Bugun...


GÜLDEN SÖKELİOĞLU

facebook-paylas
İd... Ego... Süperego!
Tarih: 12-05-2023 14:14:00 Güncelleme: 12-05-2023 14:14:00


       Psikolojinin en önemli alt dallarından biri olan Psikanaliz biliminin kurucusu olan, Avusturya doğumlu Yahudi nörolog Sigismund Freud'a  (1856-1939) göre kişilik; id, ego ve süperego olarak adlandırılan yapıların etkileşimlerinden meydana gelmektedir.

       Doğuştan gelen, bilinçdışı istek ve güdülerden oluşan id, haz peşindedir. Sürekli olarak doyum arayan ve acıdan kaçan id, gerçek dünyaya göre hareket etmez. Dünyadaki gerçeklik onun için önemli değildir. İd için önemli olan bir an önce bu isteklerin haz verici bir şekilde doyurulması ya da sıkıntı veren durumdan kaçılmasıdır. Bunu id, iki şekilde yerine getirir. 1. Yol: Boğazına bir şey takıldığında öksürmek gibi tepkisel davranışlar, bir diğeri ise kendini rahatlatmak için kızdığınız bir arkadaşınıza rüyanızda haddini bildirmek gibi durumları içeren hayal kurma ya da başka bir deyişle arzu gerçekleştirmedir.

       Hiç bir zaman hayal yoluyla gerçek yaşamdaki  hazzı elde edemeyen 
(id)in gerçek dünyayla ilişki kurması yolunda (ego)nun aracılığına ihtiyacı vardır.

       Düşünme ve akıl yürütme süreçlerinin kontrolü (ego) tarafından yürütülür. Ego, bilinç, bilinç öncesi ve bilinçdışı etkileşimli olarak çalışmaktadır. (İd)den gelen haz arayışına yönelik dürtü ve istekleri dış dünya koşullarına göre ayarlayan ego, bu dürtü ve isteklerin yerine getirilmesinde gerçeklik ilkesi doğrultusunda aracılık sağlar.

       Bu süreçte bireyin davranışlarında toplumsal yapı içerisinde şekillenen kurallar, gelenekler ve kişiliğin ahlâkî boyutunu içeren süperego etkili olur. Süperego ve onu oluşturan değerlendirme ölçütleri doğuştan değil, sonradan kazanılanlarla şekillenir.

       İd, ego ve süperegonun işleyişiyle ilgili olarak, paraya çok ihtiyacı olan bir çocuk, arkadaşına ait bir parayı gördüğünde id, bu parayı alıp ihtiyacını gidermesi yolunda bireyi doğrudan hazza götürecek yola zorlar. Öte yandan süperego, toplumsal kuralların, iyi ve kötü davranışın farkında olarak     bu davranışın bireyin cezalandırılması, ayıplanma ve dışlanma ile sonuçlanağını bilir ve bireyi engeller. Bu süreçte birey, (id)in istek karşılanma yolundaki baskısı ve süperegonun toplumsal ve ahlaki kurallara yönelik baskısı arasında kalır. Bu süreçte ego, arabulucudur. İde ve süperegoya bir şekilde "Ben sizin için orta yolu bulacağım" mesajı gönderir. Dış dünya gerçekliği doğrultusunda arkadaştan borç para istenmesi ya da arkadaşı görmeden paranın çalınması bulunan arabulucu çözüm yollarından biri olabilir.
       İdi insanın nefsi, egoyu benlik, süperegoyu vicdan olarak adlandırmak mümkündür. 

       Süperegonun varlığı, sadece id ve egodan oluşan bir insanın kişiliğinin bencil olmasının önündeki emniyet anahtarı gibidir. İd ağır bastığında güdülerin egemen olduğu, hem kişinin hem de içinde bulunduğu toplumun riske sokulduğu bir yapı ortaya çıkabilir. Buna karşılık süperegonun çok bulunduğu bir kişilik yapısında davranışların aşırı kontrollü olduğu tutucu bir kişilik davranışları sergiler. Birey, davranışlarını baskılar ve gereğinden fazla suçluluk duygusunu hisseder.(1)

          *

       Kişiliğin doğuştan gelen ve bilinçdışı halini oluşturan id, sürekli haz peşindedir. Örneğin, acıkan bir insan karnını doyurmak için ya çalışacak ya da hırsızlık yapacaktır. Cinsel arzularını tatmin etmek için ya savunmasız bir çocuğu ve genç bir kadını kaçırarak tecavüz edecektir.
       Kişiliğin orta basamağını oluşturan ego ise, idin isteklerinin olumlu ya da olumsuz yönde karşılanmasında arabuluculuk yapar. 
       Çalışmadan  para kazanmak isteyen birisinin arzularını ya gerçekleştirir ya da engel olur.
       Toplum kurallarına uymanın önemi, ahlaki değerler ve vicdandan oluşan süperego, insanı yanlış davranışlardan alıkoyar; kurallara uymadığı takdirde toplum dışına itileceğini, kınanacağını  bilmesini sağlar.

       Eğer bir toplumda ahlaki yozlaşma varsa, o toplumu oluşturan bireyler, ne egoya ne de süperegoya sahiptir; sadece id denilen arzuların doyumunu düşünür ve gerçekleştirir. Bu durum da bazı ilkel insanlara haz ve mutluluk verirken bazılarına da acı ve mutsuzluk verir.

       Başkasının malına, namusuna göz dikmeyen; namuslu, vicdanlı insanlar akıl, bilim ve ahlâk esasına dayanan modern bir eğitim sistemi ile yetiştirilebilir.

Kaynak:
(1) Birey ve Davranış Kitabı- Prof. Dr. Sezen ÜNLÜ
( Anadolu üniversitesi Yayınları)



Bu yazı 5247 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI