Tweet |
MEHMET ERDAL
Datça Anadolu İmam Hatip Lisesi öğretmenlerinden Eğitim Sen üyesi Nihat Eren ile Mazlum Ergiş'in söyledikleri sözler, değindikleri şiir ve kitaplar üzerinden çok yönlü soruşturmaya uğramalarının sonucu maaş kesme ve kınama cezası almaları, bilahare edebiyatçı Nihat Eren'in Köyceğiz'e, matematikçi Mazlum Ergiş'in Bodrum'a sürgün edilmeleri bir yürüyüş ve basın açıklaması ile protesto edildi; Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak'ın da katıldığı protesto yürüyüşü bugün saat 17.00'de Datça merkezindeki Berkin Elvan Heykelinden kitlesel bir katılımla başladı, Cumhuriyet Meydanı'nda Kemal Irmak'ın yaptığı doğaçlama konuşmayla sona erdi.
OKULLAR TARİKATLARA, CEMAATLERE TESLİM EDİLİYOR
Yürüyüş başlamadan hemen önce Eğitim Sen Datça Temsilciliğinden bir öğretmen çok kısa bir konuşma yaptı: “Düşünün bir ilçede bir meslek lisesi var ve o meslek lisesinde Elektrik Bölümünde sadece iki öğretmen var. Bu iktidar çok güçlü bir şeyi başarıp o iki öğretmeni buradan sürerek 150 öğrenciyi öğretmensiz bırakma becerisine sahip; hiç kimsenin hayal edemeyeceği bir basiretsizliktir bu. Daha da ileri bir şey söyleyeceğim: İlçede 4 tane lisemiz var, bu 4 lisede bulunan edebiyat öğretmenlerinin birisi il dışına nakil oluyor, birisi idareciliğe geçiyor, şu anda 4 lisenin her birine sadece bir edebiyat öğretmeni düşüyor ve Datça'da bu eğitim-öğretimin niteliğini ciddi anlamda olumsuz etkiliyor. Peki bizim iktidar temsilcilerimiz, yerel bürokrasimiz ne yapıyor? Ben size söyleyeyim: Yerel bürokrasimiz eğitimin-öğretimin niteliğini korumak, geliştirmek, artırmak, Datça'daki 1800 öğrencinin eğitim hakkını savunmak yerine öğretmenleri sürgün ediyorlar. Peki, öğretmenleri sürgün etmesinin gerekçesi ne? Öğretmen asli görevini yapmak istiyor. Diyor ki 'Ben eğitim-öğretim sürecinin asli unsuruyum. Bir asli unsur olarak sınıfımda olmak istiyorum.' Ama tam tersi okullar tarikatlara, cemaatlere teslim ediliyor.”
Bu kısa konuşmadan sonra Eğitim Sen pankartı en önde yürüyüş başladı; yürüyüş boyunca sloganlar atıldı. “Datça susma, öğretmenine sahip çık.”, “Susma sustukça sıra sana gelecek”,”Sürgünler bizi yıldıramaz.”, “Öğretmen diz çökmez, öğretmen ders verir.”, “Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız, ya siz?”...
Cumhuriyet Meydanına varıldıktan sonra Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak elindeki yazılı açıklamayı bir kenara bırakarak doğaçlama konuşmaya başladı.
DİYANET, “EŞ MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI” KONUMUNDA
Kemal Irmak “Değerli basın emekçileri, Eğitim Sen'in kararlı yol ve mücadele insanları, sevgili Datça halkı, sürgün edilen arkadaşlarımızla dayanışma için bugün burada bulunan herkese teşekkür ediyorum. Hepinizi sendikam Eğitim Sen adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.” diyerek başladı konuşmasına. Devam etti:
“Hepinizin malumu üzerine, uzun zamandan beri eğitim Milli Eğitim'in arka bahçesine dönüştürülen, onların beslemeleri haline gelen tarikat ve cemaatlerin etkisi altında. Uzun bir süredir tarikat ve cemaatlerle yapılan protokoller, anlaşmalar eğitimin üzerine bir gölge gibi düşmeye başladı. Hatta 'gölge gibi' demek bile aslında eksik kalıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı adeta bir eş bakanlık, bir gölge bakanlık durumuna dönüşmüş halde.
EĞİTİM SEN'İ TANIMIYORLAR
Geçen hafta Bursa'daydık. Bursa'da da bir okulda, yine bir İmam Hatip Lisesinde bir üyemize yönelik Vandalca bir girişimle odasının kapısını kırılmasından, kadın arkadaşımıza ciddi bir mobbing uygulanmasından, açıktan şiddeti de içeren bir yaklaşımdan dolayı Bursa'ya gittik. O arkadaşımızın yanında olduk. Bu konularda her türlü saldırıya uğrayan eğitim emekçilerinin yanında olacağımızın mesajını oradan verdik. Bu bitmiyor. Sadece bu değil. Geçtiğimiz aylarda Tire'de, gene bir tarikat, cemaat uzantısı olan TÜGVA'nın baskılarıyla oradaki eğitim emekçilerine yönelik çeşitli soruşturma ve baskılar gündeme getirildi. Oraya gittik. Kararlılığımızı gösterdik. Oluşturmaya çalıştıkları bu karanlık iklime asla teslim olmayacağımızı söyledik. Eğitim Sen'i biraz tanımalarını onlara bir biçimde öğütledik. Çünkü Eğitim Sen bu topraklarda 116 yıldır Encümen-i Muallim'den bugüne geçmişte TÖS ve TÖBDER gelenekleriyle her türlü haksızlığa, hukuksuzluğa, eşitsizliğe, dinciliğe, gericiliğe, ırkçılığa, yobazlığa karşı mücadele eden bir geleneğin adıdır ve biz bu geleneği sürdürüyoruz, sürdüreceğiz.
ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ!
Yürürken de slogan atılmıştı, ASLA TESLİM OLMAYACAĞIZ. Bilim her zaman karanlığı yırtıp atacaktır. Biz bilimin sürdürücüleri laik-demokratik bir eğitim sistemini bilimsel ve eleştirel bir eğitim anlayışının sürdürücüleri olarak bunlara bu meydanları boş bırakmayacağız. Boş bırakmadığımızın bir ifadesi olarak da bugün sizlerle birlikte hep beraber buradayız ve bu yankı sadece ilçe milli eğitime değil, sadece il milli eğitime değil direk Yusuf Tekin'e, bakana buradan söylüyoruz, 'Bu cüreti nereden alıyorlar? Bu cüreti sizden alıyorlar.”
Milli Eğitim Bakanı bütçe konuşmasında itirazlar gelirken ne dedi? 'Sizin' dedi, 'tarikatlar, cemaatler dediğiniz, bizim sivil toplum kuruluşları (STK) dediğimiz bu kuruluşlarla işbirliği yapmaya, protokoller yapmaya devam edeceğiz.' Aynen de devam ediyorlar. İşte o bakandan aldıkları cüretle bugün bu illerde, ilçelerde eğitim emekçilerine, aydınlanmadan yana, demokratik-laik-bilimsel-eleştirel bir eğitim yaklaşımından yana olan insanlara karşı bir yıldırma politikası sürdürüyorlar.
BİZ FAKİR BAYKURT'UN YOLUNDAN GİDEN EĞİTİM SEN'İZ
Arkadaşlarımızın uğradığı ve soruşturmaya gerekçe olan şeyler nelerdir? Kitap okumak, okutmak, kitap önermek, insanlara kitap okumak için yol ve rehberlik yapmak... Bunun karşılığı da soruşturma ve sürgün. Nerede gördük biz bunu? Musolini İtalyasında gördük. Nerede gördük? 12 Eylül Faşist Darbesinde gördük. Kitaplar yakıldı, kitaplar toplatıldı, kitap okuyanlar içeriye atıldı... Aynı faşist zihniyet İslami Faşist bu iktidar tarafından hala sürdürülmeye çalışılıyor. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeliyle beraber Türkiye'de düşünmeyen, biat eden, eleştirel aklı ve eleştirel düşünceyi mahkum etmeye çalışan bir yaklaşımla karşı karşıyayız. Bugün burada yapılmaya çalışılan bu soruşturmada ilçe ve il milli eğitim müdürlükleri itiraf ediyor: 'ÖNDER' denilen bir vakıf, yani İmam Hatipliler denilen bir vakıf. İmam Hatip Mezunları Vakfı. Bunların istek ve telkinleriyle bu soruşturmalar açılıyor.
Birçok okulda çok ciddi bir biçimde öğretmen açığı var. Okullarda temizlik sorunu var. Okullarda ulaşım sorunu var. Okullarda eğitim hakkının gasp edilmesine dönük MESEM'lerle birlikte çocuk işçiliğinin meşru haline getirilmesi var. Çocuk sömürüsü var. Milli Eğitim Bakanlığının gündeminde bunların hiçbirisi yok. Birkaç gün önce hepiniz izlemişsinizdir: Bakana bunlar soruluyor, 'Eğitim alanındaki sorunlar bunlar'. Diyor ki 'Bugünkü gündemimiz basketbol'. Bakanın hiçbir zaman eğitimle ilgili bir gündemi olmadı. Bütün gündemleri şunun üzerine: Eğitimi gericileştirmek, biatçı bir toplum oluşturmak, eğitimi piyasaya açmak, piyasa dostlarını memnun etmek, tarikatları memnun etmek. Bütün oluşturdukları eğitim modeli ve eğitim sistemi bu. Peki böyle bir sistemle eğitimin sorunları çözülür mü? Çözülmüyor. Dağ gibi büyüyor. Dağ gibi büyüyen ama çözülmeyen sorunlar karşısında tutum alan sendikaları, sendikalıları da etkisizleştirmek, onları hizaya getirmek, dizayn etmek için bu uygulamalarla karşı karşıyayız. Asla teslim olmayız. Asla diz çökmeyiz. Asla el açmayız. Asla yalvarmayız. Çünkü biz Fakir Baykurt'un yolundan giden Eğitim Sen'iz.
BAKAN İSTİFA!
Buradan ilçe milli eğitime, il milli eğitime ve onları asıl en başında bulunan Milli Eğitim Bakanımıza çağrımız şudur: BAKAN İSTİFA!
Yapmak istediklerini yapmalarına asla izin vermeyeceğiz. Belki yapılanlar, atılan adımlar bizi tedirgin ediyor. Ama dünyanın hiçbir yerinde bilim karanlığa yenik düşmemiştir. Burada da düşmeyecektir. Bu konuda Eğitim Sen'e, Eğitim Sen'in geleneğine, bu konudaki aydınlanmacı, bilimsel eğitimden, eleştirel eğitimden yana olan eğitimcilere güveniniz olsun. Desteğiniz olsun. Onların yanında olun. Çünkü eğitim sorunu, bir memleket sorunu. Bunun tek sorumlusu ve bu konuya tek sahip çıkacak olan da sadece Eğitim Sen değildir. Bugün hepimizin her kademede eğitimle ilgili mutlaka bir temasımız vardır. Ya bizzat kendimiz eğitimciyizdir, ya çocuklarımız, torunlarımız eğitim ortamlarında eğitim görüyorlardır. O yüzden eğitim hepimizin sorunu olmalıdır.
Sürgüne gönderilmeye çalışılan arkadaşlarımızın yanında olacağız. Sürgün edilebilirler. Bu konuda hukuksal süreç devam edecek. Biz bunun takipçisi olacağız. Hem idari anlamda hem de hukuksal anlamda arkadaşlarımızın, üyelerimizin yanında olacağız. Bugüne kadar Türkiye'nin her noktasında bu tür haksızlığa, baskılara maruz kalan eğitimci arkadaşlarımız yalnız bırakmadığımızı da herkes biliyor, onlar da çok iyi biliyor.
EĞİTİM SEN VARSA UMUT VARDIR
Eğitim Sen belki bugün sayısını nedeniyle yetkili bir sendika olmayabilir. Eğitim Sen hem eğitime hem de kendi üyelerine sahip çıkma iradesi ve kararlığıyla etkili bir sendikadır. O yüzden de bu tür etkili sendikaları, karşılarında mücadele eden sendikaları kriminalize etmeye çalışıyorlar. Terörize etmeye çalışıyorlar. Bunu yaparken üyelerimizi terörize etmeye çalışıyorlar. Kurdukları bu terörize sistem üzerinden bir terör uyguluyorlar. Bilsinler ki teslim olmayacağız. Mücadeleye devam! Eğitim Sen varsa umut var, Eğitim Sen varsa bu topraklarda laikliğin, bilimselliğin, demokrasinin, ana dilde eğitimin, insan hak ve özgürlüklerinin, doğa talanına karşı doğanın yanında olmanın, militarizme karşı demokrasinin, savaşa karşı barışın yanında olacağımızı söylüyorum.”