![]() |
Tweet |
Yusuf Ziya KESKEN
Çiftçilerin pazara katılımı azalıyor, ürün çeşitliliği daralıyor ve fiyat oluşum mekanizması serbest rekabetten uzaklaşıyor. Bu yazıda, bu değişimlerin genel ve yerel tarımsal yönetim politikalarıyla olan bağlantısını incelemek istedim.
1. Küçülen Üretici Katılımı ve Giderek Zayıflatılan Küçük Çiftçi
Milas Salı Pazarı’nda doğrudan üretici olan çiftçilerin pazara katılım oranı yıllar içinde düşüş gösteriyor. Bu durumun arkasında yatan bazı temel nedenler şunlardır:
• Artan Girdi Maliyetleri: Gübre, ilaç, mazot ve sulama gibi temel tarımsal girdilerin fiyatları son yıllarda enflasyonun da etkisiyle ciddi biçimde artmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı tarımsal girdi fiyat endeksine göre, son 5 yılda tarımsal üretim maliyetleri ortalama %300’ün üzerinde artmıştır. Bu durum özellikle küçük ölçekli üreticileri zorlamakta ve üretimi sürdürmelerini güçleştirmektedir.
• Kooperatifleşmenin ve/veya Mevcut Kooperatiflerin Yetersizliği: Kooperatifler, küçük üreticilerin güçlerini birleştirerek pazarda daha güçlü olmalarını sağlar. Ancak Milas’ta ve genel olarak Türkiye’de, küçük üreticilerin kooperatifleşmesi desteklenmemekte, hatta mevcut kooperatifler dahi neoliberal politikalar nedeniyle zayıflatılmaktadır.
• Büyük Zincir Marketlerin ve Toptancıların Baskısı: Salı Pazarı’nda üreticiden tüketiciye doğrudan satış imkânı gittikçe azalmaktadır. Büyük toptancılar ve tüccarlar, çiftçilerin ürünlerini düşük fiyatlardan satın almakta, böylece çiftçiler doğrudan pazarda satış yapmak yerine bu aracılara mahkûm hale gelmektedir.
Benzer bir süreç Eskişehir Odunpazarı Üretici Pazarı‘nda da gözlemlenmiştir. 2010’ların başında doğrudan üreticiden alışveriş yapılan bu pazar, zamanla büyük toptancıların hâkimiyetine girmiş ve küçük üreticiler pazardan çekilmek zorunda kalmıştır. Aynı durum Milas’ta da yaşanmaktadır.
2. Azalan Ürün Çeşitliliği ve Tek Tipleşen Pazar
Eskiden Milas Salı Pazarı’nda üreticilerin kendi elde ettikleri tohumlardan üretilen domates, biber, patlıcan gibi sebzelerin yanı sıra çok çeşitli otlar, yöresel bakliyatlar ve doğal zeytinyağları bulunurdu. Ancak günümüzde pazardaki ürün çeşitliliği gözle görülür şekilde azalmaktadır.
Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
• Yerel Tohumların ve Küçük Ölçekli Tarımın Desteklenmemesi: Yerel yönetimler ve devlet politikaları, endüstriyel tarım ürünlerini teşvik etmekte, küçük üreticilerin yerel tohumlarını kullanmalarını zorlaştırmaktadır. Yerel tohum üzerine yapılan çalışmalar ise genellikle promosyon çalışmaları olarak kalıp üreticiyi sürece dahil edememektedir. Yerel tohumların satışlarının yasaklanması veya sertifikalandırma zorunluluğu gibi düzenlemeler, çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır.
• Büyük Üreticilerin Piyasayı Ele Geçirmesi: Ülke genelinde pazarda satılan ürünlerin büyük bir kısmı artık büyük üreticiler veya tekelleşmiş aracılar tarafından sağlanmaktadır. Bu da fiyatları ve ürün çeşitliliğini belirleyen mekanizmanın küçük üreticiden uzaklaşmasına yol açmaktadır.
• Pazaryeri Düzenlemelerinde Küçük Çiftçiyi Koruyucu Politikaların Olmaması: Yerel yönetimler, küçük üreticiler için ayrılmış özel alanlar oluşturmalı ve büyük aracılar ve tüccarlar ile aynı kulvarda yer alırlarken içerisinde bulundukları dezavantajlı durum ortadan kaldırılmalıdır. Avrupa’da örnekleri görülen “Üreticiye Ayrılmış Pazar Alanları” modeli uygulanarak, küçük üreticinin yaşadığı kayıpların en aza indirilmesi mümkün olabilir.
Benzer bir süreç Bergama Köylü Pazarı‘nda da yaşanmış, yerel yönetimin düzenleyici politika eksikliği nedeniyle doğrudan üreticiden satış oranı %70’lerden %20’lere kadar gerilemiştir.
3. Tekelleşen Fiyatlar ve Kaybolan Rekabet
Salı Pazarı’ndaki fiyatların rekabetçi olmaktan çıktığı gün gibi ortadadır. Bunun altında yatan nedenlerin bazıları şunlardır:
• Toptancıların Pazara Hakim Olması: Çiftçilerin doğrudan satış yapamaması, fiyatların büyük tüccarlar tarafından belirlenmesine yol açmaktadır.
• Yerel Yönetimlerin Fiyat Regülasyon Mekanizmalarında Yer Almamaları: Pazar yerlerinde fiyat düzenleyici mekanizmalar oluşturulmadığı için, tüccarlar ve büyük aracı gruplar istedikleri gibi fiyatları belirleyebilmektedir.
• Tüketicinin Alternatifinin Olmaması: Küçük üreticinin pazardaki etkilerinin azalmasıyla birlikte, tüketiciler artık daha az seçeneğe sahip olmakta ve fiyatlara müdahale edememektedir.
Bu tür tekelleşme eğilimleri, Türkiye’nin birçok yerinde gözlemlenmektedir. İzmir Seferihisar Üretici Pazarı, belediyenin doğrudan müdahalesiyle bu tekelleşmeye karşı durabilmiş ve küçük üreticiyi koruyan bir model geliştirmiştir. Milas’ta da benzer politikalar uygulanmadığı sürece, Salı Pazarı’nda fiyatların serbest piyasa rekabetinden uzaklaşarak büyük aracıların tekeline girmesi kaçınılmazdır.
4. Tarım Organize Sanayi Bölgesi
Küçük Üreticiyi Dışlayan Bir Model: Milas’ta kurulması düşünülen Tarım Organize Sanayi Bölgesi (TOSB), küçük çiftçilerin üretim sürecine katılımını desteklemek yerine, büyük sermayeli tarım şirketlerine ve sanayicilere avantaj sağlayacak bir yapı olarak kurgulanmaktadır. Organize sanayi bölgeleri, genellikle endüstriyel tarımı teşvik ederek küçük üreticileri piyasa dışına iten bir mekanizma oluşturur. Eğer bu proje, kooperatifleşmiş küçük üreticilere öncelik vermek yerine büyük firmalara teşvik sağlarsa, Milas Salı Pazarı’nda yaşanan üretici kaybını daha da hızlandıracaktır.
Küçük çiftçilerin doğrudan pazara erişimini engelleyen, onları büyük firmaların taşeronu haline getiren bir model yerine, kooperatif temelli bir üretim alanı oluşturulmalı ve yerel üretici bu yapının merkezine konulmalıdır. Aksi halde, Milas TOSB sadece sermaye gruplarına hizmet eden bir proje olarak bölgedeki tarımsal üretimin tekelleşmesini hızlandıracaktır.
5. Çözüm Önerileri: Alternatif Bir Model Hala Mümkün
Mevcut durumun değişmesi; yerel yönetimlerin sürece üretici ve tüketiciyi aynı platformda buluşturan bir çalışmayı başlatması ve küçük üreticiyi destekleyen politikalar geliştirmesiyle mümkün olabilir. Bu kapsamda şu adımlar atılabilir:
• Kooperatifleşmenin Teşvik Edilmesi: Küçük üreticilerin pazara doğrudan erişimini sağlayacak üretici kooperatifleri oluşturulmalı mevcutları desteklenmelidir.
• Üreticilere Ayrılmış Özel Pazar Alanları: Büyük tüccarların pazara hâkim olmasını önlemek için doğrudan üreticilere tahsis edilen alanlar oluşturulmalıdır.
• Fiyat Denetim Mekanizmaları: Büyük tüccarların tekelleşmesini engellemek için fiyatların denetlenmesini sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalıdır.
• Yerel Tohum ve Küçük Aile Tipi İşletmelerin Desteklenmesi: Yerel yönetimler kendi idareleri ve denetimleri altında, yerel tohum bankaları ve fidelikler kurarak çiftçilere ücretsiz veya düşük maliyetli destek sağlayabilirler.
Eğer bu adımlar atılmazsa, Milas Salı Pazarı giderek daha fazla tüccarların ve büyük üreticilerin kontrolüne geçecek, hem küçük üretici hem de tüketici kaybedecektir. Milas’ta 2014 yılında 755.287 dekar olan tarım arazisi 2024 yılı itibarıyla 669.074 dekara gerilemiş vaziyettedir. Yine 2014 yılında 1000 dekara ekilen fasulye alanı 2024 yılında 200 dekara, 2014 yılında 1762 dekara ekilen sivri biber 2024 yılında 668 dekara, 2014 yılında 12601 dekara ekilen domates ise 1900 dekara gerilemiştir. TÜİK verileri bile Milas’ın tarımsal üretim anlamında içerisinde bulunduğu krizi ortaya koymaktadır.
Ancak Milas’ta, toplumcu bir bakış açısıyla üreticiyi ve tüketiciyi destekleyen politikalar geliştirilip bir an önce uygulamaya konamazsa, bu olumsuz gidişatı tersine çevirmek mümkün olamayacaktır.