Bugun...


Afganistan: Kimin Kamburu?
Tarih: 22-08-2021 10:58:26 Güncelleme: 22-08-2021 10:58:26 + -


İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini hatırlar mısınız? Onlar da herkese hoşgörü içinde davranılacağını deklare etmişlerdi. Sonrasını biliyoruz. Bırakın sosyalistleri, TUDEH’i, liberal ve burjuva demokratlar dahil olmak üzere bütün muhalif güçlere karşı kıyıma başvurduklarını nasıl unutabiliriz? Bir farkla ki o süreçte ABD emperyalizmi, bütün muhaliflerin işbirliğiyle İran’dan kovulmuştu. ABD’nin bugün hala İran’a karşı öfke taşımasının nedeni o kovulmadır.

facebook-paylas
Tarih: 22-08-2021 10:58

Afganistan: Kimin Kamburu?

Yüksel Işık

Masal bu ya, kumsalda gezinen iki arkadaş, bir tanecik istiridye görmüşler.

 İştahla bakınmış ikisi de…

Sonra hak sahibi olduklarını teyit etmek için biri, “ilk ben gördüm”, diğeri de “ilk ben dokundum” diyerek aralarında tartışmaya başlamışlar.

“Sen mi, ben mi” derken karşıdan ahkamcıbaşının geldiğini görmüşler.

“Tamam” demiş, biri, “ahkamcıbaşına soralım, onun kararına uyalım.”

“Neden olmasın?” demiş ikincisi de; “ o ne derse ben eyvallah derim”.

“Ey ahkamcıbaşı” diye sormuşlar, “bu istiridyeyi, önce birimiz gördü; diğeri de önce dokundu. Kimin hakkıdır bu?”

Ahkamcıbaşı, önce şöyle bir gerinmiş; sonra da, “bu insanoğlu ne kadar açgözlü. Hırslarından elindekilerden de olacaklar. Şunlara bir ders vereyim” demiş kendi kendine.

Ardından “bir karar veririm ama itiraz istemem” diye üstelemiş.

İkisi bir ağızdan, “Tamamdır” demişler. “Sen ne dersen o karara uyacağız” diyerek, iradelerini teslim etmişler.

Ahkamcıbaşı, açmış hemen istiridyeyi; içinden çıkan şey o kadar cazipmiş ki dayanamayıp bir lokmada yutuvermiş.

İki arkadaş şaşkınlık içinde birbirlerine bakarken, ahkamcıbaşı, kararını açıklamış:

“Gördüğünüz gibi istiridyeyi ikiye böldüm” demiş; “Bu parçalardan biri birinizin, diğer parçası da öbürünüzün”.

Eklemeyi de ihmal etmemiş:

“Hadi barışın ve evinize dönün”.

AFGANİSTAN: KİMİN AV SAHASI?

Hep böyledir; haksızlığı gidermek ve hakkını almak için yola çıktığını düşünenler, bir süre sonra elindekinden de olurlar. Çünkü iktidar kurmak, çoğu zaman başkasının alanına girmeyi gerektirdiği gibi yeni adaletsizliklere de kapı aralar.

Bu masalın gerçek hayattaki en çarpıcı örneği Afganistan’dır.

Öncesini hatırlıyoruz; Afganistan, önceleri, bütün dünyayı “Pazar yeri” olarak gören emperyalizmin “av sahası” olmuştu.

Sonra sınıfsız toplum kurma hayaliyle yola çıkanları gördük; o coğrafyada, güya devrim ihraç edeceklerdi.

Devrim adı altında yaptıkları darbe, yıllarca dünya emek hareketinin sırtına “kambur” oldu.

Derken “küresel güç”e dönüşen, eskinin emperyalleri yeniden dönüp dolaşıp Afganistan’a yığıldı.

 Bütün bu uzun ve bıktırıcı sürecin yükünü Afganistan çekmiş oldu; bugün, o topraklar, şeriat yanlısı Taliban’ın eline geçmişse müsebbibi, “dünyanın efendileri”dir.

“Kendi dışındaki güçlerden medet umanlar”ın ve o coğrafyaya yalnızca “Pazar” gözüyle bakanların Afganistan’ı getirip bıraktıkları yer, ortaçağ karanlığı oldu.

Bu karanlıktan “bağımsız” bir karakter çıkmaz.

Çıkarmak isteyenlerin trajikomik hallerini bir yana bırakıyorum; zira onlar tarihten ders almayı bilmeyen pragmatik gafillerdir.

Açık ki Afganistan, uzun süredir küresel efendiler için bir “av sahası” niteliğindedir.

MÜHÜR KİMDEYSE SÜLEYMAN O AMA…

Sosyalizme dair beklentileri bürokratik oligarşinin emperyal emelleri için hiçe sayan Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekiliş öyküsünü hatırlıyoruz.

Şimdi de, o dönem, “Sovyetler Birliği’nin elinden ne koparırsak pazarımız o kadar büyür” diye düşünerek, BM’leri de yedeğine alan “küresel güç” ABD Afganistan’dan çekiliyor.

Bu “çekilme”, Afgan halkının bağımsızlık mücadelesi sonucu gerçekleşmiş değil; küresel güçlerin av sahasına dönüştürülen Afganistan’ın “yeni jandarmalar”a teslim senaryosudur.

 “Büyük şeytanlar”ın, Afganistan’ı, kendi dümen sularında gidecek olan “şeytan”a bırakmalarının asıl nedeni budur.

Dünya uyuşturucu trafiğinin merkezi konumundaki bu ülkede kurulmasına izin verilen şeriat devletine bu senaryonun ışığında bakmak gerekmektedir.

Uyuşturucu baronları açısından Taliban daha “kullanışlı” ve maliyeti daha düşük bir güçtür.

Bu gücün elde ettiği üstünlüğe zafer denemez ve yürütüldüğü var sayılan bir bağımsızlık savaşından söz edilemez.

Hele hele Talibancıları Mustafa Kemal ile kıyaslamak, kabul edilemez.

İnsanların kaçıp kurtulmak için uçak kanatlarına asılmaları, kadınların iç yakan çığlıkları, gerçekleşenin bir bağımsızlık savaşı değil; küresel güçlerin kendi aralarında sağlamış oldukları iktidar mutabakatıdır.

Neymiş?

Taliban, “yumuşak” mesajlar veriyormuş!

İran İslam Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecini hatırlar mısınız?

Onlar da herkese hoşgörü içinde davranılacağını deklare etmişlerdi.

Sonrasını biliyoruz.

Bırakın sosyalistleri, TUDEH’i, liberal ve burjuva demokratlar dahil olmak üzere bütün muhalif güçlere karşı kıyıma başvurduklarını nasıl unutabiliriz?

Bir farkla ki o süreçte ABD emperyalizmi, bütün muhaliflerin işbirliğiyle İran’dan kovulmuştu. ABD’nin bugün hala İran’a karşı öfke taşımasının nedeni o kovulmadır.

Aynı ABD, Afganistan’dan elini kolunu sallayarak, geri çekiliyor; çekilirken de Taliban’a dair olumlu mesajlar veriyor.

Neden?

Çünkü Afganistan’ın küresel güçlerin av sahası olması konusunda aralarında herhangi bir anlaşmazlık yok da ondan!

ŞEYTANIN GÖR DEDİĞİ!

“Mühür kimdeyse Süleyman odur” denir.

Bunun iki anlamı var; yakın anlamı iktidara vurgu yapmaktır ama ikincisi mühür her zaman halkın rızasını kazanmış ehil ellerde olması beklenemez.

Rivayet edilir ki Hazreti Süleyman’ın mührü, bir anlık da olsa şeytanın eline geçmiş ve şeytan o “yüzük” ile hakkaniyete, adalete, eşitliği aykırı icraat gerçekleştirmişti.

Taliban da bir anlamıyla “şeytan iktidarı” kurmak istiyor ve o iktidar kurulursa başta kadınlar olmak üzere kendine özgü duruşu olan, farklılıklarına vurgu yapmakta direnen muhalif güçlerin hayat hakkı kalmamış olacak.

Şeytan ele geçirdiği yüzükle o güne kadar gelenekselleşen davranışlara aykırı davranınca Süleyman olmadığı anlaşılmış ve herkes birlik olup, şeytanın elinden o yüzüğü kurtarmıştı.

İşte bu nedenle Afganistan, insanlığın çığlığıdır. O çığlığı küresel güçlerin duyması beklenemez.

Kim duyacak?

Elbette dünyanın vicdanı olanlar!

Taliban, Afganistan üzerinden insanlığın sırtına yüklenmek istenen bir kamburdur; o kamburdan kurtulmak, insanlığın tarihsel görevidir.

 




Bu haber 768 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONUK YAZAR Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
YUKARI