Tweet |
GÜLDEN SÖKELİOĞLU / Tarihçi-Yazar
Dini ve ulusal bayramlarımızın, hepimizin hayatında ayrı bir yeri ve önemi vardır.
Dini bayramlardan olan Ramazan(Şeker) Bayramı; bir ay süren oruçtan sonra şenlik havasının estiği, çocuklara yeni giysiler ve ayakkabıların alındığı, çeşit çeşit yemeklerin, böreklerin ve tatlıların yapıldığı, misafirlerin ağırlandığı, çocukların büyüklerin ellerini öpmesiyle şeker ve para biriktirdiği, coşku içinde kutlanan bir bayramdı.
Kurban Bayramı ise; herkesin gücü oranında koyun, keçi ve dana kestiği, komşularına pay dağıtıldığı, pişen et kokusunun her yeri sardığı, kedilerin ve köpeklerin bile etlerden nasiplendiği bir bayram idi.
Bu iki dini bayram, İslam dünyası açısından çok önemlidir.
Çocuklukta hepimizin dini bayramlarla ilgili unutulmayacak anıları olmuştur...
Anne ve babamızın aldığı yeni ayakkabıyı yastığımızın altına koyduğumuz, yeni elbiseyi duvara astığımız, bahçede beslenen kuzuyla oyunlar oynadığımız, kuzu kesilirken ağladığımız, etini yerken boğazımızın düğümlendiği olmuştur.
Ulusal bayramlarımızdan;
23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs, Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı,
30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, çocuk ihtiyar tüm ulusumuzun milli bayramlarımızdır.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı Atatürk,
Türk çocuklarına armağan etmiştir.
23 Nisan 1920'de (103 yıl önce) açılan TBMM, egemenliğin millete ait olduğunu belirtmiş, ülkemizin işgaline karşı yaptığı mücadele ve savaşlarla aşama aşama bağımsızlığa geçiş sağlamıştır.
Atatürk, ulusal egemenliği, geleceğin büyükleri olan çocuklara bayram olarak armağan etmiştir.
Türk ve dünya çocukları, yaptıkları renkli gösterilerle 23 Nisan coşkusunu en iyi şekilde yaşadılar ve yaşattılar.
Kurtuluş Savaşı'nın başlangıcı olan, Atatürk'ün Samsun'a çıktığı tarih olan
19 Mayıs, 1919 Atatürk tarafından Türk gençliğine armağan edilmiştir.
Her 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nda gençler, yaptıkları spor gösterileriyle herkesi büyülerdi.
Askeri lise, Kara- Hava ve Deniz Harp Okulu öğrencilerinin yaptıkları muhteşem gösterilerini evlerimizde televizyon başında büyülenerek izlerdik.
30 Ağustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları, her şehirde tören alanlarında büyük bir coşkuyla kutlanırdı.
Dini bayramlarımız, yüzlerce yıldan beri kutlanıyor. Ancak insanlarımız, yaşadığı ağır ekonomik bunalım nedeniyle evine şeker, baklava, çocuklarına giysi ve ayakkabı alamaz; dedeler ve nineler torunlarına bayram harçlığı veremez hale geldiler.
Aileler, Kurban Bayramı'nda bırak koyun, keçi kesmeyi 1 kilo et bile alamaz hale getirildiler.
Ulusal bayramlarımız ise son yıllara kadar coşkulu törenlerle kutlanırken, yayımlanan genelgelerle törenlerin yapısı değiştirildi, bayramların sevinci ve coşkusu yok edildi.
İki ay önce yaşanan büyük deprem felaketinde de binlerce insan hayatını kaybetti. Aileler parçalandı, anne babalar evlatsız, çocuklar ise anne ve babasız, dedeler ve nineler ise torunsuz kaldılar. Geride kalan acılı aileler ise bayram sevinci yerine acısını yaşayacaklar.
Dünkü (20 Nisan) tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde yer alan bir habere göre bir dede,
"Eşim, torunlarına baklava açardı, sütlaçlar yapardı.
Bu bayramda ikramları çocukları ve torunları getirecek," demiş.
Bayramlar artık hüzünlendi ve buruk kutlanıyor!
Bu seneki Şeker Bayramı'nın 3. günü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.
Ülkemizin geleceğini yön verecek olan çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı en içten duygularımla kutluyorum.
Türk Milleti'ni kaynaştıran, bizi biz yapan değerlerimizi, dini ve ulusal bayramlarımızı çoskuyla ve mutlulukla kutlayacağımız günlerin yakın olması dileğiyle.
Ne kadar acılar yaşasak da yüreğimizde yer alan Atatürk sevgisi ve bayramların sevinci hiç eksilmesin.