-Deprem bölgeleri haritasına göre ülkemizin %92’si deprem bölgeleri içerisinde bulunmaktadır.
-Günümüz teknolojisiyle depremin tam zamanlı tahmin edilmesi ya da ertelenmesi mümkün değildir.
Buradan da anlaşılıyor olacağı üzere geçmişte yurdumuzda birçok yıkıcı depremler olduğu gibi gelecekte de oluşacak depremler ve boyutları bir sürpriz olmayacaktır.
Şu tanımlama size neyi anımsatır bir düşünün.
‘Birdenbire gelen güçlü korku, ansızın içi kaplayan dehşet duygusu.’
Herkesin deprem denince az ya da çok içini kaplayan fakat o an gelince çoğu insanın tamamını kaplayacak olan panik duygusu.
Her konuda ‘panik oldum’ diyebiliyoruz fakat bol keseden.
Anlamını bilmediğimiz kelimeleri kullanmak çoğu sorunsaldan biri olduğu kadar insanların birbiriyle açık iletişim ve iş birliği kurmadan bulunduğu tonla kesişim kümelerinde çözmeden kalması da başlıca sorunsal.
Deprem anında yalnızca panik ve birkaç içgüdüyle hareket etmek şimdiye kadar neler kaybettirdi bunun hesabını yapamıyoruz.
Deprem sarsar cehalet yıkar.
Bilincimiz hak ettiği doluluğu ve değeri görmediği sürece kayıp ve ağıt kaçınılmaz olur.
Günümüzde hangi alanlarda işbirliği kurarak yaşadığımızı bir düşünelim ya da işbirliği gerektiren en küçük konularda dahi bunu ne kadar başarabiliyoruz?
İşbirliği olmadan depremle mücadele edemeyiz çünkü.
Fakat en küçük toplumsal meselede iş birliği kuramazken direkt olarak kocaman bir deprem meselesinde işbirliği kurmamız ne kadar mümkün?
Her konu ve oluşum bebek adımlarıyla ilerler.
Biz küçük küçük adımlar atarak bir noktaya gelmeden hemen her şeyi hazıra konarak ya da yumurta kapıya dayanarak çözebileceğimizi düşünüyoruz. Neden?
Ortak akıl, birlikte ilerleyebilme ve içinde bulunduğu duruma karşılık adaptasyon yeteneğini öncelikle kişisel daha sonraları ise toplumsal açıdan geliştirebilen bir oluşumu yıkabilmek kolay değildir.
İnsan canının hak ettiği değeri görmemesi soyut olarak pek çok noktada karşılaştığımız bir konu.
Fakat sorun şu ki bu değersizlik ortaya fiziksel bir gerçekle yani deprem ve getirdiği sonuçla beraber ortaya çıkmadığı sürece kimse için bir problem yok.
Peki bu denli maddeci ve soyut değerleri itilmiş bir çoğunluk bir müsibet görünce bin nasihata bedel oldu deyip bir adım gelişme kaydediyor mu?
Bunu ilerleyen zamanlarda göreceğiz.
Depremin bir gün mutlaka geleceği farkındalığıyla yaşayan insanlardan beklenen söz ‘depremden korkmuyorum nasıl korunacağımı biliyorum’ olmalı.
Az duyduğumuz bir cümle çünkü elini taşın altına koyarak alınmış bir sorumluluk ve kendini yetiştirmekte emek verilmiş bir evreye geçmiş insanların kuracağı bir cümle bu.
Zaman geri alınamaz.
Depremden sonra ortaya çıkan manzara insanların birlikte çalışma yeteneklerini ve dayanıklılığını gösterir.
Şimdiye kadar gördüğünüz her deprem sonrası tabloyu ve gelecekte olası başınıza gelecek bir deprem afetinde oluşabilecek tabloyu göz önüne getirin.
Demek oluyor ki
En erken uyarı sistemi belleğinizdir!