Bugun...



Deprem Bölgesi (Hatay) Notları (5)

AYAĞA KALKIP BAĞIRALIM: HATAY NORMALE DÖNMEDİ!

facebook-paylas
Tarih: 20-11-2023 21:34

Deprem Bölgesi (Hatay) Notları (5)

SÖYLEŞİ: MEHMET ERDAL / HATAY

- Ayhan Kara Vakfı Başkanı Ayhan Kara ile Söyleşi

29 Ekim 2023 pazar günü Samandağ Sahilinde bir restoranda yerli ve yabancı konuklarına verdiği yemek öncesi konuştuk kendisiyle; 2013 yılında kendi adına kurulan Ayhan Kara Vakfı tarafından her yıl Samandağ sahilinde iki liman arasında yapılan ULUSLARARASI ALMINA TARİHE SAYGI KOŞUSU'nun 11’incisi sonrası dereceye girenlere ödüllerini vermişler, Dayanışma Gönüllüleri ile birlikte yurt içi yurt dışı bağışlar yoluyla temin edilen 55 bisikleti 4-16 yaş aralığındaki çocuklarımıza dağıtmışlar, bizler de Çevlik Limanı sırtlarındaki Titus Tünelini ve Beşikli Mağarasını gezip gördükten sonra törende bulunabilmek için gelmiştik.

Dayanışma Gönüllülerinden bir arkadaş Ayhan Kara ile beni tanıştırıp “Arkadaş gazetecidir. Size soracakları var” dedi. Restoranın bir köşesinde masaların birleştirilmesiyle oluşturulan uzun sofranın denize bakan pencerelere yakın bir yerinde yan yana sandalyelere oturduk. Yemeğe katılan konukların gürültülü konuşmaları arasında ben sordum Ayhan Kara yanıtladı.

BEDEL ÖDÜYORUZ

Titus Tüneli sonrası görmeye gittiğimiz Beşikli Mağarası girişine yakın bir yerde rastladığımz satıcı kadına buraya geleceğimizden ve sizinle görüşeceğimizden söz edince kendisinin de sizin gibi Kapısuyu köyünden olduğunu söyledi

“Evet, Kapısuyu köyündenim”

İskenderun Mustafa Kemal Mahallesi ve Defne'de gördüklerimizi esas alırsak, bu yıkımlar öyle 3-5 günde bitecek, evler yapılacak ve hayat yeniden normale dönecek gibi görünmüyor.

“Şöyle diyeyim: Olay zaten bir süreç. İlk etapta şoku yaşadık. Yeryüzü tarihinin karada yaşanan en büyüğünün eşiti bu şok 10-15 gün sürdü. Hala enkaz altında cenaze olduğu düşünülüyor. Yedinci aya (Temmuz) kadar şahit olduk, enkaz altından cenaze çıktı. İlk aşamada biliyorsunuz kurtarma çalışmaları, barınma sorunları... söz konusu oldu. Onları bir şekilde çadırlar, konteynerler ile çözmeye çalıştılar ama 45-50 derecelik sıcaklıklarda yaşadı insanlar çadırlarında, tam bir felaketti. Şimdi yağmurlar, soğuklar başlayacak. Çadırlar ve konteynerler çok müsait değillerdir uzun süreli yaşam için ama şöyle bir durum da söz konusu: Birinci senesinde daha enkaz kalkmamış olacak. On binlerce bina... Bugün ziyaretçilerimiz geldi, Gaziantep Kadın Girişimciler Derneği. Zannediyorlar ki imar edilmiş, insanlar konutlarına kavuşuyor. Tek bir yeni yapı yok. O yüzden daha çok geriden geliyor her şey. Bu sefaleti daha uzun süre çekeceğiz. Enkazın tamamen kalkması... 5 ila 10 yıl arası burası şantiye yeri olarak kalacak. Bizler bedel ödeyeceğiz, burada ölmeyenler, kalanlar, şehri terk etmeyenler bedel ödeyecekler. Biz bile bile göğsümüzü gereceğiz bu problemlere. Çünkü evinizden çıktığınız anda karşı karşıyasınız şartlarla. Toz duman içindesiniz. Trafikte o kepçelerin, kamyonların arasındasınız. Dün gördüm, bir demir parçası sarkmış, yanından geçse birisi çarpacak, öldürecek. Şu an bedel ödüyoruz.

BU DEPREM MİLAT OLMALI

En önemli mevzuyu söylüyorum, yapılmış hatalardan dolayı öldük. Tedbirsizlik, ihmal, hataları alkışlama, rant... Herkes bir şeylerin peşine düştü. Yani arsa sahibinden o binayı yapan, imzasını atan, denetleyen, akla gelen tüm ilgililerin zincirleme ihmal ve hatalarını toplamı. Ben öyle düşünüyorum. Bu hataları tekrarlamamak lazım. Tekrarlanırsa o kadar insan boşuna ölmüş olur. Bu deprem bir milat olmalı. İnsanlar artık birbirlerini riske atarak ceplerini doldurmamalı. Bu durum vicdanen insanları rahatsız etmeli.

Yani yaşanan durumun sorumlusu sadece bir insan değil, yerel yönetim, devlet, inşaatçı...

“Hepsi. Herkes. Doğanın suçu yok mu? Var ama doğada deprem olacak. Bir gün vuracaktı burayı. Başka memleketleri 7'le, 9'la vururken kimseyi öldürmediği memleketler var. Demek ki problem bizde. Biz binalarımızı depreme dirençli yapmalıyız.

Şimdi zincirin halkaları büyüyor. Yani problemler silsilesi... Problemler arttıkça zincirinin halkaları büyüyor. Problem de daha da büyüyor. Problem büyüdükçe karşılaşacağımız facianın boyutu da o denli büyüyor. Yer altında sinsi bir düşmanımız deprem, doğal ama en önemlisi yer üstündeki işbirlikçileri; o kadar çoklar ki...

Biz kafamızı önümüze koyacağız, düşüneceğiz: Bu kadar insan neden öldü? Bu kadar insanı hayatta tutabilir miydik? Bu konuda ne yapabilirdik? Tüm bunları tartışıp, konuşup bundan sonra şehirlerimizi buna göre planlamazsak benzer bir facia ile er geç tekrar karşılaşacağız. İzmir depreminden bir ders almamışız ki bu faciayı bu ülke tekrar yaşadı. Hatay depreminden ders almazsak Adana, İzmir, İstanbul, ülkenin bu tarafında Elazığ, Erzincan, Tunceli... başlarına gelecek olan ortada.”

Anladığım şu: Bu deprem bir milat olacak. Bundan sonra inşaat sektöründe, yerel ve merkezi yönetimlerde, denetimde, insanların bu konudaki duyarlılıklarında... kısacası her alanda köklü bir değişim olmalı. Yoksa felaket tekrar eder.

“Olmak zorunda. Olmazsa, evet felaket tekrar eder. Bütün çabamız bu yönde. Hani Hatay Belediyesi Büyükşehir Meclisinde bu konuda yapılan bütün toplantılara katılmaya çalışıyorum, orada da her defasında acımasız teklifler yapıyorum. Kim olursa olsun...”

Meclis üyesi misiniz yoksa gönüllü olarak mı katılıyorsunuz?

“Gönüllü olarak”

Ben de Datça'da katılmaya çalışıyorum her meclis toplantısına.

“Toplumsal örgütleri temsilen. Mesela depremin 10. gününde bir konsey kurduk, sonra dernekleştik. Orada dedik ki 'Hiçbir sivil örgüt tek başına bir şey yapamaz. Bütün sivil örgütleri bir çatı altında nasıl toplarız?' Bugün 156 sivil toplum örgütü bir araya gelmiş durumda. 'HATAY AYAĞA KALKIYOR' adı altında.”

Birkaç gün önce BirGün Gazetesinde bu oluşum ile ilgili bir haber çıkmıştı.

“Evet. O. Şimdi bir araya geldik ve muhataplarımızla masaya oturabiliriz. Doğru yapılanları alkışlayacağız, yanlış şeylerin yapılmasına da müsaade etmeyeceğiz, ne pahasına olursa olsun. Belli kriterlerimiz var. Öngörülerimiz var. O bağlamda mücadele vereceğiz. Şöyle: Hani bugün Antakya'yı bir gezelim, Samandağ'ı. O yıkıntılar arasında bir dolaşalım. Gerçekle karşı karşıya kalacağız. Bugüne kadarki politikalar bizi buraya getirdi. Aynı yöntemlerle devam edersek yine aynı noktaya geleceğiz.”

TÜRKİYE'Yİ DOLAŞIP BURADA YAŞADIKLARIMIZI ANLATMALIYIZ

“Bizim Hatay olarak şu an ana misyonumuz şu: Biz şu an Hatay’da depremi birbirimize anlatırsak fazla bir anlamı olmaz. Bizim gidip potansiyel deprem bölgelerinde, deprem olduğunda o faciayı yaşama riski olan kentlere gidip yaşadıklarımızı anlatmalıyız; ne ile karşılaşacaklarını, neyi bulamayacaklarını. Birçok üniversitede gidip söyleşiler yaptım, gözlerinin içerisine bakarak korkutmak için de söyledim, 'Bir bardak su bulamayacaksınız. Yalın ayak çıkacaksınız evinizden. Bırakın bir şeyler kurtarmayı, canınızı zor kurtaracaksınız. Aile fertleriniz çığlık atacak ama siz ulaşamayacaksınız. Bunları biz yaşadık. Sizler de yaşayacaksınız. Bilin bunları. Tedbir alın. Önlem alın. Bir şeyler yapın. Deprem anında nasıl hareket etmeniz, nasıl davranmanız gerektiğini öğrenmeniz gerekiyor. Kurtarma çalışmaları nasıl olur? Nasıl organize olur? Biz depremi yaşamadan bunları öğrenmiş olsaydık, facia bu ölçüde olmazdı.'”

Yani bu depremde yaşanılan deneyimin aktarılması gerekiyor.

“Bütün Türkiye'yi dolaşıp anlatmamız lazım. Misyonlarımızdan birisi de bu olmalı. Kolay şeyler değil bunlar. Bir şey daha, buraya işte yardımlar geliyor. Artık kalıcı projeler geliştirmemiz gerekiyor. Eğitim ile ilgili, sanatla ilgili fiziki yapılar... Sanat gerçekten iyileştirir. Bu konularda bizim buralarda projeler yapmamız, Türkiye'den ve dışarıdan destek almamız gerekiyor. Spesifik konularda belli projeler üreterek onlar için kaynaklar üretmemiz gerekiyor. Bu konuda da şeffaf olmak lazım, yoksa güvenini sarstınız mı insanların, bir daha hiçbir şekilde destek olmazlar. Şeffaf yapıp sonucunu gösterdiğiniz vakit mutluluk verirler. Mesela yurt dışından destek veren derneğin temsilcileri buradalar. Olaya şahit oldular. Keşke daha erken gelselerdi. Her şeye şahit olurlardı. Benim için mutluluk verici. Gördüler. Proje hedefe ulaştı. Ben, vakfım vicdanen rahatız. Partnerlerimiz rahat ve şahit oldular. Bu doğru noktalanmış bir proje oldu. Buna benzer projeleri hayata geçirmek lazım.”

AYAĞA KALKIP BAĞIRALIM: HATAY NORMALE DÖNMEDİ

Deprem bölgesi dışında yaşayan vatandaşlar olarak depremin olduğu ilk andan itibaren yiyecek, içecek gönderdik. Şimdi şöyle bir algı var: “Deprem bölgesinde olağanüstü durum bitti. Hayat yeniden rutine döndü.” Gelince gördük ki gerçe durum uzaktan algılandığı gibi değil. Gelmeseydik, görmeseydik buraları, ben de böyle düşünmeye devam edecektim. Buraya gelip dolaştıktan sonra buraya dair benim bakış açım değişti.

“Herkes öyle sanıyor ama daha enkaz kalkmadı.”

Biz ne yapalım?

Farkındalık yaratmak için herkes ayağa kalkıp bağırmalı: Hatay normale dönmedi. Normale dönmesi de öyle kısa sürede olmayacak. Engelliler ordusu geliyor şimdi, tedavisi süren. Geçenlerde bir rakam aldım, 3 bin insanın uzuvları tedaviye cevap vermiyor. 3 bin ekstra engelli... Bunlar potansiyel engelli. Kirişlerin altında kalıp bacağı, kolu kopan binlerce insan var daha, onların dışında. Psikolojisi alt üst olan insanlar var. Bu insanlar nasıl kendilerine gelecek? Bu ayrı bir sorun. Tecavüzler, boşanmalar... Bu konuya sadece maddiyat üzerinden, barınma ihtiyacı üzerinde bakmamalıyız. Aynı zamanda psikolojik. Terapistler ordusu gelmeli buraya. Hani çadıra çekip 'Seninle konuşalım' şeklinde değil, şu an sizinle yaptığımız gibi terapi yapılmalı. İnsanlar gelmeli. Çadırları gezmeli. Sokakları gezmeli Konuşmalı insanlarla. İletişim çok önemli.”

BİZ ONURLU İNSANLARIZ! ONURUMUZLA OYNAMAYIN!

“Değişik insanlarla da karşı karşıyayız. 'Biz size destek verdik. Siz gittiniz AKP'ye oy verdiniz filan.' Ya mantık diye bir şey var. Hatay insanının kaçı öldü? Kaçı hastanede tedavi görüyordu? Kaçı Hatay'ı terk etti? Kaçı nüfus kaydını taşıyabildi? Burada kaç polis, kaç asker var? Artvin’den, şuradan, buradan gelen kaç kişi oy kullandı? Mükerrer oylar. O gönderilen gezici seçmenler. Suriyeliler... Bütün bunlar muamma iken bizi neden töhmet altında bırakıyorlar? Kimisi çıkıp ne dedi? 'Hakkımızı helal etmiyoruz!' Yahu şartlı yardım mı yaptınız? Yapmasaydınız keşke. Ben bir TV kanalında açık söyledim: 'Biz onurlu insanlarız. Onurumuzla oynamayın. Şartlı destek verdiyseniz, bize iban gönderin. Hesabınıza ödeyelim, bu borcumuzu kapatalım, eğer böyle bakıyorsanız, şartlı destek verdiyseniz.'

Şöyle bir durum da var: Hatay insanı kendisini baştacı eden memleket insanlarını da asla unutmayacaktır. İnşallah bir gün ihtiyaç olmaz ama ülkenin herhangi bir yerinde bir felaket ile karşı karşıya kalındığı an Hatay insanı bu borcu ödemek için her şeyi yapacaktır.”

 

 




Bu haber 994 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI