Bugun...



Abdullah İşcanı (Mimar Apo) İle Söyleşi (2)

Türkiye'de siyaset başka faktörlere bağlı oluyor. Yukarıda varsa bir adamın (dayın), işler kolay oluyor. Paran varsa kolay oluyor. Yani siyaset paradan ve güçten ayrı olan bir şey değil ki.” Apo söyleşinin bu noktasında yerel düzeyde siyaset-para ilişkisi üzerine açıklama yapmaya başlıyor:

facebook-paylas
Tarih: 08-08-2023 21:18

Abdullah İşcanı (Mimar Apo) İle Söyleşi (2)

Söyleşi: Mehmet ERDAL / DATÇA

SİYASETTE AKTİF OLMANIN YOLU PARADAN VE SİYASİ GÜÇTEN GEÇİYOR!

Siz belediye meclis üyeliğini hangi yıl bıraktınız?

“2009, Erol Bey ile birlikte ben de yerel yönetimdeki görevimi bıraktım. Zaten ikinci dönemi (2004-2009) istememiştim. Meclis üyeliği benim işime engel oluyordu. İlla 'ol' denildi. Öte yandan mesela Hasan Kaya benim aday olmamı istemiyordu.”

Yerel yönetimde iktidar olan partinin bir belediye meclis üyesinin “Meclis üyeliği benim işime engel oluyor” demesi ve bu nedenle belediye meclis üyeliğine “hayır” demesi duymaya çok alışık olmadığımız bir şeydi...

“Ben parayı belediye meclis üyeliğinden evvel yıllarca yaptığım mimarlıktan ve müteahhitlikten kazandım, kazandımsa. Benim adım 'Belediye meclis üyesi Abdullah İşcanı' değil ki, Mimar Apo. Dolayısıyla da eskiden, birinci dönemde ANAP'lının da, MHP'linin de işlerini çizerdim.” diyerek başladı anlatmaya, 2. dönem için neden gönülsüz “evet” dediğini, 3. dönem için neden kesinlikle “hayır” dediğini anlattı...

 SİYASATTE AKTİF OLMANIN YOLU PARADAN VE SİYASİ GÜÇTEN GEÇİYOR

2009 yılında Timur Kabaklarlı adı ortalıkta dolaşmaya başlıyor. Bir yandan Timur beyin Datça CHP İlçe Örgütü üzerinden partiye üye olmadığı, paraşütle gökten iner gibi Datça CHP İlçe Örgütü'ne indiği konuşulurken öte yandan da işte anketlerde Timur beyin adının birinci çıktığı ve 2009 yılında CHP Datça Belediye Başkan Adayı gösterilebileceği konuşuluyor. Aynı zaman aralığında FB Kulüp Başkanı Ali Şen özel yatıyla Karaköy'e geliyor, “Deniz (Baykal) bey ile görüşeceğim, belediye başkanınız Timur beydir” babında yerel basında da çıkan konuşma yapıyor. Datça CHP İlçe Örgütünde bir karışıklık oluyor. CHP İlçe Örgütü Erol beyi istiyor, değil mi?

“Erol Beyi değil.”

Bu yanıtı hiç beklemiyordum. Şaşırıyorum. Bu yanıt, bu konuda bugüne kadar bildiklerimin tersini işaret ediyor.

Kimi?

“İkinci döneminden sonra (2004-2009) Erol beye 'aday olma' denildi, buna ben de dahilim.”

CHP içinden böyle bir ses yükseldi? Erol beye “3. dönem olma” denildi?

“Evet. Böyle düşünen ve bunu söyleyenlerin içinde mesela Gürsel Uçar vardı, ben vardım. Erol beyin 3. dönem için aday olmasını istemedik. 'Sen devrini tamamladın. Bırak artık' dedik. Biz Timur'a da karşı çıkıyorduk.

Türkiye'de siyaset başka faktörlere bağlı oluyor. Yukarıda varsa bir adamın (dayın), işler kolay oluyor. Paran varsa kolay oluyor. Yani siyaset paradan ve güçten ayrı olan bir şey değil ki.”

Apo söyleşinin bu noktasında yerel düzeyde siyaset-para ilişkisi üzerine açıklama yapmaya başlıyor:

“O dönemde biz bütün masrafları paylaşırdık. Bir yemek verilirdi birini ben öderdim, birini Nuri Kaya öderdi... Yapılan masrafları durumu iyi olanlar karşılar, üstlenirlerdi. Mesela telefon paralarını ödeyemezlerdi, Muğla'nın telefon borcu için biz buradan para yollardık. Düşünsenize il telefon parasını ödeyemiyor, biz Datça'dan yolluyoruz. O zaman sayman olan nüfus dairesinden emekli bir arkadaşımızdı, adı aklıma gelmiyor, Datça Nüfus Müdürlüğü'nden emekli olunca Remzi abi onu ilçe örgütüne sayman yaptı. Sayman alır makbuzu eline, üyeyiz ya her üyenin bir aidatı var, gelir o aidat borcunu istemeye. Ben de dahil üyelerin çoğu tembellikten aidat yatırmaz. Sayman gelir, diyelim ki benim borcum 10 TL çıkarıp 100 TL verirdim. Böylece daha kolay para toplanıyordu. Haliyle Datça ne telefon borcu, ne kira borcu yaşadı. Çünkü sayman üyeleri tek tek gezerdi, para toplardı. Hem üyesin hem de aidat ödemiyorsun, öyle üyelik olmaz. Doğru da değil.

Sonra ben daha fazlasını vermek istiyorum, gönüllülükle. Birçok kişi de öyle yapıyordu. Aidatlar sembolikti. Küçük paralardı. Tüzük yazmış 50 TL ben versem 250 TL ne olur? Öyle topladık paraları. Dolayısıyla o zaman Remzi abi para konusunda yani mesela seçim çalışmalarında herkes ortaklaşa paylaşırdı, Erol'un o nedenle harcaması bile olmamıştır doğru dürüst.”

Erol beyin ekonomik durumu iyi imiş...

“İyi desöz Timur beyden buraya geldi, sonradan sistemi bozdular, delegeliği icat ettiler, bu kez delegelerin peşinden gezeceksin. Timur'un ekonomik durumu iyi, haliyle sorun yaşamıyordu... Dolayısıyla siyasette aktif olmanın yolu paradan ve siyasi güçten geçiyor...

Timur beyin babası Nejat Kabaklarlı benim yakın ahbabımdır. Çevresi de var. Dolayısıyla Timur ön plana çıktı.”

 “KAFA ADAMLAR” DEVREYE GİRİYOR

2009 yerel seçiminde CHP Genel Merkezinden bir ara Alim Karaman'ın, bir ara yeniden Erol Karakullukçu'nun ve nihayetinde Şener Tokcan'ın adı aday olarak geliyor. Şener Bey aday olarak seçime katılıyor. Kazanıyor. 2009-2014 yılları arasında Datça Belediye Başkanlığı yapıyor. 2014 yerel seçim öncesi Datça CHP ilçe örgütünde bir kez daha “aday kim olacak?” tartışması yaşanıyor. Timur Kabaklarlı 2012 yılında CHP Datça İlçe Örgütü Başkanı ve 2013 yılı Temmuz ayında ise Datça Belediye Başkanlığı için aday adayı oluyor.

Datça CHP İlçe Örgütü içerisinde Timur Kabaklarlı'nın CHP Datça Belediye Başkan Adayı olarak ilan edilmesini istemeyenler var...

“'Kafa adamlar' diyelim.”

Derin CHP” mi bu “kafa adamlar”?

“Partinin önde görünen, güçlü görünen adamları”

Anladım.

“Datça CHP İlçe Örgütü'nün 12 önde gelen güçlü kişisi Timur'a karşı çıktı.”

Çardak Grubu” deniyor, bu o grup mu?

“O 'yakıştırma' bir ad oldu.”

Erol beyin de içinde olduğu bir “Çardak Grubundan” söz ediyor konuştuğum bazı CHP'liler.

“Erol bey de, biz de vardık. 'Çardak' derken, biz zaten kankayız, hepimiz. 'Çardak'ı Nuri Kaya sürüklüyor ama bu 12 kişi içinde 'Çardak'ta oturan da var ama bu 12 kişi 'Çardak Grubu' değil.”

Bu “Çardak” dedikleri yer neresi?

“Petrol Ofisi'nin karşısında Nuri'nin basit bir barakadan yaptığı bir yer vardı, 'Çardak' orasıdır. Oraya 'Çardak' denildi. Bu 12 kişi sanki bilinçli bir gruplaşmaymış gibi anlaşıldı ama öyle değildi”

Şu ya da bu ölçüde bir popülerliği yakalamış Timur Kabaklarlı var, o istenmiyor. Datça CHP'nin 12 önde geleni olarak siz kimi istiyordunuz?

“Bu çıkış yapılırken bir şart konuldu: Gruptaki hiçbir kimse hiçbir yere aday olamaz. Bu 12 kişi genel merkeze gittik. Şu ya da bu aday için gitmedik. Bu 12 kişinin içerisinde Gürsel Uçar, Erol Karakullukçu, ben de vardım. Erol 12 kişinin içerisindeydi, haliyle kendisi de aday olamazdı. O da razı geldi.”

Gürsel bey belediye meclis üyesi değil mi?

“Hayır. O İl genel meclis üyesi idi.”

Unuttum, o yıllarda Muğla Büyükşehir olmadığı için il genel meclis üyeliği diye bir şey de vardı ve Gürsel Bey 2009-2014 yılları arasında da Muğla İl Genel Meclis Üyesi idi.

Ankara'ya vardınız, CHP Genel Merkezi'nin kapısına dayandınız.

“Adnan Keskin ile Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüldü. Ben Kılıçdaroğlu ile görüşülürken vardım. Gökhan Günaydın ve Yakup Akkaya ile de görüşüldü.”

Kimi önerdiniz?

“Biz dedik ki 'Arkadaş, Timur bey doğru bir aday değil. Biz istemiyoruz.”

Gerekçelerini açıkladınız mı?

“Gerekçeleriyle. Onları tek tek anlatmayayım, uygun olmaz. İstediğimiz aday, eski milletvekili Ali Cumhur Yaka idi ama doğrudan onun adından söz etmedik.”

Ben İskele Mahallesi eski pazar yerinde tezgâhımın başındaydım, bir hafta Ali Cumhur Yaka CHP Datça Belediye Başkan Adayı olarak pazarı dolaşmıştı.

“Olmadı”

CHP Genel Merkezi mi istemedi?

“Daha doğrusu o süreçte başka işler döndü. 12 kişinin içinden bazıları ikili oyun oynadı. Oradan da Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün'ün baskısıyla Şener (Tokcan) bey yeniden aday gösterildi. Hedefimiz çıkara dayanmayan, art niyeti olmayan, arka planı olmayan bir girişimdi. Onun için 12 kişi olarak 'Hiçbirimiz hiçbir yere aday olamaz.” dedik. Gittiğimizde genel merkeze de bunu deklare ettik: 'Bu gelen arkadaşlardan hiçbirisi hiçbir yere talip değildir.'”

Ankara'ya giden bu 12 kişinin adını yazmak isterim?

“Yaz”

Bu çerçevede Gürsel (Uçar) beyin kapısını çalarım?

“Çal. Gitmeden önce toplantıyı da bu büroda, daha sonra da Özbel'deki Kapı Kafe'de yapmıştık.”

(Teknik nedenlerle Gürsel beyin değil, bu grupta olduğu ifade edilen Cahit Yaka ve Gökhan Sağır'ın kapısını çaldım. Ankara'ya gidiş tarihi bu satırları yazarken hala muallakta ama gidenlerin isimleri şöyle: Abdullah İşcanı, Cahit Yaka, Gökhan Sağır, Abdullah Gürsel Uçar, Ali Rana Kaya, İsmail Sönmez, Erol Karakullukçu, Nuri Kaya, Alim Bozalan, Hasan Çümen, Hasan Ali Bekin ve Remzi Özbek, namı diğer Remzi albay.)

 GENEL MERKEZ ŞENER (TOKCAN) BEYİ ADAY YAPTI

Şener (Tokcan) bey aday oldu.

“Şener beyin adı son dakika genel merkezden geldi. Güya, genel merkez Osman Gürün'ü arıyor, duyumum öyle...”

Hasan Kaya'nın bu konudaki açıklaması biraz farklı, yayınladım da...

“Paralel toplantı yapılmış. Biz toplantı yapıyorduk, bizim gruptan bir grup kendi arasında paralel bir toplantı yapıyormuş, Şener beyin adını ön plana çıkarmışlar. Aslında ben bu 12 kişilik toplantılara Şener beyi de davet etmiştim. Gelmedi. İki kere bizzat ben gittim. 'Gel' dedim. 'Aday mısın?' diye sordum. 'Değilim' diyor, 'Değilsen toplantıya katıl'. Katılmadı. İkisinde de gelmedi.”

Belki politikaya karışmak istememiştir?

“İyi de sonradan aday oldu. Babam bu işler biraz karışık.” Gülüyor...

 HİÇBİR KESİMİN ADAMI OLMAK İSTEMEDİM

Bu söyleşinin bir başka boyutu şu: Söyleşinin başlarında söylemiştin ya “İşte Datça'da yaşayan hem Kürt hem de diğer vatandaşlar beni bir nevi Kürt vatandaşların temsilcisi gibi görmeye başladı.” Merak ettiğim şu, seninle birlikte böyle bir algı oluştu ve bu algı senden sonra da devam etti, belediye meclisine aday çıkaran partiler bu algı çerçevesinde aday göstermeye mi dikkat ettiler?

“Bakın, benim bir kesimin temsilcisi olmak gibi asla bir talebim olmadı, yoktur da. Kendiliğinden, yani birileri seni bu işe yakıştırıyor, diyelim ki sana soruyorlar 'yahu Kürtler Apo'yu dinler' gibi oluyor. Yoksa ben aslında hiçbir, böyle bir ırkla ilgili, yani bir kesimin adamı olma gibi gençliğimden beri hiçbir niyet taşımadım. Zaten o nedenle hiçbir fraksiyonun adamı olmadım. Ben siyasal tavrı belli olan birisiyim. Halkların farklılıklarına ilişkin benim bakış açım belli. Birisinin temsilcisi olmak bana zul gelir. Ağır gelir. Onu hakaret addederim yani. Öbürküleri dışlıyor gibi olurum yani. Bu durum bir kere benim siyasal anlayışıma uygun düşmez. O bakımdan ben asla hiçbir zaman Kürt temsilcisi falan olarak kendimi görmedim. Olmadım. Burada yaşıyoruz, burada yaşayan halkın meclis üyesi olma hevesindeydim.

Datça'da gruplar var mı?

“Var tabi. İşte oy potansiyeli olan gruplar geliyorlar, 'arkadaş, bizi de temsilen bu arkadaşı listeye koy' diyorlar. Bazı arkadaşlar listelere böyle girmişlerdir.”

Bir süre bu konu üzerine konuşuyoruz.

 LİYAKAT, LİYAKAT... MECLİS ÜYELERİ VASIFLI İNSANLAR OLACAK

“Yanlışlık nerede yapılıyor biliyor musunuz? Bizim bir berber dükkânımız var. Biz o dükkâna berber mi arıyoruz yoksa terzi mi arıyoruz? Liyakat, liyakat diyoruz değil mi? Her yerde bunu söylüyoruz.

Şimdi burası bir mimarlık bürosudur. Buraya bir tane harita mühendisi koysam mimari bir proje yapabilir mi? Yapamaz. Şimdi biz seçimleri yaparken, meclis üyeleri böylesi küçük yerlerde çok önemli. Ben elimden gelse, meclis üyelerinden birisini avukat seçerim. Niye? Hukukçuya ihtiyaç var. Meclis kararları alınırken hukuka aykırı bir karar çıkarırız, yanlış yaparız, iptal edilir. Hukukçuya danışmak isterim, bir danışman gibi değil. Biz öyle çok zengin bir belediye değiliz. Mesela bir mimar olsun. İsterim. Neden? Çünkü belediyenin ana aktivitelerinden birisi mimari mevzuattır. Bir tane sanayicilerin problemleri için sanayici olsun...

Böyle liyakat esasına dayalı seçimler yapılmalıydı. Evet Kürt gruplardan da birisini seçersin. Seçersin ama bunun seçiliş gerekçesi Kürt olduğundan dolayı olmamalı. Neden olmalıdır? O kişinin başka bir özelliği de olmalıdır. Bilgi taşıyacak ya... Mecliste kararlar alıyorsun. O kararlara imza atacak. İmza atarken bana sormayacak 'Apo, imzalıyor musun, ben de imza atayım mı?' diye... Biz böyle bir seçim yapmıyoruz. Dolduruyoruz, işte 'bunun arkasında 50 oy var, onu alalım', 'bunun arkasında 300 oy var, onu alalım'. Bu durumda da halka inmemiş, halktan uzak oluyorsun. Bu doğru bir seçim değil. Adil de değil. Liyakat esasına taban tabana zıt bir durum. Olmaz. Meclis üyeleri vasıflı insanlar olacak. Adını yazamayan adamı meclise taşıyamazsın.

CHP içerisinde “Değişim” tartışılıyor ya, bunun bir boyutu “ön seçim”dir. Liyakat denilince bunu belirleme yetkisi üyelerde mi yönetimde mi olacak? Kim bu liyakatlı insanları belirleyecek?

“Öncelikle tüzük değişmeli. Tüzükteki delege ağalığını ortadan kaldırmak gerekiyor. Siyasi Partiler Yasasından şikâyet edilmiyor mu? Bunun tabanı budur. Niye hep 'Liderler sultası' diye bahsedilir? Sebebi budur. Çünkü delege ağalığı ortaya çıkmıştır. Delegeleri ayarlarsan, avcı gibi dolaşıyorlar delegeleri, o ilçe başkanını tayin ediyor, ilçe yönetimi il delegesini belirliyor, il o delegeleri avlıyor... Böyle gidiyor. Kurultay delegelerini öbürküler avlıyor. CHP'nin bugünkü duruma düşmesinin ana sebebi budur. Remzi albay ile bu konuyu açıklayan 7 sayfalık bir metni faks ile bu bürodan genel merkeze yolladık, Baykal zamanı.”

Bu metin var mı?

“Yok. Baykal dahil milletvekillerinin tamamına yolladık. Buradan faks çektik. Baykal buraya geldiğinde, Remzi albay, benim de olduğum bir toplantıda, tam 3 saat bu konuyu anlattı ona. Hiçbirisinin işine gelmiyor kardeşim. Bu delege sistemi kolaylarına geliyor. Aynen Güneydoğu'da ağalar. Ben niye halka gidip kendimi anlatayım? Ağa ile anlaşırım, o emir veriyor 'Bu köyden başka bir partiye oy çıkmayacak'. Çıkmıyor. Bu kolaycılıkla Türkiye'nin demokrasiye kavuşma ihtimali yok.”

Öyleyse CHP'nin tüzüğündeki bu delegelik sistemi yanlıştır?

“Yanlıştır. Kesinlikle yanlıştır. Partideki kavgaların sebebi de budur. İş buradan başlar. Delege olarak benim adamım, Ahmet'in adamı yerine üyeleri gerçekten temsil edecek kişiler seçilseydi, SHP tüzüğünde var zaten, açın okuyun. Delege diye bir şey yok, sandık görevlisi var. Delegeliği Baykal ortaya çıkardı. Bu da partiyi bu hale getirdi. Partiyi Ahmet'in adamı, Mehmet'in adamına döndürdü.”

İlçe, il, kurultay delegeleri dahil hepsi mi kaldırılmalı?

“Hepsi. Kurultay delegesi de aynı şekilde seçiliyor.”

Bizde de (Sol Parti) kurultay delegeliği var ama CHP'deki biraz farklı. CHP'de mahalledeki üyeler mahalle delegelerini, mahalle delegeleri ilçe yönetimini, ilçe yönetimi il delegelerini, il delegeleri il yönetimini, il yönetimi kurultay delegelerini seçiyorlar. Bu sistem sanırım yalnızca CHP'de var.

“Her seçimde blok ve çarşaf liste vardır. Çarşaf listede oyunu insana verirsin. Blok listede liste önüne gelir, onaylarsın. Kim yaptı bu listeyi? Birisi yazdı. O birisi kim? Yarın belediye başkanı olmak isteyen. O listeyi onayladığınız zaman o kişi ön plana geliyor. Sen feriştah olsan, yani sen allem-i cihan olsan, Datça'yı dünyanın bir numaralı ilçesi, en modern, en gelişmiş bölgesi yapma yeteneğinde olsan, aşma şansın yok. Aşamazsın ya... Bu delege seni aday göstermez. Öyle oldu ki mesela genel merkezde yıllarca görev yapan genel başkan Altan Öymen delege olamadı. Altan Öymen delege olamadı... Kimsenin adamı olmadığı için. Böyle saçma bir şey olabilir mi ya? Yani bu aşılmadığı sürece, CHP mümkün değil düzene girmez.”

Yani CHP'de temel sorun ön seçim şu bu değil, başka bir temel sorun var?

“Demokratik sistemin önce tabandan başlayarak yukarıya doğru tırmanması gerekiyor.”

Biraz önce sözünü ettiğiniz sandık bazında temsilci seçme sisteminde üyenin iradesi ortaya çıkıyor ve bu yukarıya doğru da gidiyor...

“Bu sistemde üyeler seçiyor temsilcilerini. Dolayısıyla bu temsilciler kimsenin adamı olmayan delegelerdir. Adayın görevi kendini tanıtmaktır. Bizim gibi 5. dünya ülkelerinde bu işler başka faktörlere bağlı gelişiyor, paraya dayanıyor, iltimasa dayanıyor, makama, bir sürü başka şeye dayanıyor. Öyle olunca da sonuçta bugünkü durum oluyor. Haliyle sen de 5. dünya ülkesi oluyorsun.”

 BİZ İKTİDAR OLMAK İSTİYORUZ

Peki, şimdi de bu söyleşi formatının bir başka sorusu şu: Bir siyasi partideki makamlarda, belediye meclis üyeliklerinde, belediye başkanlığında görev alma konusunda bir süre sınırı getirilmeli mi?

“Bence getirilmelidir. Herkes görev almak ister... Bakın Önder Sav ile ilgili eleştirim şuydu benim: Diyordu ki '53 yıldır bu partiye emek verdim.' Ben bu konuyu milletvekilleriyle tartışıyordum. '53 yılın sonu ortada' dedim. Yani CHP'yi getirdiği nokta ortada... Tamam 53 yıldır milletvekili değil ama her dönem milletvekili. Bir Muğla milletvekili vardı, 2. dönemden sonra 3. dönemde de aday olmak istedi. Dedim ki 'Bakın, siz bir şey anlamıyorsunuz. Siz diyorsunuz ki beni milletvekili yapın. Bizim hevesimiz seni milletvekili yapmak değil, bizim hevesimiz iktidar olmaktır. Siz bir türlü bunu anlamıyorsunuz. 'Partide emeğim var'. 53 senedir partiye emek vermişimdir diyen Önder Sav'ın emeğinin sonucu parti ortada. Nereye gelmiş? Nereye getirebilmiş? Kimseye geçit vermemiş.

Yani Osman Gürün'den başka Muğla'yı yönetecek yetenekte bu Muğla'da kimse yok mu ya?”

Bunu yazabilir miyim?

“Yaz, yaz efendim, yaz. Yaz arkadaş yaz. Ondan başka bu görevi yapabilecek kimse yok mu yani? 5 dönem... Yahu yeter! Başkasına fırsat vermiyorsun. Partiye emek veren, aktif siyaset yapmak isteyenlerin çok doğal haklarıdır 'Ben de milletvekili olayım, ben de meclis üyesi olayım, ben de belediye başkanı olayım' demeleri. En doğal haklarıdır... Çaba harcar, olur. Ama siz fırsat vermiyorsunuz. Sizden fırsat kalmıyor bu insanlara. Bıktık sizden yani, açık söyleyeyim. Bıktık bu tarz siyaset yapan CHP'li değil babamın oğlu olsa kabul etmiyorum. Yeter yahu, nedir yani 'Ben gidersem parti batar'. Hadi oradan!..”

Bir kişinin gitmesiyle bir parti batacaksa, batmalı bence de...

“Böyle bir şey olur mu arkadaş? Demokrasi bu değildir. 'Ben gidersem parti batar'. Yahu binlerce insan gelip geçiyor. Öyle cevherler var ki, her partide vardır, fırsat verilmiyor ki, önleri kesiliyor. Adam her dönem milletvekili, bıkmıyor yine olmak istiyor. Hala bıkmıyor yine geliyor...

Ankara'da Muğla milletvekilleri, Erol (Karakullukçu), Nuri Kaya ve beni yemeğe götürdüler. Ben şimdi sana söylediklerimi onlara söyledim ki Deniz Baykal genel başkan idi. Nedir ya Baykal, Baykal, Baykal... Yemekteki Muğla Milletvekili dedi ki 'Yahu ben de bildim bileli sen Baykal karşıtısın.' 'Sen beni o kadar iyi tanımazsın bir kere' dedim, bir, 'İkincisi, geçit vermiyorsunuz. Kimseye geçit vermiyorsunuz...' Sonra kalktı Baykal karşıtı genel başkan adayının peşinden koştu. Ne oldu? 'Biz sizin hamalınız değiliz' dedim. 'Siz bizi sizin hamalınız sanıyorsunuz. Biz sizin babanızın hamalı değiliz. Biz iktidar olmak istiyoruz. Siz bunu anlamıyorsunuz. Siz diyorsunuz ki bizi milletvekili yapın. Bizim hevesimiz senin milletvekili olman değildir. Ben sokakta siyaseti bu sebeple yapıyorum. Senin milletvekilliğin için değil!'

O zaman, sonradan rahmetli oldu, iktidar olunsaydı Tarım Bakanı yapacaklardı, Muğla milletvekili bir profesör vardı, yan yana oturuyorduk. Dedim ki 'Siz göklere çıkardınız bu Baykal'ı'. Dedi ki vallahi 'Abdullah bey, ben bugün çocuklarımın ekmeğini onun sayesinde kazanıyorum'. Açık açık...”

Dürüst adammış, her şeyi çok açık ifade etmiş.

“'O yüzden ben ona karşı durmam' dedi. 'Hocam' dedim, 'net ve açık söylediğin için teşekkür ederim. Bari bunları açıkça söylüyorsun.' Ama bazıları bu konuda rol yapıyorlar.”

Başka hikâyeler anlatıyorlar

“Harbi değiller. Düzgün değiller. Dürüst değiller yani. O kontenjan üyesi idi. Bazen ön seçim-meçim diyoruz ama diğer milletvekillerinin yüz tanesini çıkarsan içlerinden birisi bile onun gibi çıkmazdı. Kaliteli bir adamdı yani.”

Son soru şu: Siz hala CHP üyesisiniz?

“Evet”

İşinizde gücünüzdesiniz. Yerel siyasette herhangi bir iddianız yok?

“Yok. İşimde gücümdeyim. Devrimi tamamladım. Devrini tamamlayanların çekilmeyi bilmesi lazım. Ben devrini tamamlamış birisiyim. Görüşümü belirtirim. Siyasetten oldum olası herhangi bir beklentisi olmayan birisiydim, hala öyleyimdir. Hiçbir beklentim yok...

 




Bu haber 1687 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI