Tweet |
“yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
yaşamak yani ağır bastığından...”
Nazım Hikmet RAN, Yaşamaya Dair
ÖLMEZ AĞAÇ İLE BİRLİKTE DİRENEBİLMEK
Eşber KAYA
Ölmez ağaç, bildiğimiz adıyla zeytin ağacı binlerce yıldan beri yaşadığımız topraklarda bizimle birlikte var olagelmiş ve milattan yaklaşık 12 bin yıl öncesinde Akdeniz’in batısındaki varlığına dair elimizde teyitli bilgilere sahip olduğumuz bir ağaç türü. Bu tarih neredeyse insanlığın yerleşik yaşama geçmesi ile eşdeğer bir zaman dilimine denk geliyor.
Zeytin, binlerce yıl içerisinde kutsal kitaplarda, sözlü anlatılarda, çeşitli ritüellerde, edebiyat eserlerinde ve tabi ki meyveleri ve insanlığa sunduğu çeşitli lezzetleri ile sofralarımızda yer alarak bir şekilde hep yaşamımız içerisinde var olmuş. 3200 – 3400 yıllık olup da hala meyve veren zeytin ağaçlarını barındıran bir coğrafya burası. Neden zeytin ağacına ‘’Ölmez Ağaç’’ dendiği bu şekilde değerlendirildiğinde daha bir anlam kazanıyor.
Bu var oluş hikâyesi bir tarafından bakıldığında içerisinde başlı başına bir direniş hikâyesi de barındırıyor. 3000 yıllık bir zeytin ağacı sayısız savaş, sayısız insan yaşamı ve kim bilir kaç direniş hikâyesine tanıklık etti. Zamana karşı binlerce yıldır direnerek ayakta kalan zeytin ağacının en büyük direnişi ise günümüz Türkiye’sinde AKP’ye karşı olacak gibi görünüyor.
Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı kesiyor!
1 Mart 2022 günü, hemen gece yarısını az bir zaman geçe çıkarılan "Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" te;
“Ülkenin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir..." ifadesi yer alıyor.
Tam da İkizköy’deki Akbelen Ormanları’nın YK Enerji tarafından talanının önüne geçilmesi için açılan davanın bilirkişi heyetinin çalışmasını gerçekleştireceği günün gecesinde çıkan kararın zamanlaması da hayli manidar.
İkizköy Çevre Komitesinin karar ilişkin açıklaması şöyle:
“Bu kanun maddesini tamamen ihlal edecek şekilde Maden Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair bir yönetmelikle zeytinlik alanlar maden işletmesine açılmak isteniyor. Bu daha önce de defalarca denendi ve kamuoyunun yoğun baskısı ile geri çekilmek zorunda kaldı. Bugün bilirkişi keşfi yapılacak Akbelen Ormanı Davası’nda da kömür madeni işletmesi için YK Enerji AŞ’ye verilmek istenen alanda, ormanla iç içe geçmiş en az 100-150 dönümlük zeytinlik alan var.
“Akbelen Ormanı’nı çevreleyen 1500 dönüm de zeytinlik var. Davada iptal edilen bilirkişi raporunda zeytinlik alanlardan hiç bahsedilmediği için İkizköy Avukatları itiraz etmişler, diğer itiraz noktaları ile birlikte bu da dayanak olarak bilirkişi raporu mahkemece iptal edilmişti. İptal edilen keşif bugün (1 Mart 2022) saat 10’da tekrarlanıyor.”
Aslında bu gece yarısı yönetmeliği ile yapılmak istenen şey çok açık ve net bir şekilde kanunu işlevsizleştirmek. Çünkü ‘’Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun’’un yirminci maddesinde ‘’zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç zeytinliklerin vegatatif ve generatif gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez’’ ifadesi yer alıyorken, yönetmelikle yapılmak istenen şey kanunu yok saymaktan başka bir sonuca yol açmaz. Al sana tek adam rejimi.
Şirketlere özel sipariş yönetmeliklerin hazırlanması doğa talanına cevaz vermekten başka bir şey değil. Yapılan düzenleme zeytin alanlarının katliamına yol açacak. Bu ise tarımsal ürünlerde ithalata bağımlılığı daha da artıracak. Manisa, Aydın, Çanakkale, Muğla başta olmak üzere on binlerce hektar zeytinlik yok olma tehlikesi ile karşı karşıya.
Yönetmeliğin uygulanması demek tarımsal üretim ve faaliyet alanları daralan köylülerin topraklarını kaybetmesi, devlet eli ile yoksullaştırılmaları ve zorunlu göç demek. Bu göçlerin sonucu ise yeni kırsal yoksulluğun kente taşınmasından başka bir şey olmayacak.
Oysa üreticilerin; devlet eliyle yaratılacak varoşlarda yoksulluğu paylaşmak yerine direnişi büyüterek çoğaltmak gibi bir alternatifleri var. Üreticilerin var olabilmek ve tarım alanlarını koruyabilmek için tek çıkar yolu direnmek. Bize düşen ise üreticilerin bu direnişini sahiplenmek ve büyütmek. İşte tam da bu yüzden ve yaşamı savunabilmek için, bir zeytin ağacından öğreneceğimiz çok şey var. Ve işte bu yüzden zeytin ağaçlarına borcumuz var! Tıpkı ölmez ağacın zamana direndiği gibi biz de AKP zulmüne karşı her alanda direnişi büyütmek zorundayız. Çünkü ancak bu şekilde kazanabiliriz.