19. Yüzyılda doğmuş, 20. Yüzyılda yaşamış ve yüzyıllarca Türk Milleti'nin yüreğinde sonsuza dek yaşayacak olan tek lider Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Bütün dünyanın saygı duyduğu, böyle kıymetli bir lidere sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
Vatan topraklarını düşman işgalinden kurtaran, 57 yıllık kısa ömrünün büyük bir kısmını cephede geçiren, vatan kurtulduktan sonra millet egemenliği esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran, sosyal, siyasal ve ekonomik devrimlerle Türk Milleti'ni çağdaş milletler seviyesine çıkaran, insandan sayılmayan kadınları erkeklerle eşit yurttaşlar haline getiren, bilim, kültür ve sanata çok önem veren, cesur ve mütevazı insan yüce Atatürk'ü sonsuzluğa gidişinin 85. yıldönümünde saygı, rahmet, minnet ve özlemle anıyorum.
*
Mustafa Kemal, genç bir subay iken İtalyan işgaline uğrayan Trablusgarp'ı savunmak için gönderilir.(1908) Oradaki Bedevileri örgütler ve başarılı olur. Trablusgarp- Bingazi'de bir Bedevi'ye fal baktırır.
" O fala inanmıyor yahut bir Bedevi'nin kehanetine itimat etmiyordu. Bununla beraber, arkadaşlarının ısrarına dayanamadı, elini uzattı.
Sarışın subayın yumuşak elini sert avuçlarına alan Bedevi, bu elin çizgilerine bakar bakmaz, fırladı, ayağa kalktı ve büyük bir heyecanla:
'Sen padişah olacaksın!..' diye bağırdı. 'Padişah olacaksın ve 15 yıl hüküm süreceksin!...'
Gülüştüler; Bedevi'yi bırakıp yollarına devam ettiler.
Aradan yıllar geçti. Mustafa Kemal, Türkiye Devleti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhuriyetin on dördüncü yılında hastalandı. Karaciğerinin şiştiğini görenler, 'İçme Paşam!' diye yalvardıkları zaman, O, Bingazi yollarındaki falcı Bedevi'yi hatırlayarak güldü:
"Arap vaktiyle söylemişti," dedi, " bizim padişahlık nasıl olsa on beş yıl sürecek!.. Ve ilave etti: Hesapça bu, son senemizdir!"(1)
*
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'yı Savarona'ya (Satın alınan bu yat,
1 Haziran 1938'de İstanbul'a getirilmiş. Yatını gören Atatürk,
"Ne olurdu bu güzel gemi elimize birkaç yıl önce geçmiş olsaydı..." derken çok istediği oyuncağı nihayet eline geçmiş bir çocuk gibi sevinç içindeydi. Fakat Savarona'nın sefasını süremeyeceğini o da anlamış ve üzülerek,
"Bu tekne yoksa benim mezarım mı olacak?" diye hazin hazin sormuştu.)
davet etti(5 Haziran 1938), "Gel sana kamaramı göstereyim," diyerek dolaştırdı. Şükrü Kaya'nın üstündeki yazlık lacivert cekete gözü takıldı, zaman zaman birbirlerinin kıyafetlerini giyerlerdi. Atatürk ceketi giydi ama ilikleyemedi. Sakin bir sesle, "Sen farkına varmadın, ben de unuttum. Bu karınla bu ceket giyilir mi? Karnımda sıvı varmış, ne olacak bilmem," dedi. Atatürk hiçbir zaman, hiç kimseye hastalığının vehametinden, ümitsizliğinden, ölme ihtimalinden söz etmemiştir. O, ölmekten korktuğunu göstermekten fazla korkardı. " Ölmek istemek bir cesaret değil, ama ölümden korkmak ahmaklıktır!" derdi.(2)
*
"Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, ama Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır" diyen Atatürk, gençlere armağan ettiği Gençliğe Hitabesinde şöyle der:
" Ey Türk gençliği! Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır."
1933 yılı Cumhuriyet Bayramı Açılış Konuşmasında şunu söyledi: " Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır.(3)
Vatanı ve Milleti'ni çok seven, hayatını Türk Milleti'ne adayan, mütevazı yaşayan, hasta yatağında bile ülke sorunları ile ilgilenen, doktorların uyarısına rağmen 'Hatay Sorunu'nu çözmek için trenle Mersin ve Adana gezisine giden, mal varlığını milletine bırakan o yüce insan milletinden sadece kendisini unutmamasını diledi...
"Beni hatırlayınız!"
Türk Milleti, Ata'sını hiçbir zaman unutmayacak ve her zaman hatırlayacaktır...
Fikrimizin rehberi olan Atatürk, Türk Milleti’nin yüreğinde sonsuza dek yaşayacaktır.
Kaynak:
(1), (2),(3)- Fikrimizin Rehberi Kitabı -Erol Mütercimler