Bugun...



Latmos’u Anlamak ve Latmos’u Korumak…

Kutsal Latmos Dağlarının ve dünyadaki örnekleri içinde benzersiz betimlemelere sahip, muhteşem Neolitik Dönem Kaya Resimlerinin bölge turizmine kazandırılacağını ve Muğla Valiliğinin bu konuda çalışma yaptığını öğrendiğim zaman üzülmedim desem yalan olur. Bu çok özgün, 12 bin senelik mirasın çok detaylı bir çalışma ve inceleme yapılmadan turizme açılması; bu dünya mirasında asla geri dönüşü olmayan hatalara yol açabilir ve en kötüsü en küçük bir ihmalde bile kaya resimleri mahvolabilir.

facebook-paylas
Güncelleme: 05-05-2021 00:05:56 Tarih: 04-05-2021 22:08

Latmos’u Anlamak ve Latmos’u Korumak…

C. Canan KÜÇÜKEREN  / Araştırmacı Arkeolog

Kutsal Latmos Dağlarının ve dünyadaki örnekleri içinde benzersiz betimlemelere sahip, muhteşem Neolitik Dönem Kaya Resimlerinin bölge turizmine kazandırılacağını ve Muğla Valiliğinin bu konuda çalışma yaptığını öğrendiğim zaman üzülmedim desem yalan olur.

Bu çok özgün, 12 bin senelik mirasın çok detaylı bir çalışma ve inceleme yapılmadan turizme açılması; bu dünya mirasında asla geri dönüşü olmayan hatalara yol açabilir ve en kötüsü en küçük bir ihmalde bile kaya resimleri mahvolabilir. Latmos dağları inanılmaz bir kültürel ve doğal zenginlik olup, gözbebeğimiz gibi korumamız gereken bir bölge. Latmos çok büyük ve geniş bir arkeolojik alan ve korunması zor olan bir açık hava mekânı…

Bölge turizme açılmadan önce çok ciddi, çok dikkatli, çok korumacı önlemler alınmalı ki olası bir tahribatla karşılaşılmasın. Bölgeyi 20 yıl boyunca inceleyip araştıran sevgili Profesör Anneliese Peschlow-Bindokat, yazdı, yazdı, yazdı…  Hasta yatağındayken bile “Lütfen Latmos’u koruyun, bölge için özel koruma kanunu çıkartın,” diye TBMM’ye dilekçeler gönderdi. Korumacılık konusunda da nasıl önlem alınacağı hakkında “Miras 1. Yerleşim ve Yaşam Alanı olarak Ören Yeri“ isimli bir kitaba katkı verdi.

Bir bilet gişesi, bir bekçi, bir iki yiyecek standı, yanında küçük bir kulübede hediyelik eşya dükkanı yerleştirilecek ve erişim yolları da açılacaksa vay halimize!..

NE YAPILMALI?

Umarım ben yanlış düşünüyorumdur. İnşallah projeden dönülür veya Valilikçe açılmadan önce her türlü ciddi önlem alınır. Eğer bu konu için birkaç söz de benden gelecekse, derim ki:

1-Öncelikle hiç acele edilmesin, bölge iyice incelensin, yol bahanesiyle doğa tahrip edilmesin.

2-Zaten az sayıdaki çevre halkı bilinçlendirilsin, eğitilsin, çevreye duyarlı olmaları sağlansın ki daha iyi korunsun. Sanıyorum ki bölge halkı bu konuda epey duyarlı.

3-Bölgeye özgün koruma yasasında düzenlemeler yapılırken halkın ve yerel yönetimin fikri alınsın. Koruyanlar bir şekilde manen de olsa ödüllendirilsin. Eğer mağara tescilli bir mülkün alanındaysa maddi destek/kredi vs. verilsin.

4-Resimlerin çizili olduğu kayalar, mağaralar mümkünse tel, kalın cam veya benzeri bir maddeyle kapatılsın ama kapatılan her kayanın önüne açıklayıcı bilgi panoları, resimler, ayna gibi yansıtıcılar vs. konulsun ki içeride neler olduğu görülsün…

5-Turlar kesinlikle bir yerel rehber eşliğinde ve ziyaretçi kısıtlamasıyla yapılmalı ki kaya resimleri, freskler, manastırlar, antik yapılar bölgenin değerini anlayacak insanlar tarafından gezilsin. Eğer rant kaygısıyla erişim kolaylaştırılırsa, bölge her türlü insana açık olacağından Neolitik Resimlerin yok olmaları için adeta bir zemin hazırlanıyor demek olur.

6-Dünyadan bu konuya bir korunma örneği verirsek Fransa’daki Lascoux Mağarasına göz atmak faydalı olacaktır. Bu mağaranın korunması için bugüne kadar eskidikçe, 4 adet replikası, yani tıpatıp örneği yapılıp ana mağaranın yanına konmuş ve ziyarete açılmış. Asıl mağaraya ise insan nefesi bile zarar verir diye ziyarete açılmamış.  

Kültür varlıklarımız ve doğamız bizim değil, gelecek kuşaklarımızındır. Bunlar geçmişimizin ve kültürel kimliğimizin birer belgesi, dünya ülkeleri arasındaki en önemli prestijimizdir ve bizim kadar dünyanın da mirasıdır.

Defineciliğin hala serbest olduğu ve define araçlarının ruhsata tabi olmadan marketlerde satıldığı bir ülkede, bilmem bu düşüncelerim fazla mı abartılı? İnşallah konu yetkin kişilerle tekrar masaya yatırılır ve akil kararlar alınarak gereği yapılır.

C. CANAN KÜÇÜKEREN KİMDİR?

C. Canan Küçükeren, İstanbul’da doğdu ve 1996’dan bu yana yaşamını Bodrum’da sürdürmektedir. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümünü bitirdi. Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel başkanlığındaki Perge kazısında ve Ord. Prof. Dr. Ekrem Akurgal başkanlığındaki Old Smyrna (Eski İzmir-Bayraklı) kazısında çalıştı. Üniversite eğitiminin ardından University of London’da bir süre arkeoloji derslerine devam ettikten sonra özel sektörde çalıştı. Emekli olduktan sonra üzerinde yaşadığı toprakları daha iyi tanımak için çalışmalarını Karya Uygarlığı üzerine yoğunlaştırdı. Antik dünyanın Yedi harikasından biri olan Mozeleum’u barındırmasına rağmen Karya Uygarlığının çok az incelendiğini ve hak ettiği konumda olmadığını belirten Küçükeren, bu alanda çok sayıda esere imza attı. Küçükeren radyo-gazete-televizyon programlarının yanı sıra İzmir-İstanbul-Bodrum ve Milas’taki çeşitli konferanslarla Karya uygarlığını tanıtmaya çalışmakta ve aynı zamanda profesyonel rehberlik yapmaktadır. Yazar, Gurbetçi Karialılar kitabı için Mısır-İran ve İsrail’de çalışmalar yaparak, oradaki kalıntılarını(bırakıtlarını) belgeledi. Bugüne kadar hiçbir Anadolu uygarlığının izleri; yabancı coğrafyalarda araştırılmadığından, bu çalışmanın alanında bir ilk olduğu ifade ediliyor.

ESERLERİ: 1-Ege’de Bir Anadolu Uygarlığı KARİA, 2- Karia Efsaneleri, 3- Güneybatı Anadolu Karya Uygarlığı, 4- An Anatolian Civilisation in the Aegean: Karia, 5-The Carians Overseas (Egypt-Iran-Israel)), 6- Gurbetçi Karialılar(Mısır-İran-İsrail)

 




Bu haber 1495 defa okunmuştur.


FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER KONUK YAZAR Haberleri

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI YUKARI