Bugün, bir TV programında genç bir kadın sunucunun genç bir adamla yaptığı konuşma çok dikkatimi çekti.
Genç adam, polislik yaparken KHK(Kanun Hükmünde Kararname)ile görevinden atıldığını, yıllar süren hukuk süreci sonunda beraat ettiğini ama görevine dönemediğini söyledi. Polis, iki çocuğu olduğunu, ailesini geçindirmek için çok zorlu bir mücadele verdiğini, çektiği acıların son bulması için seçimde vatandaşlık görevini yerine getireceğini belirtti. Konuşma sırasında polisin yanında küçük kızı da vardı. Polis, çocukları dondurma istediği zaman, 15 liralık dondurmayı alırken bile zorlandığını söyleyince çok üzüldüm.
Bir babanın, çocuğunun basit isteklerini karşılarken bile düşünmesi ve zorlanması ne kadar acı bir durum.
Bazen, markette alışveriş yaparken annesi ya da babasıyla dolaşan çocukları görüyorum. Çocuk, canının çektiği her şeyi istiyor ama anne ya da baba, " Hayır, olmaz" diyor. Çocuk da sürekli mızıldıyor. Marketten çıkan kadının hem kız hem de erkek çocuğunu çok kötü dövdüğüne tanık oldum.
Bu durum, tüm aile için ayrı bir üzüntü kaynağı... Anne, baba geçim kaygısı yaşadığı için, çocuk da,
" annem, babam istediğimi almıyor, beni sevmiyor" diye üzülüyor.
*
15 Temmuz Fetö darbe girişimi sonunda devletin her kurumundan yüz binlerce görevlinin görevine KHK ile son verildiğini hepimiz biliyoruz. Suçlu olanlar elbette cezasını çeksin ama demokrat, Atatürkçü ve solcu olan devlet memurları da görevlerinden oldu. Uydurma gerekçelerle, asılsız ihbarlarla görevinden olan nice öğretmen arkadaşım, öğrencilerinden mahrum kaldı ve ailesiyle birlikte cezalandırıldı. Yıllarca maaş alamadılar, emekli olamadılar, özlük haklarından yararlanamadılar.
Uzun yıllar süren davalarda beraat edenler buruk bir sevinçle görevlerine döndüler ama yaşadıkları acı yanlarına kâr kaldı. Acı ve zorlu yıllar sonunda kimisi hastalandı, kimisi yaşamını kaybetti ve daha çok acılar yaşandı.
KHK ile görevinden atılan bir profesörü sokaklarda limon satarken tanıyanlar olduğunu yıllar önce bir gazetede okuyunca çok üzülmüştüm.
Hayatı belli bir refah seviyesinde yaşarken birden her şeyin altüst olması, yoksulluğu en üst seviyede yaşamak, onurundan olduğu için toplum içine çıkamamak ve insanların yüzüne bakamamak ne kadar acı bir durum. Evde bir eş ve çocuklar olunca durum daha da acı. Çünkü çocuk, yok bilmez, her şeyi ister. Geliri olmayan, ailesine bakamayan babaların tüm ailesiyle birlikte intihar ettiğini haberlerde öğrendik.
Haksız yere görevinden olanlar; ayrımcılık yapılmadan görevlerine dönmeleri sağlanmalı, mağduriyetleri giderilmeli, yaşadıkları acılara son verilmelidir.
15 Temmuz darbe girişiminden ders çıkarılmalı; tarikatlar ve cemaatlerin devlet kurumlarının içine sızması önlenmelidir.
5 Şubat 1937 yılında, Anayasa'ya Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 'Laik' olduğu ilkesi konmuştur.
'Laiklik' ilkesinin T.C Devleti'nin varlığı için hayati öneme sahip olduğu bilinmeli ve sahip çıkılmalıdır.
Toplumsal barış, huzur ve refah için; Adalet , hak ve özgürlükler ïçin;
Kadın ve çocuk hakları için;
Herkesin insan onuruna yakışır bir şekilde yaşaması için;
Çocukların ve gençlerin geleceği için;
Atatürk ilkelerine sahip çıkmak için;
T.C Devleti'nin sonsuza dek yaşaması için;
14 Mayıs seçimi, bir yol ayrımı olacaktır.