Tweet |
HÜSEYİN AVCI
Çocukluk günleriydi, hatırlarım; gün batarken evimizin penceresinden Güllük Denizi'ne doğru-bugünkü hava alanının olduğu tarafa-baktığımda kıpkızıl parlayan bir manzara görürdüm ovada.
Pilavtepe'nin yanı ve Koru köyüne doğru ovanın her yerini su kaplardı; Ocak, Şubat aylarında. Güneşin batışı ânında-grup vaktinde-günlerce aralıksız yağan yağmur sularıyla ova âdeta göle döner, Güneşin ışığı yansır, bu durum harika bir manzara oluştururdu. Hayvanların (inekler, danalar...) barındığı ahır ve evimizin önü çamur deryasına dönerdi; yürümekte zorluk çekerdim dışarıda.
Köyümüz(Baharlı) tepenin yamacındaydı, ovaya kuşbakışı bakabiliyorduk biraz. O zamanlar yukarıya köyün mezarlığına doğru gittiğimizde, topraktan-bazı yerlerde-suların sızmaya başladığını görürdüm. Büyüklerimiz buna "Gara sular patladı," derdi, köyün çeşmesinden ise o kış günlerinde bilek kalınlığında su bütün coşkusuyla akardı. Çeşmenin etrafında ise envai çeşit kuşlar(kara botak, boz botak, kınalı...) olurdu, küme küme…
Ovadaki buğday tarlalarını ise Gökçeler ve Ağaçlıhöyük köylerinden gelen yağmur suları-sel-basar; köylüler küreklerle tarlalarına gidip-babam da dahil-kesikleri (sel sularının akması için insan eliyle açılmış su kanalcıkları- açarak sel sularının Sarı Çay'a akmasını sağlamaya çalışırlardı.
Ortaokul ve lise yıllarında -70'li yılların ikinci yarısında- liseden karşıya İmam Hatip'e geçişlerde, bugün site evlerinin olduğu yer çok yağan yağmurlardan ötürü göle dönüşür, zar zor kıyıdan karşıya geçmeye çalışırdık, çalışırdım. Balavca Deresi ise bu zamanlarda bütün haşmetiyle coşar, gürül gürül akardı.
Demem o ki o yıllarda kış, kışlığını güzelce icra ederdi; küresel ısınma, barajlarda azalan su seviyesi, yeraltı sularının azalması gibi bir derdimiz yoktu. İnsanoğlu tabiata zarar vermede henüz haddi aşmamıştı.
Cümlelerimi Dede Korkutvari dilek ve temennilerle bitireyim:
Gürül gürül akan sularımız kurumasın, gölgeli kaba ağacımız kesilmesin. Rahmetimiz(yağmur),bereketimiz bol, felaketler ise uzak olsun ülkemizden.
23.01.2021