Bugun...



Bir Emekli Tapu Müdürünün Milas Gözlemleri ve Akbelen Üzüntüsü!

Milas’ın birkaç ova köyü hariç dağ ve kıyı köyleri ağırlıklı olarak kapalı engebeli arazi yapısına sahiptir… Milas; dağları denizi, ormanları zeytinlikleri, köyleri ve koylarıyla doğanın bahşettiği en güzel mekan… Milas; çam balı, zeytin ve zeytinyağının yurdu... Milas; binlerce yıllık tarihin ve kültürlerin harmanlandığı yer… Milas; iki gözüm, canım ciğerim… Dostlarım… Ekmeğini yediğim köylülerim…

facebook-paylas
Tarih: 04-08-2023 19:56

Bir Emekli Tapu Müdürünün Milas Gözlemleri ve Akbelen Üzüntüsü!

ZAFER KİMYONOK / EMEKLİ TAPU MÜDÜRÜ(*)

Bizim zamanımızda Kadastro (tapulama) çalışmaları hem zevkli hem de meşakkatliydi… Çalışmaların yapılacağı yer, köy,  açık arazili olduğu zaman şiir gibi döktürürsün; nirengiden kestirme atar, poligonları inci gerdan gibi dizersin… Sonra sırasıyla bu noktalara ölçme aletini (takeometreyi) kurar parsel köşelerini, kırıklarını dolaşan mirayı taraya taraya ölçer, daha sonra paftaya iğne oyası inceliği ve milimlik hassasiyetle tersimat yapar, birkaç ay içerisinde güzel bir tablo ortaya çıkarır keyiflenirsin…

Kapalı arazide; kimi zaman gökyüzünü göremediğin engebeli (ormanlık, zeytinlik, meyve bahçeleri vs.)arazide ise bilginin yanında maharetini, insanlığını ve sabrını göstermelisin… Atacağın kestirme neresi olmalı? Onunla bağlantılı birbirini görecek poligon çıkışları nasıl olabilir? En kısa ve uygun yol hangisidir? Hangisini uygularsan ağaçlara zarar vermeden ya da mümkünse az zararla ölçüm yapabilecek ortam yaratılır, bunun hesabını, keşfini saatlerce yürüyerek yapar ondan sonra işe soyunursun… Ölçüm yaparken dürbün ile mira arasına gelen dala kıyamaz, işçiden veya hazır olan köylüden, bilirkişiden dalı kırmadan çekmesini rica edersin…

Çünkü abilerinden(meslektaşlarından) öyle öğrenmişsindir…

Çünkü aileden, bahçede, sokakta yeşeren fidanın etrafının çıtalarla korunduğunu görmüşsündür…

Çünkü ‘yaş kesen baş keser’ sözü kulaklarına küpe olmuştur…

Çünkü bu doğa, bize torunlarımızdan emanettir sözünü düstur edinmişsindir…

Çünkü…  Çünkü… Çünkü…

MİLAS

Milas’ın birkaç ova köyü hariç dağ ve kıyı köyleri ağırlıklı olarak kapalı engebeli arazi yapısına sahiptir…

Milas; dağları denizi, ormanları zeytinlikleri, köyleri ve koylarıyla doğanın bahşettiği en güzel mekan…

Milas; çam balı, zeytin ve zeytinyağının yurdu...

Milas; binlerce yıllık tarihin ve kültürlerin harmanlandığı yer… 

Milas; iki gözüm, canım ciğerim… Dostlarım… Ekmeğini yediğim köylülerim…

Milas; kâh bahçede, kâh tarlada kâh davar peşinde kâh zeytinde durmadan çalışan, yüzlerce yıllık gelenek ve göreneği yaşatan sevecen kadınların diyarı…

Nazım demişti ya ‘ve kadınlar bizim kadınlarımız /korkunç ve mübarek elleri/ince küçük çeneleri/kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz…’diye devam eden şiirinde…

Milas’ ta şimdi o kadınlar, evlatlarına sarılır gibi ağaca sımsıkı sarılıyor Akbelen’ de…

Tülbentli, eşarplı, şalvarlı koca yürekleriyle günlerdir avazı çıktığı kadar haykırıyor! Ormanını savunuyor!..

NEYİ KİMDEN KORUMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ?

Kimden korumaya çalışıyor dersiniz?

Devletten! Devletin beslediği gözü dönmüş sermaye guruplarından…

Kimi buluyor karşısında?

Jandarmayı! 

Jandarma; Köylü Mehmet’in, esnaf Hasan’ ın, sütçü Ayşe’ nin çocukları ama üniforma içinde elinde silahı, külahıyla, yakınlarını, köylüsünü tanımayan, gözünün yaşına bakmayan militarist güç!

Ve şimdi o gözümüz gibi koruduğumuz dallarını esirgediğimiz ağaçlar, kalkanların, silahlıların gölgesinde, Nazi Almanya’ sında kurşuna dizilenlerin devrilmesi gibi tek tek devriliyor…

Milas; 1980 darbesiyle başlayıp günümüze kadarki iktidarlar tarafından doğası en çok tahrip edilen ve en çok yağmalanan, talan edilen kent…

Ah Milas!  Ah Akbelen!  Keşke sana sıra gelmeden; Hasankeyf için… Dersim için… Karadeniz’in dereleri… Trakya’nın arazileri… Ege’nin zeytinlikleri… Kaz dağları için sesini yükseltebilseydin…

Yükseltebilseydik sesimizi bir ağızdan DUR diyebilseydik… Hep beraber omuz omuza durabilseydik… Belki bu ‘coniler’  tarafından teker teker avlanmazdık…

Üzgünüm...

Ve hala ”son ırmağın kurumasını, son ağacın kesilmesini, son balığın ölmesini bekleyen” insanlıktan utanıyorum!

Yanan ormanla yanıyor!..

Kesilen ağaçlarla her gün yavaş yavaş ölüyorum!

Aslında hepimiz yanıyor, hepimiz yavaş yavaş ölüyoruz!..

Kimimiz bunu hissedip direniyor… Kimisi farkında değil… Kimisi de sıranın kendisine gelmeyeceğini zannediyor...

(*) 1980-1986 yılları arasında Milas Tapu Müdürlüğünde Fen Kontrol Memuru olarak çalıştı.




Bu haber 1571 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONUK YAZAR Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI