Bugun...



Var Sıcak Taze Gevreek!

O gün okul çıkışı öğretmeninin oturduğu Soğukkuyu mahallesinden geçip eve gitmek istedi. Madran dağından coşkulu şekilde akan suyun sesini dinleyip, akışını seyretmek hoşuna gidiyordu. Defter ve kitaplar koltuğunun altında yürürken pencereden kendisini gözleyen öğretmenini fark etmedi. -Metin.. Metin oğlum gel bakayım buraya.

facebook-paylas
Tarih: 29-06-2024 00:53

Var Sıcak Taze Gevreek!

ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ

Anasından aldığı harçlık yetmez olmuştu. Bozdoğana yeniden taşınmalarının üzerinden üç ay geçmişti. Arkadaşlarının beslenme çantalarıyla getirdikleriyle kendininkileri karşılaştırınca üzülüyordu. Her gün ayva, portakal ya da nar götürebiliyordu. Anasının haftada bir gün verebildiği harçlıkla iki ya da üç adet Bozdoğan sucuğu alabiliyordu. Sucukçu Turgut'un oğlu Yaşar sınıf arkadaşı olduğu için arasıra fazladan bir tane veriyordu.

  O gün okul çıkışı öğretmeninin oturduğu Soğukkuyu mahallesinden geçip eve gitmek istedi. Madran dağından coşkulu şekilde akan suyun sesini dinleyip, akışını seyretmek hoşuna gidiyordu. Defter ve kitaplar koltuğunun altında yürürken pencereden kendisini gözleyen öğretmenini fark etmedi.

-Metin.. Metin oğlum gel bakayım buraya.

Hasan öğretmene doğru başını çevirdi. Hızlıca yanına koşup hazır ol vaziyette karşısına dikildi.

-Buyur örtmenim.

-Çocuğum bu şey mi oldu? Çok dalgınsın.

-Yok örtmenim. Hiç bi şey yok. Eve gidiyom.

-Sana bi şey söylesem yapar mısın?

-Yaparım örtmenim.

-Oğlum önce dinle. Belki yapmak istemezsin.

-Sizin söylediğiniz her şeyi yaparım örtmenim.

-Tamam. Bu bizim sokağın sonunda sağa dönünce ilerde gevrek fırını var. Biliyor musun?

-Biliyom örtmenim.

-Tamam. Ordan gevrek alıp satanların çoğu çocuk. Senden biraz büyükler. Sende satmak ister misin? Konuşayım mı fırıncıyla?

-Konuş örtmenim.

-Bekle geliyorum.

  Birlikte gevrek fırınına gittiler Fırının tahta kapısının açılırken çıkardığı gıcırtı, gevrekçinin başını çevirip onlara bakmasına neden oldu.

-Hoş geldin Hasan örtmen. Hayırdır pek gelmezsin burlara.

-Bi işim düştü sana komşu. Bu benim öğrencim. Zeki ve çalışkandır. Gevrek satacak. Her şeyine kefilim.

-Hangi maallede oturuyon oolum.

-Aşşaa maalle. Akçay maalesi.

-Vallaa eyi oluu. Kimsecikte gitmiyo orlara. Arada cingen maallesi var deyin çekiniyoola.

-Ben çekinmem. Arkadaşlarım var orda.

  Metin'in kendine güveni, öğretmeni ve fırıncının hoşuna gitti.

-Yannız bu işi yapaaken yoruluusun, uykusuz galıısın Ona göre. Zabah ezanında gakceen. Gosgoca sepeti daşıceesin. Yapabilin mi?

-Yapar yapar... dedi öğretmeni Metinden önce. Bu güven cümlesi de Metin'i mutlu etti.

-Sepedin yohusa bizde vaa. Yalınız sofra bezi gimi büyücek bi şey getii geliiken. Gevrekleri onun içine goyalım hemencecik sovumasın.

   Fırıncı bir kaç cümleyle işi nasıl yapılacağını anlattı. Her gün aynı sokaklardan geçmeliydi. Hatta hangi sokağa hangi zamanda gideceği belli olmalıydı. Gevrekçinin her gün aynı zamanda geleceğini bilenler devamlı müşteri olurdu.

  Öğretmeniyle fırından çıktılar. Teşekkür edip eve doğru yürümeye başladı. Kenarından yürüdüğü derenin suyu, Madran dağına düşen yağmurlar nedeniyle iyice çoğalmıştı. Bildiği türkülerle su sesine eşlik etti. Kısa bir süre sonra Nazilli asfaltına çıktı. Hasan öğretmenin babasının sahibi olduğu bakkalın camına vurdu. Öğretmenin babası Mehmet amca camı açıp, Metin'in istediği gofreti uzatarak veresiye defterine yazdı.

-Memet amca. Yarın gevrek satmaa başlıyom. Bundan soona veresiye almam galan (artık).

-İnşallah oğlum.

   Eve vardığında, anası zeytin toplamaktan yeni gelmiş, üç büyük taşın üzerine koyduğu is kaplamış kazana su dolduruyordu. Üç taşın arasındaki boşluğa çalı çırpı koyup ateş yakacaktı.

-Ben yakarım ana. Bi şey deecem. Zabaanan ezende beni galdır. Gevrek satmaa gedecem.

-Satıbili misin?

-Satarım ana. Hemi buralara satmaya gelen yoomuş.

-Benim akıllı oolum. Çalışgan oolum. Böyümüşde para gazanacak.

-Gazanmıyom mu ana. Oduna getmiyom mu? Pamık çapasına, toplamaya getmiyom mu?

-Gediyon gediyon. Goca erkeem.

   Elektriği suyu olmayan, yarı ahşap, yarı taş iki katlı bir bahçe evinde oturuyorlardı. Bahçede su kuyusu, zeytin ağaçları bir kaç meyve ağacı vardı. Meyveleri alma hakları vardı. Zeytinler oturdukları evin sahibine aitti. Evde oturmalarının karşılığı olarak, zeytin zamanında toplamaya yardım ediyorlardı. Bahçe sahibi iyi insandı. Onlara zeytin ve zeytinyağı veriyordu. Kuyudan çektiği suları kazana aktarıp altını tutuşturdu. Kuyunun yanındaki katır dişi cinsinden nar ağacının başında kalan son meyveyi kopardı. Ağzı açılmış narın tanelerini kuşlar yemiş, kalanların da üzerinde böcekler vardı. Bahçenin taşla örülü sınırına doğru fırlattı. Anası, eşek bağladıkları evin alt tarafında çimmiş, yemek yapmaya başlamıştı. Çoktandır yemediği patatesli tavuk yemeğinin kokusu açlığını hatırlattı. Hava kararmaya yakın ablası geldi. Yemekten sonra, gaz lambasının ışığında hızlıca derslerini yaptı. Abisi bu günde gelmemişti eve.

-Hangı gelmezine gettiyse gene. Dobalan (pörtlek) gözlü g.tü bozuun dölü diye... söylendi durdu anası.

   Ezan sesini anasından önce duydu. Hemen kalkıp, soğuk suyla elini yüzünü yıkadı. Akşamdan hazırladığı sofra bezini ve okul eşyalarını koltuğunun altına yerleştirip fırına doğru hızlıca yürümeye başladı. Fırının kapısından içeri girince sıcaklık çok hoşuna gitti. Dışarının soğuğu kulaklarını kesmişti.

-Gaç dene sataasın?.. dedi fırıncı.

-Bilmiyom.

-Böyün elli dene al. Yaveş yaveş çovaltıısın. Yüz dene sataasan deyme keyfine. Ben sene gıyak geçen. Cingen mahallesine getcen için, on denede bi dene fazla vercem.

  Gevrekleri yatay şekilde yerleştirdi sepete. Dikey olursa kırılır dedi fırıncı. Sattığı paranın yarı fiyatına alacaktı gevrekleri. Her on gevrekte bir tanede cingen mahallesinin payı cabası. İşe alışana kadar, satamadıklarını geri getirecekti. Daha sonra geri getirme olmayacaktı. Satacağı kadar gevrek alacaktı. Elli gevregini aldı. Beş tanede cingen maallesi payı ile elli beş gevrekle soğuk sokağa çıktı. Bir gevrekte yemesi için fırıncı tarafından verilmişti.

  Bir kolunda gevrek sepeti, diğer elinde yemek için tuttuğu gevrek. Gün ağarmamış, cingen mahallesine doğru yürüyordu. Satarım demişti öğretmenine. Nasıl satacağını bilmiyordu. Tek başına, eşekle oduna gitmişdi Madran dağına. Tilkişen, sarmaşık, zeytin başağı toplamıştı. Anasıyla pamuk toplamaya, çapalamaya gitmişti. Bağıran gevrekçileri düşündü.

-Gevreek... diye bir ses çıktı ağzından. Kendisinin bile zor duyduğu bir ses.

-Gevreeek .. diye zorladı kendini. Derenin sesi Metin'in sesini bastırıyordu. Cingen mahallesine kadar sesini yükselterek yürüdü. İlk gevreği orada sattı. Mutluluktan uçacaktı.

-Gevrek satmaya mı başladın?

-Heye Seyfettin amca.

  Deve güreşlerinin cazgırı Seyfettin amcasının tembel kızıyla aynı sınıfta okuyordu. Çok güzel bir kızdı. Ancak Metinle hemen hemen hiç konuşmuyordu. Sınıfın zengin çocuklarıyla arkadaşlık yapıyordu. Cazgır Seyfettin, karısı ölünce çocuklarına hem analık hem de babalık yapıyordu.

-Aferin oğlum. Çalışmak iyidir. Gevreklerde sıcakmış

  Gevrekler sıcaktı. Bu durum, gevrek satarken bağırmasında kullanacağı kelimelere katkı sağlamıştı.

-Gevreeek. Var sıcak taaze gevreeek.

  Son gevrek sesini uzattıkca uzatmak hoşuna gitmişti. Nazilli yoluna çıkınca, bakkal Mehmet çağırdı Metin'i.

-Afferin oğlum, deyip bir kaç gevrek aldı.

Tahtacı mahallesine indiğinde bir kaç gevrek kalmıştı. Kısa sürede satıp fırına döndü.

-Afferin lee. İlk günden çok gözel iş yaptın. Yarın yetmiş dene al. Yapcen sen bu işi.

-Yarın yüz dene alıcam.

  Metin'in ayakları yere değmiyordu. Hesabı görüp okula doğru koştu. Cebindeki para ona büyük bir güç vermişti. En sevdiği arkadaşı Koray'ın yanına gitti.

-Koray... Gevrek satmaya başladım ben.

-İyi olmuş. Sattın mı?

-Sattım. Sattım. Elli beş dene sattım.

  En sevdiği arkadaşı Koray, bir yıl sonra trafik kazasında hayatını kaybetti. Bozdoğanın zenginlerinden olsa da Metin'le çok iyi arkadaştı.

  Gevrek satması, Hasan öğretmeni de mutlu etmişti. Mesleğe başlayalı iki yıl olmuştu. Kırsal kesimdeki zeki ve yoksul öğrencilerin eğitim almasını ilke olarak benimsemişti.

  Gevrek satma işi tutmuştu. İki mahallenin tek gevrek satıcısı olmak Metin için önemli özellik olmuştu. Her gün yüz adet ve yanında on adet cingen mahallesine giriş payı olan ücretsizlerle birlikte yüz on gevrek satışı iyi para demekti. Gevrek bitmezse ya da okula geç kalırsa, sepeti okul kantinine emanet bırakıyordu. Bunu da öğretmeni organize etmişti. Okul yanındaki bir kaç ev sahibi, Metin'in kolunda sepetin olduğunu görünce kalan gevrekleri satın alıyordu. Bir seferinde tek başına yaşayan yaşlı bir adam on yedi gevregin hepsini alınca Metin mutlu ancak mahcup olmuştu.

-Benim torunlar var. Onlara vercem.

  İnsanların birbirine destek olmasının önemini o günlerde kazıdı zihnine. Gelecekte de ben destek olacağım diye söz veriyordu sık sık kendine.




Bu haber 2546 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KÜLTÜR-SANAT Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI