Bugun...


GÜLDEN SÖKELİOĞLU

facebook-paylas
İyi ve kötü kral!
Tarih: 19-09-2025 13:38:00 Güncelleme: 19-09-2025 13:38:00


       Bu hafta sizlere bir masal anlatmak istedim. 

       Masala önce tekerleme ile başlayalım:

       "Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken bir ülkenin kralı varmış". 
       Bu kral, çok gösterişli sarayında hizmetkarlarıyla birlikte lüks bir hayat yaşarmış. Sofrasında kuş sütünden başka her şey varmış. Sarayın kilerleri ağzına kadar buğday, arpa, yulaf ve mısırla doluymuş. Tabii bu ürünler krala bağlı olan kullarının tarlalarında ürettiği ürünlerin vergisiymiş.
Kralı ziyarete gelen yabancı elçiler de her seferinde değerli taşlarla süslenmiş hediyeler ve ipekli kumaşlar ve halılar getirirmiş. Gelen elçilere yemek, müzik, dans ziyafetleri verilir ve onlar da memnun bir şekilde hediyelerle ülkelerine dönerlermiş. 
       Sadece kendi saltanatını düşünen bu kralın garip bir zevki varmış: 
       Her güzelliğin kendisine ait olmasını isteyen kral, habercileri aracılığıyla kendi ülkesindeki çok güzel olan genç kızları sarayına getirterek onları cariyesi(nikahsız eş) yaparmış. Böylece haremdeki cariyeleri ve onlardan olan çocukları çoğalmış. Emrine karşı gelenleri kralın askerleri acımasızca öldürürmüş. 
       Kuraklık nedeniyle ürün az olursa  kendi çocukları açlıktan ölmesin diye ürün vergisi vermek istemeyen aile reisini ailesinin gözü önünde öldürürlermiş. Halk korku içinde her denileni yaparmış. 
       Her ailenin  erkek çocuklarından biri de küçük yaşta alınır, askeri terbiye verilerek kralın ordusuna katılırmış. Kralın ordusu komşu devletlere de korku salmaya başlamış.
       Kötü kralın habercilerinden biri, komşu ülkenin kralının dünyalar güzeli kızı olduğu haberini getirmiş. Bu haberi duyan kralın ağzı kulaklarına varmış ve şöyle buyurmuş: 
"O dünyalar güzeli kızı kaçırıp getireceksiniz; yoksa sizi öldürürüm."
       Bu emri alan askerler  tedbil kıyafet(kıyafet değiştirerek) yaparak komşu ülkeye gitmişler. Sokaklarında, çarşılarında dolaşmışlar, esnaflarıyla sohbetler yapmışlar. Bu ülkenin kralının halkı tarafından çok sevildiğini, herkesin kazancının iyi, mutlu ve huzurlu olduklarını öğrenirler. Bu arada kralın kızı hakkında sorular sorarlar. Kralın kızının çok iyi at bindiğini, çok iyi kılıç kullandığını ve her gün ormana geziye gittiğini öğrenirler. 
       Askerler, gizli bir yerde toplanarak  birlikte plan yapmışlar. Kralın güzel kızı ormana gelince tuzak kurarak kaçıracaklardı. 
       Geceden ormana gelen askerler, çukur kazmışlar, üstünü ağaç dalları ve çalılarla örtmüşler ve pusuya yatmışlar. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte genç kız, atına binerek kendisini koruyan iki atlı askerle birlikte ormana girmiş;  tuzak kurulan çukura düşmüşler. Pusudan çıkan askerler, çukurdan kurtulmaya çalışan askerleri vurarak; genç kızın gözünü, ağzını, ellerini bağlayarak ve atlarına atlayarak dört nala kendi ülkelerine gitmişler. Askerlerinin komşu ülkenin kralının kızını kaçırarak getirdiklerini gören kral çok sevinmiş ve görevi başarıyla yerine getiren askerlerine birer kese altın vererek onları ödüllendirmiş. 
       Kızının kaçırıldığını haber alan kral, komşu ülkeye savaş açmış. Ancak kötü kralın  sarayını çevreleyen surlarda bulunan gözetleyiciler çok uzaklardan atlı askerlerin geldiğini hemen krala haber verirler. Kral da ordusuna taarruz emrini vermiştir. Önce öncü birlikler savaşmış, sonra atlı birlikler savaşmış. Savaş alanı ölüler ve yaralılarla dolmuştur. Savaşın en kızgın anında kötü kral, askerlerine geri çekilme emrini vermiş. Geri çekilen askerleri takip eden öteki askerler savaşı kazandıklarını düşünürken  çember daraltılmış ve etrafları kuşatılmış. Sonunda savaşı kötü kral kazanmış. Kızı kaçırılan kral, kendisini koruyan askerleriyle birlikte ülkesine zor dönebilmiş. Sonra kahrından hasta olmuş, yataklara düşmüş. 
       Savaşı kazanan kral, sarayına zafer naralarıyla girmiş. Bir süre dinlendikten sonra kralın kızının kendisi için hazırlanması emrini vermiş. Sarayda bir odada hapsedilen, günlerce ağlayan, yemek yemeyen genç kız, çok çaresizdir. Gönlü başkasında olan kral kızı, bu çirkin ve kötü kralla nasıl evlenirdi? Aklına geldikçe tiksiniyordu. 
       Düşüncelere dalmışken odasının kapısı açıldı ve içeriye iki kadın hizmetkar girer ve genç kızı sarayın hamamına götürürler, güzelce yıkarlar ve kokular sıkarlar, süslü elbiseler giydirirler ve kralın odasına götürürler. Prenses, sürekli yaşayacağı kabus gibi geceyi düşünür. Odadan kaçacak bir durum yoktur ve çaresizce beklemeye başlar. 
       Kral, zafer sarhoşluğu içindedir. Kendisine ziyafet çeker. Güzelce karnını doyurur, geçireceği güzel geceyi düşünürken gözü sepetin içinde göz kamaştıran iri siyah üzümlere ilişir. Bir salkım üzüm almak için sepete elini daldırır, elinde bir acı hisseder. Üzüm salkımları arasına gizlenen bir karayılan tıslayarak sepetten çıkar ve kralı yine sokar. Bağıran kralın sesini duyan hizmetkarları ve saray ahalisi koşarak içeri girerler ve kralın orada öldüğünü anladılar. 
       Odasında korku içinde kralın gelmesini bekleyen  prenses, onun gelmediğini anlayınca sevinir, sarayda seslerin ve feryatların yükseldiğini duyunca bir şeyler olduğunu anlar ve bu karışıklıktan yararlanıp kaçmak ister. Odayı kontrol ettiğinde bir pencere farkeder; hemen  pencerenin demirine çarçafı bağlar ve kendisini aşağıya salar. Sarayı ve kaleyi koruyan askerlerin telaşla koşturmalarından yararlanır ve bir süre saklandıktan  sonra  gecenin karanlığından yararlanıp hızla koşmaya başlar. Sonunda bir Han'a ulaşır ve bir altın vererek aldığı ata binerek hızla bu düşman ülkeden kaçar. Atını dörtnala sürer ve sonunda ülkesine ulaşır. 
       Kızının sağsalim geldiğini duyan iyi kalpli kral sevincinden çabucak iyileşir ve sonunda kızını sevdiği gençle 40 gün 40 gece süren düğünle evlendirir. Düğünde yapılan yemeklerden bütün halk doya doya yemiştir. 
       İyi kralın halkı yine eskiden olduğu gibi huzur, mutluluk ve refah içinde yaşamaya devam etmiştir. 
       Prenses, sevdiğiyle evlenmiş ve çok mutlu olmuştur. Yaşlanan kral, ülkesinin yönetimini kızı ve damadına bırakır. 
       Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine... 
       Gökten üç elma düşmüş; biri sevenlerin başına, biri anlatanın diğeri okuyanların başına.



Bu yazı 2477 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI