Bilime atfedilen değer ahlaka atfedilseydi eğer toplumsal çürümenin bir durma noktası olur muydu?
Her bilimsel gelişme toplumsal gelişmeyi sağlayan bir ışık mı?
Dönem dönem gelişme kaydedilen konular tam olarak toplumsal gerilemeye maruz kalma dezavantajıyla var olmuyor mu?
Her zekâ kendini iyiye doğru bir adım olarak mı kullanıyor?
Ya da zekânın tanımı iyiye senkronize çalışmak zorunda olan mıdır aslında?
Saf kötülük içinde hiçbir zekâ barındırmıyorsa eğer neden bu kadar sürdürülebilir bir boyutta devamlılığını koruyabiliyor?
Kuşakların birbirine miras bıraktığı geleneksel değerler sürekli dönüşen zaman kavramıyla çarpıştığı zaman geriye kalan nesillere çoğu zaman enkaz tadında bir yük bırakmıyor mu?
Geleneksel; nesilden nesile aktarılan inanç, değer vb. bağlı kalan veya uyan eski veya köklü olanı tercih eden.
Geleneksellik her kuşakta modern beklentilerle çatışan bir lanet mi? Yoksa gelenekselliğe bağlı kalarak yaşamak köklerinden kopmama vefalılığı ve fedakârlığını taşıyan bir lütuf mu?
Hayır bu kadar iyimser ya da kötümser olmayalım her şeyin bir orta yolu vardır ve bulunur işte buna da tam olarak makul olan mı denilir?
İnsan dünyayı anlayana ve dinleyene kadar koca bir zaman geçiyor. Sonrasında da dünya insanı dinliyor ama dünyanın kurallarına ayak uyduramayan herkes birer birer insanlığından dökülüyor.
Çünkü insanoğlu birey olduğunu anlamadan önce kendini bir öncekinin devamı sanarak yetişiyor.
Sanmak kadar da kırıcı bir kelime yok çoğu zaman.