Bugun...


GÜLDEN SÖKELİOĞLU

facebook-paylas
"Anasından Emdiği Sütün Burnundan Gelmek"
Tarih: 03-10-2024 16:28:00 Güncelleme: 03-10-2024 16:28:00


Bu deyimin  üzülerek okuduğumuz bir hikayesi vardır. Bu deyim, çile çekmek anlamında da kullanılır. 

       Osmanlı İmparatorluğu'nun en acımasız geleneğinden gelen bu deyimin hikayesi:
       Osmanlı Devleti, 1389'da başlayıp, 1603'e kadar  tam 214 yıl üzücü bir şekilde "kardeş katlini" vacip sayan durumu yasalaştırıp meşrulaştırarak sistemli hale getirmiştir. 
       Bunca yıl boyunca padişahlar tahta çıkar çıkmaz etrafında ona rakip olacak ne kadar canlı varsa yok etmeye başladı. Öylesine bir katiamdı ki bu, tek kardeşlerini değil, kardeşlerinin karılarını, varsa çocuklarını, amcalarını, onların karılarını ve çocuklarını öldürmeye kadar vardı sonu. 
       Ama öyle bir vaka(olay) vardı ki, o ana kadar gelmiş geçmiş tüm vakaları mumla arattı. 
       1595-1603 döneminde 29 yaşında tahta geçen 3.Mehmet, 19 kardeşini, 4'ü yetişkin çoğu küçük ve henüz kundakta olan bebeği, tahta çıktığı günün gecesinde boğarak öldürttü. Olay o kadar vahşiydi ki, kundaktaki şehzadeleri boğmaya  giden cellatların geldiği anda annesinden süt etmekteydi. Cellatlar bebeği boğarken ağzından, burnundan emdiği süt gelmişti..
İşte " anasından emdiği süt burnundan geldi" deyiminin kaynağı buradan gelmektedir.
       4 yaşındaki diğer kardeşi, cellatlar geldiğinde mısır dişlemekteydi. Sağır ve dilsiz cellatlara incecik sesiyle "darımı yiyeyim, sonra boğun beni, olur mu?" demişti, ancak kulakları duymayan cellarlar buna bile  müsaade etmemişti.
       Bu çocukların anneleri, eşleri olanların eşleri de aynı vahşetle öldürüldü. Hızını alamayan 3.Mehmet, öz oğlu şehzade Murat'ı da boğdurttu. 3.Mehmet, 1603' te, 37 yaşunda, obezitenin getirdiği sorunlar yüzünden öldü. 
       Yerine 13 yaşındaki oğlu 1.Ahmet tahta geçti. Aynı gün biat(bağlılık) töreni yapıldıktan sonra 3.Mehmet'in tabutu cenaze namazı kılınmak üzere Ayasofya'ya götürüldü.. Fakat daha 13 yaşında bir çocuk olan oğlu 1.Ahmet, cenaze törenine katılmadı. Şeyhülislamın (Din işleri başkanı) kendisine yaptığı daveti kabul etmeyen padişah, şu sözleri söyledi:
"taht sahibi olmak için 19 kardeşini ve bir oğlunu öldüren adam, babam da olsa katildir, cenaze namazını kılmam, varın siz kılın ve defnedin."
       "Anasından emdiği süt burnundan geldi" deyimini duydukça ruhumun titrediğini, kalbimin acıdığını hissederim. (1)

          *
       'Kardeş Katli' sistemi, 1389'da, 1.Murat'ın Kosova Savaşı'nda bir Sırplı tarafından öldürülmesi üzerine oğlu Yıldırım Bayezit'in, kardeşi şehzade Yakup'u fetva bile olmadan 1389'da boğdurmasıyla başlar. 'Kardeş Katli' sistemini yasalaştıran Fatih Sultan Mehmet olmuştur. 2.Mehmet, (Fatih) örfi ve şer'i kurallara dayanarak yaptığı Fatih kanunmamesinde, Nizam-ı Alem (Dünya-devlet düzeni) için 'Kardeş Katli'ni' getirmiştir. Buna göre:
" Ve her kimseye evlatlarımdan saltanat müyesser(nasip) ola, Nizam-ı Alem için karındaşlarını (kardeşlerini) katleylemek münasiptir(uygundur)."
(2) 
       Böylece devletin düzeni adına 'kardeş katli' meşru(yasal) hale geldi. Bu durum 1603'de tahta çıkan 1.Ahmet'e kadar devam eder ve bu süreçte devlet düzenini sağlamak adına binlerce şehzade, çocuk, cariyeler, sultanlar ve padişahlar olmak üzere aile bireyleri boğdurularak katledilir...Ve..Çok acılar yaşanır. Örneğin 3.Murat, padişah olduğunda (1574-1595) ilk iş olarak 6 kardeşini boğdurtdu. 130 cariyeden 112 çocuğu oldu. Birkaç yabancı eşleri dışındaki kadınlardan olan çocukları doğumdan sonra anneleriyle birlikte öldürülüyorlardı. 3.Murat öldüğünde hemen o gece ondan hamile olan 10 cariye boğdurulup Sarayburnu'ndan denize atıldı.(3) 

       1.Ahmet'in 'Kardeş Katli' sistemini kaldırmasından sonra şehzadeler için 'Kafes hapsi' dönemi başladı. Yıllarca kafeste hapis olarak yaşayan ve her an öldürme korkusu içinde olan şehzadeler bazen aklı dengesini yitirebiliyordu. Padişah olan Deli İbrahim ve 5. Murat bunlara örnektir. 

          *
        Günümüzde de 'Anasından emdiği süt burnundan geldi' deyimi çok kullanılır. 
       Hayatı zorluk içinde geçen, çok sıkıntı yaşayan, çile çeken insanlar, " Anamdan emdiğim süt burnumdan geldi" diye dert yanar. 
       Günümüz hayat şartlarında geliri az olan, ama giderleri fazla olan baba, sorunlarla baş edemeyince bu deyimi kullanır. 
       Çocuklarının ihtiyaçları karşısında çaresiz kalan ve onları sağlıklı besleyemeyen anne de bunalınca, "anamdan emdiğim süt burnundan geldi" der.
       Yoksulluk içinde binbir zorlukla okuyan, mesleğini eline alıp da KPSS engeline takılan, kendi mesleği dışında hayatını devam ettirmeye  çalışan ama yaşam kalitesi düşen gençler de bu deyimi kullanır. 
       Gençliğinde yıllarca çalışıp da emekli olan, yaşlılığında rahat edeceğini düşünen, ama ay başını getiremeyen emekliler de, " Anamdan emdiğim süt burnundan geldi" der. 
       Bu deyim; geçinemeyen, gelecek kaygısı duyan, rahat ve huzur yüzü görmeyen milyonlarca insanımız için geçerlidir. 
       Oysa sosyal devletin görevi; vatandaşlarını huzur, mutluluk ve refah içinde yaşatmaktır. 

Kaynak:
(1) - eksiseyler. com
(2) - wikipedia.org
(3) - cafrande.org



Bu yazı 11451 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI