Bugun...


Nalan ÖZÇELEBİ Psikolog

facebook-paylas
Varoluşsal Bir Sorun: Kaygı
Tarih: 19-09-2025 13:07:00 Güncelleme: 19-09-2025 13:07:00


Dünya, günümüzde artık çok hızlı bir değişim ve dönüşüm içinde. Bu değişime ayak uydurabilmek kolay değil. Değer yargılarımızı, gündelik yaşam normlarımızı sürekli güncellememiz gerekiyor. Değişen yeni düzen içinde, birkaç yıl sonrasını bile öngörebilmek çok zor. Bu da günlük ve gelecek yaşamımızda büyük belirsizliklere yol açmakta. Belirsizlik, yani tanımlanamayan durumlar bireyde büyük bir gerginlik yaratmakta. Genç bireylerin, gelecek kaygıları olduğu kadar, altmış yaş üstü bireylerin de, çoğu zaman yaşamın ilerleyen dönemlerinde başına ne geleceği konusunda kaygıları çok fazla. Kaygılarını içlerinde yaşayarak, çoğunlukla yakınlarıyla paylaşamıyorlar. Bu konuda merkezi ve yerel yönetimlerin yeterli çalışmalarda bulunmuyor olması da ayrı bir sorun.

Yoğun iş temposu, aile içi çatışmalar, toplumsal ve ekonomik sorunlar, güvenlik, gelecek korkusuna yönelik belirsizlikler kaygı yaratabilir. Yaklaşan bir sınav, iş görüşmesi, yaşanan sağlık sorunlarının nasıl sonuçlanacağına yönelik belirsizliklerin, endişe yaratması normaldir. Ancak kaygı,  günlük yaşamınızı etkilemeye başladığında birey için çözümlenmesi gereken bir sorun haline gelir.

Kaygı sadece düşünceleri etkileyen bir durum değildir. Bedensel sonuçları da bulunur. Kalbin hızla çarpması, nefes darlığı, titreme, mide krampları ve tüm vücudun kasılması gibi durumları birçoğunuz yaşamışsınızdır. Bunun yanı sıra “kendinizin ya da sevdiklerinizin başına kötü bir şey gelirse” düşüncesi günlük yaşamınızı olumsuz etkileyerek bazı “psikosomatik” bedensel yakınmalara, psikolojik rahatsızlıklara dönüştüğü görülebilir. Kaygı durumunda “Otonom sinir sisteminde” kan akışı hızlanır. “Adrenalin” artar.” “Limbik” sistemde yer alan “Amigdala“ kaygı, korku, öfke, endişe duygularının yönetildiği adeta bir alarm sistemi gibi çalışarak, bireyi olası tehlikeye karşı korur. Bireyin kontrol hissini yitirmesi kaygı ve korkuyu başlatır. Korku ve kaygı arasındaki en önemli fark; korku spesifik bir tehlikeye karşı, kaygı ise; belirsiz, baş edilemeyen tehditler altında ayrışmamış bir tepkidir. Gerçekte kaygı, güven duymak, kusursuz olmak, sevilmek, görülmek isteyen yanın iç sesi olabilir. Ona kulak vererek şu soruları sorarak ilk adımı atabilirsiniz. Bu duygu ne anlatmak istiyor? Bu duyguyu ilk kez ne zaman hissettim? Ne yapabilirim?

Kaygı durumunu yönetmek için yapabileceklerinize ilişkin bazı öneriler:

* Kaygının yönetilir olduğuna inanarak, umutsuzluk beslemeden, pozitif kalmaya çalışmalısınız

* Her gün düzenli olarak nefes çalışması yapmak. Özellikle orta şiddetli kaygıda altı kez çok yavaş nefes alarak, nefesinizi tutun ve tekrar yavaşça verin. Bunu gün içerisinde tekrarlayarak yapmanız, sinir sistemi ve bedeni rahatlatarak, sakin kalmanızı sağlar.

 * Sevdiğiniz aktivitelere yönelerek yaşamınıza anlam katmaya çalışınız

 * Kaygı duyduğunuz durumla yüzleşmekten korkmayınız. Düşüncelerinize farklı bir bakış açısıyla bakarak düşünce biçiminizi değiştirmeniz, sorunu çözmenize katkı sağlayabilir.                                           

  *Kaygı veren düşüncelerinizi yazarak rahatlama sağlayabilirsiniz

  * Düzenli yürüyüş, yoğa gibi aktiviteler stres hormonlarını azaltarak, mutluluk hormonlarının salgılanmasını arttırır.  Serotonin ve endorfin hormonlarını yükseltmek için temiz, güneşli hava koşullarında yürüyerek, spor yaparak ve düzenli beslenerek sağlıklı yaşam tarzını benimsemelisiniz

 * Düzenli, kaliteli uykunun, yeni güne başlamakta önemli olduğunu göz ardı etmeyiniz

 * Sosyalleşmek, yalnızlık duygusundan uzaklaşarak iletişim kurmanın yollarını arayınız

 * Rahatlatıcı, gevşeten müzik dinleyin, zararlı alışkanların esiri olmayın. Unutmayın anlık rahatlatıcı olan uyaranlar bir süre sonra kaygının artmasına neden olabilir. 

 * Bu çalışmalar düzenli yapıldığında kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz.

Buraya kadar anlattıklarımdan görüldüğü gibi, kaygının olmadığı bir yaşam söz konusu olamaz. Kaygı, kontrol edilemediğinde, sağlığınızı tehdit eden, günlük yaşamınızı bozan, bir kilitlenme durumuna geldiğinde, profesyonel yardım almak en doğru adım olacaktır. Terapi ve psikolojik destek, kaygıyı yönetmeyi öğrenmenizde çok faydalı olabilir. Unutmayınız kaygı hepimizde bulunuyor, yalnız değilsiniz. Kaygıyla yaşayan, yaşadığının adını koyamayan birçok insan var. Siz neler ve neden olduğunun farkındasınız. İyileşmek; korkulardan, kaygılardan kaçarak, yaşadıklarınızı silmeye çalışarak değil, anlamak ve onunla konuşmakla başlar.

Sonuç olarak; kaygı hayatımızdan tamamen yok olamayacak bir duygudur. Kaçınmak yerine onunla dengeli bir biçimde yaşamayı öğrenmek en sağlıklı olandır. Önemli olan, kaygının bizi yönetmesine izin vermeden yaşayabilmektir. İyileşme, toparlanma içten dışa doğru gerçekleşir. Şu an zor durumda olabilirsiniz. Bu durumu felaket olarak görmek yerine, bu ana kadar öğrendiğiniz becerileri test ederek, yanlış inançlarınızı, düşüncelerinizi tekrar gözden geçirerek çözüme daha kolay ulaşabilirsiniz. Belki de gücünüzü toparlayarak, kendinize duyduğunuz güveni tazelemenin zamanı gelmiştir. Ne dersiniz? Hayat hepimiz için çok büyük bir armağan. Bizler kocaman evrende kendi farkındalığının farkına varan canlılarız. İyisiyle, kötüsüyle yaşama tanıklık etmek her şeyin üstündedir. Sadece olumsuzluklara odaklanmak yerine, bütüne odaklanarak yaşamak en önemlisi. Kaygının sizin hayatınızı ele geçirmeden yaşayacağınız sağlıklı, aydınlık günlere…



Bu yazı 1017 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
HABER ARŞİVİ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI