Bugun...



Datça-Karaköy Muhtarı Onur Bölükbaş’la Söyleşi

“GÜRSEL (UÇAR) BAŞKAN ADAY İSE BEN DE YENİDEN ADAYIM”! Onur Bölükbaş hem Karaköy'ün gelmiş geçmiş en genç muhtarı, hem de şu an Datça'nın. 32 yaşında. Muhtarlığının ilk dönemi. Salı günü (08.08.2023) Karaköy'deki iş yerinde (kahve) bir araya geldik. Genç yaşta muhtar olmasının nedenini öğrenmek istiyorum. “Bizim hikaye biraz derin” diyor. “Sen anlat, ben onu özetlerim” diyorum.

facebook-paylas
Tarih: 10-08-2023 22:32

Datça-Karaköy Muhtarı Onur Bölükbaş’la Söyleşi

SÖYLEŞİ: MEHMET ERDAL

GÜRSEL (UÇAR) BAŞKAN ADAY İSE BEN DE YENİDEN ADAYIM”!

Onur Bölükbaş hem Karaköy'ün gelmiş geçmiş en genç muhtarı, hem de şu an Datça'nın. 32 yaşında. Muhtarlığının ilk dönemi.

Salı günü (08.08.2023) Karaköy'deki iş yerinde (kahve) bir araya geldik.

Genç yaşta muhtar olmasının nedenini öğrenmek istiyorum. “Bizim hikaye biraz derin” diyor. “Sen anlat, ben onu özetlerim” diyorum.

 GÜRSEL (UÇAR) BAŞKAN “ADAY OL” DEDİ

“3 arkadaş bir gece oturduk saat 03.00'e kadar, 'Ne yapsak? Ne etsek?' diye kendi kendimize sorduk durduk. 'Kimi aday gösterelim?' diye düşündük. Aday bulamadık. Bir arkadaş 'Sen aday olsana' dedi. Ertesi günü Gürsel başkanı aradım, 'Muhtar adayı olacağım' dedim. 'İyi olur' dedi. Aday oldum.

Kendi aza ekibimizi oluşturduk. Aza listemize iki kadın, iki genç, 4 kişi de orta yaşlılardan aldık. Ondan sonra hazırlandık, ekip olarak çalışmaya başladık. Seçim startını verdik.”

 GÜRSEL (UÇAR) BAŞKAN ADAY İSE BEN DE ADAYIM!

“Kimlerden oy alabiliriz? Kimlerle ne yapabiliriz? İşte Karaköy'ün ne sorunları var? Hangi sorunları çözebiliriz? Gelseler ve bize deseler ki 'Karaköy için ne yapmayı düşünüyorsunuz?' Ne cevap verebiliriz? diye düşünmeye başladık.

Düşündük, taşındık. Tabi akşamları beni uyku tutmuyor. Biliyorsun muhtarlık seçimlerinde ev gezmelerine gitmeden olmaz, birisi çıksa ve bana 'Ya ne projen var? Köyde ne dikkatini çekti?' diye sorsa ne cevap verebilirim? Düşün, düşün her gün farklı bir şeyler buldum. Muhtar olduktan sonra da bu dönemde düşündüklerimin %80-85'ini gerçekleştirdim. Gerçekleştiremediğim bir-iki şey var, onları da inşallah önümüzdeki 8 ay içerisinde gerçekleştireceğim.”

Muhtar olarak aday olduğunda bunları düşünmeye başladın?

“Evet”

Karaköylüler seni muhtar seçtiğine göre, doğru bir karar vermişsin?

“Ekibimdeki kadrolar güzel insanlardı.”

Muhtarlık seçiminde 3 aday yarışmış. Eski muhtar ile arasında 4 oy, diğer adayla biraz daha fazla oy farkı varmış. Karaköy'de o seçimde 702 seçmen varmış. Karaköy'ün nüfusu için “100 tane de öğrenci olduğunu varsaysak, 800 civarındadır” diyor. Anlatımından köyde çocuk sayısının az olduğu anlaşılıyor.

2024 yerel seçimlerinde bir daha aday olmayı düşünüyor musun?

“Şu an kararsızım, ne yalan söyleyeyim. 'Aday olayım mı olmayayım mı?' diye düşünmüyor değilim. Benim karar verebilmem için, öncelikle belediye başkan adaylarının açıklanmış olması lazım... Bunu yazabilirsin, Gürsel başkan aday olursa, ben de Karaköy muhtarlığına yeniden adayım. Bu kadar net.” diyor. “Aaaaa!” diyorum, şaşırıyorum. Böyle bir açıklamayı hiç beklemiyordum.

Neden böyle düşündüğünü anlatıyor... Anlatımından, Gürsel başkanı belediye başkanı olmadan önceki döneminden beri “insani özellikleri” yönünden farklı bulduğunu ve beğendiğini anlıyorum.

KARAKÖYLÜLERİ KAALE ALMADILAR, ONA ÇOK KIZDIK!

Betçe Su Projesi” kapsamında çalışmalar yapılırken Gürsel başkanla neden anlaşamadınız da Karaköy'de yerel basına da yansıyan o tepkiler gündeme geldi?

“Gürsel başkanla 'Betçe Su Projesi' kapsamında herhangi bir sorun yaşamadık. Sadece şöyle bir sıkıntı yaşadık: MUSKİ geldi, Palamutbükü’nde bu proje kapsamında bir konferans verdi. O konferansa bizler de muhtarlar olarak gittik. MUSKİ Müdürü Baki beye dedim ki 'Baki bey, burada yapmış olduğunuz bilgilendirmeyi, bir gün gelin Karaköy'de de yapın. Milleti aydınlatın...'

Baki bey ve ekibi gelmedi.

Azalarımız ve köy halkı ile birlikte Gürsel başkanın yanına gittik. 'Başkan' dedik, 'böyle, böyle...' Başkan, Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Osman Gürün ile konuşup geri döneceğini ifade etti.”

Gürsel başkandan ne istemiştiniz?

“Aynı şeyi. 'MUSKİ Müdürü Baki bey ekibi ile gelsin ve köyümüzü aydınlatsın.' Sonrasında ne oldu bilemiyorum, Baki bey ve ekibi köye gelip aydınlatmayı yapmadılar. Haliyle biz de eylemlere başladık.”

Neler yaptınız?

“Yapmadığımız bir şey kalmadı. Elimizden gelen her şeyi yaptık... Baktılar biz ciddiyiz, Baki bey beni aradı. 'Muhtarım böyle, böyle, yaptığınız suç' dedi. Dedim ki 'Ben size söyledim. Gelin, köyde bilgilendirme yapın. Köyde herkes bana yükleniyor.' 'Tamam muhtar' dedi, 'Ben ayarlayacağım. Geleceğim.'

Sağ olsun, Baki bey beni kırmadı, ekibiyle birlikte geldi. Mahallemde, caminin olduğu yerde, köylüler de katıldılar, sohbet ettik. Vatandaşı bilgilendirdiler. Biraz gergin ortam da oldu ama sonrasında güldüğümüz, eğlendiğimiz de oldu. En sonunda orta bir noktada buluştuk. Baki beye dedim ki ben o zaman 'Baki bey, buradan Reşadiye'ye giden su hattını Betçe Bölgesine verin, sanayi girişinden çevirin, bizim diğer kuyularımızı elleşmeyin.”

MUSKİ'ye bağlı kaç kuyu var Karaköy'de?

“MUSKİ'ye ait toplamda 5 kuyu var. Bir tanesi Betçe'ye, bir tanesi benim köyüme su basıyor, 3 tanesi boş.

Betçe'nin susuz kalmasını biz de istemiyoruz. Ben bir gün gittim, gördüm, yaşadım, Sındı'da kaldım. Sabah kalkınca yüzünü yıkayacak su bulamıyorsun.”

Sındı Muhtarı da “Betçe Su Projesi”ni “yüz yıllık bir proje” olarak nitelendiriyor.

“Sındı'da insanlar zeytin tarlasından, badem tarlasından geliyorlar, evlerinde ellerini yıkayacak suları yok. Çektikleri dayanılır gibi değil. Biz, burada bir patlak oluyor, MUSKİ gelip patlağı hemen yapamıyor, gün geliyor bir ya da bir buçuk gün susuz kalıyoruz, herkes birbirini yiyecek gibi oluyor. Sındılılar koca yaz boyu susuz kalıyorlar. Biz Sındılıların susuz kalmasıyla ilgili bir eylem yapmadık.

BAZI KUYULARIMIZA TUZLU SU KARIŞIYOR

Kızlanaltı’nda da benzer söylentiler olduğu için soruyorum; deniyor ki Datça'da yeraltı sularının seviyesi düştükçe denizin tuzlu suları var olan bazı kuyulara karışıyor. Karaköy'de de benzeri olaylar var mı?

“Var, var. Tuzlu su karıştığı için kullanılmayan 2-3 tane kuyumuz var. Bu kuyularımız denize yakın ve tarım alanlarının içerisindeler. 3 tane biliyorum ama yanlış bilgi de vermek istemiyorum. Haliyle diğer kuyulara da karışma tehlikesi olduğundan insanlarımız rahatsız.”

Bu kuyuların birisi 120 m imiş, diğeri o kadar derin bir kuyu değilmiş. Bir diğerinin “eski kuyu” olduğunu söylüyor. O da 30 m yokmuş.

Deniz suyunun karıştığı kuyuların suyu ile tarım yapılamıyormuş.

Datça'da yeraltı su kaynağı çok kıt ve bu nedenle Datça'da su çok kıymetli. Eğer deniz suyu yeraltı sularına karışmaya başlarsa kullanılabilir su tamamen kuruyabilir. Böyle bir tehlike var mı? Var.

“Köyümüzdeki bazılarımız da bundan korktukları için endişe ediyorlar. Bazılarımız işte Pustular tarafında (Datça-Palamutbükü yolunun sağ tarafı, radarın bulunduğu dağın Datça'ya bakan bölümün alt kısımları) çok su olduğunu söylüyor.”

Bir süre bu konuda konuşuyoruz.

 KARAKÖY'DE TARIM OLAYI BÜYÜK ÖLÇÜDE BİTTİ

Bir dönem Karaköy Datça'nın “güz domatesi” üretilen tarım bölgelerinden birisi olarak bilinirdi...

“Bir dönem öyleydi. Şu an köylünün %60-70'i artık güz domatesi yetiştirmiyor. Bakmayın siz, geçen yıl domates fiyatları biraz yüksekti de çiftçi biraz para kazandı. Mazot, gübre, ilaç fiyatları, işçilik... çiftçiyi zorluyor. Diyelim ki geçen yıl kasası (20 kğ) 200 TL. civarında satıldı domates, bu yıl 80-90 TL'den satılırsa, herkes zarar eder. Bu maliyetler nedeniyle devam edilmesi çok zor.”

Karaköy'ün Datça tarımı açısından öneminde bir gerileme var mı?

“Var. Tarımda, meyve-sebze üretimi yapanları saysak, şunun şurasında 10-15 kişi var. Üretip pazarda satan ancak bu kadardır.”

Karaköy'de tarımın gerilemesinde Karaköy Limanının, sonradan gelenlerin satın alıp konut yaptığı, atıl durumda bıraktığı... yerlerin tarım alanı dışına çıkmasının payı var mı?

“Limanın bu köye hiçbir faydası yok. Limanın faydası sadece işte liman var diye arsa fiyatlarını yükseltmesidir. Çiftçiliğin gerilemesindeki asıl etken maliyettir. Üretim zorlaştı. Daha önce ben de yapıyordum domates üretimi, 2019'da zarar ettim, para kazanmadım, boşuna yapmış olduk, bıraktım. Niye bıraktım? Yapmış olduğum üretimin masrafını çıkaramadım. O zaman benim gibi çok kişi de bıraktı. Maliyet artıp da dahaki ürünü yetiştiremeyince otomatik olarak iflas etme durumuna geliyorsun.”

Ekip biçiyorsun ama yerine koyamayınca o işi yapmaktan vaz geçiyorsun.

“Maliyetler artınca, millet üretimi bırakmaya başladı. Üretim azalınca da bu sefer üretilen ürünler para etmeye başladı. Böyle ters bir döngü oldu. Eskiden mesela soğan, domates bir lira idi, karpuzun kilosu bir lira idi, şimdi bakıyorsun 10 TL. olmuş. Karpuz 10 TL. olunca bayağı para tutuyor, herkes üretmediğinde, çünkü tonajlı mal. Eskiden ne oluyordu? Herkes kendi evinin yiyeceğini bahçesinde yetiştiriyordu, haliyle bolluk oluyordu. Bolluk olunca fiyatlar düşük olurdu. Şimdi üretim kıt ama fiyatlar yüksek. Şimdi eken-diken kazanıyor. Benim mahallemde tarımla uğraşan herkes memnun. Herkes ürettiği ürünü satabiliyor.”

 1+1'LER İÇİN “İYİ OLDU” DİYENİNİ DUYMADIM

Bir dönem Kızlan'ı olduğu gibi Karaköy'ü de içerecek şekilde “1+1” diye ifade edilen yapılaşma tartışması olmuştu, Datça'da. Hatta biz de (Sol Partililer), Datça Belediyesi içinde bir arkadaşımızın nikahı sonrası bu nedenle bir grup inşaatçı/müteahhidin fiziki tacizine uğramıştık. Bunlar, aslında “Köy yerleşim ve gelişim alanı” içerisinde “Geçici yapılaşma koşulları” çerçevesinde yapılması gereken yapılardı. O tartışma, bu hakkın suistimal edilip edilmediğine dair bir tartışma idi, özü itibarıyla.

Hepsi 1+1 değildir, bazısı 2+1'dir. Tahmin edebiliyorum ama konu anlaşılsın diye o dönemde tartışmada kullanılan ifadeyi kullandım.

“Benim mahallemde genelde 1+1'ler yapıldı, 2+1 yapılan çok azdır. Mesela, bir tarlaya 8 adet daire yapılıyordu, olsa olsa bunun bir ya da iki tanesi 2+1 olarak yapılmıştır.”

Yasa koyucu aslında bu nitelikteki araziler üzerinde aralarında 3 m mesafe olmak kaydıyla ancak iki adet iki katlı bina yapılabileceğini öngörüyor ama bu iş içerisinde yer alanlarla sonrasında yaptığım konuşmalarda “bağımsız giriş” sayısı belirtilmemesi hasebiyle, yani bir yorum farklılığı nedeniyle bu durumun ortaya çıktığı anlaşılıyor.

“Mevzuatı o kadar bilmiyorum. Mesela (...) abi şu karşıya bir bina yaptı. Gittim, baktım. Odalar ufacık. Adam, yatılacak odaya yatağını koysa, geçilecek yer kalmıyor. Bunlar, yaşlıların gelip karı-koca yaşayabileceği bir yer olur. Peki köylü bu uygulamadan memnun muydu? Aslında memnundu.”

Neden memnundu?

“Köylü arazisini veriyordu, 8 daire çıkıyordu, o dairelerin 4 tanesi müteahhidin, 4 tanesi kendisinin oluyordu. Haliyle memnundu. Uygulama durdurulunca, önceden anlaşıp da mağdur olduğunu söyleyenler, kızanlar oldu.”

Şimdi olayın üzerinden epey zaman geçti o nedenle rahatlıkla söyleyebilirim: Bakanlık Datça Belediyesi'ne “Yaptığınız uygulama yanlış” dedikten sonra da şifahi onay verdiği için Datça Belediyesi o konumdaki 22 civarındaki dosyaya da ruhsat verdi. Sonrasında uygulamanın aslına dönüldü. Bu iyi de oldu.

Senin döneminde gündeme gelen bu uygulama konusunda ne düşünüyorsun?

“Abi öyle sordun ki, bu söyleşi yayınlandığında, sanki Onur'un döneminde Onur yapmış gibi anlaşılacak...”

Öyle değil, “iyi oldu” ya da “kötü oldu” gibi bir yanıt istiyorum.

“Ben şimdiye kadar bu uygulama için 'iyi oldu' diyenini duymadım. Dediğim gibi bu uygulamadan dolayı bizim köyde sevinenler vardı, çünkü hiç para harcamadan 4 tane evin oluyordu. Bu o vatandaşa göre iyi idi ama vatandaşa 4 tane ev veriyorsun, aracını park edecek bir karış yeri yok. Bunun yanında inşaatı yapıyorsun yolu yapamıyorsun, yol sıkıntısı var. Benim mahallemde yaşanan en sık sorun budur. Mesela. 1+1 dedikleri bu 8 dairenin hepsinin yolları bozuk. Hizmet götüremiyorsun. Haliyle bu hanelerden her biri şikayette bulunsa otomatikman aynı anda 8 şikayet geliyor.”

Katılıyorum, bu evler daha önceden yapılmış bir imar planına uygun yapılmıyor, o nedenle alt yapı sorunları var. Örneğin, bu 8 dairenin kanalizasyon sorunu nasıl çözülecek? Kullanım suyu nereden gelecek? Hiçbirisi belli değil. Araçlar nereye park edilecek? Elektrik, telefon hattı?.. Her şey sorun. Merak ettiğim sen muhtar olarak bugünden geriye baktığında bu uygulamayı nasıl değerlendiriyorsun?

“Tabi ki yanlıştı. Şurada bizim karşımızda yapıldı, hepsi yolun kenarında. Yolu daraltıyorlar, araçlarını park ettiklerinde. Köylünün o yoldan geçmesi zor oluyor. Bana diyor ki köylüm, 'Söyle onlara, araçlarını oradan çeksinler.' Yaa orada oturanların hiçbirisini tanımıyorsun, hiçbirisiyle sohbetin yok, hangi aracın kime ait olduğunu bilmiyorsun. Söylediğinde sert tepki aldığın günler oluyor. Bağıranı çağıranı oluyor. Bir şey de diyemiyorsun.”

Bu evler genelde dışarıdan gelenlere mi satıldı?

“Valla abi evlerin hepsi dışarıdan gelip yerleşenlerde şu an. Köylüde hiç yok desem olur.”

Hani arazi sahibi köylüye yarısı verildi ya onlarda mı sattı?

“Satan, satıp kendine tarla, Datça'da ev alan, yatırım yapan da var.”

Birlikte gittiğim Mehmet Kızıler “Kaçak bina yapan var mı?” diye soruyor. “Var tabi” diyor. “Ben 2019'dan beri bu mahallede muhtarım. İmar yok. Şimdi bir genç evlenecek olsa, evi yok, ne yapacak? Kiralık ev mi koşturacak? Mecburen yapacak.”

Bir süre bu konuda konuşmaya devam ediyoruz.

 FOSEPTİKLERDEN YOLLARA TAŞMALAR OLUYOR

Kanalizasyon konusunda Karaköy'de durum ne?

“Bizde merkezi sistem yok. Foseptikler var.”

Foseptikler sızdırmalı mı? Taşan var mı? Dolduğunda nasıl bir çözüm buluyorsunuz?

“Sızdırmalı olan da var, gidip MUSKİ'ye ücretini yatırıp çektirenler de var. Sokaklara akan yerler de var.”

Bir ara Datça Haber'de Sebiha arkadaş tarafından bu konu haber yapılmıştı, anımsıyorum. Bu konu önemli.

“Daha önceden, muhtarlık zamanında iken küçük vidanjörler vardı, bizim köy sokakları dar, geliyordu, foseptikleri çekiyordu. Şimdi, Büyükşehire geçtikten sonra o küçük vidanjörlerin arızalı olduğu söylendi, faaliyete geçirilmedi. Şimdi otomatikman adamın köydeki foseptiği dolduğunda yapacağı hiçbir şey yok. Bekir amca muhtar iken boru döşemişler, bulaşık suyu için, foseptiği dolan bağlamış. Bu sefer ne oluyor? Bizim mezarlığa pislik akıyor. Çözüm mü? Değil. Bence, Muğla Büyükşehir bu dar sokaklardaki foseptikleri çekmesi için bir mini vidanjör almalı. Bunu Hakkı muhtar da (Cumalı Muhtarı) söylemişti.”

Hakkı ile yaptığım söyleşinin yayınlanmasından sonra Cumalı'ya küçük bir vidanjör tahsis edilmiş, Hakkı arayıp haber vermiş ve “Söyleşinin faydası oldu. Küçük vidanjör geldi” demişti.

“Haberim yok, ne yalan söyleyeyim şimdi.”

MUSKİ Datça Müdürlüğü size yakın ama işte istediğiniz zaman gelmemesinden dolayı MUSKİ'nin vidanjörlerinden dolayı bir şikayetiniz var mı?

“Çok nadir. Çünkü foseptiklerin nereden baksan %60-70'i sızdırmalıdır. Toprağa gidiyor. Diğerleri de zaten biliyor vidanjörün ne kadar sürede geleceğini, o nedenle foseptiği dolmaya yakın gidiyor, parasını yatırıyor, sırasını bekliyor. Çok acil olursa ben arkadaşlara yardımcı oluyorum.

İlk bu noktada fark ettim Karaköy Muhtarı Onur Bölükbaş'ın yaratıcı ve iş bitirici zekasını.

“Bakanlık Karaköy'ün imar sorununu kökten çözmediği sürece buraya alt yapı yapılamıyor.”

Karaköy'ün imar planının da Kızlan ve Cumalı gibi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafında yapılacağının söylendiği ama bu konuda bugüne kadar herhangi bir bilgi verilmediği vb. konular üzerine konuşuyoruz.

 SU SORUNUMUZ YOK

Suyunuz içilebilir su mu?

“Karaköy'de suyun geldiği iki hat var. Birisi Sazak Bölgesinden. Doğal kaynak suyu. Bir de kuyudan basılan su var. Doğal kaynak suyumuzun içimi güzel. Yumuşak. Köy halkının da sevdiği bir su. Sondajdan depoya su basılmasa herkes zaten o suyu içiyor. Sıkıntımız yok. Sondajdaki su basıldığında tadından fark ediyoruz. Onun için zaten içme suyundan içim oranı biraz azalmıştır. Genellikle herkesin evinde arıtması vardır.”

 İKAMETGÂHLARINI BURAYA ALDIRMIYORLAR,

Karaköy dışından gelip yerleşenler ikametlerini alıp size kayıt yaptırıyorlar mı? Yoksa almayanlar daha mı çok?

“Almayanlar daha çok. Seçim zamanı oy pusulalarını dağıttığımda Karaköy dışından gelip yerleşen seçmen sayısına baktım, işte 70 küsurlardaydı. Yani şöyle, köyümüzde yapılan 1+1'ler üzerinden hesapladım mı çoğu ikametgâhını Karaköy'e aldırmamış görünüyor. Burada yaşıyorlar ama ikametgâhlarını buraya aldırmıyorlar.”

Neden aldırmıyorlarmış?

“Zaten sıkıntılarımızdan birisi de bu. Hani Gürsel başkan da bir ara çağrı yapmıştı bu konumda olanlara, pankartlar astırmıştı. Sen gelmişsin Ankara'dan, İstanbul'dan, tamam hizmetin güzel olduğu, sıkıntılı olduğu yerler olabilir, kafamı dinleyeyim diyorsun, ee 'yolum bozuk' diyor, 'çöp bidonum yok' diyor. Tamam, hepsini karşılamaya çalışıyorsun, ikametgahına bakıyorsun İstanbul'da, Ankara'da. Alsana ikametgahını Datça'ya. İstanbul'daki, Ankara'daki hizmetlerden burada da yararlanmak istiyor. Başkana bakıyorsun, İskele Mahallesi’nden, Eski Datça'dan, Reşadiye'den aldığı hizmetlerden 12 mahalleye hizmet götürmeye çalışıyor. Yeterli mi? Yeterli değil tabi. Kimseyi de memnun etmez yani.”

Sorduğunda ne söylüyorlar? Bu durumu nasıl açıklıyorlar?

“Bu konuda ne diyeceğimi bilemiyorum. Bazısı seçimde alıyor ikametgâhını Datça Belediyesi’ni kaybetmemek için, bazısı çocuklarından dolayı Datça'ya getirmiyor, bazısını ise hiç bilmiyoruz... Herkesin gerekçesi farklı.

2019 yerel seçiminde Karaköy'e sonradan gelip yerleşen seçmen ile konuşmaya gittiğimizde sorduğumuzda, gerekçesi şöyleydi: 'İstanbul'u, Ankara'yı nasıl olsa alamıyoruz, kaybediyoruz, Datça'yı bari vermeyelim.' Şimdi Ankara'yı, İstanbul'u almışlar, orayı bir daha kaybetmemek için ikametgâhlarını buraya, yaşadıkları yere almıyorlar. Datça'ya garanti gözüyle bakıyorlar. Bu seçim öncesinde büyük bir ihtimalle ikametgâhlarını Datça'ya alırlar diye düşünüyorum. Almalılar da.”

Bu konuyu konuşurken gülüşüyoruz.

 KÖPRÜ VE MESİRE ALANI SORUNUMUZ VAR

Hani söyleşinin başında hâlihazırda çözemediğin ama önümüzdeki 8 ayda çözmeyi düşündüğün %20'lik sorunlar vardı ya, nelerdi onlar?

“Kampingin olduğu yerde, o tarafa gidenler görmüştür, yıkık dökük dar bir köprümüz var, o köprünün yapılması gerekiyor.”

Sözünü ettiği köprüyü anımsıyorum. Şaşırıyorum. “Ben 3 yıl kadar önce gelmiştim, o köprü bozuktu. Hala bozuk mu?” diye soruyorum. Bozukmuş.

“Yapılmadı. Bir sponsorumuz var. İşte başkanla gidip konuştuk. Başkan dışarıdan destek verecek, tabi kendisi yapamıyor. Sponsor vatandaşımız şu an yurt dışında. Onun gelmesini bekliyoruz.”

Onu yaptıracaksın, bir.

“Şimdi bu söyleşiyi okuyanlar 'yaptırılacak' şeklinde kesin gözüyle bakmasınlar, ben yaptırmadan kesin gözüyle bakmam.”

Tamam, yaptırmayı düşünüyorsun.

“Vatandaş tarlasında ürettiği domatesini, mahsulünü o köprüden geçiriyor. O köprüyü yaptırmamız gerekiyor. Yaptıracağız da er geç. En büyük sorunlarımızdan birisi bu köprü. Benim bir hayalim daha var, bir mesire alanı.”

Mesire alanı yapılabilecek bir yer var mı köyde?

“Muhtarlığa ait yok. Muhtarlığa ait iken Büyükşehir Yasası ile Datça Belediyesi'ne geçen böyle bir yerimiz var; sürücü kursunun olduğu yere yakın bir yer var. Ressam İbrahim (Çiftçioğlu) beyin kaldığı eski ilkokulun alt tarafında zeytinlik bir alanımız var, orasını yapabiliriz. Orada bir alanımız daha var. Gençlerimiz orada futbolunu da oynuyor, nasip olursa başkanımız oraya bir de voleybol sahası yapacak. Onun yanındaki zeytin ağaçlarının olduğu yeri temizleriz, ağaçları budarız, Hızırşah’taki gibi iki tane de ocak yapılır, güzel bir mesire alanı olur diye düşünüyoruz.”

Hem güzel olur hem de piknik yapmak için insanları çeker de. Hızırşah'taki yerde Mehmet Kızılerler piknik yapacaklardı, ciddi sorunlar varmış, yapamadılar. WC ve su sorunu varmış. Vazgeçtiler.

“Bizim orada da tuvalet sorunu var. Dışarıdan düğüne gelen vatandaş hadi erkekse bir biçimde sorun çözülüyor ama kadınsa ne yapacak?”

 BÜYÜKŞEHİR YASASINDAN SONRA EPEY YERİMİZ GİTTİ

Büyükşehir Yasası nedeniyle elinizden giden neleriniz var?

“Yani güreş sahasının olduğu yer ve ana yolun karşısında eski mezarlık var, şimdilerde mezarlık olarak geçmiyor, kullanılmıyor, boş, oraları Muğla Büyükşehir Belediyesi'ne, sürücü kursunun olduğu yer, kavağın olduğu yerde yeni bir işletme açılacak, orası, şurada 14 dönüm mü, 16 dönüm mü ne bir zeytinlik var, orası, köyün çıkışında sağlı sollu iki parsel var, orası, şurada bir tepede ormanlık alanda var, o da 16 dönüm, orası, Datça Belediyesi'ne geçti.”

Datça Belediyesi'ne geçtikten sonra Datça Belediyesi tarafından satılan ya da satışa çıkarılan yerleriniz var mı?

“Yok ama aksine satılmasını istediğim yer var. Biz Karaköylüler olarak şurada ormanlık bir yer var, 16 dönüm, başkan Karaincir taraflarında, Emecik Bölgesinde sattığında biraz tepki almış ya birazcık korkuyor olabilir, bana göre, başkana '16 dönüm yeri satalım' dedim. 'Şu düğün salonunun olduğu yeri kapatalım. Oraya WC 'mizi yapalım. Köprünün olduğu yeri yapalım. Geri kalan parayı' dedim 'nerede kullanırsan kullan. Biz köy halkı olarak da senden başka bir şey de istemiyoruz.'

Ben kahvelerde konuşuyorum, 60-70 yaşındakiler diyor ki 'o tarlada herhangi bir şey yapıldığını görmedik'. Köyde karşı çıkan var mıdır? Olacaktır. Olmayacak diye bir şey yok. Ama köyün %80'i düğün salonunun üstü kapandıktan sonra köprüyü de yapabilirsek buna 'hayır' demez.”

Bunu özellikle yazmak isterim. Biz Sol Parti olarak benzer bir öneriyi başkana Cumalı'nın “eski fırın” diye anılan zeytinliğini satışa çıkardığında götürmüştük, hatta “referandum” önermiştik. Demiştik ki “Bu mülkler tarihsel olarak orada yaşayan köylünündür. Onların rızasını almadan, 'Büyükşehir yasası ile bu mülkler artık Datça Belediyesinindir' diyerek satışa çıkaramazsın, köylünün rızasını alman şart.” Bu nedenle, sizin böyle bir rızanız varsa, ki anlattıklarından o anlaşılıyor, bana göre bu önerdiğiniz yeri satışa çıkarıp Karaköy’ün yapılmasını istediği şeyleri yapabilir.

“'Satalım başkanım, satalım' diyorum. Başkan, tepki alırım dercesine çekingen duruyor.”

Cumalı'da zeytinliğin satışını gündeme getirdiğinde Cumalıların yanı sıra biz de karşı çıkmıştık ama bu satışa karşı çıkmayız.

“2019 yerel seçiminde şu kavağın dibindeki yeri ihaleye çıkardı belediye, satış için, sonra ben 4 aza ile birlikte gittim yanına başkanın, görüştük, 'Yaa başkanım, işte ben de iş yaptım orada rahmetli babam zamanında, lokanta olarak kullanıyorduk, güzel de bir mekandı. Bizim burada geçmişimiz var. Burada Hıdırellezlerimizi kutlardık, işte adetlerimiz, örflerimiz var, satmayalım.' dedim. Başkan 'Yaa ben böyle düşünmemiştim' dedi. 'Siz böyle düşünüyorsanız satmayalım'. Nitekim satışı iptal etti. Satışı iptal ettikten sonra şimdilerde ihale ile orayı kiraya verdi; Yap-işlet-devret gibi. Şu an yenilendi, güzel bir mekan haline geldi, o nedenle belediyeyi takdir ediyorum, güzel bir iş yaptı, işte ihaleye çıkardı, 7 yıllık mı 8 yıllık mı ne bir kadın işletmeci kiraladı orayı. Tamiratı yapılıyor. İşletme olarak açacak.

 EN ÇOK SORUNU OLAN BENDİM

Söyleşinin sonuna geldiğimizi düşünerekten “Başka sorun var mı?” diye soruyorum. Susuyor. “En az sorunu olan senmişsin” diyorum. “En çok sorunu olan bendim ama en çok çalışanı da ben oldum” diyor. Ne demek istediğini anlamak için yüzüne bakıyorum. Anlatmaya başlıyor.

“Muhtar olduğumda, hani söyleşinin başında dedim ya 'İşte bir yere gittiğimde sorarlarsa...' diye, o düşündüklerimin hepsini gerçekleştirdim mi bilmem.

Bizim mezarlığa akan bir foseptik sorunumuz vardı, Datça Belediyemizin desteği ile kanalizasyon borusu alarak biz bunu az daha ileriye götürdük. Bir cenazemiz olduğunda dışarıdan gelen bir vatandaşın o pisliği, o kokuyu çekmesi iyi bir şey değildi. Ne oldu? Biraz uzaklaştırmış olduk hani. Hiç olmazsa bir ayıbımızı örtmüş olduk.

Yollarımıza bakıyorum, kapalı olan yollarımız vardı, işte ormanın yolları kapatması vardı sağdan soldan, o yolları açtık, genişlettik. Şu an mahallemde, yanlış bilgi vermeyeyim ama açılmamış yolum yok. Yani köydeki tüm yolları açtık. Hepsi, tabi Datça Belediyesi'nin ve sponsorların desteği ile oldu...”

Yani bir nevi Gürsel başkan Karaköy'e kıyak mı geçti? Hani seni muhtar adayı olman konusunda desteklemiş ve anlaşıldığı kadarıyla da arkanda durmuş.

“Hani bazı muhtarlar 'En fazla hizmeti sen aldın' diyorlar ya bana, bizim köylüye sordun mu 'Belediye bizim köye ne yaptı?' diye soruyor. Vallahi zoruma gidiyor ya.” Gülüyoruz. “2019'dan önce sürücü kursunun orada düğün yapardık, akşamüzeri sulardık, çamurun içerisinde düğün yapardık. Vardığımızda pantolonumuz, ayakkabılarımız ya çamur ya da toz olurdu. Köyün içinde meydanda rüzgâr vurmuyor diye okulun önünde yapardık düğünleri, kolumuzu kaldırıp da oyun oynayamıyorduk. Eee şimdi projektörü var, betonunu da attı, elektriği tamam, bulaşığı yıkama yerini yaptı. 'Belediye ne yaptı?' diyorlar. Ya başkana diyorum ki 'Başkanım şurada şu yolumuz var, açalım' diyorum, 'Tamam. Açın' diyor. Gidiyoruz, yolu açıyoruz, 'Belediye ne yaptı?' deniyor.” Onurun anlattıklarına bu kez ben kıs kıs gülüyorum.

 BÜYÜKŞEHİR YASASI UYGULAMASINDAN BEN MEMNUNUM

“Sen sormadan ben hemen konuya gireyim.” diyor. Şaşırıyorum. Ne söyleyeceğini merak ediyorum. “İlk işim şoförlerin şikayeti olan durağı köy meydanına getirerek yerini sabitlemek oldu. Sonra derelerin temizliğine başladım. Büyükşehir Muhtarlar Masası, Devlet Su İşleri, valilik, CİMER üzerinden talepte bulundum. Büyükşehir kepçe gönderdi. Bizim diğer muhtarlar diyor ki 'Muhtarım hadi gari gönder de biz de mahallemizdeki dereleri açtıralım'. Ben kepçeyi bulmuşum. İlk geldiğinde kepçeyi 45 gün çalıştırdım. Bir de ikinci kez geldi, 29 gün çalıştı. Köyümdeki bütün dereleri açtırdım.

Şimdi sen bana soracaksın 'Büyükşehirden memnun musun?' diye. Ben büyükşehirden memnunum.

Yani sen büyükşehir yasasının nimetlerinden yararlandın?

“Ben yararlandım. Muğla dışında cenazem oldu, akşamdan olsun ya da sabahtan olsun, aradık Muğla Büyükşehri, cenazemizi ücretsiz olarak getirdi. Mezarlıkta bizim yıkılmakta olan bir çam ağacımız vardı, Büyükşehirden vinç istedik, geldi. Mezarlık şube müdürüyle görüştük, ekiplerini ayarladılar, ekipler geldiler, mezarlıktaki yıkılmakta olan çamı kestiler. Mezarlığın giriş kapısı yok idi, talep ettik, yaptırdılar. Kanalizasyon için boru istedik, gönderdiler. Yani evde bakım hizmetleri var, arıyorsun, ambulansı ile hastayı alıp götürüyorlar. Bütün bunlar faydalandığımız şeyler. Sağlık ekibini arıyorsun, iğnesi olan, reçetesi olan hasta varsa geliyorlar...

Eskiden denize girdiğimiz yerde 1-1,5 metrede Safran (denizin içinde biten ince uzun bir bitki imiş) olurdu. Ben muhtar olduktan sonra o otları temizledik, düzene soktuk. Ana yolun kenarında dere var. İki kez temizlettim. Birisini sponsorlu, birisini büyükşehir belediyesi olarak temizledik.”

Senin bu sponsor bulma olayın önemli. Her konuda “sponsor buldum” diyorsun. Bu sponsorlar senin kişisel ilişkilerin mi? Sen sosyal birisin. Onun getirdiği bir şey mi?

“Tabi. Hem genç olduğumuzdan, hem de köydeki her vatandaşımızın söylemiş olduğu sorunun üstüne düşerek çözüm buluyoruz. Her vatandaş geliyor, işte benim şurada şuyum var, burada buyum var. Onun üstüne düşüyoruz. Yapamadıklarımız oluyor mu? Oluyor. Olmuyor değil. Bazısı acele ediyor. Acele edenlerin bazısı sponsor olayım diyor, tamam abi diyorum, işte kepçesini buluyorum, açalım yolu. Kepçeci ile sponsor olarak kendileri buluşuyor. Ben sadece parsel sorgudan yolun konumunu çıkarıyorum, ne kadardır, ne yapılır, ayrıca yapılırken başında dururum. Şöyle yap, böyle yap diye yönlendiririm. Ücretini ben almam. Direkt kepçesiyle çalışan adam alır parayı.

İki tane köprü yaptırdım şuraya. İkisi de sponsorlu. Birisi Eski Datça'dan Muzaffer abimiz sponsor oldu. Ben büyükşehirden MUSKİ'den büzlerini aldım. O işçiliğini, çimentosunu, kumunu, taşını getirtti. Bir de onun altında vardı. Onu da Faruk (Çakan) bey diye bir abimiz vardı, o sponsor oldu. Datça Belediyesi de taşını, kumunu, çimentosunu, işte vincini, büzlerin gelmesi için kamyonunu karşıladı, işçi ücretini o vermişti. Onların sayesinde iki tane köprümüz oldu.”

HALUK LAÇİN'E TEŞEKKÜR EDERİM

AKP Belediye Meclis Grubu eski sözcüsü Haluk Laçin mahkemeye başvurdu ve mahkemeden Karaköy dahil Datça'daki 8 mahallenin “kırsal mahalle” olduğu kararını çıkarttı ve Muğla Büyükşehir Belediyesi de bu doğrultuda karar aldı ya, bu konuda ne düşünüyorsun?

“Haluk Laçin'e teşekkür ediyorum.”

Neden teşekkür ediyorsun? “Kırsal mahalle” olmak iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi? Önce onu söylesen.

“İyi bir şey, o nedenle teşekkür ediyorum ya. Doğru bir karar oldu. Belediye başkanımızla yaptığımız toplantıda başkanımıza da söylemiştik. Kızlan Muhtarı Suat abi gibi dilekçe vermedik, açıkçası. Tüm muhtarlar olarak aynı anda bir karar yapalım, ona göre hareket edelim diyorduk. Tabi biz o zaman Gürsel başkanı bu konuda ikna edemedik. Başkan 'Benim hizmet götüremediğim yer yok' diye düşünüyordu. Biz bu konuya hizmet olarak bakmamıştık. Biz halk olarak geçimini tarımdan, hayvancılıktan sağlayan insanlarız. Şimdi vergiden muafız. İyi bir şey oldu bu karar.”

Ayrılırken, Mehmet Kızıler , Onur'un çok sempatik ve güler yüzlü olduğunu söylüyor. “Bu da önemli ama muhtarlık seçiminde en önemli olan yanındaki aza heyetidir” diyor. “Çevresi geniş olacak, sevilen ve çevresi tarafından tutulan kişiler olacak.

Fotoğrafını çekmek istiyorum. İş yerinin ofis olarak da kullanılan yan taraftaki odanın duvarında asılı olan puşinin (yöreye göre poşu, üstlük, yalık vb.) önünde dururken fotoğrafını çekmemi istiyor. Üzerinde “Karaköy'ün genç muhtarı Onur Bölükbaş” yazılı puşinin önünde fotoğrafını çekiyorum.

 




Bu haber 2415 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI