SİT vardır, Reşadiye'de ise hem kentsel SİT hem de arkeolojik SİT var. İskele Mahallesi’nde inşaatın birim fiyatı bir lira ise Reşadiye'de 1,5 liradır. Hem daha maliyetli oluyor hem de daha uzun zamanda, bir prosedür çerçevesinde yapılabiliyor.”

 YANLIŞ OLAN, MUĞLA'NIN BÜYÜKŞEHİR OLMASIDIR

Biliyorsun Datça'nın 9 köyü Büyükşehir Yasası çıktıktan sonra mahalle statüsüne, şimdi de Mesudiye dışında 8 mahalle “kırsal mahalle” statüsüne geçirildi. Bu değişimlerde Reşadiye'yi ilgilendiren herhangi bir şey yok ama Kızlan Muhtarı Uğural Suat Karaman şimdilerin muhtarlarını “yetkisiz muhtarlar” olarak nitelendiriyor. Sen şu haliyle bile bir muhtarın yapabileceği bir şeyler vardır diyerek mi bir dönem daha muhtarlığa talip olmayı düşünüyorsun?

“Ben, kurumlardan bir şeyler alarak değil de daha çok mahalleliyi örgütleyerek mahalleyi bir yerlere getirmek istiyorum. Gelin şunu yapalım, gelin bunu yapalım... gibi. Yoksa Suat abinin dediği gibi hiçbir yetkimiz, etkimiz yok. Büyükşehir Yasası ile köyden mahalleye dönüş, köy statüsündeki yerler için büyük bir değişim oldu. Onların öncesinde bütçeleri, araçları, arsaları vs. vs... vardı. Bu haldeyken Büyükşehir Yasası ile her şeylerini yitirince çok bocaladılar. Biz zaten Datça merkezdeydik. Şimdi bazı hizmetler Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne, bir kısım hizmetler Datça Belediyesi'ne geçtiğinden bizim için çok fazla bir değişim olmadı, aldığımız hizmetler açısından. Örneğin, eskiden su konusunda Datça Belediyesi'ni arardım, şimdi Muğla Büyükşehir Belediyesi'ni arıyorum.”

Reşadiye'yi etkileyen bir şey yok ama Mesudiye dışında 8 mahallenin “kırsal mahalleye” dönüşmesi konusunda ne düşünüyorsun?

“'Kırsal mahalleye dönüşen mahallelerimizin muhtarları memnun. Demek ki onlar için bu iyi bir şey. Bu iyilik kime dezavantaj olarak dönüyor, orasını bilemem.” Gülümsüyor.

Senin düşünceni öğrenmek istiyorum.

Bana göre yanlış en başta yapılmış. Muğla, fiziki olarak büyükşehir yapılmaya uygun bir il değil. Örneğin İstanbul, Ankara, İzmir gibi bütünleşmiş bir yapımız yok. Haliyle hizmetler bize daha geç geliyor. Daha öne Datça Belediyesi mevcut geliriyle Reşadiye, İskele ve Eski Datça'ya bakarken şu anda 1/4'e düşmüş bütçesiyle 12 mahalleye bakmaya çalışıyor. Datça Belediyesi bu yükün altından kalkamıyor; bütçe ve eleman olarak. Ödenekler kış nüfusuna göre geldiği için bu konuda büyük sıkıntılar yaşanıyor. Bence önceden köy olan yerleşim birimlerinin kırsal mahalle olmasından önce Muğla'nın Büyükşehir olmaması gerekiyor.”

Yani Muğla'nın büyükşehir statüsünden çıkması mı gerekiyor?

“Bence. Muğla'nın büyükşehir olmaması, Datça özgülünde konuşuyorum, Datça için hem gelir hem de hizmet açısından daha büyük avantaj sağlar.”

Şimdiye kadar konuştuğum 5 muhtardan hiçbirisi bunu söylememişti.

“Kaymakamlıkta muhtarlar olarak toplantı yapıyoruz. Muhtar arkadaşlarımızdan birisi kalkıyor ve işte diyor benim mahallemin şu no’lu sokağı çamur içinde, buna bir çözüm bulunmalı. Yahu ben var olan parkeyi sökmüşüm, Arnavut kaldırımı yapmışım. Durum bu iken o muhtarımızın yanında ne söyleyebilirim? Birçok yerde İnternet yok iken biz burada Fiber İnternet kullanıyoruz. Mahalle olarak böyle avantajlarımız da var. Reşadiye Mahallesi olarak devlet kurumları hariç diğer mahallelerin hiçbirisine muhtaç değiliz. Esnafımız, ilaççımız, sanayimiz, benzin istasyonumuz, restoranlarımız, büyük zincir mağazalarımız... var. Kavşak bir noktadayız.

Sorunun kaynağı Muğla'nın büyükşehir olmasında. Diğer mahallelerin muhtarlarıyla da görüşüyorsunuz; onların şikâyetlerinde hep bir milat vardır: Büyükşehir olmadan önce şöyleydik, şimdi böyleyiz gibi. Büyükşehir büyük bir mağduriyet yaratmış. Büyükşehirde yer alalım diyen kimse yok. Sorun ilçe belediyelerinin, büyükşehrin kadrolarında değil, sistem böyle.”

 GENÇLERLE BİRLİKTE BİRŞEYLERİ BAŞARMAK İSTİYORUM

Söyleşinin sonuna geldiğimizde “Bu söyleyeceklerimi de ekleyelim” dedi.

“Ben muhtar olacağım zaman ki ben 28 yaşında muhtar oldum, dediler ki 'işte çok genç, çocuk işi değil muhtarlık, olur mu?' falan filan, olduk. Demek ki iyi bir dönem geçirdik, 2. dönemde de yeniden seçtiler ve ilkinden çok daha yüksek oy aldım. Öte yandan diğer bütün mahallelerde de muhtarların çoğunu gençleştirdik.”

En genç muhtar kim şu an?

“İlk seçildiğimde bendim, 2. dönemimde Karaköy Muhtarı Onur Bölükbaş.”

Buradan çıkarılması gereken gençlere güvenilmesi ve onların önünün açılması gerektiğidir. Elbette gençlerin de kendilerine güvenmesi lazım.

“Gençler kendilerine güvenir. Ben buna çok önem veriyorum. Zaten 3. dönem muhtar olmak isteme sebebim mahalleye alınacak yatırımlardan daha çok bu mahallenin gençleriyle bir şeyleri başarabilmektir. Bizler gençleri alttan itmeliyiz ki onlar bir yerlere gelebilsinler. Ben onlarla bazı şeyleri başarabilirim ama onların babalarıyla bu yapacaklarımı başaramam. Onların 60 yaşlarındaki babaları bazı şeylere cesaret edemezler. Ama gençler cesaret edebilirler. “

 




Bu haber 2265 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI