Geçtiğimiz yazıda Anadolu'nun yoksul ama inatçı topraklarında filizlenen Köy Enstitüleri’nin hikâyesini anlatmıştım. Bu yazı, o hikâyenin yarım kalan kısmı.
Sabahları Ziraat Marşı’yla uyanan çocuklar vardı bu ülkede.
“Toprak bizim yurdumuzdur, ekeriz biz durmadan...”
Kimi sabahlar tarlaya yürüdüler, kimi sabahlar şiir okudular.
Ama sonra bir sabah, o marş sustu.
Ne Oldu da susturuldu?
Köy Enstitüleri, kitapla kazmayı, nota defteriyle bahçe çapasını aynı çantaya koyan bir nesil yetiştiriyordu. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür çocuklardı onlar.
Ama bu “fazla özgür” geldi birilerine.
Çünkü bu çocuklar sadece harfleri değil, hayatı da okuyordu.
Kendisine “efendi” denmeden önce üretmek gerektiğini öğrenmişti köylü çocuk.
Kadınla erkeğin aynı sahneyi paylaşabileceğini görmüştü.
Düşünebiliyordu.
Sorgulayabiliyordu.
İtaat etmiyordu.
Ve bu, bazıları için fazla cesur bir eğitimdi.
Komünist mi? Yoksa Kendi Ayakları Üzerinde Duran mı?
Köy Enstitüleri'ne yöneltilen en ağır suçlama "komünist yetiştiriyorlar"dı. Ama asıl rahatsızlık, ideolojiden değil, bağımsızlıktandı.
Çünkü bu kurumlar "itaat eden vatandaş" değil, düşünen yurttaş istiyordu.
Bu yüzden hedefe kondu.
Bu yüzden susturuldu.
Bu yüzden Ziraat Marşı bir sabah daha çalınmadı.
Sadece Bir Okul Kapanmadı
Köy Enstitüleri 1954’te resmen kapatıldı. Yalnızca binalar değil, bir zihniyet yıkıldı.
Yerine ezber geldi.
Yerine suskunluk geldi.
Ve yavaş yavaş, o köylerde karanlık yeniden başladı.
Bugün kırsal bölgelerde eğitim hâlâ bir sorun. Tarımda hâlâ dışa bağımlıyız.
Gençler hâlâ topraktan kopuk, hayattan uzak.
Peki 70 yıl önce denenen bir modelin gölgesinde bile yaşayamıyorsak,
bu başarısızlık kimin?
Ziraat Marşı Nerede Şimdi?
Bir halkın çocukları sabahları hem toprağa hem bilgiye sarılıyorsa,
o ülke büyür.
Ziraat Marşı’nı yeniden söylemek, sadece nostalji değil,
bir hak arayışıdır.
Bugün belki o okullar yok. Ama o fikir hâlâ diri.
Ve o fikir, susturulan her marş gibi bir gün yeniden yükselecek.
https://www.youtube.com/watch?v=t3NYPnDl-QM