Tweet |
MEHMET ERDAL / DATÇA
Önceki dönemin Datça Belediye Başkanı Abdullah Gürsel Uçar ile 05.09.2024 günü yaptığım uzun söyleşinin bugün yayınladığım son bölümünde Datça Belediye Meclisi'nin 06 Ağustos 2024 günü yapılan olağan belediye meclis toplantısında oy çokluğuyla aldığı “Datça Belediyesi'nin SSK borçlarının Cumhurbaşkanı'nın istediği sürede ödenebilmesi amacıyla belediyeye ait bazı taşınmazların satışı ya da takas edilmesi” kararı hakkında sorduğum sorulara verdiği yanıtları okuyacaksınız.
SORUNLARIN KAYNAĞI BÜYÜKŞEHİR YASASIDIR
“Datça Belediye Başkanı iken, tabiri caizse, sırtınızda bir 'küfe' vardı, şimdi ise yok” diyemiyorum çünkü şimdiki başkan da CHP'li, haliyle siyaseten bir küfeden söz etmek hala mümkün. Bunun bilincinde olarak soruyorum: Ne düşünüyorsunuz?
“Datça Belediyesi'nin gelirleri nasıl artar? Bunun hesabını yapmak gerekiyor. Hesabı, kitabı, yatırımları buna göre yapmak gerekiyor ama şimdi bakın, 2014 yılında Büyükşehir Yasası ile birlikte Datça'da 9 köy (Emecik, Kızlan, Hızırşah, Karaköy, Mesudiye, Sındı, Yaka, Cumalı ve Yazı) mahalleye dönüştü. Bu dönüşümden sonra şimdi bütün köyler benden (belediyeden) alt yapı yatırımlarını istiyor. Başka sorunlarının çözümünü istiyor. Çıkmış bir yasa, 'Bundan sonra sizin köy tüzel kişilikleriniz yok' demiş muhtarlıklara, 'size hizmeti bulunduğunuz ilçenin belediyesi verecek.' demiş. Yasa, bu. Tamam. Yasayı çıkardın ama hiç kimse bana 'İstenen bu hizmetleri bu köylere nasıl götüreceksin?' diye sormuyor. Ya da 'Bu köylere bu hizmetleri götürmek için belediyenin gelirlerini şu şekilde artıralım' demiyor. 2014 yılında çıkardıkları yasa '2019 yılına kadar köylerden hiçbir vergi alınmayacak' diyor. Tamam. Yasa, bu. İyi de arkadaş, ben belediye olarak var ya bu insanlara bu gelirlerle bu hizmeti nasıl götüreceğim? Haydi götüreyim, o köylerde yaşayan köylüler bizim, ben köylünün istediğinden daha fazla hizmeti o köylere götürmek istiyorum. Yani, yarın 'Bir başkan vardı, Gürsel Uçar, kardeşim var ya, köyümüze o kadar çok hizmet etti ki, bütün sorunlarımızı çözdü, helal olsun' dedirtmek istiyorum. Neyle? İçimden geçiyor ama benim bunu yapmam için yeterli bir bütçem olmalı. 2014 yılından önce İller Bankasından nüfusa göre gelen pay ne ise 2014 yılında uygulanmaya başlanan Büyükşehir Yasasından sonra gelen pay yine aynı. Bu ne iş? Şimdi köylüler 'Bundan sonra biz belediyelik olduk. Bize hizmeti belediye verecek' diyor. Tamam, hizmeti verelim arkadaşlar, hepimiz sonuçta burada yaşıyoruz. Seçim oluyor, seçim zamanı ister istemez vaatlerde bulunuluyor. Çünkü seçimi kazanmak zorundasın. Karşı taraf 'Şunu, şunu yapacağım' diye vaatte bulunuyorken sen var ya 'Hiç bir şey yapmayacağım. Sizden bana ne...'”
Diyemezsin.
“Diyemem. Demememiz de gerekiyor. Yasa bu ama ortada gerçekten bir sıkıntı var. Büyükşehir Yasasının yol açtığı sıkıntılar var. Bu bütçeyle, bu gelirlerle her şeyi yapmak olası değil...
Şimdi hal böyleyken, baktığım zaman, bugün ya da yarın Datça Belediyesi'nin hesaplarına el koyarlarsa başkan ne kadar idareli de gitse, ne kadar var ya hesaplı, kitaplı da gitse gelmeyen, olmayan paranın hesabı, kitabı olmaz ki. Yani bir yerden bir şey satacaksın. Ben de sattım.”
ÇARESİZSE, GEREKLİ GÖRÜYORSA SATILIR
Biliyorum, siz “42 parsel sattım” demiştiniz bana, ben bunun haberini de yapmıştım.
“ Satılan 42 parsel değildi de 42 parseli satılığa çıkarmıştık. Sonra vatandaşlar şey yapmadı...”
Satışına karşı çıkılan Çeşmeköy'deki zeytinliği kastediyorsun.
“Arkadaşlar, hem bana 'Belediye başkanları memur zihniyetinde değil, esnaf zihniyetinde olacak' diyeceksin, hem de var ya 'satıyor' diyeceksin; yahu böyle bir mantık yok. Datça Belediyesi'nin kazancı, halka daha iyi hizmet verebilmesi, parayı daha iyi bir yerde kullanabilmesi, tasarruf yapabilmesi için aynen düzenli bir ailenin bir malı satarak kendini büyütebilmesi, geliştirebilmesi... gibi bir taşınmazı satmasının ne zararı var? O tarlalarda Datça Belediyesi tarım mı yapacak? Ufacık araziler var 40 m2, 50 m2... Ne olacak bunlar? Mesela ben bir yer sattım, bu satışların parasıyla kamulaştırdığım pazar yerini (Büyük Migros karşısındaki boş alan) bugün kamulaştırmaya kalksaydım belediyenin o yeri kamulaştırma şansı olmazdı. Çünkü o yer bugün nereden bakarsan bak 250-300 milyon eder... “
Deli para.
“Deli para ya. Bugün var ya orayı kamulaştırıp bir pazar yerini kendimiz yapamayız. Hayat şartları var ya belediyenin gelirleriyle bu işleri yapmayı mümkün kılmıyor ama biz o yeri aldık. Bugün Datça Belediyesi'nin köylerde var olan yerlerini satmaya kalksak ne yapar? O bakımdan bir yeri satın almak için bir yerin satılması gerekiyorsa o yerin satılması gerekiyor. Haa belediyenin de bugün gerçekten bir tıkanıklığı, bir şeyi olacaksa, bu iktidarın yüzünden belediyenin hesaplarına el konulup İller Bankası'ndan gelecek olan para kesilecekse, yarın işçinin maaşını veremeyecek duruma düşülecekse, başka bir gelir, çözüm bulunamıyorsa, çıkmazda olan bir köylü vatandaş ne yapıyorsa onu yapabilir; bir taşınmazını satabilir. Buradaki yanlışlık, Devletin belediyelerin SSK borcunu zaman zaman kamu kurumlarına borcu olanlara 'yapılandırma' hakkı tanıdıkları gibi benzeri bir karar alarak yapılandırmamasındadır. Belediyeler 'ödemeyelim' demiyorlar ki, o nedenle uzun vadeye yayması gerekiyor...”
BELEDİYELERİ BU DURUMA DEVLET DÜŞÜRÜYOR
Bu konu ile ilgili olarak söyleşi yaptığım Cumalı, Kızlan ve Yaka köylerinde de benzeri görüşler dile getirilmişti.
“Bu malları satmak var ya iyi bir şey değil. Mal satılır. Almanya'ya veya bilmem nereye gezmeye gitmek için mal satılmaz. Hastalık olur, sağlık sorunu olur, onun tedavisi için elindeki en iyi malı bile satar, kendini, yakınını, çok sevdiğin birisini kaybetmeme adına o tedavide harcarsın. Bu farklı bir şey. Onun haricinde mal satılır, daha iyi bir yatırım yapmak için satılır. Satar, daha iyi bir yeri alır. Yani bir yerde bir malım vardır, onu satarım, gider bir başka malı alırım. Alırım. Bu 'mal satıldı' olmaz. SSK prim borcu var, evet, hesaplara el koyacaklar, yarın çalışan personelin maaşını veremez duruma düşecek belediyeler. Devlet belediyeleri bu duruma düşürüyor...”
Devlet belediyeleri bu duruma neden düşürüyor?
“Son 31 Mart 2024 Yerel Seçimlerinde kaybetmiş pek çok belediyeyi. Bakın, bu yoksulluklar içerisinde 2015 yılında Datça Belediye Başkanı oldum. 2019 yılına kadar var ya Datça'da iddialıyım, diğer belediye başkanlığı yapmış olan arkadaşlarımın yapmış olduklarını küçümsemiyorum ama çok iş yaptım. O bütçesizliğe rağmen bu ilçede çok iş yaptım. 2019 yılında belediye başkanı oldum, pandemi sürecinde yine o süreci en iyi götürenlerden oldum. 2024'ün 31 Mart'ında belediyelerde çoğunluk tekrar CHP'ye geçmişse CHP yönetimindeki belediyelerin halka yönelik yapmış oldukları hizmetlerin, yani sosyal belediyeciliğin, halkın içinde halka yakın bir yöneticilik belediyeciliğinin bunda büyük payı vardır. Bugün baktığımız zaman, Datça Belediyesi'nde İşletmeler Müdürlüğü'nü var ya geldiğim günden beri kurdurmadılar. Sonunda kurmayı başardık. Açmış olduğum Sosyal Tesisler bana göre sosyal belediyeciliğin en iyi göstergesidir... CHP'li belediyeler gerçekten son yıllarda çok başarısız değillerdi yani. Bu başarı partinin bugünkü başarısına başarı kattı. Hükümetin SSK prim borçlarını şimdi gündeme getirmesi, bu CHP'li belediyeleri sıkıştırmak istemesinden kaynaklanıyor. Daha önce şimdi CHP'ye geçen Köyceğiz Belediyesi'nin SSK prim borcu yok muydu? Kavaklıdere'nin yok mu? Bakın, araştırın. SSK prim borcu olmayan hiç bir belediye yoktur. Varsa bile sadece Muğla Büyükşehir Belediyesi olabilir. Onun haricinde bütün belediyelerin SSK prim borcu vardır. Çünkü, iş yapan, halkın isteklerini yerine getiren belediye sonuçta bu işleri yaptırmak için bir bedel ödeyecek. O bedeli öderken bir bakıyorsun ki bir yerde SSK prim borcunu ödeyemez duruma düşmüşsün. Her ay 'şu SSK borcu, bu şunun parası...' der durursan hiç bir iş yapamazsın.
Devlet belediyeleri sahip olduğu taşınmazları satmak zorunda bırakmayacak. 'Parayı nereden bulursanız bulun, benim SSK primlerimi ödeyin. Ödeyemezseniz hesaplarınıza el koyarım, İller Bankasından gelen payınızı keserim, bu defa işçinin, memurun maaşını ödeyemeyecek duruma düşersiniz' demeyecek. Kilit onda. Bu duruma gelmeme adına belediye başkanları çıkan yasaya uymak zorunda. Kendini zorluyor; 'Nereden para bulacağım? Gelirimizi nasıl artırabilirim?' Evet, bizler hesaplı gitmemiz gerekiyor. Ama ne kadar hesaplı gidersen git, ortada her ay ödenecek bir maaş var. Bu maaşları da ödeyemeyecek duruma gelmeme adına, en son çareyi, gönlü istemese de Aytaç başkan bazı taşınmazları satmakta ya da takas etmekte bulmuş. Aytaç başkan bunu yapmayı canı gönülden mi istiyor? O da istemez. Belediyenin malını satıp SSK borcunu ödemeyi düşünürken çok iyi bir iş yaptığını mı düşünüyor sanıyorsunuz? Öyle düşünmüyor. Ben de olsam, ben de öyle düşünmezdim. Hiçbir belediye başkanı belediyenin mülklerini satıp da 'Benim hiçbir yere borcum yok. SSK borcum yok. Doğru yaptım...' demez. Mecbur kaldığı zaman da var ya çaresizlikten, hani 'Denize düşen yılana sarılırmış' denir ya o misal, çareyi satmakta bulur. Burada asıl suç, birinci suç bugünkü iktidarın belediyelere karşı birikmiş SSK prim borçlarını alma yönteminin yanlışlığındadır. Yöntem yanlış. Geçmişte de vardı, taksitlendiriyordu. Taksitlendirsin.”
Taksitlendirilirse, uzun vadeye yayarsa, ne bileyim, ödeme şansı var mı belediyelerin?
“Ödeme şansı var tabi. Ne yapıyorsun? Evet, seçim sırasında ya da sonrasında istenildiğinde vatandaşa vaatte bulundun, 'şu an yolunu yapacağım, parkını yapacağım, yolunu asfalt yapacağım' dedin... ama böyle olunca da bu duruma düşmemek için ne yapıyorsun? Bir parkı yapmaktan vaz geçiyorsun ya da yolu asfaltlamaktan... Bu yıl Datça Belediyesi asfalt yaptı mı? Yapmadı. Geçen yıl ben de yapamadım. Aliağa'ya 2,5 milyon TL. peşin para yatırıp yağ alamadım. Tepki aldım mı? Aldım. Yani 'Başkan yollar kaldı' diyen oldu mu? Oldu.”
Bu konuda çok şikayet var.
“Var tabi, var. Biliyorum. Ben vatandaşın içerisinde değil miyim? Çaresizlikten vaz geçiyorsun. Ne yapıyorsun? SSK prim borçlarını var ya ödemek zorunda kalıyorsun. Bugünkü belediye de seçim zamanında vaatte bulunmuş muydu? Bulunmuştu. En azından bu vaatlerini şu an programın içerisinde öteler, 'Taksitlendirme yapayım, taksitlendirme bozulmasın, hesaplara el konulmasın, İller Bankasından gelen paya el konulursa zor durumda kalırım' diyerek hesabını ona göre yapar. Ondan sonra var ya söz verdiklerini niçin yapamadığını, hangi sorunları yaşadığını halka anlatır, halka kendini inandırabiliyorsa inandırır. İnandıramazsa 'Beceriksizler, hiç bir iş yapmayan belediye' olarak tarihe geçerler.”