Tweet |
ALİ GÖNENLİ / ÖYKÜ
-Eşşenen okula mı gidilir ya ana. İrezil oluruk.
Anasının umurunda değildi, Güler’in düşüncesinin ne olduğu. Çocukları cabuk gidip, çabuk gelmeliydi okuldan.
-Goca gözlü ağzına sıçtıımın dölü. Para mı var da arabayınan gönderiyim sizi. Heç eşşeeğe binmedim mi? Get gel işte.
Metin gülüyordu ablasıyla anasının konuşmasına. Okula eşekle gidecekti. Onun için yürümektense eşekle gitmek daha az yorucu ve eğlenceliydi.
Yola koyuldular. Kısa bir süre sonra, eve su getirdikleri pınara yanaşıp, bidonları eşeğin semerinden çözüp, dönüşte almak üzere bıraktılar. Okul dönüşü, suları doldurup eve götürmeleri gerekiyordu. Hem içecek hem kullanacak suları bu pınardan götürdüklerinden ibaretti. Bafa gölünün çevresi ancak bu pınarlar sayesinde, su ihtiyacını gideriyordu. Oturdukları evde su yoktu. Elektrikli bir evde oturmaları yıllar sonra gerçekleşecekti.
Tekrar yola koyuldular. Çeri’nin Yerine varmak üzereyken Metin ablasının sağ tarafından böğrünü dürttü
-Abıla.
-Ne var len?
-Ihı şu ağaç keçiboynuzu dee mi?
-Heye keçiboynuzu. Noolmuş.
-Bi kaç dene alıyım mı?
-Yoo alma. Okula geç galacayık.
-Emme de gıcıksın ya.
Durmadı güler. Elindeki kısa çubuğun ucunu semerin altından eşeğin sırtına dürttü. Huylanan eşek hızını arttırdı. Çok sürmedi Mersenet’e varmaları. Köyün girişinde, birazda tenha yerde çeşme vardı. Çeşme yalağına yakın bir yere eşeği bağladı güler. Eşek başını uzatınca, su içebilecek uzaklıkta aynı zamanda yalaktan alan suların yeşerttiği otları, yiyebilecek bi alandaydı.
Güler ilk gün eşekle okula geldiklerini ne kadar saklamak istese de kardeşi Metin o kadar anlatmıştı ki ertesi gün bilmeyen kalmadı okulda.