Bugun...



KÜRT HEMŞEHRİLERİMİZLE GÖÇ VE KENTE DAİR SÖYLEŞİLER-1: KAMURAN DOĞAN

Milas Kent merkezinde önemli bir Kürt nüfus yaşamaktadır. Kürtlerin Milas’a gelişi çok eskilere dayanmaktadır ama asıl Kürt nüfusunun varlığı 1970 yılında Etibank Boksit işletmesinden başlayarak bugünlere kadar gelmiştir. Milas, önemli oranda Kürt göçü alan bir ilçedir. Kürt hemşehrilerimizin Milas’ta 15-20.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

facebook-paylas
Güncelleme: 18-07-2023 00:41:03 Tarih: 06-07-2023 01:06

KÜRT HEMŞEHRİLERİMİZLE GÖÇ VE KENTE DAİR SÖYLEŞİLER-1: KAMURAN DOĞAN

SÖYLEŞİ: NEVZAT ÇAĞLAR TÜFEKÇİ

KAMURAN DOĞAN (Muş-Malazgirt Doğumlu)

Milas Kent merkezinde önemli bir Kürt nüfus yaşamaktadır. Kürtlerin Milas’a gelişi çok eskilere dayanmaktadır ama asıl Kürt nüfusunun varlığı 1970 yılında Etibank Boksit işletmesinden başlayarak bugünlere kadar gelmiştir. Milas, önemli oranda Kürt göçü alan bir ilçedir. Kürt hemşehrilerimizin Milas’ta 15-20.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Kürtler Milas’ın sosyolojik ve demografik yapısında önemli bir yer tutmaktadır. Milas’taki Kürt hemşehrilerimizle diyalogların geliştirilmesi, onlarla hemşehrilik kültürü ve aidiyet duyguları üzerine konuştuk. İlk söyleşimizi Kamuran Doğan’la gerçekleştirdik. Söyledikleri önemliydi, ders çıkarılması gereken anlatımlar ve yaşanmışlıklardı.

Önce sizi tanıyalım.

1970, Muş-Malazgirt doğumluyum. Malazgirt’in Kurankuran köyünde doğdum. Dokuz yaşındayken Milas’a geldik. Ailem belli nedenlerle Milas’a taşındı.

Taşınma nedeni neydi?

Feodal Kürt toplumunun içinde tarla, bağ, bahçe yüzünden çıkan tartışmalar sonrasında biz buraya göç etmek zorunda kaldık. Rahmetli babam çocukların başına bir iş gelmesin, daha rahat, daha huzurlu bir yaşam sürsünler diye oradaki evini barkını her şeyini bıraktı ve buraya geldi.

Neden Milas, babanızın Milas’ı tercih etmesinin nedeni neydi?

Burada Ağalardan Rauf (Alagün) Bey vardı. Rahmetli Abim Selim onların yanında çalışıyordu. O, 1974 yılında memleketten çıkmıştı. Dört-beş yıldır Rauf Beylerin yanında işçi olarak çalışıyordu. Abim buranın ortamını, buranın coğrafyasını biliyordu. Milas’ın şirin ve güzel bir yer olduğunu bize söyledi. Milas’a taşınırsak daha çok rahat ederiz düşüncesi vardı bizde. O sebep oldu buraya gelmemize. Ben o zaman çocuk yaşlardaydım.

Kaç aile geldiniz?

İki aile geldik. Onlarla akrabalığımız var. Kamyon kasasında geldik.

Yıl kaç?

1979.

Diğer ailenin de geliş nedeni sizinle aynı mıydı?

Aynıydı. Onlar da oradaki çatışmalı ortamdan uzaklaşmak için geldiler. İki aile birlikte çıktık köyden.

1979 yılında buraya geldiniz, ilk nerede oturdunuz, nereye yerleştiniz?

Biz ilk olarak Aydınlıkevler Camisinin yanında kirada kaldık. Yaklaşık 4 yıl kadar kira hayatımız oldu. Daha sonra yine burada bir arsa aldık. Aydınlıkevler’de. Rahmetli Şahap Amca vardı. Onun vasıtasıyla bir arsa alarak kendi evimizi yaptık. O günden bugüne yaşantımızı bu evde sürdürüyoruz.

Bu evi kaç yılında yaptınız?

1981-1982’de. 

O zaman Aydınlıkevler mahallesinin kurulduğu bu tepe boş muydu?

Burası boştu ve zeytinlikti. Badem ağaçları ve zeytin ağaçlarıyla kaplıydı bu tepe. O zaman babam zeytinlikleri açarak bir ev yatağı hazırladı ve şimdi oturduğumuz evi yaptık.

Sizin ev, ilk ev miydi o bölgede?

Bizden önce 3-4 ev vardı. Onlar da bizim gibi Doğudan gelmişlerdi. Şahap amca da bizden önce gelenlerdendi. Kürt Şahap derlerdi ona. Asimile olmuştu.

Kürt Şahap sizden çok önce mi gelmiş Milas’a?

Evet. İtfaiye binasıyla su şişeleme fabrikasının arkasındaki komple dağın tapusu ona aitti. Arsayı biz ondan aldık. Şahap Amca, o zeytinliği parselleyip satıyordu. Biz geldikten sonra bizim vasıtamızla gelen Kürtler; falan yerde Kerem (Doğan) Ağa var, o bize yardımcı olur mantığıyla yola çıktılar. Gelenlerin çoğu rahmetli babam (Kerem Doğan) vasıtasıyla geldiler ve burada kaldılar.

Babanız vasıtasıyla gelenler hangi illerden geldiler?

Genelde Muş, kısmen Ağrı, bizden önce gelen Etibank’ta çalışan Diyarbakırlılar vardı. Diyarbakırlılar Üçyol’a (Emek Mahallesi) yerleştiler.

Yaptığınız bina bir gecekondu şeklinde miydi?

Gecekondu değildi. Plana göre yaptık.

Siz Milas’a geldikten sonra hangi işlerde çalıştınız?

Biz çocuklar simit satmaya başladık. Ayakkabı boyacılığı yaptık. Kahvede garson olarak çalıştım. Daha sonra lokantada çalıştım. Belli bir yaşa ulaştıktan sonra inşaat işlerinde çalışmaya başladım. Rahmetli abilerim inşaatçılardı. Ben de onların mesleğini seçtim. Sıva ve fayans üzerinde ustalaştım.

Kaç çocuğunuz var?

Üç.

Onlar da inşaatçı mı?

Büyük, inşaat işi yapıyor. Ortanca garsonluk yapıyor. Küçük oğlum da boşta. En büyüğü 91, ortanca 94, en küçük ise 96 doğumlu. En büyük evli, iki oğlum bekâr.

Eşinizle nasıl evlendiniz?

Görücü usulüyle evlendim. Bizde berdel olayı var. Bizim ailemizden bir kız kaçmıştı. Bu nedenle berdel olarak geldi benim hanım.

Berdel nedir?

Bir aileden kız kaçtığı zaman, karşı tarafta kız varsa; kaçan kızın ailesinin genci kimse, o ailenin gencine kaçan kıza karşılık bir kız gelirdi; ailelerarası barışı sağlamak için. Tabi ideolojik olarak ben bunu yanlış görüyorum. 1989 yılının altıncı ayında benim evliliğim gerçekleşti.

Berdele uygun davranmasan ne olurdu?

O zaman ölümler meydana gelirdi. Berdele göre; bir kız kaçmışsa ve sen onun yerine o aileden bir kızı kabul etmiyorsan; o zaman kaçan kişiyi öldürmen gerekiyor.

Bu töre halen var mı?

Hayır şu anda yok. Olmaması da çok iyi oldu. Bahsettiğim yıllarda böyleydi.

Bu nasıl kırıldı?

Yeni yetişen gençlik, yeni yetişen nesil; bu törenin yanlış olduğunu kavradı ve bundan vazgeçildi. Bir insan birisini seviyorsa, doğal olarak istemeye gidilir; varsayalım ki aileler bu evliliğe karşıysa ve kız kaçmışsa eskisi gibi berdellik olayı yok yani!

Eşiniz burada mı yaşıyordu?

Hayır. Ağrı-Diyadin’de yaşıyordu. Bizden kaçan kız Diyadin’e gittiği için, o aileden de bize bir kız geldi ve ben onunla evlendim. O da şu anda benim çocuklarımın annesi olan eşim. Evliğimiz iyi bir şekilde devam ediyor. Eşim bana karşı saygılı, benim ona karşı sevgim çok fazla.

Tahsil durumu ne?

İlkokula köyde başladım. Buraya geldiğimde 4. Sınıftaydım. Buraya geldikten sonra devam etmedim.

Milas’a ilk geldiğinizde Kürt kimliğinizden dolayı bir olumsuz davranışla karşılaştınız mı?

O zaman bize arkadaş çevresinde, çocuklar arasında, “kuyruklu Kürt” diye seslenirlerdi. Arkadaşınla top oynuyorsun, oyun sırasında arkadaşın sana kızdığında, topu alsana kuyruklu Kürt diye ifade kullanırlardı. Bu, bizi rahatsız ediyordu.

1979 yılında buraya geldiniz. 43 yıldır buradasınız. Kendinizi Milaslı hissediyor musunuz?

Ben askere gidinceye kadar kendimi buraya ait hissediyordum. Benim yaşadığım yer burası, benim devletim Türkiye Cumhuriyeti, bayrağım Albayrak diye düşünüyordum. Kendimi bu şekilde görüyordum. Askerlik sürecine yaklaştığım dönemde solcu arkadaşlarla tanıştım. Biz o zamanlar burada SHP kökenliyiz. Rahmetli abim Selim delegelik yaptı bu partiden. SHP’den ayrıştığımız nokta askerlik dönemime denk geldi. Kürt bilinci, Kürt Kimliği ve Kürt varlığı üzerine okumalarım oluyordu. Okurken bazı şeylerin farkına vardım. Her ne kadar küçük yaşta buraya gelmiş olsam dahi, bir kültürümün olduğu, geldiğim yerlerin yazarları olduğunu anlamaya başladım. Askere gittim. Mardin 22. Sınır Tugayında Jandarma olarak görev yaptım. Sonra Asayiş bölümüne geçtim. Burada dan TİM’ e geçtim. Burada 15 ay boyunca görev yaptım. Görev yaptığım sırada askerin yerel halkla ilişkisine şahit oldum. Bir köy aramasında, girdiğimiz evde bir kadının eşinin dağda olduğunu söylediler. Kadın hamileydi. İkinci TİM komutanı bir Astsubay tarafından, o kadını tekmelenirken gördüm. Bu olay sırasında tüylerim diken diken oldu. O anda Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşına bu şekilde davranamaz diye düşündüm. Akşam Bölüğe döndüğümüzde gece eğitimi vardı. Eğitim sırasında ben el kaldırdım ve “Türk askeri bu şekilde davrandığı zaman, ben olsam ben de dağa çıkardım,” dedim. Askerlik döneminde orada yaşanan zorlukları, köy yakmalara kısmen şahit oldum.  Bir devletin vatandaşına reva gördüğü durumun bu olmaması gerektiğini düşündüm.

Kendinizi Milaslı hissediyor musunuz diye sormuştum. Askere gidinceye kadar öyle olduğunu söylediniz. Askerden sonra bu tavır değişikliği nasıl oldu?

Askerde şahit olduklarım, benim buraya ait olmadığımı hissettirmeye başladı. Niye böyle odlu? Çocukluğumda, bize kuyruklu Kürt diye yaklaşımda bulunuluyordu. Daha sonra bunun bir ötekileştirme tavrı olduğunu anladım. Aslında Milas halkıyla bizim çok iyi diyaloğumuz vardı. Yerel halk bizim dürüstlüğümüze saygı duyuyordu.  O zaman esnaflar bize, “Kürt sözü ver, dükkândan ne ihtiyacın varsa al götür,” diyordu. Yerli halkta, esnaflarda, bu güven vardı bize karşı. Biz de verdiğimiz sözün arkasında duruyorduk.

Sorumuza gelirsek; birisi size “nerelisiniz?” diye sorsa ne yanıt verirsiniz?

Ben Malazgirtli olduğumu söylerim. Niçin bunu söylüyorum? Ben 9 yaşındayken Malazgirt’ten ayrıldım ama kültürel ve zihinsel olarak halen o kültürün bir parçası olduğumu düşünüyorum. Bunu bir kültürel zenginlik olarak düşünüyorum. Kürtçeyi çok iyi konuşurum.

Ailede herkes konuşuyor mu?

Herkes konuşmuyor. Yeni yetişen çocuklar Kürtçeyi bilmiyor. Örneğin benim çocuklarım bilmiyor. Eşim biliyor. Rahmetli annem-babam-ablalarım ve abilerim biliyordu. Burada doğup büyüyen yeni nesil bilmiyor. Kürtçenin bu toplumda ayrı bir zenginlik yarattığını düşünüyorum. Ben Kürt bir birey olarak dünyaya gelmişim. Kendi kültürümü, kendi yaşam tarzımı; çocuklarıma da yansıtmak isterdim. Kim nerede doğmuşsa, nerede yaşıyorsa kendi ana dilini, kültürünü kısıtlamasız yaşamalı, kendi dilinde ezgilerini, türkülerini söylemeli, kendisini ifade etmeli diye düşünüyorum. 

“İnsanın doğduğu yer değil doyduğu yer vatanıdır,” diye bir ifade var. Bu, her koşulda geçerli değil mi?

Değil! Aslında doğduğun yer önemlidir. Niye önemli? Sen doğduğunda, coğrafi olarak havanın durumu farklıysa, senin siman ve yüz tenin dahi değişir. O sana ayrı bir duygu katar. Bizim 90’lara kadar burada çok güzel günlerimiz oldu. Güzel günler yaşadık. Ondan sonra kendimizi, dil ve kültürel olarak ayrı hissetmeye başladık. Niye hissetmeye başladık? Örneğin evlerimize çok sık polis baskınları oldu. Belki benim eve yüz defa baskın yapıldı.

Niye baskınlar yapılıyor evlerinize?

Duyumlar üzerine yapılıyordu. Newruz bayramları, bizim milli bayramımız niteliğinde.

Bu baskınlar, sizin HDP kimliğinizden dolayı mı yapılıyordu?

HDP’de görevli değilken de yapılıyordu. Niye yapılıyordu? Örneğin Newruz kutlamaları olacak. Bu kutlamaların arkasından operasyon gerçekleşiyordu. Evlerimiz aranıyordu. Bir anlamda bize baskı uygulanıyor ve ötekileştiriliyorduk. Bizim yapmak istediğimiz bir bayramı kutlamaktır. Özü de budur ama mevcut sistem bu kutlamayı bir bölücü hareket, ötekinin eylemi olarak görmeye başladı. Ben şuna inanıyor ve bir Kürt bilinci ile bunu söylüyorum; benden fazla bu ülkeyi seven bir milliyetçi tanımıyorum. Benden fazla bu bayrağı seven bir milliyetçi ben tanımıyorum. Şu gerçeklik te var: benim de özlük, vatandaşlık haklarım var.

Yani sizin Kürt kimliğinizden sahip olmanızdan dolayı sizlere özel bir baskı mı yapılıyor?

Tabi ki… Niye yapılıyordu? Örneğin 1995’in birinci ayında benim ev arandı. Evde kitapların dışında hiçbir şey yoktu. Yani silah yoktu, cephane yoktu. Yasak olmayan, piyasada satılan kitaplardan dolayı tutuklandım ve 1996 yılında Buca Cezaevinde yattım. Kitaplarımın hepsi, bandrollü kitaplardı.

Polisin ev basması Milas’ta yaygın mıydı?

Belli ailelere uygulanıyordu bu baskılar. Onların evlerine baskınlar yapılıyordu. Kendi diline, kendi kültürüne, kendi kimliğine sahip çıkan ve buna uygun davranan insanların evlerine bu baskınlar oluyordu. Bu baskınlar; her Kürtün evine değil de siyasi bilinci olan, siyasi kimliğini savunan ve bunun için mücadele eden insanların evlerine yapılıyordu.

Şu anda Milas’ta yaşamaktan mutlu musunuz?

Milas’ta olmaktan, burada yaşamaktan mutluyum ama mevcut sistemden mutlu değilim. Ben iki dönem (2014-2017 arasında) HDP Milas İlçe Eşbaşkanlığı yaptım. Atapark’ta yapmış olduğum bir basın açıklamasında; “Ben ülkemde ne askerin ne polisin ne de bir Kürt gencinin ölmesini istiyorum,” dedim. Bunu hep dile getirdim ve savundum. Bu sorun barışçıl yollarla çözülmelidir diye düşünüyorum. Ayrıştırıcı bir dil hiç kullanmadım ve kullanmam da. Biz kendimizi ifade edemiyoruz. Medyada bizleri ve partimizi terörist gibi gösteriyorlar. Şimdi burada sizinle konuştuğumuz gibi başkalarıyla bu sohbetleri gerçekleştiremiyoruz. Diyalog eksikliği yaşıyoruz. İlçe seçim bürosundaki yaşadığım bir durumu söyleyeyim size. Büroda sohbet ederken buranın yerlisi bir arkadaş içeri girdi ve “Ya başkan sen hiç Milas’ı yakacak, yıkacak bir insan değilsin. Çok nazik, çok kibar, kültürlü bir insansın,” dedi. “Bizim amacımız saldırmak, bir yeri yakıp-yıkmak değil hiçbir zaman. Biz mevcut olan sistemi, baskıcı ve sömürücü olan sistemi, demokratik mücadele ve siyaset temelinde değiştirilmesini istiyoruz,” dedim. 

Çocuklarınız da sizin gibi mi düşünüyor? Yani onlara “Nerelisiniz?” diye sorulduğunda, onlar da sizin gibi “Malazgirtliyim mi?” diyorlar.

Onlar Kürtçe bilmemesine rağmen Malazgirtliyim der, köyü sorduğunda köyün ismini bilmezler. Hepsinin doğum yeri Milas olduğu halde Milaslıyım demiyorlar. Özünde Milaslıyım diyebilmeleri gerekirdi.

Sizin Malazgirt’te doğmanız ve belli bir yaşa kadar orada bulunmanızdan dolayı, sizin öyle demeniz normal karşılanabilir ama çocuklarınız burada doğduğu halde neden Milaslıyım diyemiyorlar? Bunun belli nedenleri var mı?

Var! Ben 96 yılında Buca Cezaevindeyken, rahmetli Kazım Abim, benim büyük oğlanı ziyarete getirmişti. Tel örgüler, cam kafesler gibi yerlerden geçerek görüşü sağlıyorsun. Oğlum o zaman 5 yaşındaydı. Çok derin bir şekilde gözlerimin içine baktı. Parmaklıkların arkasından. Çocuğumun gözlerinin içine baktığımda ben şunu hissettim çocukta: “Baba senin ne işin var burada? Çık evimize gidelim,” der gibi bir anlam çıkardım. O çocuk o koşullarda büyüdü. O koşullarda büyüyen bir çocuğun, kalkıp ta farklı bir kültürü, kimliği benimsemesi mümkün değildir. Bu acıları bizlere yaşatmamış bir ülke yaratabilseydik, durum şimdi çok daha farklı olurdu.

Burada bir Kürt toplumu var. Bunu biz homojen bir yapı olarak değerlendirebilir miyiz? Yani bu insanlar siyasi anlamda, sosyal anlamda birlikte hareket ediyorlar, ederler diyebilir miyiz?

Parti kültürünü alan arkadaşlarımızda birlikte hareket etme durumu sözkonusu. Feodal anlamda yaşayan, o kültürü almayan büyük te bir kesimimiz var. Dini duyguları çok ön planda tutan, dünya görüşüne pek fazla aldırış etmeyen bir kesimin de var olduğunu görebiliyoruz. Bu kesim kendilerine ayrı bir dünya yaratmışlar.

Milas’taki Kürt toplumunun geleneksel yaşam biçimleri için en çok ihtiyaç duydukları şey nedir?

Taziyeevi. Bizim için taziyeevi çok önemlidir. Alevilerde, Cemevi neyse bizde de Taziyeevi, odur. Hem Aydınlıkevler bölgesinde hem de İsmetpaşa-Emek Mahallesinde olmak üzere iki noktada Taziyeevinin olması bizim için çok anlamlı olur.

Gençlik hakkındaki düşünceleriniz, gözlemleriniz nedir?

Gençlerde genellikle şuna tanık oluyoruz; alkol ve uyuşturucu bağımlılığı çok fazla. Bu artışın, sosyolojik olarak sebepleri var.

Nedir onlar?

Bir genç kız istediklerini alamıyor veya bulamıyorsa başka arayışlara giriyor. Genç erkek, ailesi içinde, yaşamış olduğu sistem içinde kendisini bulamıyor, İfade edemiyorsa, başka arayışlara girebiliyor. İlçe başkanlığım döneminde bizde Kürtçe dil kursu vardı. Bağlama kursu vardı. Gençleri kötü alışkanlıklarından uzaklaştırmak, topluma kazandırmak için kurslar düzenliyorduk.

Kürtçe dil kursuna ilgi var mıydı?

Vardı! Kürtçe bilenler de geliyordu. Türkçe için; bir İstanbul Türkçesini düşünün bir de Muğla şivesini/konuşmasını düşünün. Kürtçe dil kursuna gelenler, kendisini daha net bir şekilde Kürtçe ifade edebiliyor. Diğerleri ise konuşmalarının arasına Türkçe sözcük katarak konuşuyorlardı.

Kürtçe dil kursuna Türklerden de katılanlar var mıydı?

Vardı.

Kursların gençler üzerinde olumlu etkisi oluyor muydu?

Oluyordu. Gençleri uyuşturucu batağından çekebiliyorduk. Bundan dolayı gençlerin de bana ayrı bir sempatisi vardı.

Kürt gençlerinin içinde uyuşturucu ve alkol bağımlılığı var mı?

Çok fazla. Uyuşturucu nedeniyle ben yeğenimi kaybettim. Fazla doz almaktan dolayı.

Uyuşturucu olarak ne kullanıyorlar?

İsimlerini tam olarak bilmiyorum. Daha önce esrar kullanımı vardı. Şimdi ayrı bir madde çıkmış. Kristal diyorlar. Şimdi gençlerin arasında kristal çok ön planda. Hiçbir gencimizin bu duruma düşmemesi gerekir.

Çözüm nedir?

Bu konuda önlemler almak gerekiyor. Yerel yönetim vd. kurumlar işbirliği yaparak gençlerimizi bu kötü alışkanlıklardan kurtarmak için çalışmalar yapmalı. Denetlenemeyen, sorunlarıyla ilgilenilmeyen bir gençliğimiz var. Siyasi partiler, STK’lar, yerel yönetim bu konuda görev üstlenmeli, sorumluluk almalıdırlar.

 




Bu haber 1992 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SÖYLEŞİ Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI