Bugun...



Datçalılar, “Mecliste İnşaatçı Görmek İstemiyoruz,” Diyorlar!

Yani CHP Datça Belediye Başkan Adayını Osman Gürün mü belirliyor? “Osman Gürün belirledi. Osman Gürün ne der bilemiyorum, mesela bir şey anlatayım sana: Arkadaşın birisi 2009 yılında genel merkeze gitmiş. Önder Sav o zaman genel sekreter. Önder Sav'a demiş ki 'Neden Alim'i atamadınız?' 'Vallahi bugün Datça'ya telefon açtım' demiş ' eski ilçe başkanlarına, Alim ODTÜ'lüdür, dik başlıdır, tutamazsınız. Bildiğini yapar, dediler. Bundan dolayı atamadık' demiş. Arkadaşın adını da verebilirim, Yusuf Coşkun.”

facebook-paylas
Tarih: 22-08-2023 22:48

Datçalılar, “Mecliste İnşaatçı Görmek İstemiyoruz,” Diyorlar!

SÖYLEŞİ: MEHMET ERDAL

Alim (Karaman) Hoca Datça/Cumalı doğumlu. İlkokulu ve ortaokulu Kızlan'da okumuş. 3 yıllık Dalaman Ziraat Meslek Okulu'nu bitirmiş, 1973 yılında. Of Çay Fabrikasında 7 ay ziraat teknisyenliği yapmış. Mesleği beğenmemiş. Ayrılmış. “Geldim. Çalıştık, çabaladık ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi) Fizik Bölümü'nü kazandım. 1976 yılında okula başladım. 1982 yılı sonunda mezun oldum. Muğla Anadolu Lisesi'nde 1986'dan 2010 yılına kadar 24 yıl Fizik Öğretmenliği yaptım. Daha sonra Datça'ya geldim. Turizm Meslek Lisesi, Anadolu Lisesi ve normal lisede fizik anlattım, zevk alamadım, 2013 yılında da emekli oldum,” diyor.

Emekli olduktan sonra Muğla'dakiler de dahil bazı dershanelerden teklifler almış. “Babam dedi ki o zaman 'Oğlum yeter. Çalışma. Gel seninle sahilde oturalım, rakı içelim'”

 ÖĞRENCİ KALİTESİ SIFIRLANDI

Alim (Karaman) hoca ile kardeşleriyle birlikte işlettikleri Palamutbükü sahiline sıfır konumda olan işyerinde görüşüyoruz. Babasının neden böyle söylediğini merak edip soruyorum:

Yaşlandığın için mi?

“Yooo! 'Yeter...' dedi.”

Özel dershanelere mi karşısınız?

“Karşı değilim. Ülkenin çaresi yok zaten, çaresi yok da... Ben çalışmak istemedim. Daha doğrusu, öğrenci kalitesi sıfırlandı. Mesela ben 1990 yıllarındaki öğrencileri bulsam tekrar öğretmenliğe dönerim. Mesela şimdi Muğla Tıp Fakültesinin çoğu benim öğrencim...”

Bu durum çocukların suçu değil herhalde?

“Değil tabi. Müfredat değişti. Müfredatı karıştırdılar. Yani öğrencinin anlayamayacağı bir duruma getirdiler. Mesela, en son Datça Anadolu Lisesinde lise 2. sınıfta 1.2 ile 50'yi çarpacak bir kişiyi, 30 kişi içinde bir kişiyi bulamadım ve kalemi bıraktım. Okulu terk ettim.”

Yani çocuklar sınıfları boş boş geçmişler.

“Boş... Mesela, Şehit Ersoy Yılmaz Lisesi'nde adını yazamayan bir öğrenciye rastladım. Dedim ki 'Bu çocuk özürlü olabilir. Adını yazmayı öğrenemeyebilir ama neden oldu bu?' Bir baktım, var olan eğitim sisteminden. Sınıfta kalmak yok. Bir sömestr'de 5 gün derse giren öğrenci zaten sınıfı geçebiliyordu. Veliye soruyorlar 'Geçsin mi? Kalsın mı?' diye, veli zaten 'Geçsin' diyor. Baktım işin tadı tuzu yok, en iyisi 'Bırakayım' dedim, bıraktım.”

 ODTÜ ÖTK FARKLI BİR ÖRGÜTLENMEYDİ

1976'da ODTÜ'ye girdim” dedin ya, ben o yıl İzmir İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde öğrenci idim. ODTÜ, bildiğimiz ODTÜ. O dönemde politika ile ilişkiniz var mıydı, bir şekilde?

“Tabii. ODTÜ'de şöyle bir örgütlenme şekli vardı: Bölüm örgütlenmesi vardı...”

ODTÜ ÖTK Temsilcilerinden Bekir Öğretici ile bir ara yollarımız keşişti. Ertuğrul Karakaya ile 1976 yılında bir nedenle ÖDTÜ'ye gittiğimde görüşmüştüm...

“Şimdi ÖTK (Öğrenci Temsilcileri Konseyi) bir karar alacağı zaman önce bölümlerden başlanırdı. Önce bölümler karar alırdı. Bölüm temsilcileri ki örneğin Fizik Bölümü temsilcisi arkadaş ile hala görüşüyorum, 'Arkadaşlar, işte şöyle şöyle bir gelişme var' derlerdi. Mesela, Hasan Tan olayı vardı o ara OTDÜ'de. İstemediğimiz bu kişiyi rektör olarak atamışlardı. Konu ne ise her bölümde öğrencilerin görüşü alınır, bölüm temsilcileri fakülte temsilcileri ile görüşür, fakülte temsilcileri bilgiyi alır ÖTK'ye götürür, ÖTK tabanın isteğine göre karar alır ve haliyle hiç kimse de 'Hayır' diyemez...”

ODTÜ ÖTK Örgütlenmesi iyi bir örgütlenme idi. Diğer üniversitelerde benzer bir örgütlenme yoktu. Dernekler vardı ama bu dernekler ÖTK'ya hiç benzetilemez.

“ÖTK örgütlenmesi çok farklı bir şeydi. Hatta ben Fatih Maçoğlu (önce Ovacık, şimdilerde de Dersim/Tunceli Belediye Başkanı) Datça'ya geldiğinde konuşmuştum kendisiyle; 'Sen yaptığın belediyeciliği anlattıkça ben kendimi ODTÜ'de sandım' demiştim...

ODTÜ'de okurken burada köylerde çok dövüştük, dayak yedik, dayak attık... Mesela bizim ev, örgüt eviydi. Arkadaşlar bizim evde kalırdı...””

 

DATÇA DAHA MUTEDİL BİR YERDİ!

Datça o yıllarda oldukça soft (yumuşak, daha mutedil) bir yer değil miydi?

“Yok. Öyle çok da yumuşak değildi...”

MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş, İzmir Tariş'te kavgalar olurken Datça'ya haber salmış, işte 'İzmir'e militan gönderin' diye, örneğin Çeşmeköy'deki MHP'liler bu teklifi reddetmiş filan diye duyumlarım var...

“Gidenler ve oradan emekli olanlar da oldu. Az sayıda, ama var...”

Reddettiler” diye duymuştum...

“Reddedenler de var tabii. Elbette burada Anadolu'daki gibi silahlı eylemler filan yoktu, olmadı da. İşte bir yerde kavga dövüş olur, o kadar...”

Datçalı şair ve yazar Aydın Şimşek de bir ara anlatmıştı, sanırım 1994'te Datça'ya geldikten sonraki bir görüşmemizde, “MHP'liler miting yaparken biz beklerdik, onlar meydandan ayrılınca biz miting alanına girerdik” şeklinde. Halbuki aynı dönemde ülkenin pek çok yerinde kan gövdeyi götürüyordu.

 DATÇA'DA FRAKSİYONLAR ADINA HAREKET ETMİYORDUK

Siz ODTÜ'de okurken, sol içi fraksiyonlar anlamında soruyorum, hangi gruptandınız ya da hangisine yakın hissediyordunuz kendinizi?

“Biz burada, herhangi bir fraksiyonun temsilcisi olarak değil, anti-emperyalist, anti-faşist düşünceye sahip bir toplum yaratmak için uğraştık. Mesela CHP İlçe Gençlik Kollarını biz kurduk...”

1980 öncesinden mi bahsediyorsunuz?

“Tabii, tabii. Mesela Yazıköy'de Halk Kültür Derneği'ni kurduk. İşte sen Devrimci Yolcusun, işte sen Halkın Kurtuluşçusun... diye değil, bilimsel düşünceyi geliştirelim, işte gazete okumayı öğrensinler... diyerek. Derneği o amaçla kurduk. Mesela, Datça'da bir olay oldu: Jandarma ile kapıştık. İçeri aldılar. Nezaretteyiz. Ethem adında bir astsubay vardı. Beni nezarethaneden aldı. 3 arkadaş girmiştik; Mehmet Ali Karakaya, rahmetli oldu, bir de Sarı Kamil. Karakol komutanına götürdü. 'En tehlikeli adam bu' dedi. Komutan, 'Neden?' dedi. 'Bunun ışıkları sabaha kadar yanıyor. Bu adam yetiştiriyor.' dedi. 'Ben' dedim, 'buraya tatile geldiğim zaman, lise öğrencilerine sabaha kadar fizik ve matematik dersi veriyorum. Ki yarın dövüşeceğim adam akıllı olsun. Ben çok kişiye üniversite kazandırdım. Ben adam yetiştiririm.

Mesela yine bir gün, 30 Nisan 1977'yi 1 Mayıs 1977 gününe bağlayan gece ben, Atilla Dikeç (üniversitede İşletme öğrencisi), Cazim Serin (Ortaokuldan arkadaşımdı, belediyede çalışıyordu, birkaç yıl önce rahmetli oldu.) ve Macit adında öğretmenlik yapan bir arkadaş yazılamaya çıktık. 'Kahrolsun Emperyalizm' vs... her tarafı yazıladık. Ertesi günü Serap Çay Bahçesinin orada fiyat listesinin yazılı olduğu tabelaya bakıyoruz, akşamki yazılamanın sonucu ellerimiz boyalı. Bu Ethem başçavuş geldi yine, 'Bu yazılamayı yapsa yapsa Alim yapmıştır' diyerek beni aldı. Götürdü. 'Ben yapmadım, haberim yok.' dedim. 'Bir-iki gün içerisinde savcılığa git, ifade ver' dedi.

Öte yandan gece bekçileri sokakta dolaşan ne kadar sarhoş, berduş varsa toplamışlar. Bu toplananların içerisinde 'Berduş İbrahim' olarak bilinen birisi de var. Ben savcılığa giderken, Serap Çay Bahçesi'nin orada Berduş İbrahim beni çağırdı, 'Çay içer misin?' dedi. 'İçerim' dedim. 'Alim, bu yazılamayı ben yapmamışımdır demi?' diye sordu. 'Ben nereden bileyim' dedim. Sonra bir çay daha ısmarladı. Yine aynı soruyu sordu. Yine aynı cevabı verdim. Kalkıp savcılığa gittim.

Savcı bey beni görünce 'Seninle uğraşamayacağım' deyip beni odasından kovdu. Arkamdan Berduş İbrahim gitmiş ifade vermeye. Savcı bey ona bir kağıt kalem uzatıp 'Şuraya Emperyalizm yaz' demiş. Berduş İbrahim 'E' ve 'P' harflerini yazmış, 'Benim bildiğim bu kadar' demiş. Savcı 'Kim getirdi seni buraya?' diyerek onu da kovmuş odasından.

Ertesi günler bizim yaptığımız bu yazılamanın kimler tarafından yapılmış olabileceğine dair yorumlar yapılırken bir ara ben 'Marmaris buraya 1,5 saat uzaklıkta. Bir Murat taksi ile gelip yazılamayı yapıp gitmişlerdir' demiştim. Bir baktım sonrasında pek çok kişi 'İşte akşam ben bir sarı Murat taksi gördüm, içerisinde şu kadar kişi vardı..' diye konuşuyor. 'Evet, haklısınız' diyerek kendi uydurduğum yalanı tasdik etmeye başladım...”

O dönem, bizim kuşak, her gittiği yerde bir şeyler yapmaya çalışırdı. Örneğin, biz İzmir'de Gültepe'de ve başka bazı mahallelerde benzer bazı çalışmalar yapıyorduk. İşte okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma kursu... yaptırıyorduk.

“Biz tatile geldiğimizde, mesela topluyorduk lise öğrencilerini, bir masada fizik, bir masada matematik, bir masada kimya... Anlatıyorduk. 'Şöyle çalışacaksınız, böyle çalışacaksınız, işte üniversiteye gidin, şöyle olur, böyle olur...' “

Şimdi böyle şeyler yapan yok ama...

12 Eylül'den sonra Turgut Özal geldikten sonra topluma 'Toplumsal düşünmeyin, bireysel düşünün' dedi. 'Köşeyi dönün, nasıl dönerseniz dönün' dedi. 'Arkadaşınıza, kardeşinize... kazık atabilirsiniz' dedi.” Gülüyor. “Ondan sonra işte bugüne geldik.

 2004 YILINDA CHP DATÇA BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLARAK ATANDIM

Siz emekli olup Datça'ya geldikten sonra mı CHP'ye üye oldunuz?

“2004 yılında CHP Datça Belediye Başkan Adayı olarak atandım...”

Oraya geleceğiz. CHP'ye üye olmadınız mı siz CHP Datça Belediye Başkan Adayı olarak atanmadan önce?

“Öğretmenim, nasıl üye olayım?”

Sahi siz 2013 yılında emekli olmuştunuz. Bu konu ilginç. Anlatsanız...

“2004 yılında öğretmenim, istifa ettim, CHP Datça Belediye Başkanlığı Adaylığı için başvuruda bulundum...”

1999 yılında seçilen CHP'li Erol Karakullukçu'nun 2. dönemi öncesi...

“Evet. Baykal beni 'CHP Datça Belediye Başkan Adayı' olarak atadı. Atama sebebi de şu: Arkadaşın birisi gitti Baykal'a, dedi ki 'Sen Erol (Karakullukçu) ile ne uğraşıyorsun? Erol...' dedi, hani şimdiki Sevgi Yolu var ya '... oranın açılışını Kenan Evren'e yaptırdı. Sen bu adamla mı uğraşacaksın?' Baykal, tabii o gece kararını hemen verdi ve Erol'un adını sildi, beni aday olarak atadı. Ondan sonra...”

Ondan sonra mı istifa ettin?

“Hayır, hayır, İstifa ettikten sonra aday oluyorsun, zaten. Aday olmak için önceden istifa etmek için yasal bir süreç var ya o kapsamda ben istifa edip, aday olmuştum. Baykal beni atadı ama Datça'daki inşaat firmaları ayağa kalktı...”

Müteahhit olmadığınız için mi?

“Tabii. Benim çizgim belli. Sonra benim aleyhime imza topladılar. Bu toplanan imzaları götürdüler. Eşref Erdem aldı bu imzaları ve çöpe attı. Hala görüşüyoruz...”

Eşref Erdem'in görevi ne o günlerde partide?

“MYK üyesi. Eşref Erdem'in yeğeni ile de üniversiteden arkadaşız. Ondan sonra Hasan Kaya (2003-2008 yıllarında CHP Datça İlçe Örgütü Başkanı) yanında ilçe yönetimi dahil bir ekip olarak Ankara'ya gidiyorlar. Ali Cumhur Yaka (2002-2007 yılları arası CHP Muğla Milletvekili), ki benim çocukluktan beri arkadaşım, alıyor bunları Baykal'a çıkarıyor. Ali Cumhur Yaka benim adaylıktan geri çekilmemi istiyor. Geri alınıyorum.”

Hasan Kaya ve yanındakiler senin aday olman için mi yoksa adaylıktan geri çekilmen için mi gidiyorlar? Bu noktayı netleştirelim.

“Geri çekilmem için. Ali Cumhur Yaka'dan rica ediyorlar. Ali Cumhur Yaka önceden beni destekler gibiydi, sonra baktı bazı şeyler olacak, geri çekilmemi istiyor. Baykal diyor ki 'Alim Karaman'ı, Ali Cumhur Yaka'nın arkadaşı olarak getirdiniz, şimdi Ali Cumhur Yaka geri alınmasını istiyor, ben ne yapayım, almak zorundayım' diyor. Sorun değil, dedim ve 'En azından beni atadınız' diyerek hepsine tek tek teşekküre gittim.”

Sizin CHP Datça Belediye Başkan Adaylığınız buraya, İlçe Örgütü'ne bildirilmiş miydi?

“Tabii. İlçe Örgütüne geldi. Şimdi benim yapımla inşaatçıların yapısı farklı.”

Erol beyle uzlaşabiliyorlar...

“Erol'un kendisi müteahhit zaten. Beni geri çektikten sonra, tamam, dedim ve gittim Erol'u kutladım. 'Arkadaş sana başarılar diliyorum. Hayırlı olsun' dedim ve tekrar öğretmenliğe döndüm.”

 “EFSANE HOCA GELDİ” DENİLMESİ ÇOK HOŞUMA GİTTİ

Küsmediniz ve seçimde Erol beyi desteklediniz?

“Hayır, hayır. Öğretmenliğe devam ettim.”

Öğretmen olduğunuz için parti üyesi değilsiniz ama gönlünüz CHP'de...

“Öğretmenliğe başladınız mı üyeliğiniz siliniyor zaten. Yeniden öğretmenliğe dönünce en çok hoşuma giden ne oldu biliyor musunuz? İlk defa derse giriyorum, Muğla Anadolu Lisesi'nde, koridorda yürürken, öğrencilerin hepsi sınıf kapılarından çıktılar, beni alkışlamaya başladılar, 'Efsane hocamız geldi' dediler. Çok da hoşuma gitti.”

İyi bir fizikçisiniz o zaman. Çünkü öğrenciler her hocayı sevmez.

“Sonra yine adaylık süreçleri yaşadım...”

Şimdi, sırayla gidelim: 2004 yılında Erol (Karakullukçu) bey yeniden belediye başkanı oldu. Siz devam ettiniz. 2009...

“Erol arkadaşımız resmi müteahhitlik yaptı. Bunu genel merkeze de anlattım, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey hoş görülemez...”

Firma kendi üzerine değildir, işte başkasının üzerinedir...

“Başkasının üzerine, maşkasının üzerine ama firma onun...”

Şimdilerde de meclis üyelerinden hatta belediyede resmen çalışıyor iken birinci derecede yakınları üzerinden müteahhitlik yapıldığına dair konuşuluyor. Ondan dolayı böyle soruyorum...

“Bunu genel merkeze de anlattım. Dedim ki 'Bu komedidir. Buraya kimseyi kınamak için gelmiyorum ama olması gereken ile olmaması gerekeni söylüyorum.' Eleştirdim. O kadar da hakkımız olsun yani. Sonra 2009'da da aday oldum...”

 2009 YILINDA ŞENER (TOKCAN) BEY ADAY GÖSTERİLDİ

2009'da da adaylık için genel merkeze mi başvurdunuz?

“Genel merkeze. Zamanı geldi, istifa ettim öğretmenlikten, 12. maddeden üye oldum partiye ve adaylık başvurusunda bulundum. Tabii yine atanmadım. Şener Tokcan CHP Datça Belediye Başkan Adayı olarak atandı...”

2009 yerel seçimlerinde hiç hesapta yokken Şener Bey neden aday olarak gösterildi? Bu konuda çok farklı rivayetler var...

“Bu konudaki rivayetlerin bir kısmını ben de duydum. Ama şu ya da bu nedenle atandı diyemem. Sonuçta genel merkez tarafından aday olarak atandı.”

Bir süre bu konudaki rivayetler üzerine konuşuyoruz...

 2014 YILINDA ŞENER BEY “ADAY OLMAYACAĞIM” DEDİ...

2009 yılında Şener Bey aday oldu. Seçimi kazandı. Tamam...

“2014 yılına geldik, bana telefon ettiler. Dediler ki 'Aday ol'.”

Şener Bey “Aday olmayacağım” dedi miydi?

“Evet, bana söyledi, Ankara'da. Ankara'da Karanfil Sokaktaki kahvede oturduk...”

Ankara'ya neden gitmiştiniz?

“Adaylık için. Şener Tokcan, Özkan Yıldırım vardı, o da TRT'de çalışan, Mehmet Öztoprak adında birisi var, CHP'nin içerisinde, Şener beyin arkadaşıdır. Oturduk. Şener Tokcan 'Alim' dedi, 'ben aday değilim. Seni destekliyorum. Sen git, Muğla'da şu an partinin danışma kurulu toplantısı var. Orada milletvekilleriyle görüş.' 'Tamam abi' dedim, 'Gidiyorum.'

Otobüse bindim. Sabahleyin Muğla'ya geldim. Danışma toplantısına girdim. Milletvekilleriyle görüştüm. Tolga Çandar da var, benim üniversiteden arkadaşım, onunla beraberiz. 'Tamam' dedi.

Ankara'da iken, oturduğumuz kahvede, Şener bey masadan kalktıktan sonra Şener beyin samimi arkadaşı Mehmet Öztoprak bana şöyle demişti: 'Alim' dedi, 'bir tek rakibin var; Şener. Şener bal gibi aday. İnanma.' 'Ama böyle böyle söyledi' dedim. 'Sen görürsün' dedi.

2014'te Ali Cumhur Yaka da adaydı...”

2014 yerel seçimlerine dair Ankara'ya giden 12 kişilik bir gruptan bahsediliyor ya...

“12 değil, 8... Şener ile 9.”

12 sayısını Abdullah İşcanı vermişti. Gökhan Sağır ve Cahit Yaka'ya sorarak isimlerini bile yayınladım. O listede Şener beyin adı yoktu. Şener Bey sadece size değil, başkalarına da “Aday değilim” demiş, bugüne kadar ki söyleşilerden onu çıkardım. Buna rağmen 2014 yerel seçiminde Ankara tekrar Şener beyi aday gösteriyor. Bu ilginç bir şey değil mi?

“Gidiyor Ankara'ya. Atilla diye bir arkadaşım var, o bana söyledi, telefonu da var, her zaman ararım, 'Alim' dedi, 'ben Zeki ile görüştüm. Zeki bana şunu söyledi..”

Zeki kim?

“Parti müdürü. Demiş ki Zeki'ye 'Zeki bana Kılıçdaroğlu'ndan randevu al.' Zeki de alıvermiş. '9 tane aday adayı var. Sen yine beni aday olarak ata' demiş, Kılıçdaroğlu'na. Ondan sonra atanıyor...”

 “ŞENER İSTİFA EDER, YERİNE GÜRSEL BAŞKAN OLUR”

Anlamadığım şu, 2014'te adaylık için bunları yapan Şener bey neden 2016 yılında istifa etti?

“Şener'in danışmanı vardı, Tarık, soy ismini şimdi hatırlayamıyorum, benim eşimin restoranı vardı, ev yemekleri yapıyordu, bir gün oraya geldi, söyledi. 'Şener' dedi 'belediye başkanı olur, bir yıl sonra da istifa eder, yerine Gürsel (Uçar) seçilir'...”

Bu nasıl bilinebiliyor? Bu söylentiyi çok duydum...

“Onların düşüncesi ne idi, bilemiyorum. Eşim diyor ki 'Tarık abi, böyle olur mu? Datça Avrupa'ya açılan bir kapı.' 'Büyükşehir' diyor 'otur deyince oturur, kalk deyince kalkar. Gürsel aday olur' Bunu resmen söyledi, Tarık bey.”

Gürsel bey 2014 yılında CHP Belediye Meclis Listesi 1. sıradan meclis üyesi seçildi diye mi?

“Meclis seçiyor...”

Şeklen öyle ama protokol gereği 1. sıra olduğu için haliyle 'Şener beyden sonra o seçilmeli' şeklinde düşünülmüş olabilir.

Bu konu benim kafamı çok kurcalıyor. 2014'te aday olmak için istekli olan Şener beyin 2016 yılında istifa etmesi için, şimdi hepimiz politikanın içerisindeyiz, ya baştan öngöremediği bir baskı ile karşılaşmış ya da aday olduğu andan itibaren bir kumpas söz konusu olmuş olmalı, ki haliyle istifa etmek zorunda kalsın. Ben bu olayı başka türlü açıklayamıyorum.

“İstifa ederken 'Sağlık durumundan dolayı' dediği konuşuldu ama danışmanı bir yıl öncesinden söylemişte istifa edeceğini; 'Şener istifa eder, yerine Gürsel belediye başkanı olur'. diyerek”

Bunu yazabilir miyim?

“Danışmanı söyledi.”

2019 yılında Gürsel (Uçar) başkan adayı oldu ve seçildi. Ecevit Kültür Merkezi'nde yapılan ve aday adaylarının tanıtıldığı o toplantıya katılmıştım. 2019'da da adayı genel merkez mi atadı?

“Evet”

İLÇE BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINI OSMAN GÜRÜN BELİRLER

Alim Hocam, yıllardır Muğla Belediye Başkanlığını yöneten bir parti olarak bu süreçte Muğla Belediye Başkanı'nın rolünü nasıl açıklayabiliriz?

“İlçe belediye başkan adaylarını Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı belirler.”

Yani CHP Datça Belediye Başkan Adayını Osman Gürün mü belirliyor?

“Osman Gürün belirledi. Osman Gürün ne der bilemiyorum, mesela bir şey anlatayım sana: Arkadaşın birisi 2009 yılında genel merkeze gitmiş. Önder Sav o zaman genel sekreter. Önder Sav'a demiş ki 'Neden Alim'i atamadınız?' 'Vallahi bugün Datça'ya telefon açtım' demiş ' eski ilçe başkanlarına, Alim ODTÜ'lüdür, dik başlıdır, tutamazsınız. Bildiğini yapar, dediler. Bundan dolayı atamadık' demiş. Arkadaşın adını da verebilirim, Yusuf Coşkun.”

Bu yazmaya değer bir cevap.

“Son anda başka arkadaşlar da gitti Önder Sav'a. 'Keşke yapsaydık..' filan demiş. Ondan sonra başka şeyler de döndü ya...”

Peki belediye meclis üyeleri...

“O da aynı.”

Belediye başkan adayı mı yoksa Muğla Büyükşehir Başkanı mı belirliyor?

“Tam olarak bilmiyorum...”

Siz belediye başkan adayı gösterilseydiniz siz mi belirleyecektiniz?

“Elbette.”

CHP'de prosüdür böyle mi çalışıyor? Onu öğrenmeye çalışıyorum.

“Ben prosüdür bilmem. Ben belirlerdim. Ben belirlerdim derken, öyle bencilce değil, 3-5 arkadaşın olur, tamam mı, mesela neye göre alırsın bir kişiyi listeye, eğitimine, kültürüne, becerisine, toplum ile ilişkisine, niteliğine... bakarsın ve ondan sonra alıp almamaya karar verirsin.”

 DATÇALILAR “MECLİSTE İNŞAATÇI GÖRMEK İSTEMİYORUZ” DİYORLAR

Şimdi taşı yerine koyalım: 2019 yılında siz belediye başkan adayı gösterilseydiniz, şu anki meclis üyelerini “meclis üyesi adayı” olarak gösterir miydiniz? Cevabınızı yazacağım.

Gülüyor. “İçlerinde doğru arkadaşlarımız da var ama Datça'daki şikayet şu: Mesela gençler bana diyor ki 'Abi aday olursan listeye inşaatçı alma.' Tamam mı?”

Şimdilerde sosyal medyada bu doğrultuda bir imza kampanyasının başlatıldığı söyleniyor.

“İnşaatçıdan bıktı insanlar. Tamam mı? Tabii ki şu anki belediye meclis üyeleri içinde çok değerli arkadaşlarımız var, 'yok' diyemem. Diyorlar ki 'İnşaatçıları meclisten temizleyelim. Olmasın artık. Bıktık.' 1999'da Datça Belediye Başkanı müteahhit. Ekip inşaatçı, emlakçı, müteahhit. O günden bugüne değişen bir şey yok. Araya Şener Tokcan girdi, Şener beyin kendisi bürokrat ama ekip yine aynı. Gene inşaatçı. Bu benim düşüncem değil, vatandaşın düşüncesi.”

 ADAY ADAYI OLMAM, ÖN SEÇİM OLURSA HİÇ OLMAM

Anladım. Şimdi orada, vatandaş yaşadıklarından ve tanık olduklarından hareket ediyor. Ama “ön seçim” diye de bir şey var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ön seçim ile belediye başkan adayı ve meclis üyesi adayları belirlenirse seçilenlerin inşaatçı mı ya da başka mesleklerden mi olacağını ön seçim sonucu öğrenebiliriz. Bu tamamen ön seçime katılıp, oy kullanacak üyelere kalmış bir şeydir. Üye ne derse o. CHP Datça İlçe Örgütünde böyle bir ön seçim oldu mu hiç?

“1989'da ve 1994'de oldu sanırım, bir daha olmadı.”

CHP, Datça'da 1999'da iktidara geldiği için “iktidara gelmeden önceki dönemde oldu” denilebilir. İktidara geldikten sonra? Diyelim ki 2024 yerel seçimine giderken bu konuda ne düşünüyorsunuz?

“Fikrimi çok açık söylüyorum. Her yerde de söylüyorum. 2024 yerel seçiminde aday adayı olmam, ön seçim olursa hiç olmam. Nedeni şu: Şimdiye kadar, belediye başkan adayımız onun bunun hatırı, işte Muğla Büyükşehir'in isteği doğrultusunda atanıyordu da sıra başkasına geldiğinde 'ön seçim' deniyorsa olmaz, ben girmem. Kesinlikle. Bunu söylüyorum. Aday olarak öne çıkmam, dosyamı da partiye vermem. Ben aday olmaktan yoruldum. Haa şöyle, yukarısı, genel merkez, beni çağırır, der ki 'Biz seni aday göstermek istiyoruz', o zaman başka. Ben adaylık için dosya göndermem.”

ODTÜ'den mezun olmuş Alim Hoca söylüyor bunu... Hani söyleşinin bir yerinde ODTÜ ÖTK'yı ve onun demokratik işleyişini anlatmıştınız, ki o bir nevi doğrudan demokrasiydi, şimdi ise tamamen merkezin belirleyiciliğini savunuyorsunuz.

“Niye savunmayayım? Şundan dolayı savunuyorum: Ben daha önce ön seçimi önerdim, 2019'da da önerdim. Muğla İl Başkanımız Adem Zeybekoğlu ile görüştüm. Dedim ki 'Ön seçim yapalım.' Ondan önce de söyledim 'ön seçim yapalım' diye. Kabul görmedi...”

Önceki dönem, CHP Muğla İl Başkanı Adem Zeybekoğlu ya da eski CHP Muğla Milletvekillerinden Fevzi Topuz neden ön seçime karşı çıkmışlar gerçekten çok merak ediyorum ki örneğin bu ikisinin gençliklerinde soldaki siyasi yapılanmalar çerçevesinde bir süre de olsa hareket ettiklerine dair duyumlarım var. Yani kendisini sol'da gören ya da tanımlayan bir insan CHP'de neden ön seçime karşı çıkar?

“İl başkanımız Adem Zeybekoğlu ile oturduk, hatta sendika başkanımız Hasan Rahmi Dural da vardı, dedim ki 'Arkadaş, ne yapmak istiyorsun?' Adem dedi ki 'Yukarısı Osman (Gürün) abiyi atar, gerisini biz hallederiz.' 'Allah Allah, bunun da adı demokrasi oluyor herhalde?' dedim. 'Peki ön seçim isteyen var mı?' diye sordum. 'Aday adaylarından Cahit Yaka ön seçim istedi mi? dedim, 'İstedi' dedi. 'Emin misin?' dedim...”

2019 yerel seçim öncesi hem Gürsel (Uçar) beye hem de Cahit (Yaka) beye farklı zamanlarda sorduğum için biliyorum, diğerlerine sormadığım için bilemiyorum, ikisi de farklı gerekçeleriyle ön seçime yanaşmıyorlardı.

“'O zaman ben de ön seçim istiyorum' dedim ve ekledim 'Sen kimi kandırıyorsun, Cahit hiç ön seçimi ister mi?' İşte bunlardan dolayı, yani ön seçim yapılması gereken zamanlarda sen bunu yapmıyorsan, şimdi 'Eee Alim hoca sen belediye başkan adayı ol ama ön seçim yapalım.' Girmem arkadaş. Neden yorayım kendimi? Kendisi başkan olurken yorulmamış, şimdi ben neden yorulayım? Beni hiç ilgilendirmez. Haa hiç de hevesim yok başkan adayı olmaya, onu da söyleyeyim.”

Yani siz “CHP Datça İlçe Örgütünde böyle bir gelenek yok.” diyorsunuz.

“Vardı. Kaldırdılar.”

 1999'DA YEREL SEÇİMİ KOLAY KAZANDIK

Ben şu konuyu çok önemsiyorum: Datça'da 1999 yılında yerel yönetimde iktidara geliyor ama ondan önceki dönemde oy oranı çok düşük, %14'ler civarında. Sonra %54'e çıkıyor bu oran. Dolayısıyla, bu yükseliş konuşmaya değer bir olaydır. Siz 1999'da Datça'daydınız. Nasıl oldu bu sıçrama?

“Remzi albay diye bir abimiz vardı, şimdilerde rahmetli oldu, o 'Erol Karakullukçu'yu aday yaparız' dedi. Erol Karakullukçu'yu en iyi bilen Derviş Aslan'dır...”

Derviş beye de soracağım.

“Erol beyin iş ortağıydı...”

Alim hoca ile bir süre bu dönem, haliyle kendiliğinden konu o noktaya kaydığı için solculuk ve devrimcilik üzerine konuşuyoruz. Kendi yaşamından örnekler veriyor. Konuşmasından Erol Karakullukçu'nun doğru aday olmadığını düşündüğü sonucu çıkıyor. Ben yeniden sordum:

1999'da Remzi albay geldi, Erol bey aday gösterildi ve nasıl oldu da CHP'nin oy oranı %14'ten %54'e çıktı?

“Bu biraz ANAP'ın hatalarından, eskimesinden, bir de Datça göç alınca, ki Datça'ya gelip yerleşenler örneğin 100 kişi idi ise gelip yerleşenler, bunların 99'u sosyal demokrat insanlardı, bu insanlar CHP'ye oy verdiler.”

Abdullah İşcanı da benzer bir analiz yapmıştı: “Datça'ya gelip yerleşenlerin büyük çoğunluğu CHP'ye oy verdi. Ayrıca ANAP hem iktidarda hem de 1999 öncesi yerelde iktidarda olduğu için 'Merkezi ve yerel yönetim sizde ama Datça'ya ne yaptınız?' dedik, oradan yürüdük, sonuç aldık.” demişti.

“Bu nedenlerle seçimi kolay kazandık.”

1999'da ANAP ve CHP dışında başka iktidar alternatifi yok muydu?

“Yoktu.”

MHP?

“MHP öylesine aday gösteriyordu.

Savaş (Özalp) bey ne zaman adaydı?

“Savaş abi daha önce belediye başkanlığı yapmıştı. 2004'te de MHP'den aday olmuştu.”

Aklımda kaldığı kadarıyla, o seçimde olacak, Savaş beyin MHP'den aday olmasına rağmen “CHP adayına oy verin” dediği konuşuluyordu.

“Savaş abi benim yanıma gelmişti, burada, bana 'Alim sen benim MHP'den aday olduğuma ne bakıyorsun?' demişti.”

Bunu senin ağzından yazabilir miyim?

“Yaz. Bunu bana Savaş abinin kendisi söyledi. Ben de 'Doğru yaparsın abi' dedim. Ben atanmışım, geri alınmışım. Savaş abi benim yanıma geldi. Bana güvenmese bunu söylemezdi.”

Reşadiye Muhtarı Sami Akkın ile söyleşirken farkına vardım, Reşadiyeliler Savaş Özalp'i seviyor. Savaş bey belediye başkanı iken Reşadiyelileri belediyede işe almış ve bu işe aldığı kişiler oradan emekli olmuşlar. Bu işe alınma o insanlar için uzun dönemde çok önemli bir olay.

“Savaş abiyi ben de severim. Savaş abinin en önemli özelliği, subay olduğu sürece Datça'dan giden tüm denizcilere sahip çıkmasıydı. Tüm askerlere sahip çıkmıştır.”

Savaş Özalp'ın subay olduğunu bilmiyordum. Datça ile ilgili ne çok bilmediğim şey var.

“Deniz subayı. Yüzbaşı. 12 Eylül'den sonra belediye başkanı olarak ilk atanan, bir albaydı. Sonra Savaş abi atandı. Girdiği ilk seçimde de belediye başkanı oldu. 1989 yılına kadar belediye başkanlığı yaptı.”

Söyleşinin bundan sonraki bölümünde aile işi olan turizmden yola çıkarak Datça turizminin bugünü ve geleceği, Palamutbükü'nü de içerecek şekilde sahillerin işgali ve bu işgale karşı yürütülen mücadele üzerine konuştuk.

 




Bu haber 2885 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI