Tweet |
Mehmet Erdal / Datça
Kardok Derneği, Muğla Çevre Platformu, Ekoloji Birliği, İklim Adaleti Koalisyonu tarafından “Muğla'daki termik santrallerin kapatılması talebi” ile oluşturulan kervan bugün iki koldan Datça'nın Betçe Bölgesinde Yazı, Cumalı, Pakamutbükü ve Mesudiye, diğer yandan Kızlan, Karaköy ve Reşadiye Mahallelerinde kahve toplantıları yaparak, yürüyüş ile ilgili bilgilendirici bildiriler, broşürler dağıtarak yola çıktı; saat 14.00'te de Datça merkezde Berkin Elvan Heykeli önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
Basın açıklamasını okuyan MUÇEP gönüllüsü Ayhan Çelik Datça'dan yola çıkan bu kervanın 20-28 Ekim tarihleri arasında her gün bir yere uğramak kaydıyla sırasıyla Marmaris, Akyaka, Muğla/Menteşe, Yatağan, Milas, Bodrum, Ören ve son olarak da 9. günü Akbelen'e ulaşacağını söyledi.
Ayhan Çelik bu yürüyüşü başlatma nedenlerini de şöyle açıkladı. “Konu çok bilinmiyor ama Muğla'da var olan termik santraller 30 yıldır hukuksuz olarak faaliyet yürütüyorlar; hem ulusal hem de Uluslar arası mahkemeler bu tür termik santrallerin hem insan sağlığına zarar verdiğine hem de çevrede tahribat yaptığına dair kararlar almış durumdalar. Bu kararlara rağmen bu santraller faaliyetlerine devam etmektedirler...
Biz bu gerçeği duyurmak istedik. Onun için bu yürüyüşümüze 'Adalet' adını koyduk. Bu kadar yargı kararlarına rağmen santraller 30 yıldır çalıştırılıyorlar ve hala insanlara, çevreye doğrudan ve dolaylı zararları devam ediyor. Bu duruma karşı bir ses çıkarmak gerekir dedik. Amacımız bu konuda bir farkındalık yaratmak, verilen yargı kararlarının uygulanmadığını göstererek siyasi iktidarı bu yargı kararlarını uygulamaya zorlamak istiyoruz.”
“MAHKEME KARARLARINI UYGULA, TERMİK SANTRALLERİ KAPAT!” diyerek başlayan basın açıklamasında ise şunlar dile getirildi:
“Muğla'daki termik santrallerin kapatılması talebi, hukuk devleti ilkesi gereğidir. Muğla bölgesindeki Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan termik santralleri için Aydın İdare Mahkemesi 1996 yılında kapatma kararı vermiş, Danıştay yapılan itirazı reddederek kapatma kararını onaylamıştır. Santrallerin bu yargı kararlarına rağmen işletilmeye ısrar edilmesi üzerine başvurulan AIHM de 2005 yılında Türkiye mahkemelerinin verdiği kararı onaylamıştır. Anayasada hukuk devleti yazmasına karşın yaklaşık 30 yıldır bu mahkeme kararı uygulanmıyor, uluslararası hukuk hiçe sayılıyor. Hukuk tanımaz bir anlayışla bu santrallerin devam eden faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan sağlık sorunları nedeni ile binlerce insanımız vaktinden önce ölmeye devam ediyor. Ormanlarımız, zeytinliklerimiz, köylerimiz, su kaynaklarımız yok edilmeye devam ediyor. Kömürle çalışan santrallerin insan sağlığına ve doğaya verdiği zararlar, yıllar boyunca hem bilimsel araştırmalara konu oldu, hem kamuoyuna duyuruldu.
Ormanların en önemli karbon yutan alanları olduğu ve kömürle çalışan termik santrallerin iklim krizini hızlandırdığı bilinen bir olgu. Bu gerçeğe rağmen termik santrallere kömür sağlamak üzere ormanlarımız yok ediliyor. Bu akıl tutulmasının son örneğini Akbelen ormanının kesilmesi ile yaşadık. Mahkeme kararları uygulanmış olsa ağaçların kesilmesi gerekmeyecekti.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, hepimizin ödediği vergilerle katkıda bulunduğumuz bütçeden santral işletmecilerine çeşitli adlar altında önemli kaynaklar aktarılıyor. Mahkeme kararlarının uygulanmaması, kolluk kuvvetlerinin şirketlerin özel güvenlik gücü gibi davranması da buna eklendiğinde, devletin kamu yararından çok şirketlerin çıkarını kolladığı ortaya çıkmaktadır. Bunu kabul etmiyoruz.
Muğla’da, üretilen elektrik enerjisine Türkiye’nin ihtiyacının olduğu, santrallerde elektrik üretilmezse Ege'nin elektriksiz kalacağı söyleniyor. Muğla’daki termik santrallerin kurulu elektrik üretim kapasitesi 1.680 mw, Türkiye ölçeğinde Bakanlığın açıkladığı toplam kurulu güç 105.417 mw’tır. Yani Muğla’daki santrallerin toplam elektrik üretimindeki payı %1 civarındadır. Bu veriler, söylenen yalanı ortaya koyuyor.
Santraller kapatılırsa binlerce emekçinin işsiz kalacağı doğru değildir. Santrallere ödenen kamu mali kaynakları santrallerde çalışanları rahatça geçindirmeye yeter de artar. Kaynaklarımız emekçileri ve doğayı koruyacak şekilde adil dağıtıldığında, santrallerde çalışan emekçiler için doğayla dost iş imkanları yaratılması mümkündür ve bunu talep ediyoruz.
Termik santrallere kömür sağlamak üzere Milas’ta ve Yatağan’da açılan kömür madeni ocaklarının su kaynaklarının yok olmasına ve kirlenmesine yol açtığını biliyoruz. Tüm doğal varlıklar için yaşamsal bir kaynak olan suyun, hukuksuz bir şekilde faaliyetine devam eden yaşam düşmanı santrallerin türbinlerine soğutma suyu olarak tahsis edilmesine yeter diyoruz.
Yatağan, Yeniköy, Kemerköy üçgeni antik çağda Karia olarak adlandırılan bölgenin parçasıdır. Bu alanda termik santrallere kömür sağlamak için açılan kömür sahaları dünyanın ortak kültür mirası olan arkeolojik sit alanlarını yok ediyor. Sit alanı ilan edilerek yerinde korunması gereken kültürel miras, santralleri işleten şirketlerin insafına bırakılarak 'kurtarma kazısı' adı altında yürütülen çalışmalar sonunda yok ediliyor, kazılarda bulunan kültür varlıklarından yalnızca birer örnek müzelere taşınıyor. En son İkizköy-Işıkdere'de olağanüstü zengin kültürel miras bu şekilde yok edildi, şimdi Akbelen'de benzer bir kültür katliamının hazırlıkları sürdürülüyor.
Tüm dünyada iklim krizinin ağır sonuçları yaşanıyor. İklim değişikliğinin önde gelen sorumlusu olan fosil yakıtla çalışan termik santrallerden hızla çıkış için planlar yapılıyor. Türkiye de Paris İklim Anlaşmasına taraf olan ülke olarak bu sorumluluğu taşımaktadır. Hal böyle iken, ülkemizde tam aksi yönde bir politika izleniyor. Yeniköy, Kemerköy ve Yatağan termik santralleri hukuk devleti ilkeleri çiğnenerek mahkeme kararına rağmen çalışmaya devam ettiriliyor, yaşam alanları yok edilen bölge insanı, insanlık dışı koşullarda yaşamaya mahkûm 1 ediliyor. Muğlalılar ve Türkiye yurttaşları olarak bu hepimiz için utanç vericidir.
Yurttaşlar, yurttaşları temsil eden kurumlar olarak Muğla'da, Kazdağları’nda, Karadeniz’de, Cudi’de, Dikmece’de, Sinop’ta, Akkuyu’da kapitalizmin yarattığı, devletin yanında yer aldığı ekolojik yıkımları kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz.
İkizköylüler, Çamköylüler, Karacahisarlılar, Milaslılar, Yatağanlılar, Muğlalılar ve tüm Türkiye bu hukuksuzluğa yeter artık diyoruz! Bu utançla daha fazla yaşamak istemiyoruz. Anayasada yazan hukuk devleti ilkesine dönülsün ve mahkeme kararı uygulansın, bu santraller derhal kapatılsın. Doğanın ve insanın sömürülmesine son verilsin. Cennet Muğla'nın bir avuç sermaye sahibini daha fazla zengin etmek için cehenneme çevrilmesine daha fazla tahammülümüz yok.
Kamuoyuna saygı ile duyuruyoruz.”
Akşam saat 17.00'de Datça Demokrasi Evi'nde termik santraller, zararları, uygulanmayan yargı kararları ve yola çıkan “Adalet Kervanı” ile ilgili bir sunum yapıldıktan sonra forum gerçekleştirildi. Forum'da katılımcılar görüşlerini ve önerilerini dile getirdiler.